İletişimin adâb boyutu

Adâb, her şeyden önce bir gönül işidir. Gönüller fethetme, gönüller yapma, gönülleri mutlu ve memnun etme amacı taşır. Çünkü bir gönlün huzuru, diğer bir gönlün huzurunda gizlidir. Adâb hâli, bireyin doğrudan duygularına hitap eder. Kişiler arası iletişimi düzenlediği gibi kişinin ruhsal dünyasını da mâmur eder.

DAHA önceki yüzyıllarda olduğu gibi içerisinde yaşadığımız modern yüzyılda da yaşamın hemen her alanında iletişim önemli bir olgu olarak yer alır. İnsanın var oluş yolculuğunun ve varlığını sürdürebilme biçiminin en temel unsurlarından biri olarak kabul edilen iletişim, günlük pratiklerde farklı biçimlerde kullanılan yaygın bir araç olmanın yanı sıra toplulukları bir araya getirebilme ve bir arada tutabilme özelliğine de sahip sosyal bir beceridir.

İletişimin etkili ve belli kurallar çerçevesinde yürütülmesi, aynı zamanda sağlıklı bir toplum yapısının da temelini oluşturur. Sosyal bir varlık olan insanın başka kişilerle olan ilişkisinde izlediği iletişim biçimi hem bireysel, hem toplumsal düzeyde etkiler içerir. Bu noktada, yaşamın her anında, özellikle nezaket kurallarına uyum, sağlıklı ve uzun vadeli kültürümüzde “adâb” olgusu çerçevesinde ele alınan kurallar olarak aynı zamanda gerek bireysel, gerek toplumsal hayatta karşılaşılabilecek iletişim kaynaklı problemleri de en aza indirmenin bir yöntemi kabul edilebilir.

İnsana özgü olma durumuyla öne çıkan iletişim olgusu bugüne kadar birçok araştırmacı tarafından ekonomik, kültürel, sosyolojik ve psikolojik birçok boyutuyla ele alınmıştır. Bunun nedeni, iletişimin insan ilişkilerinin temelini oluşturan bir yapı özelliği taşımasıdır. İletişim yalnızca sözler değildir. Bazen bir el hareketi, bir bakış, bir duruş, bir giyim tarzı veya bir sessizlik, sözlerle ifade edilemeyecek kadar çok anlam içerir. Bu bağlamda iletilmek istenen mesajın muhatabına arzu edildiği ölçüde ulaştırılması adına izlenen yol ve yöntem de azamî dikkat gerektirir ki bu, aynı zamanda ilişkilerin kurulmasından sürdürülmesine ve dahi sonlandırılmasına kadar etkili sonuçlar doğurabilen bir durumdur.

Dolayısıyla insan ilişkilerinin her aşamasında ve anında etkili olan bu olgunun farklı yönleriyle olduğu kadar “adâb” boyutuyla da değerlendirilmesi oldukça önem arz eder. Bu noktada iletişimin adâb boyutunun daha iyi anlaşılması adına öncelikle iletişim ve adâb olgularından genel hatlarıyla bahsetmek yerinde olacaktır.  

İletişime genel bir bakış

İletişim, bugüne kadar birçok farklı tanımı yapılmış bir kavramdır. Kimine göre konuşmak, kimine göre yazmak, kimine göre ise bakmak bir iletişimdir. Ancak iletişim sayısız tür ve biçimde ortaya çıkan bir olgudur.

Temelde iki kişi arasında bir duygu ve düşünce paylaşımı anlamıyla öne çıkan iletişim kavramına yönelik bugün literatürde birçok farklı tanım ve ifadenin mevcut olduğu görülür. Bu durum iletişimin tarih boyunca farklı bilim dalları ve yaklaşımlar tarafından incelenmiş olmasından kaynaklanır.

Lâtin kökenli “communis” sözcüğünden türetilen ve Batı dillerinin birçoğunda “communication” olarak karşılık bulan iletişim, “bir anlamlaştırmayı, bir ortaklığı, toplumsallaşmış olmayı ve birlikteliği anlatan” bir kavram olarak ifade edilir[i]. Bir diğer tanımda ise, “insanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünü ve insanın varlık sürdürme biçimindeki gelişmelere göre değişimlere uğrayan insana özgü bir olgu”[ii] şeklinde açıklanır.

