İmamoğlu’nun referansı ve sloganları

Değişim isteyen İmamoğlu, baktı ki kimseyi değiştiremiyor, kendisi değişmeye karar verdi ve CHP ile Cumhurbaşkanlığı koltuklarını elde etmenin yolunun kendi koltuğunu korumaktan ve bir dönem daha İstanbul Büyükşehir Belediyesine başkanlık etmekten geçtiğine kanaat getirerek “İstanbul İttifakı” ile yeni bir start verdi.

ÖNÜMÜZDEKİ yıl Mart ayında gerçekleşecek olan yerel seçimlerle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda birinci dönemini dolduracak olan Ekrem İmamoğlu, geride kalan 4,5 yılda yaptığı tatiller ve türbe ziyaretleri, katıldığı yemekli toplantılar, siyâsî yasaklı hâle geleceği dâvâlar, verdiği demeçler, ama en çok da 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Seçimlerindeki rolü ile gündeme geldi.

“Her şey güzel olacak”

Hatırlanacağı üzere yola “Her şey güzel olacak” parolası ile çıkmıştı. Meydanları dolduranların önünde ceketini kravatını çıkarıp beyaz gömleğinin kollarını katlıyor, ateşli konuşmalara imza atıyordu. Kısmen de olsa “mağduriyet” iksirinden besleniyor ve ikinci seçimle birlikte arzuladığı koltuğa kavuşuyordu.

Nedendir bilinmez, o koltuğa neredeyse hiç ısınmadan, Anadolu turlarında 16 milyonluk İstanbulluyu kaderi ile baş başa bırakarak kitlesini artırma yoluna gidiyordu. Bunun meyvesini de kısa sürede alacak ve muhalefet kanadı onu cumhurbaşkanı olarak lanse etmeye başlayacaktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile benzer bir yolculuğun parametrelerinden geçtiği zannıyla bu koltuğa kendini yakıştırmaya başlamıştı. Altılı Masa tarafından ortak aday olarak ilân edileceği günler uzamaya başlayınca canı sıkılmıştı sıkılmasına ama bir türlü atağa geçemiyordu. Üstelik tam da o günlerde giyotin gibi başında gezecek olan dâvâ açılmıştı.

Her ne kadar yanında İyi Parti lideri Akşener’i görse ve bağrına bassa da, Almanya’da bulunan lideri Kılıçdaroğlu’nun sonraki süreçte adaylığını açıklamasıyla derin bir üzüntüye ve yalnızlığa mahkûm olmuştu. Akşener ikinci kez imdadına yetişmiş, kısa soluklu masadan kalkma blöfü ile hem İmamoğlu, hem de Mansur Yavaş için “cumhurbaşkanı yardımcısı” formülü ile hayâlleri diri tutmayı başarmıştı.

“Yiğitlerim”

Her ikisi de meydanlara “Yiğitlerim” anonsuyla davet edildiler. 60 günlük propaganda döneminde belediye çalışmalarını bir kez daha tehir ettiler.

Çift turlu seçimlerin sonucunda Kemal Bey parti oylarını en yüksek orana çıkarmayı başarsa da bir kez daha yenilgi ile tanışırken, Erdoğan ise galibiyet serisine yeni bir zafer ekliyordu.

Masa dağılmasa da eski gücünü yitirmiş, bileşenler gün sonunda yevmiyesini talep eden işçi gibi alacakları milletvekilleri ile grup kurmaya başlamışlardı. Kimi nedamet duyuyor, kimi elde edilen yenilgide pay sahibi olmadığını vurguluyordu. Mayıs ayındaki sonuçlar en çok Büyükşehir Belediye Başkanlarının koltuklarını etkiledi.

Köklü değişimlerin olacağına dair ciddî anket çalışmaları ve öngörüler var. Sallantıda olan iller arasında İstanbul, Adana ve Mersin ilk üç sırayı alıyor. Ankara’yı da bu illere dâhil edebiliriz ama öncesinde belirlenecek aday faktörüne bağlı olduğunu hatırlatmak isteriz.

Değişim talebi

Seçim sonuçlarını müteakiben yayınladığı manifesto ile “değişim” talep eden İmamoğlu’nun 3 koltuk iştahına sahip olduğunu gördük. Bunu nasıl başaracağına dair illâ bir plânı vardı ama İmamoğlu’nun sloganları dışında referansını ve plânlarını da biz bilmiyorduk.

Çok zorladı ama bu zorlama CHP kanadında karşılık bulmadı. Zaman zaman Hikmet Çetin, Murat Karayalçın ve Altan Öymen gibi eski abiler ile görüştü. “Emanetçi genel başkanlık” formülüne sıcak bakan Karayalçın üzerinde konsensüs kurulduğu haberlerini Özgür Özel’in çıkışı çürüttü.

İstanbul İttifakı

Değişim isteyen İmamoğlu, baktı ki kimseyi değiştiremiyor, kendisi değişmeye karar verdi ve CHP ile Cumhurbaşkanlığı koltuklarını elde etmenin yolunun kendi koltuğunu korumaktan ve bir dönem daha İstanbul Büyükşehir Belediyesine başkanlık etmekten geçtiğine kanaat getirerek “İstanbul İttifakı” ile yeni bir start verdi.

İmamoğlu, belki “ilk kez” akıllıca bir yöntemi devreye sokmuş oldu. Hayâllerini kuşatan koltuklara sahip olmak için verdiği uğraşın karşılığını alıp almayacağı meçhul olmakla birlikte, Erdoğan’ı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından ülkenin önce “2” numaralı koltuğuna, daha sonra da Cumhurbaşkanlığı’na taşıyan konjonktürün aynı olmadığını doğru mu okuyor acaba? Yoksa yanılması an meselesi…