İmamoğlu ringden kaçıyor

Düğümü çözecek olan, İmamoğlu’nun atacağı adım ve göstereceği cesarettir. Yaşadığı siyâsî yasak tehlikesini Demokles’in kılıcı gibi başında gezdiren İmamoğlu, bir taşla üç kuş vurma peşinde. İstanbul’u kaybetmeden CHP koltuğunu istiyor. Yetinmiyor, bir de Cumhurbaşkanlığı koltuğunu istiyor.

BİR kez daha CHP!

Evet, 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde acı bir mağlûbiyet yaşayan Millet İttifakı’nın lokomotifi CHP’deki liderlik krizi her geçen gün derinleşiyor.

On ikinci yenilgisini tadan Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı ağır söylem içinde bulunan, bunu da “değişim” talebiyle eyleme döken parti içindeki muhalifler giderek dozajı arttırıyorlar. CHP seçmeninin müstakbel Cumhurbaşkanı adayı olarak lânse edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçimden sonra “değişim” hareketinin öncülüğüne soyundu, bir de manifesto yayınladı. Havlu atmak anlamına gelen bu hamle ile liderliğe oynadığı izlenimi veriyor ama sıklıkla yinelediği milyonluk İstanbul’u kaderine terk ediyor!

İmamoğlu’nun aklında neler yattığını bilemeyiz ama tahmin edebilir ya da yorumlayabiliriz: 2029 yılında gerçekleşecek olan olası Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile yan gelip yatmanın, kazanması hâlinde ise ATA uçağıyla bol bol tatile gitmenin hesaplarını yapıyor olabilir.

Eski düzeyde olmasa da tabanın büyük bir kısmında sempatisini koruyan, İmamoğlu’nu desteklediğini açıkça beyan ederek Ankara’ya doğru yürüyüşe geçen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özkan’ın hamlelerini de iyi okumak lâzım. İmamoğlu’na “Kazanmanız için bana muhtaçsınız” mesajı verirken, aynı zamanda “Şayet o cesareti gösteremeyecekseniz ben kongrede adaylığımı açıklayabilirim” diye alternatif lider olduğunu vurguluyor. Öyle olsa bile, kendisini ihraç eden partisinin af kapılarını aralaması gerekir.

Şu bir gerçek ki, Kılıçdaroğlu dönemi her hâlükârda artık bitti. Seçim öncesinde de yazmıştık, “Kazansalar da, kaybetseler de CHP Genel Başkanlığı ile İstanbul ve Ankara koltukları tehlike altındadır” diye… Seçim sonrasında ise, “Başkasının Koltuğunda Gözü Olan Kendi Koltuğunu Kaybeder” başlıklı yazıyı kaleme almıştık. Yanılmadığımızı kamuoyu ile birlikte görmüş olduk. CHP ve onun gibi hareket eden partilerde liderlik mücadelesine girenler, bir koltuktan diğerine giderken ikisinden birini, hatta ikisini birden kaybetme riskini olabildiğince yaşıyorlar.

Bugün CHP’deki liderlik krizinin altında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve ekibinin siyâsî dehanın yansımasını görüyoruz.

Elde edilen başarıyı maddeler hâlinde şerh edecek olursak…

Meclis çoğunluğu ilk turda elde edildi: CHP kanadı ve ona tutunanlar ümitsizliğe kapıldı.

İttifak dengelerini bozdu: İttifak ortakları kendi içlerinde erirken, grup kurma derdine düşmelerine neden oldu.

CHP’de liderlik krizini tetikledi: CHP, ana muhalefet partisi yörüngesinden uzaklaşmış oldu.

CHP’ye İstanbul’da oy kaybı yaşattı: Önümüzdeki yerel seçimler için bir çeşit seçim testi yapıldı.

Sonuç olarak şunu öngörebiliriz: Girdiği bütün seçimleri kazanan Erdoğan, son seçimini Cumhurbaşkanı olarak taçlandırırken, aklından çıkarmadığı iki büyük şehri geri almadan siyasetten çekilmeyecektir. Ve görünen o ki, alacak!

Tekrar liderlik krizine dönecek olursak…

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın Bolu’dan CHP Genel Merkezi’ne başlattığı “Değişim ve Adalet” adlı yürüyüş, yazının yayına hazırlandığı saatlerde sona ermiş olacak. Özcan ve beraberindeki partililerin Genel Merkez önündeki açıklamaları muhtemelen sert olacaktır.

Köklü değişim

Birinci Kemal’den İkinci Kemal’e giden 100 yıllık süreçte, ikinci yüzyıla zaferle giremeyen ve seçmenine mahcubiyet yaşatan CHP’nin değişimden başka seçeneği yoktur.

Biz buna “köklü” ön eki ile “köklü değişim” diyelim. MKYK değişimi ile atlatılacak hafiflikte bir mevzu olmadığını en iyi bilense Kılıçdaroğlu ve ona destek veren kurmaylarıdır. Kemal “Kılıçdaroğlu’nun demokrasinin edilgen bir sonucu olan değişime kapalı olmasının altında ne yatıyor?” derseniz, kural gereği bir kez daha aday olamayacağı için Recep Tayyip Erdoğan’sız girilecek seçimden zaferle çıkma arzusu ya da Erdoğan’ın sağlığını gözeterek olası erken seçim rüzgârından yararlanmak…

Kabul etmek gerekir ki, Kılıçdaroğlu kazanmış olsaydı dahi verdiği hiçbir sözü yerine getiremeyecekti. Dolayısıyla ne o beklenen bahar geldi, ne de “Sana söz” sloganı tutmuş oldu.

“Ben Kemal, geliyorum” repliğini tebessümle dillendiren Kılıçdaroğlu, “Ben yenildim ya da kazanamadım, gidiyorum” da demedi. Tam burada, Carl Gustav Jung’un sözü imdadımıza yetişiyor: “Daha iyinin gelmesi için birinin kenara çekilmesi gerekir.”

Çekilir mi? Zaman gösterecek. Ama çekilmeyi zül ve ağır yenilgi sayan liderin, partisine ve bu ülkeye ne vereceği de aynı oranda meçhuldür. 

Düğümü çözecek olan, İmamoğlu’nun atacağı adım ve göstereceği cesarettir. Yaşadığı siyâsî yasak tehlikesini Demokles’in kılıcı gibi başında gezdiren İmamoğlu, bir taşla üç kuş vurma peşinde. İstanbul’u kaybetmeden CHP koltuğunu istiyor. Yetinmiyor, bir de Cumhurbaşkanlığı koltuğunu istiyor.

Bu arada, kulislerde dolaşan yeni bilgiyi de sizlerle paylaşalım: O da, İmamoğlu’nun CHP’ye genel başkan olamaması durumunda istifa ederek yeni bir parti kurmaya hazırlandığı yönünde olduğu…

AK Parti’nin 2024 Yerel Seçimleri öncesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı rövanşını alması ise, eline geçen fırsatı tepmemesine, karşı bloktan oy almasına ve bekleneni vermekten uzak kalan İmamoğlu’na alternatif olabilecek, gerçek bir İstanbul sevdalısı, aynı zamanda çalışkan bir ismi aday göstermesine bağlı.