Bireysel ve toplumsal ilişkilerin desteklenmesinde rol oynayan iletişimin temel amacını iletilmek istenen mesajın uygun bir şekilde alıcıya ulaştırılması ve alıcı üzerinde istenen etkinin meydana getirilmesi olarak belirtmek mümkündür. Buradan anlaşılacağı üzere, iletişim aracılığıyla alıcıda bir davranış değişikliği meydana getirmek esastır. Ancak bu noktada iletişimin etkili olabilmesi adına dil, kültür, cinsiyet, kişilik, zaman, mekân ve sair birçok faktörün dikkatle ele alınması gerekir. Farklı kültürlere sahip bireylerle iletişim kurarken söz konusu kültürün özelliklerine uygun hareket edilmelidir. Yine farklı yaş grupları arasında gerçekleşecek iletişim de benzer yaş grupları arasındaki iletişimden farklı özellikler taşımalıdır.

Özetlemek gerekirse, etkili bir iletişimin sağlanabilmesinde dikkat edilecek bazı unsurlar; “iletinin alıcının dikkatini çekecek biçimde kodlanması ve açık olması, iletiyi kodlayan simgeler konusunda alıcı ve vericinin ortak bilgisinin bulunması, iletinin alıcının gereksinimine yanıt verecek nitelikte olması ve de alıcının temel değerlerinin, tutumlarının tanınması” şeklindedir[iii].

İletişimi oluşturan ögelere değinecek olursak, bu ögelerin temel olarak “kaynak, ileti, kanal, araç, alıcı/hedef” şeklinde sıralandığı söylenebilir. Kaynak, iletişim sürecini başlatan taraf olarak tarif edilebilir. Örnek vermek gerekirse, bir toplantıda sunum yapan konuşmacı, bir yazar, bir araştırmacı, dersini anlatan bir öğretmen iletişimde kaynak konumundadır. İleti ise, kaynaktan alıcıya ulaştırılmak istenen mesajları içerir. Örneğin bir söz, bir sembol, kültürel bir davranış ve sair birçok mesaj, alıcı adına gönderilen bir iletidir. Kanal ve araç, iletinin alıcıya ulaştırılmasında rol oynayan imkân ve ortamlar olarak tanımlanabilir. Gazeteden dergiye, radyodan televizyona birçok farklı iletişim kanal ve aracı mevcuttur. Son öge olarak alıcı ya da hedef ise, iletiyi alan, yorumlayan ve geri dönüşlerde bulunan taraftır[iv].

İletişim türlerine bakıldığında ise, iletişimin sözlü, sözsüz (göz, yüz, jest, duruş, giyim vesaire), yazılı ve görsel olarak dört temel biçimde gerçekleştiği görülür. Sözlü iletişimde duygu ve düşünceler dil yoluyla ve kelimeler kullanılarak aktarılır. İnsanların arasında gerçekleşen karşılıklı konuşmalar sözlü iletişim örneğidir.

Sözsüz iletişim ise iletişim noktasında alıcıya giden mesajın beden dili yoluyla iletilmesini kapsar. Örneğin bir görüşme esnasında kişinin tavırları, mimikleri, göz teması, ses tonu karşı tarafı etkiler ve her biri bir mesaj iletir.

İletişimin diğer bir türü olarak yazılı iletişim, mesajın çeşitli semboller yoluyla yazı diline aktarılarak iletilmesi olarak ifade edilir. Yüz yüze iletişimden farklı olarak duygu ve düşünce geçişlerini yazılı iletişimde kurmak biraz daha zor olabilir.

Görsel iletişim ise iletişimde giyim, ortam, medya gibi araçları kapsar. Örneğin kişinin giyim tarzı veya mesajın iletildiği mekân, iletişimin etkinliğini belirleyen önemli ölçütler arasındadır.[v]

Gerek kişinin özel ve kurumsal yaşamına yansıyan yönü, gerekse toplumsal sistemlerin sürdürülebilirliğindeki aracı rolüyle iletişim, dün olduğu gibi bugün de sosyal hayatın vazgeçilmez bir ögesidir. Bu nedenle birçok boyutuyla iletişimi irdelemek gerekir. Bu noktada özellikle iletişimin adâb boyutu sağlıklı toplumsal ilişkiler adına gerekli olgulardan biri olarak önem arz eder.


Genel hatlarıyla adâb

Adâb, en genel ifadesiyle bireyin sözlü ve yazılı iletişiminden günlük pratiklerine kadar belli nezaket kurallarına uygun bir tutum içerisinde iletişim kurması olarak tarif edilebilir. Gelenek, görenek ve ahlâk açısından toplumsal ilişkilerin belli bir ahenk içinde devam etmesinde rol oynayan adâb olgusu, insan ilişkilerinde zarafet ve nezaketi esas alır. Adâb, bireyin kaba ve özensiz davranışlardan uzaklaşarak çevresiyle olan bağlantısını saygı, empati ve hicap duyguları çerçevesinde düzenler.

