İnanç skalası: Hayvan mı, insan mı?

“Müslümansan fakirliğe mahkûmsun! Fakirsen hayvandan aşağısın, ölmelisin!” diye düşünen Batı, Müslüman çocukların ölümünü soyu tükenen hayvanlar kadar gündemine almıyor. Peki, mültecilere çelme takan vahşi zihniyet, neden hayvanları önemsiyor da insanları önemsemiyor?

EN başta şuna vurgu yapayım: Ben merhametli biriyim; inancım bana “merhametli” olmayı telkin eder. Bu yazı boyunca bu ilk cümlemi aklınızda tutarsanız, hayvan düşmanı olmadığımı anlayarak bana hak verirsiniz.

Geçen gün, tamamen gıda ürünleri satan büyük bir markette, yirmili yaşlarda bir kızcağızın neredeyse boyu kadar tüylü bir köpeği kucaklayıp açıktan satılan meyve sebze reyonlarının arasında dolaştığını gördüm ve hemen görevlileri uyardım. “Köpeğin kılları dökülebilir, tuvalet eğitimi almış olsa dahi mikrop yayabilir” dedim. Aldığım tepkiye inanamazsınız! Sanki köpek değil, dünyanın en mübarek hayvanı(!)…

Bir dakika baylar bayanlar, bir dakika! Önceliğimiz “insan” olmalı, değil mi?

Evet, birileri kitle iletişim araçları ile kitleleri çukur bir dünyaya doğru kanalize ediyor. Son günlerde hayvanlara uygulanan vahşet haberleri toplumu geriyor. Bir köpeğin ayakları kesilmiş okuduğum habere göre. Tabiî ki vicdan taşıyan hiç kimse bunu normal karşılamaz, içinde bir şeyler kopar, vicdan melekeleri galeyana gelir. Ancak, “Bunu yapan şahsı elime verseler kafasını ezerek öldürürüm” diyenleri işitince şaşırdım. Hayvana merhametten dolayı insanı sakatlamak nasıl bir adalettir? Bu vahşete kızanların insana uygulamayı düşündüğü linç senaryolarına müşahit olunca insanın duyguları karışıyor. Köpeğe duyulan merhametten dolayı bir insanı döverek öldürmeyi hayâl etmek(!)… Halk derin bir bilinmeze çekilmeye çalışılıyor, sinir uçları kaşınıyor.

Elbette hayvanların hayatı kutsal… Ya insan? İnsan mı kutsaldır, hayvan mı? Hayvanlar insanlardan kutsal ise, hayvanlar neden kobay olarak kullanılıyor? İnanç skalasında insanlar hayvanlardan alt kademede mi?

Ülkemde, dünyanın dört bir tarafında insanlar ölüyor, kadınlar evlerinde doğranıyor, çocuklar savaşlarda katledilip parçalanıyor. Çocuklar, sokaklarda insan görünümlü cani ruhların elinde heba oluyorlar. Ölen çocuklar, ölen kadınlar, ölen insanlarsa, ülkemde ayağı kesik bir köpek kadar tepki çekmiyor. Burada bir gariplik var! İnsanların merhamet ayarları ile oynanıyor; kitle iletişim araçları artık sadece beyinleri değil, duyguları, kalpleri algı yönetimi ile yönetiyor, sapkın ve ruhsuz bir alana doğru savuruyor. Evinde kesilip doğranan Suriyeli anne, köpek kadar gündem olamıyor. Bütün bunları iğrenç Batı’nın iğrenç algı yönetimi olarak değerlendiriyorum.

“Müslümansan fakirliğe mahkûmsun! Fakirsen hayvandan aşağısın, ölmelisin!” diye düşünen Batı, Müslüman çocukların ölümünü soyu tükenen hayvanlar kadar gündemine almıyor. Peki, mültecilere çelme takan vahşi zihniyet, neden hayvanları önemsiyor da insanları önemsemiyor? Neden “hayvan hakları” diye ortalığı ayağa kaldıranlar, insan evlâdı Suriyeli, Arakanlı, Iraklı veya Afgan çocukları korumuyor, onlar için ayaklanmıyor, onların yardımına koşmuyor?

Hepsinin cevabı şurada gizli: “İnanç skalası”… Evet, bütün inançlarda bir kutsallık skalası var ve bunu anlarsak Batı’yı,  kendimizi, neden insanlara karşı merhametli olmak gerekirken vahşi Batı’nın acımasız olduğu sebebini anlarız.

İnsanlığı bombalarla yok etmeye çalışan Batı zihniyeti, neden hayvanlar konusunda dünyaya bunu dayatıyor? Ağaç, hayvan, insan, tanrı; gelin, bunlara Batı’nın bâtıl inançlarının yüklediği mânâlar ile İslâm’ın yüklediği mânâları gözden geçirelim!

İnsan mı kutsal, hayvan mı? İslâm’da neden insan daha kutsal ve daha değerli? Greenpeace yanlıları çevre için neden kendilerini tehlikeye atarlar? Neden onları ağaç dikerken göremeyiz? İslâm çevreye, tabiata önem vermez mi? Tabiat mı insan için yaratıldı, insan mı tabiat için? Evet, bütün bunların cevabı da yine inanç skalasında gizli!

