İlmin aydınlığında toplum

Bir toplumun gelişmesi ve ilerlemesi, bilimsel çaba ile sağlanabilir. Bu çaba topluma ivme kazandırır ve dinamik tutar. Sosyal gelişme de yenilik ve icatlarla sağlanabileceği için, bilim hem toplumun sorunlarının çözümüne katkı sağlar, hem de topluma yeni ufuklar ve hedefler verir.

İNSAN, hayatı kolay kılmak, yerinde ve güzel, hattâ haz alarak yaşamak için aklederek ilimden de yararlanmak durumundadır. Gelişme ve değişimler olmadan yaşamak pek mümkün değildir. Mümkün olsa da ilkel bir hayattan sıyrılamaz. İnsan her hâliyle kendine yetmeyen bir varlık olduğundan, daima yeni şeyler arzular. Sürekli dahası vardır; erişilmez düşüncelere, isteklere yol alır.

Toplum rahat ve huzur için daima bir yenilik içinde koşar, yenilikler de değişimleri getirir. Burada sorgulanması gereken, sürekli yenilenen dünyada geleneksel bir yapı içinde yenilikle birlikte değişimdir. Bu bakımdan ilim insan hayatına açılan yeni kapılar olsa da, ilmin insan hayatına neler sağladığı ve insanı, dolayısıyla toplumu ne yönde bir değişime sürüklediği önemlidir. İlim bizlere bir şey vaat etmez, bilakis sunar. Ancak bizler ilim vâsıtasıyla hayatımızı en iyi şekilde yaşamak gâyesiyle birlikte hakikate ne kadar vâsıl olduğumuzu anlamaya çalışırız. İlimden maksat, hakikat ve yaratılış gâyesini bilmektir.

İlme müptelâ olanlar, bilimin ışığında gidenler bilge kimselerdir. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” ve “İlim Çin’de de olsa gidip alınız” işâreti, “İlim, onu talep edenlerin geçmişteki günahlarına kefaret olur” düsturu, insanlara bilimin aydınlık yolunu gösterir.

Bilim, güç kaynağıdır. İlme yönlenen ve kendini geliştiren, bu gücün odağında yer alır. Ülkeler de bilimdeki ilerleme ve gelişmelerle uluslararası arenada kendi güçleriyle hareket etmektedirler. Bu gücü istedikleri oranda kullanmaya çalışmaktadırlar. Doğayı, kâinatı bilmede, anlamada veya kontrol etmeye çalışmada en güvenli yolun bilim olduğu gerçeğinden hareketle, bilimsel yöntemin insana doğayı denetleyeceği bilgiyi sağladığı öne sürülür. Bilim sayesinde kalkınma modellerini hayata geçiren ülkeler, bugün dünyada her türlü gelişmeye yön veren güçler hâline gelmişlerdir.

Ülkemiz, gelişmekte olan ülkeler arasındadır. Kendi gücünü göstermesi ve farkına varması açısından teknolojik üretime daha fazla zaman ayırması ve önem vermesi gerekmektedir. Bu alanda çabaların olduğu da gözlenmektedir.

Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de teknoloji üretiminden çok teknoloji transferi yapılıyor. Bilimsel çalışmalar ve teknolojik gelişmelerin sosyal yaşamı etkilemesi ve bunların da toplumsal yaşam tarafından etkilenmesi gerçeğiyle karşı karşıyayız. Teknolojinin sağlıklı kullanılmasının sağlanması gerekmektedir. Bu, toplumun eğitim ve öğretim kapasitesinin geliştirilmesiyle doğrudan orantılıdır. Toplumların bu teknolojileri özümsemeleri ve doğru biçimde kullanabilmeleri için gerekli eğitim ve öğretime de yatırımların yönlendirilmesi gerekir.