Arapça kökenli bir sözcük olan adâb, “edep” kelimesinin çoğuludur. Kelime kökeni itibariyle “davet, çağrı”[vi] anlamlarına gelen edep kelimesi, “dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışlar” olarak tanımlanır. Diğer bir tanımda ise “toplum töresine uyma, iyi ahlâk, incelik, terbiye” olarak ifade edilir[vii].

İnsan ilişkilerinde iyi tutum, söz ve davranışları öne çıkaran adâbın gelenek, görenek ve iyi ahlâkla ilişkilendirildiği görülür. Özellikle yaygın kullanımıyla görgü ve nezaket kurallarını tanımlayan “adâb-ı muaşeret” kavramı, “bireylerin ve toplum kesimlerinin birbirine karşı olan sevgi ve dostluk duygularını güçlendirici medenî ve ahlâkî davranışlar”[viii] olarak ifade edilir.

Dinî boyutuyla adâbın İslâm kültüründe önemli bir yere sahip olduğu görülür. Gerek Kur’ân-ı Kerîm, gerek hadislerde dikkat çeken “güzel ahlâk” kavramıyla bütünleşen adâb olgusu, aile, akraba ve komşu gibi kişilerarası ilişkiler üzerinde düzenleyici bir rol oynar.

Tarihsel süreçte adâbın zaman içerisinde kapsam açısından oldukça genişlediği görülür. Adâb bugün artık “çeşitli mevkiler, meslek ve sanatlar; eğitim ve öğretim; tasavvuf ve tarikat; ilmî araştırma ve tartışmalar; ibadet, dua ve Kur’ân okuma gibi dinî faaliyetler; yeme içme, giyim kuşam, temizlik ve benzeri günlük meşguliyetler; her türlü sosyal ilişki ve hayatın diğer bütün alanlarına dair bilgiler ve en uygun davranış tarzları” bağlamında yaşamın her anı üzerinde etkili bir olgu hâline gelmiştir [ix].

Sosyal hayatta ihtiyaç duyulan düzenin bir anlamda yapıtaşı olan adâb, bireysel ve toplumsal açıdan birçok etki barındırır. Bireysel açıdan bakıldığında kişinin belli nezaket ve görgü kuralları çerçevesinde söz ve davranışlarına dikkat etmesi, kişinin öncelikle kendi iç dünyasında olumsuz duygulardan arınabilmesine imkân sunar. Adâb içerisinde hareket etmeye çalışan kişinin zamanla empati, minnettarlık, sevgi, mutluluk gibi olumlu duyguları gelişir ve dolayısıyla ilişkilerinde yargılama, ayıplama, şikâyet, aşağılama, yalan söyleme, öfke duyma gibi negatif tutum ve davranışların içerisinde olmaktan sakınır hâle gelir. Bu durum kişisel gelişimini olumlu yönde etkiler. Bunun nedeni, aslında insanın karşı tarafı mutlu edebildiğini hissettiği oranda mutlu olabilme özelliğinden kaynaklanır. Bu durum özellikle kişinin özel yaşamını daha huzurlu ve mutlu geçirebilmesinde etkili bir durumdur. Birey, adâba uyum gösterirken, aynı zamanda karşı tarafın hakkına da riayet etmektedir. Bu da gerek kişiler arası, gerek kurumsal ilişkilerde “Sana saygı duyuyorum” mesajını iletmek anlamına gelir ki bu mesaj, ilişkilerin temelini oluşturur.

Diğer taraftan sosyal hayat bağlamında da adâbın farklı boyutlarda etkilerinden bahsetmek mümkündür. Adâb, doğası gereği toplumsal ilişkilerin belli bir düzen içinde sürdürülmesini sağlar. İlişkilerin kurulmasından sonlandırılmasına kadar her aşamasında iletişim sürecini karşılıklı tutum ve davranışlar yönlendirir.

Nezaket nezaketi çoğaltır, zarafet zarafeti teşvik eder. Aile içi ilişkilerden resmî ilişkilere kadar belli kurallara uyulması, kişiler arasında kurulan bağları güçlendirir. Bu bağlar aynı zamanda toplumsal anlamda bir gücü de temsil eder. Birbirine derin duygularla bağlanan toplumlar kültürlerinin korunmasında ve geleceğe aktarımında da daha başarılı olmaya adaydırlar.

