İlim nedir, ne değildir? (11): Güneş ayeti

Güneş ve gerekse bütün gezegenler eksenlerinde dönerken ve uzayda yol alırken yaratıcısı Allah-u Teâlâ’ya zikrederler. Uzay boşluğuna yayılan bu zikirler, “uzay sesi” olarak hassas cihazlarla kaydedilebilmektedir.

“ANDOLSUN güneşe ve onun aydınlığına; ona tâbi olduğu zaman aya; ona parlaklık verdiği zaman gündüze; onu örtüp bürüdüğü zaman geceye. (Şems, 1-4)

Yazımızın yeni mevzuu “Güneş” ile alâkalı. İnsanoğlu, var olduğu zamandan beri her gün yüz yüze geldiği bu aşina “gök cismine” pek aldırış etmeden günlük yaşamını sürdürür durur. Ve birçoğu da bu büyük nimetin kadr ü kıymetini idrak etmeden göçüp gider. Onlara göre, güneşin her sabah doğması ve belli vakitlerde batması basit ve alışılagelmiştir. Daha lüks yaşamak, daha çok kazanmak gibi mühim nedenler vardır. Bunlar dururken gün doğmuş, gün batmış, ne önemi var?

Yer gezegeninin bir milyon hacminden daha fazla bir cüsse ile “uzay” denilen gizemli boşlukta saniyede 250 kilometre süratle hareket eden bu cisim bizi terk etse, cevap verebilirler mi onsuz kaç dakika yaşayabilirler?

Devamlı yazılarımızda Güneş’in yapısını, hususiyetlerini, faydasını inceleyeceğiz. Az bilinen hususlar ve ilk defa gün yüzüne çıkacak bilgiler okurlarımıza sunulacak. Meselâ, Güneş’in merkezinin çok katı ve müthiş soğuk olduğu bilgisi gibi…

Güneş’in yapısı

Güneş, yaklaşık 200 milyar yıldız ihtiva ettiği söylenen Samanyolu galaksisinin (gökadasının) orta büyüklükteki yıldızlarından biridir. Kendisine tâbi 12 gezegen, asteroitler, göktaşları, kuyruklu yıldızlarla beraber Güneş Sistemi’ni oluşturur. Güneş kütlesi, tek başına sistem kütlesinin yüzde 99,8 sağlamaktadır. Bu da onun büyüklüğünü gösterir. Daha iyi anlaşılması için Arz ile kıyaslarsak, Güneş’in çapı, Arz’ın 109 katıdır. 1 milyon 300 bin adet Arz hacmindedir. 332 bin adet Yer kütlesi, bir Güneş kütlesine denk düşer. Böyle devasa yapısıyla 100 bin astronomik birim (15 trilyon kilometre) çapındaki bir alanda kütle çekimiyle etkili olur. Bu alan içindeki irili ufaklı bütün gökcisimleri Güneş’in cazibesi altındadır ve onunla birlikte hareket etmek durumundadır.

Güneş’in yapısını inceleyen astronomlar şu bilgiyi vermektedirler: Hidrojen yüzde 73,46; helyum yüzde 24,85; oksijen yüzde 0,77; karbon yüzde 0,29. Çok az miktarda da demir, kükürt, nitrojen ve magnezyum barındırdığı söylenmektedir.

Güneş’in bu plânda hidrojen ve helyumdan ibaret bir gaz küresi olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. Helyumun mevcudiyeti, hidrojen çekirdeklerinin termonükleer tepkimesinin sonucudur.

Güneş’teki tabakalar

Yer’den ve uydulardan yapılan gözlem ve incelemelerle Güneş’e ait yeni bilgiler elde edilmektedir. Uzay teknolojisinin gelişimi ile kazanılan bu bilgiler, Güneş’e ait klasik teorilerin değişimine neden oldu. Bugün Güneş’in basit bir gaz karışımı olmadığı, bilakis çeşitli tabakalarla çok farklı yapıya sahip olduğu ifade edilmektedir.

Mevcut fen literatüründe Güneş’teki katmanlar şöyle gösteriliyor:

Çekirdek: Güneş’in merkez bölgesidir. Nükleer dönüşümlerin bu kısımda olduğu ve sıcaklığın 15 milyon Kelvin derece olduğu tahmin edilmektedir.

Günümüz fen bilgisi bu şekilde tahmin yürütmekteyse de bu bize göre yanlıştır. Yanıcı hidrojen gazının depolandığı kütle içinde yüksek sıcaklıkta yanma işleminin cereyan ettiğini söylemek ilmî değildir. Kütle infilak eder. Bu, şunu demeye benziyor: “Benzinle çalışan arabaların yakıt deposu içinde yanma işlemi gerçekleşerek enerji elde ediliyor…” Bu tarz yanlıştır, zira böyle olsa araba infilak eder. Depo ayrı yerde, motor ayrı yerde tutulmuştur. Benzin motor kısmına azar azar verilerek yanma işlemi gerçekleşir. Motor içinde hararet yüksek, yakıtın bulunduğu depo kısmında ise ısı düşüktür.

Güneş’in yüzeyinden içe doğru sıcaklığın arttığı, merkezde milyon mertebesine ulaştığı, bu hâlde yanma işleminin olduğu düşüncesi termodinamik kanunlara da aykırıdır. O hâlde Güneş’teki yanma (termonükleer) işlemi nasıl cereyan etmektedir? (Mevzuyu ileride daha tafsilatlı ele alacağız.)

İç tabaka: Çekirdek ile yüzey arasındaki kısımdır.