Nedir “inanç skalası”?

Efendim, İslâm’da evvelâ mutlak kutsal olan, her şeyi yaratan “Allah”tır. Hatta insan dahi O’na kulluk etmek ve tanımak için yaratılmıştır. En kutsal O’dur ve her şey O’nun içindir. Allah’tan sonra “insan” kutsaldır. Hayvanlar, kâinat, bitkiler, tabiat insan için yaratılmıştır. Sonra “hayvan” kutsaldır. Bazı hayvanları, balıkları, koyunları, kuzuları, tavukları insanlar yiyebilir veya ata binilebilir. Yani bütün hayvanlar insanlar içindir. Sonra bitkiler kutsaldır; yaşam hakkı keyfî yok edilemez ama seçme sansınız olsa, bir bitki veya bir hayvan için bir insan feda edilemez.

Ama dikkat buyurun! Yaşam hakkı söz konusu olduğunda insan, hayvandan öndedir. Lâkin hiçbir insan, keyfî olarak bir canlıya zarar veremez, vermemelidir. Yani kutsal olma sıralaması şudur: Allah, insan, hayvan, bitki, kâinat…

Hâlbuki başka inanç sistemlerinde bu skala alt üst edilmiş durumdadır. Meselâ Zerdüştlükte bu skala farklıdır; Allah yoktur, kâinat daha kutsaldır, ateş kutsaldır. Hinduizmde “inek” kutsaldır; insanlar, inekler içindir.

Peki, modern Batı’da bu skala nasıldır? Batı, “pagan” kökenli dinlerden kaynaklanan inanç sisteminden çok beslenir. Sonra uydurma “-izm”ler üretir. Değerler algısı tamamı ile karmakarışıktır. Bazen insan en üst skaladadır. Yani tanrı yoktur; hümanizm akımı böyle doğmuştur. Yaratıcıyı ya yok ya da insana hizmet için varsayar. “Her şey insan için” der, bu uğurda insanın canının her istediğini yapması gerektiğini öne sürer. Ona göre insan, dünyadaki tek önemli varlıktır. “Terbiye edilmemeli, sadece istediği şekilde yaşamlıdır” der. Ki bu, tam bir çıkmaz sokaktır! Çünkü sınırsız özgürlük, diğer insanın sınırlarını çiğnemeye sebep olur. O zaman, “Güçlü, zayıfı ezer” paradoksu ortaya çıkar.

Bir de hayvanları insanlardan üstün gören inanç çeşitleri vardır ki bunlar, akıldışıdırlar. “Hayvan hakları” diyerek insan haklarını çiğnerler. Çünkü Batı, pagan inanç sistemine göre düşünür ve pagan dinleri de tabiat menşeli şekilde objelere tapar. Bazen hayvanlar için insanlar kurban edilebilir, bazı putlar için insan kesilip kanı mabede sürülebilir, bazı tapınaklar için kızlar kesilip kanı idollerine sunulabilir. Hele hele kendi ırk ve inançlarından olmayan insanlar, ölmek ya da kendilerine hizmet için yaratılmışlardır. O insanların bu inanç sisteminde kıymeti yoktur.

Bazı sapkın dinlerin sapkın ekollerinin ritüellerini anlatmaksa yazımı “artı on sekiz” (+18) belirteci konulacak seviyeye getirebilir. İnsanları kurban etmek, kan içmek, kurbanın organlarını saklamak vs.

Hâlbuki İslâm, insana insanca değer verirken, hayvana ve bütün canlılara değer verip korur. Hadîs-i şerifler, âyetler, toplumu huzur ve güvene gark edecek nasihatler verir, insanın hayatını kutsal saydığı gibi bitki ve hayvanınınkini de düşünür. Bitkilere, bütün canlılara, tüm kâinata yararlı olmayı telkin eder. Meselâ Resûlullah (sav) şöyle buyurur: “Kıyamet kopacak olsa, elinizde bir fidan varsa onu dikin!”

Yine İki Cihan Peygamberi, elbisesinin eteğinde uyuya kalan bir kediyi uyandırmamak için elbisesinin eteğini kesmiş, yavrulayan anne köpeği rahatsız etmemek için koskoca ordunun güzergâhını değiştirmiştir. Devesine fazla yük yükleyeni uyarmıştır. Bunların yanında insanlığa hizmet için bir hayvanın deney olarak kullanılmasını caiz görmüştür. Yani İslâmî olan, insanî ve fıtrata, hayata uygun olandır.

Benim dinim İslâm, hep merhameti telkin etmiş ve hep insanî olanı öğretmiş, tüm canlıların salâhiyeti için haklı tavsiyelerde bulunmuştur. Bütün doktrinler, bütün hizipler, bütün ideolojiler, bütün sapkın inançlar yere batacak ve en kâmil, en insanî, en huzurlu, en mantıklı din olan “İslâm” bâkî kalacak, dünyaya şamil olacak, insanlar topyekûn ona koşacaktır.