Adâb, özetle temel özellikleri ve amaçları ile birlikte değerlendirildiğinde yaşamın içinde pratik uygulamalar içeren bir kurallar bütünü olarak algılanabilir.

Örneğin selâmlaşma adâbı, selâmlaşma noktasında dikkat edilmesi gereken hususları açıklar. Selâmlaşmada özellikle yakınlık derecesinden bağımsız olarak genel mânâda insanlara selâm verilmesi tavsiye edilir. İslâm kültürü açısından bakıldığında, daha önceki dönemlerde sınıf farklarına dayalı selâmlaşma usullerinin eşitlik ilkesine uygun olarak belirlendiğini görmek mümkündür. Selâmlaşma, kişiler arasında bağları kuran ve kurulan bağları güçlendiren özelliğiyle toplumsal hayatta teşvik edilen bir unsurdur. Öyle ki, İslâm dini açısından kişinin selam vermesi sünnet, selâm verilen kişinin bu selâmı alması ise farz olarak kabul edilir.

Selâmlaşma adâbına benzer olarak konuşmadan giyim kuşama, görüşme adâbından ziyarete kadar yaşamın hemen her alanında adâba yönelik çeşitli kuralları görmek mümkündür.

Ancak adâb olgusuna yalnızca kurallar ve kurallara uyum açısından bakmamak gerekir. Adâb, her şeyden önce bir gönül işidir. Gönüller fethetme, gönüller yapma, gönülleri mutlu ve memnun etme amacı taşır. Çünkü bir gönlün huzuru, diğer bir gönlün huzurunda gizlidir. Buradan da anlaşılacağı üzere adâb hâli, bireyin doğrudan duygularına hitap eder. Karşılıklı olarak kişilerin olumlu duygularını harekete geçirir. Kişiler arası iletişimi düzenlediği gibi kişinin ruhsal dünyasını da mamur eder.

Geniş bir perspektiften bakıldığında, adâbın yalnızca kişiler arası ilişkilerle sınırlı olmadığı söylenebilir. Çevreye duyulan saygı ölçüsünde sergilenen tutum ve davranışlar da adâbın içerisinde yer alır. Bir sokak kedisine de adâb içerisinde davranmak gerekir, bir çiçeğe, bir böceğe de. Dolayısıyla adâb genel bir söz, tavır ve davranışlar bütünüdür. Canlının türüne, ilişkideki yakınlık ya da uzaklığa, kişiler arasındaki yaş, cinsiyet, konum gibi farklılıklara göre azaltılıp çoğaltılan bir davranış şekli olmamalıdır.

Ancak bugün bakıldığında, adâb noktasında bireylerin belli menfaatleri ölçü aldığı da gözlerden kaçmamaktadır. Modern insan ilişkinin türü ve kişiye sağlayacağı kazanımlar nispetince adâbı yalnızca “görünür” durumdayken yaşamayı tercih edebilmektedir. Modern çağ kişisel çıkarları, özgürlük adı altında toplumsal bağları zedeleyen davranışları, gösterişçi tüketimi ve kişiler arası ilişkilerde benmerkezci tavırları desteklemekte, dolayısıyla gerek bireysel, gerek toplumsal düzeyde adâb olgusu üzerine mülâhazaların bu çağ için sönük kalabildiği görülmektedir.

Adâba riayet, bir yandan kişiler arası ilişkilerde sürdürülebilir, sağlıklı, etkin ve başarılı bir iletişim sağlarken, diğer yandan bireyin kendi manevî gelişimini de destekleyen bir unsur olarak önem arz eder.

İletişimin adâb boyutu

İletişim yaşamın her anındadır. İnsanlığın varoluşundan bu yana anlama ve anlaşılma bağlamında en önemli ihtiyaçlar arasında yer alır. Duygu, düşünce, bilgi ve davranışların farklı şekil ve düzeylerde karşılıklı olarak aktarıldığı bir sistemler bütünü olan iletişim, gerek dil, gerek jest ve mimikler, gerekse çeşitli simge ve semboller aracılığıyla kişiler arası etkileşimin ortaya çıkmasını sağlar. Sosyal çevresinde mutlu ilişkiler kurmak ve bu ilişkileri sürdürmek isteyen insan, devamlı olarak bir iletişim hâlindedir. İletişim yoluyla bir yandan bu ilişkilerini yönetirken, diğer taraftan kendi ruhsal sağlığını da korumuş olur. Dolayısıyla insanın özel ve kurumsal yaşamını yönlendirmesinde iletişim hayatî bir role sahiptir.

