İNSAN, hayatı kolay
kılmak, yerinde ve güzel, hattâ haz alarak yaşamak için aklederek ilimden de
yararlanmak durumundadır. Gelişme ve değişimler olmadan yaşamak pek mümkün
değildir. Mümkün olsa da ilkel bir hayattan sıyrılamaz. İnsan her hâliyle
kendine yetmeyen bir varlık olduğundan, daima yeni şeyler arzular. Sürekli
dahası vardır; erişilmez düşüncelere, isteklere yol alır.
Toplum
rahat ve huzur için daima bir yenilik içinde koşar, yenilikler de değişimleri
getirir. Burada sorgulanması gereken, sürekli yenilenen dünyada geleneksel bir
yapı içinde yenilikle birlikte değişimdir. Bu bakımdan ilim insan hayatına açılan
yeni kapılar olsa da, ilmin insan hayatına neler sağladığı ve insanı,
dolayısıyla toplumu ne yönde bir değişime sürüklediği önemlidir. İlim bizlere
bir şey vaat etmez, bilakis sunar. Ancak bizler ilim vâsıtasıyla hayatımızı en
iyi şekilde yaşamak gâyesiyle birlikte hakikate ne kadar vâsıl olduğumuzu
anlamaya çalışırız. İlimden maksat, hakikat ve yaratılış gâyesini bilmektir.
İlme
müptelâ olanlar, bilimin ışığında gidenler bilge kimselerdir. “Bana bir harf
öğretenin kırk yıl kölesi olurum” ve “İlim Çin’de de olsa gidip alınız” işâreti,
“İlim, onu talep edenlerin geçmişteki günahlarına kefaret olur” düsturu,
insanlara bilimin aydınlık yolunu gösterir.
Bilim,
güç kaynağıdır. İlme yönlenen ve kendini geliştiren, bu gücün odağında yer
alır. Ülkeler de bilimdeki ilerleme ve gelişmelerle uluslararası arenada kendi
güçleriyle hareket etmektedirler. Bu gücü istedikleri oranda kullanmaya
çalışmaktadırlar. Doğayı, kâinatı bilmede, anlamada veya kontrol etmeye
çalışmada en güvenli yolun bilim olduğu gerçeğinden hareketle, bilimsel
yöntemin insana doğayı denetleyeceği bilgiyi sağladığı öne sürülür. Bilim
sayesinde kalkınma modellerini hayata geçiren ülkeler, bugün dünyada her türlü
gelişmeye yön veren güçler hâline gelmişlerdir.
Ülkemiz,
gelişmekte olan ülkeler arasındadır. Kendi gücünü göstermesi ve farkına varması
açısından teknolojik üretime daha fazla zaman ayırması ve önem vermesi
gerekmektedir. Bu alanda çabaların olduğu da gözlenmektedir.
Pek
çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de teknoloji üretiminden çok teknoloji
transferi yapılıyor. Bilimsel çalışmalar ve teknolojik gelişmelerin sosyal yaşamı
etkilemesi ve bunların da toplumsal yaşam tarafından etkilenmesi gerçeğiyle
karşı karşıyayız. Teknolojinin sağlıklı kullanılmasının sağlanması
gerekmektedir. Bu, toplumun eğitim ve öğretim kapasitesinin geliştirilmesiyle
doğrudan orantılıdır. Toplumların bu teknolojileri özümsemeleri ve doğru biçimde
kullanabilmeleri için gerekli eğitim ve öğretime de yatırımların
yönlendirilmesi gerekir.
Teknolojik
gelişmeler toplumları bir yönüyle de âdeta esir almış durumdadır. Akıllı
telefon, bilgisayar teknolojisi ve bu aygıtların insan hayatının önemli
rutinlerini teslim alması, davranış bilimlerini de değiştirmeye başlamış
görünmektedir. Teknolojinin toplum hayatını çok kısa bir zaman diliminde ihlâli,
olumlu tarafından ziyâde olumsuz taraflarıyla düşündürücüdür. Bilgisayar
teknolojisini mobil telefonla buluşturan akıllı telefonlar, insanların sosyal
iletişimlerini hızla arttırmaktadır. Sosyal iletişim; bankacılıktan günlük
alışverişe, fatura işlemlerinden daha pek çok alanda hizmetler sunması dolayısıyla
şu Korona salgını günlerinde daha da önem taşımaktadır.
Teknolojik
gelişmeler olumlu ve olumsuz yönlerde kullanılmaktadır. Şuurlu bir toplum
yapısı, bilimle toplumu olumlu bir hâl içinde uyumlu yürütmek durumundadır.
Teknolojik aygıt kullanımının fertlerin hayatında ne kadarını işgal ettiğinin
bilinmesi, araştırılması ve çok güç de olsa bağımlılığın önüne geçilmesi
gerekmektedir. Toplumun bu teknolojileri doğru bir biçimde kullanabilmesi için bu
gereklidir.
Kültür,
bir cemiyetin sahip olduğu maddî ve mânevî kıymetlerden oluşur ve toplumun
içinde mevcût her türlü bilgiyi, ilgiyi, kıymet ölçülerini, zihniyeti ve her
türlü davranış şekillerini içine alır. Kültürel değerlerin yozlaşması, sahip
olunan dilin, dinin, ahlâkî değerlerin, örf ve âdetlerin yozlaşmaya uğraması
demektir. Kültür, içinde barındırdığı unsurlar nedeniyle bir toplumu ayakta
tutan değerler bütünüdür. Bu değerlerin yozlaşmaya uğraması, giderek yok
olması, toplumsal düzenin bozulması anlamına gelir. Bilimsel gelişmeler bu
bakımdan da değerlendirilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır.
Bir
toplumun sosyal gelişmişlik düzeyi sadece bilimsel ve maddî unsurlarla ölçülmez.
Maddî unsurlardaki gelişmeler, toplumun sosyal gelişmişlik düzeyini
göstermemektedir. Bununla beraber, sosyal, kültürel ve ahlâkî alanda da bir
gelişmişliğin olması gerekmektedir. Toplum, maddî ve mânevî yapısıyla bir
bütünlük oluşturmaktadır. Toplumda meydana gelen gelişmeler, sosyal gelişim
açısından ilerleme olarak görünse de diğer alanın ihmâli, sosyal gelişme
düzeyinin eksikliği demektir. İlimdeki gelişmelerin, maddî ve mânevî unsurlarla
bir bütünlük içerisinde ilerlemelidir.
Sosyal
gelişme, bir yenilik ve ilerleme sürecidir. Sosyal hayatın birey ve toplumlarla
ilgili sınırlı alanlarındaki değişim insanlar tarafından oluşturulduğu için,
her insan ve toplum, kendi sosyal gerçekliğine uygun bir değişimi
arzulamaktadır. Bazı toplumlar geleneklerini muhafaza ederek ilerleme taraftarı
olurlarken, bazıları da yeni ve güncel olana ilgi duymaktadırlar. İlim
alanındaki gelişmeler toplum hayatında geçmiş ile bugün arasında bir ilişki kurmalıdır.
Bir toplumun gelişmesi ve ilerlemesi, bilimsel çaba ile sağlanabilir. Bu çaba topluma ivme kazandırır ve dinamik tutar. Sosyal gelişme de yenilik ve icatlarla sağlanabileceği için, bilim hem toplumun sorunlarının çözümüne katkı sağlar, hem de topluma yeni ufuklar ve hedefler verir. İlimle gidilen eğitim anlayışıyla toplumun geleceği aydınlık olacaktır.