Teknolojik gelişmeler toplumları bir yönüyle de âdeta esir almış durumdadır. Akıllı telefon, bilgisayar teknolojisi ve bu aygıtların insan hayatının önemli rutinlerini teslim alması, davranış bilimlerini de değiştirmeye başlamış görünmektedir. Teknolojinin toplum hayatını çok kısa bir zaman diliminde ihlâli, olumlu tarafından ziyâde olumsuz taraflarıyla düşündürücüdür. Bilgisayar teknolojisini mobil telefonla buluşturan akıllı telefonlar, insanların sosyal iletişimlerini hızla arttırmaktadır. Sosyal iletişim; bankacılıktan günlük alışverişe, fatura işlemlerinden daha pek çok alanda hizmetler sunması dolayısıyla şu Korona salgını günlerinde daha da önem taşımaktadır.

Teknolojik gelişmeler olumlu ve olumsuz yönlerde kullanılmaktadır. Şuurlu bir toplum yapısı, bilimle toplumu olumlu bir hâl içinde uyumlu yürütmek durumundadır. Teknolojik aygıt kullanımının fertlerin hayatında ne kadarını işgal ettiğinin bilinmesi, araştırılması ve çok güç de olsa bağımlılığın önüne geçilmesi gerekmektedir. Toplumun bu teknolojileri doğru bir biçimde kullanabilmesi için bu gereklidir.

Kültür, bir cemiyetin sahip olduğu maddî ve mânevî kıymetlerden oluşur ve toplumun içinde mevcût her türlü bilgiyi, ilgiyi, kıymet ölçülerini, zihniyeti ve her türlü davranış şekillerini içine alır. Kültürel değerlerin yozlaşması, sahip olunan dilin, dinin, ahlâkî değerlerin, örf ve âdetlerin yozlaşmaya uğraması demektir. Kültür, içinde barındırdığı unsurlar nedeniyle bir toplumu ayakta tutan değerler bütünüdür. Bu değerlerin yozlaşmaya uğraması, giderek yok olması, toplumsal düzenin bozulması anlamına gelir. Bilimsel gelişmeler bu bakımdan da değerlendirilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır.

Bir toplumun sosyal gelişmişlik düzeyi sadece bilimsel ve maddî unsurlarla ölçülmez. Maddî unsurlardaki gelişmeler, toplumun sosyal gelişmişlik düzeyini göstermemektedir. Bununla beraber, sosyal, kültürel ve ahlâkî alanda da bir gelişmişliğin olması gerekmektedir. Toplum, maddî ve mânevî yapısıyla bir bütünlük oluşturmaktadır. Toplumda meydana gelen gelişmeler, sosyal gelişim açısından ilerleme olarak görünse de diğer alanın ihmâli, sosyal gelişme düzeyinin eksikliği demektir. İlimdeki gelişmelerin, maddî ve mânevî unsurlarla bir bütünlük içerisinde ilerlemelidir.

Sosyal gelişme, bir yenilik ve ilerleme sürecidir. Sosyal hayatın birey ve toplumlarla ilgili sınırlı alanlarındaki değişim insanlar tarafından oluşturulduğu için, her insan ve toplum, kendi sosyal gerçekliğine uygun bir değişimi arzulamaktadır. Bazı toplumlar geleneklerini muhafaza ederek ilerleme taraftarı olurlarken, bazıları da yeni ve güncel olana ilgi duymaktadırlar. İlim alanındaki gelişmeler toplum hayatında geçmiş ile bugün arasında bir ilişki kurmalıdır. 

Bir toplumun gelişmesi ve ilerlemesi, bilimsel çaba ile sağlanabilir. Bu çaba topluma ivme kazandırır ve dinamik tutar. Sosyal gelişme de yenilik ve icatlarla sağlanabileceği için, bilim hem toplumun sorunlarının çözümüne katkı sağlar, hem de topluma yeni ufuklar ve hedefler verir. İlimle gidilen eğitim anlayışıyla toplumun geleceği aydınlık olacaktır.