Günlük yaşamın bir parçası olan iletişim sırasında kaynak ve alıcı ögeler arasında bir mesaj aktarımı gerçekleşir. Söz konusu iletilerin taraflar arasında doğru bir şekilde anlamlandırılması ise iletişimin ana hedefini oluşturur. Bu noktada gerek kaynak, gerek alıcı tarafa çeşitli görevler düşer. Örneğin, kişinin kendini düzgün kelimelerle ifade edebilmesi, karşı tarafı dikkatli bir şekilde dinlemesi, empati kurabilmesi, önyargılardan uzak olabilmesi, göz temasından ses tonuna kadar beden diline yönelik unsurları doğru bir şekilde kullanabilmesi, iletişimin etkinliğini artıran unsurlardan yalnızca birkaçıdır.

Bireysel ve toplumsal yaşamın sürdürülebilirliğinde vazgeçilmez bir öge olan iletişimin etkili ve sağlıklı olabilmesi, mesajların doğru şekilde aktarılmasını, dolayısıyla iletişimde belli kurallar doğrultusunda hareket edilmesini gerektirir.

Etkili bir iletişim öncelikle doğru anlamayı gerektirir. Bu bağlamda mesajların alıcının algılarına uygun olması şarttır. Örneğin, alıcının ilgi duyduğu bir alandan bahsedildiğinde alıcının algıları açık hâle gelir ve bu durum iletişimin kalitesini artırarak hedef mesajın kişiye ulaşmasını kolaylaştırır. Diğer taraftan, sağlıklı bir iletişimin olmazsa olmazı etkin dinlemedir. Etkin dinleme, karşı tarafı anlama gayretinin ve bu konuda gösterilen iyi niyetin bir yansımasıdır. Dinlemek, muhatabı sadece duymak değil, duyduğunu anlamlandırmak ve bunu ona hissettirmektir. Bu sayede iletişimin birincil hedeflerinden olan “bağ kurmak” eylemi de gerçekleşmiş olur. Bu durum aynı zamanda iletişimin adâb boyutu açısından da oldukça önemlidir.

Özellikle günümüzde telefon kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte iletişim esnasında devamlı surette telefona bakıp durmak oldukça yaygın bir iletişim hatası hâline gelmiştir. Bu durum aynı zamanda alıcıyı değersiz hissettirebildiğinden, nezaket ve adâba uygun düşmeyen bir hareket olarak kabul edilir. İyi bir iletişim iyi bir dinleyici olmayı, iyi bir dinleyici olmak ise karşıdaki insana önem vermeyi gerektirir. Bu önemi ona hissettirecek olan ise dinleme esnasında iletilen sözsüz mesajlara mümkün mertebe dikkat etmekten geçer.

Etkili iletişim adına önemli bir diğer nokta da kişilerin empati kurabilme becerisidir. İnsan ilişkileri bağlamında sıklıkla üzerinde durulan bir kavram olan empati, “bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması”[x] olarak tarif edilir. Empati sayesinde iletişimde karşı tarafın bakış açısından olayların değerlendirilmesi mümkün olur. Bu durum da yargılama, eleştirme, suçlama, alay etme gibi iletişim hatalarının önüne geçer. Empati aynı zamanda iletişimin adâb boyutunu da besleyen bir etmendir. Karşı tarafla daha rahat empati kurabilmek, aynı zamanda adâb noktasında bireyin gerekli tutum ve davranışlara dikkat etmesini de destekler. Örneğin, bir konuşma esnasında konuşmacının konsantrasyonunu ve moralini bozmayacak şekilde sessiz ancak aktif bir dinleme gerçekleştirir. Konuşmacıyı dinler, anlamaya çalışır, gereksiz sözünü keserek müdahalede bulunmaz ve göz temasını kaybetmemeye çalışır.

Sözlü iletişimde adâb

Sözlü ya da bir diğer ifadesiyle sözel iletişim, konuşarak anlaşma esasına dayalı olan iletişimi tanımlar. Birebir görüşmelerden tartışmalara, günlük sohbetlerden resmî oturumlara farklı birçok alandan dil yetisinin kullanıldığı bir iletişim türüdür.

Sözlü iletişim, kaynak ve alıcı arasında iletilen mesajın kısa bir zaman dilimi içerisinde ulaşmasını sağlar. Bu durum kişiler arası diyaloglarda yanlış anlaşılmaların önüne geçilmesinde de yararlı bir durum olarak göze çarpar. Çünkü muhatabın anlamadığı bir nokta üzerinde soru sorabilmesi, mesajın doğru iletilmesine yardımcı olur. Diğer taraftan, gruba yönelik konuşmalarda ise soru-cevap bağlamında problemler yaşanabileceğinden, iletişimin kaliteli bir şekilde sağlanması güçleşir. Bunun nedeni, kişilerin anlatılan konu ya da olgular üzerinde farklı yorumlar ortaya koyabilmesidir.