Işık küre (fotosfer): Güneş’in görünür yüzeyidir. 100 kilometre kalınlığında olduğu söylenen bu tabakada sıcaklık içeriden dışarıya doğru azalır. 6 bin 500 Kelvin dereceden 4 bin 500 Kelvin dereceye düşer.

Ara tabaka: Işık küreyi çevreleyen 800 kilometre kalınlığında gaz karışımıdır. Burada gaz hâlinde olan sodyum, magnezyum, titan, demir, çinko, bakır gibi metallerle hidrojen ve oksijen gazı bulunur.

Renk küre (kromosfer): Ara tabakanın üzerinde, Güneş fışkırmalarının cereyan ettiği 15 bin kilometre kalınlığındaki tabakadır. Sıcaklık dışa doğru 4 bin 500 Kelvin dereceden 50 bin Kelvin dereceye yükselir.

Taç tabaka (korona): “Güneş’in atmosferi” diyebileceğimiz, süt beyazı renginde, saydam bir tabakadır. Çıplak gözle fark edilmez. Ancak koronograf aletiyle incelenebilir. Sadece tam Güneş tutulması esnasında gözümüzle görebiliriz. Bu tabakada sıcaklık 1 milyon Kelvin dereceye kadar çıkar.

Güneşin aydınlığı

Renk kürede Güneş’in yüzeyinde sıcaklık 50 bin dereceyken, Güneş’in atmosferinde sıcaklığın bir milyon dereceye varması çok dikkat çekicidir. Şuna benziyor: Sobadan uzaklaştıkça daha çok ısınıyorsunuz. Sobaya yaklaştıkça ısı azalıyor. Mantıksız gibi görünen ama ölçümlerle gerçekliği kabul edilen bu durum karşısında astronomlar değişik tezler ileri sürmüşlerse de sonuç netleşmemiştir.

Kur’ân-ı Kerim’de Güneş’in adının verildiği (Şems Sûresi) ve Güneş’ten bahseden özel bir sûre var. Güneş Sûresi “Ve” vurgusu ile başlıyor. Yemin olarak da ifade edilen bu vurgu, dikkat kesilmemizi icap ettiriyor. Gelen ayetlerin önemine binaen, hazır olmamız, ayetlerin mânâsını ve muhtevasını iyi düşünmemiz, ibret almamız için bizi uyarmaktadır. Güneş’ten sonra gelen “duhâha” kelimesi, Beyzâvi, Celâleyn, Medârik gibi müfessirlere göre “aydınlığına” demektir. Neyin aydınlığı? Güneş’in aydınlığı… Zamir, Güneş’i göstermektedir.

Birçok ayet-i kerimede Güneş, ışığı (ziyâsı) ile anılırken, burada aydınlığına dikkat çekiliyor. Bu aydınlık, bizim Güneş’in ışığı vasıtasıyla çevremizi görmemizi sağlayan aydınlık değildir. Güneş’e özel, Güneş’i çevreleyen bir aydınlıktır.

Süt beyazı aydınlığındaki taç tabakası üzerinde duralım…

“Güneş’in atmosferi” diyebileceğimiz taç kürenin yayılma alanı değişiktir. Hatta yere kadar uzandığını söyleyen ilim adamları vardır. Güneş’in bu aydınlığını çıplak gözle göremeyiz. Tam Güneş tutulması hâlinde, Ay yuvarlığı, gözleme doğrultusunda Güneş’i örttüğünde, dairenin etrafında bu aydınlığın farkına varırız (Şekil 1 ve 2).

Şekil-1: Güneş tutulmasında Güneş, Ay ve Yer, aynı düzlem ve aynı doğrultuda bulunurlar. Tam tutulmada Ay, yavaş yavaş Güneş’i perdelemeye başlar.

Şekil-2: Tam Güneş tutulmasında Ay dairesi Güneş’i tamamen perdelemiştir. Güneş’in süt beyazı rengindeki atmosferi aydınlık olarak açığa çıkar.

***

Güneş’ten fırlayan ışık ışınları, mor ötesi ışınlar, elektrik yüklü tanecikler, yüksüz tanecikler, enerjili tanecikler ve bilinmeyen diğerleri, hep bu tabaka içinden geçerek sağanaklar hâlinde uzaya dağılırlar. Taç küre aynı zamanda güçlü bir radyo dalgası kaynağıdır. Radyo dalgaları sürekli yayınlanmaktadır. Bu yayınlar 1942 yılında ilk defa tespit edilmiştir. İkinci Dünya Harbi devam ettiğinden, düşman çalışması sanılmıştır. Radyo dalgalarının incelenmesinden Güneş hakkında yeni bilgiler elde edilmektedir. Bununla beraber, karşılaşılan yeni sorulara cevap verebilmek için çok daha fazla bilgiye ihtiyaç olduğu gerçeğini unutmamak lâzım. Radyo dalgalarının Güneş’ten uzaya yayılmasının hikmeti nedir?

İnsanoğlu radyo dalgalarını haberleşmede (iletişimde) kullanmaktadır. Bunun tasavvuf ilminde anlamı şudur: Güneş de diğer mevcutlar gibi şuurludur. Güneş Sistemi ailesine, gezegenlere mesajlar göndermektedir. Gezegenler de sistem içinde birbirleriyle haberleşmektedir. Güneş ve gerekse bütün gezegenler eksenlerinde dönerken ve uzayda yol alırken yaratıcısı Allah-u Teâlâ’ya zikrederler. Uzay boşluğuna yayılan bu zikirler, “uzay sesi” olarak hassas cihazlarla kaydedilebilmektedir.

(Devam edecek…)