Sözlü iletişimin etkili olmasında birçok faktörün etkisi vardır. Öncelikle konuşmayı yapan tarafın ses tonundan kelime hazinesine, kullandığı üsluptan konuşmanın amacını net bir şekilde vurgulamasına kadar farklı unsurlar mesajın dinleyicide istenen etkiyi uyandırmasını destekler. Bu faktörleri konuşma adâbı çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. Dolayısıyla konuşmayı yapan kişinin konuşma adâbına riayet etmesi, iletişimin sağlıklı ve etkili bir şekilde yürütülmesinde önemli bir rol oynar.

Konuşma adâbı içerisinde yer alan unsurlar; etkin dinleme, gereksiz sözlerden kaçınma, ses tonuna dikkat etme, gerçek dışı bilgiler vermeme, bilgisi olmayan konularda yorum yapmama, tartışmadan kaçınma, diğer kişiler hakkında ve özellikle de kişinin bulunmadığı ortamlarda kötü söz ve beyanlarda bulunmama şeklinde sıralanabilir.

Etkin dinleme, konuşmanın aslında en önemli ayaklarından biridir. İyi bir iletişim kurabilmek, ilk olarak iyi bir dinleyici olmayı gerektirir. Dinlemek için öncelikle fiziksel olarak işitebilmek şarttır ancak dinlemek yalnızca fiziksel bir hâdise olarak algılanmamalıdır. Sağlıklı bir iletişim için bireyin işittiğini anlamlandırması, iletilen mesajlar hakkında belli bir yargıya varması, anlatılan konuyu zihninde çözümlemesi ve ihtiyaç duyduğunda soru sorabilmesi gerekir.

Konuşma adâbında gereksiz sözlerden kaçınılması önemli bir unsurdur. Konuşma içerisinde yer alan ancak konuşmanın amacı dışındaki ifadeler ya da uzun anlatımlar, verilmek istenen mesajın muhatabına ulaşmasını güçleştirir ve dinleyicinin sıkılmasına ve dikkatinin dağılmasına yol açar.

Konuşmada gereksiz bilgiler vermekten kaçınmak kadar gerçek dışı beyanlar vermemek de gerekir. Bu durum gerek bireysel, gerek toplumsal bağlamda güven ortamını zedeleyici sonuçlar doğurabilir. Konuşma adâbına yönelik örnek söz, tutum ve davranışlar çoğaltılabilir.

Bu noktada son olarak bahsetmek gerekirse, kültürümüzden gelen kodlarla yaşı büyük olanlara hürmeten sözün önceliğinin onlara verilmesi, tarafların eksik olduğunun bilindiği konuların mümkün mertebe dile getirilmemesine özen gösterilmesi, iletişimde adâbın bir başka gereği olarak söylenebilir.


Sözsüz iletişimde adâb

İletişim taraflar arasında bir bilgi alışverişi sağlar. Bilgi aktarımının yapılamadığı durumlarda iletişimin tam olarak gerçekleşmediği söylenebilir. Dinleyicisi olmayan bir konuşmada bir mesaj aktarımı olamayacağından, bu durum bir iletişim olarak kabul edilmez.

İletişimde duygu, düşünce ve bilgi aktarımında sözel araçlar dışında farklı yol ve yöntemlerin de kullanıldığı görülür. Bireyin çoğu zaman farkında olmadan gerçekleştirdiği bu davranışlar bilgi alışverişine katkı sağlar. Örneğin, kolların kapalı tutulması iletişime kapalı olmayı ifade ederken, ellerin açık bir şekilde serbest bırakılması rahatlığı, yumruk hâlinde olması ise öfkeli ve gergin bir hâli temsil eder.

Sözsüz iletişim, bireyin sosyal çevresinde sözlerden daha fazla etkili olabilen kodlar içerir. Beden dilinin doğru ve bilinçli kullanımı iyi bir iletişimin de olmazsa olmazıdır. Hatta yapılan çalışmalarda iletişimin büyük oranda beden dili ve ses tonu ile gerçekleştiği belirtilmektedir. Bu durum beden dilinin kullanımının iletişimin, dolayısıyla iletişimde adâba riayetin önemini ortaya koyması bakımından mühimdir.

İletişimin seyrini, kalitesini ve başarısını etkileyen sözsüz iletişim, genel olarak beden dili (el, kol, bacak hareketleri), jest ve mimikler, göz teması, ses tonu, mekânın kullanımı, zaman unsuru, renkler ve giyim kuşam gibi unsurları kapsar.

Diğer iletişim türlerinden olduğu gibi sözsüz iletişimde de ilişkinin türüne dikkat etmek oldukça önemlidir. Özellikle adâba uyum noktasında aile içi ilişkiler, arkadaş ilişkileri ya da resmî ilişkilerde söz, tutum ve davranışlar farklılık göstermelidir. Örneğin, aile içi ilişkilerde selâmlaşma sırasında bedensel açıdan daha yakın durulabilirken, resmî ilişkilerde belli kurallar göz önünde tutulmalıdır. Adâb açısından kişinin dinî hassasiyetlerinden kültürel kodlarına, toplumsal cinsiyet rollerinden demografik farklılıklarına kadar birçok faktöre dikkat edilmelidir.

Yine beden dilinin kültürden kültüre farklılık gösterdiği unutulmamalıdır. Bu nedenle farklı kültürlerde davranışların ne anlama gelebildiğine dikkat etmek gerekir. Örneğin, göz teması bazı kültürlerde saygının, bazı kültürlerde meydan okumanın bir ifadesi olarak kabul edilebilir. Yine ayak uzatma davranışı da bazı kültürlerde saygısızlık olarak algılanabilip ilişkilendirilirken, bazı kültürlerde yalnızca rahatlık olarak görülebilir. El sıkışma, sarılma, kafa sallama, omuz silkme, parmak hareketleri, kaşlarını çatma ve sair birçok hareket, kültürden kültüre farklılık gösterebildiğinden adâb noktasında muhatabı tanımak ve buna uygun hareket etmek oldukça önemlidir.

Sözsüz iletişim açısından önemli bir unsur da ses tonudur. Ses tonunun konuşma esnasında konuşmanın içeriğine ve amacına uygun ölçüde ayarlanması önem arz eder. Bu durum bir taraftan dinleyicinin dikkatini etkilerken, diğer taraftan adâba uygun bir davranış olarak kabul görür. Karşıdaki kişi için üzüntü veren bir durum yaşandığı biliniyor ise o esnada yüksek, neşeli ve enerjik bir tonda konuşmanın muhatabın duygularını yaralayabileceği unutulmamalıdır.

Adâb bağlamında sözsüz iletişim açısından kişisel mesafenin ölçüsüne dikkat etmek gerekir. Kişiye yakın olmak sıkıntı verebilirken, uzak olmak da iletişimin kalitesini düşürebilmektedir. Yine kişiye doğru yönelme, iletişime hazır olunduğu noktasında karşı tarafa bir mesaj verir. Adâba uyum açısından kol ve bacakların üst üste atılıp atılmaması da iletişime açık olup olmama bağlamında bir ipucu sağlar. Gülümsemek, karşı tarafın anlattıkları karşısında el hareketleri ya da jest ve mimiklerle tepki vermek de sözsüz iletişimin adâb boyutunda dikkat edilmesi gereken unsurlarındandır.

Son olarak bahsetmek gerekirse, adâb açısından tarafların göz temasını korumasının da önemi büyüktür. Göz teması dinlemenin, saygı duymanın ve iletişimin devamına açık olmanın bir ifadesidir. Günümüzde telefonun yaygın kullanımıyla birlikte tarafların göz temasına dikkat etmediği görülür. Bu durum hem bir iletişim hatası, hem de adâba uygun olmayan bir harekettir.

Nezaket nezaketi çoğaltır, zarafet zarafeti teşvik eder. Aile içi ilişkilerden resmî ilişkilere kadar belli kurallara uyulması, kişiler arasında kurulan bağları güçlendirir. 

Yazılı iletişimde adâb

İnsan hayatı iletişim olmadan düşünülemez. İletişim hem gündelik, hem örgütsel yaşamın devamlılığının gereğidir. İletilmek istenen mesaj, sözlü ve sözsüz olduğu kadar yazılı araçlar kullanılarak da aktarılabilir. Notlar, kelimeler, semboller, mektuplar ilk akla gelen yazılı iletişim araçları arasında sayılabilir.

Yazılı iletişimin özünde kalıcılık vardır. Bu nedenle doğruluğun kolayca teyit edilebilmesi mümkündür. “Zaman ve mekân açısından iletişim sınırlarının genişlemesinde etkin bir iletişim biçimi” olarak ifade edilen yazılı iletişim, sözlü iletişime göre “bilgi ve deneyimleri biriktirmede daha güvenilir bir yol”[xi] sunmaktadır. Örneğin, belli araştırma verilerinin elde edilmesi ve geçerlilik ve güvenilirliğinin korunması, yazılı iletişim araçlarıyla mümkündür.

Günümüzde internet ve bilgi teknolojilerinde yaşanan gelişmeler ve mobil telefonların yaygın hâle gelmesiyle birlikte yazılı iletişimin gündelik hayatta kullanımının arttığını söylemek mümkündür. Dijital çağın insanı artık telefon iletişiminde mesaj seçeneğini tercih eder hâle gelmiştir. Aramanın yerini mesajlar, kelimelerin yerini emojiler almış durumdadır. Yazılı iletişimin bugün bu kadar yaygın hâle gelmiş olması, beraberinde belli kuralları da gözetmeyi gerektirir.

Yazılı iletişimde de diğer iletişim türlerinde olduğu gibi, kişiler arası ilişkilerin boyutuna, türüne, yakınlık derecesine, dinî ve kültürel özelliklerine dikkat etmek, adâbın bir gereğini oluşturur.

İletişim ve adâb bir bütündür. Sözlü iletişim için geçerli olan her bir adâb kuralı, yazılı iletişim için de geçerli sayılabilir. Gereksiz sözlerden kaçınma, gerçek dışı bilgi vermeme, tartışma ve dedikodudan uzak durma, sözlü iletişimde olduğu kadar yazılı iletişim için de geçerlidir.

Yazılı iletişimin diğer iletişim türlerine göre biraz daha hassasiyet gerektirdiğini de ifade etmek mümkündür. Bunun nedeni, yazılı iletişimde sözsüz bilgi alışverişinin sağlanamıyor olmasından kaynaklanır. Kelime ya da emoji kullanımlarından mesajı herhangi bir neden olmaksızın geç yanıtlamaya kadar her bir iletişim bir mesaj içerir ve bu mesajın jest, mimik ve beden diliyle desteklenemediği düşünüldüğünde yanlış anlaşılmaların yaşanması kuvvetle muhtemel bir durumdur.

Son olarak, yazılı iletişimin adâb boyutunda özellikle resmî ilişkilerde hitap ve ifade tarzlarına dikkat etme gereğinin altını çizmek gerekir. Örneğin, kurumsal hiyerarşide önde olan kişilere hitabın samimiyeti adâb ve saygı boyutundan eleştiri alabilir.

Sanal iletişimde adâb

Modern zamanlar birçok alanda olduğu gibi iletişim anlamında da değişim ve dönüşümleri beraberinde getirmiş durumdadır. Özellikle internetin yaygınlaşması ve bilişim teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmelerin, tüketim ve yaşam tarzları başta olmak üzere diğer birçok olgu gibi iletişimi de dijital ortamlara taşıdığını söylemek mümkündür. Bakıldığında, birçok olumlu yönleriyle yaşamı kolaylaştıran ve ekonomik açıdan bir dizi avantaj sağlayan dijital dünya, gerek kültürel, gerek sosyal alanda ortaya koyduğu etki gücü ile iletişim olgusunu da dönüştürmüştür. Bugün artık sanal mecralar en yaygın iletişim araçlarından biri hâline gelmiş ve bu durum sağlıklı bir iletişimin en önemli unsuru olan adâb boyutunun sanal dünya açısından da değerlendirilmesini gerekli kılmıştır.

Sanal dünya, geleneksel toplum yapılarında yerleşik olan iletişim kanalları yerine internet aracılığıyla yürütülen bir iletişimi temsil eder. İnternetin sağladığı özgürlük, hız, verimlilik, zaman ve mekândan bağımsızlık, bilgiye ulaşma ve bilgi paylaşımında kolaylık, içerik oluşturma gibi özellikler sanal iletişimin kendi kültür yapısını da oluşturarak kitleler bazında yayılmasını hızlandıran faktörler olarak sıralanabilir. Bu anlamda özellikle birbirini şahsen tanımayan ancak benzer meslek, ilgi ve hobileri barındıran sayısız birey açısından önemli bir iletişim aracı hâline gelmesi olumlu gelişmeler arasındadır.

Yine her türlü eğitim ve öğretim açısından da zaman mekân bağımsızlığı noktasında sağladığı kolaylık, sanal dünyayı iletişimin önemli bir parçası hâline getirmiştir. Diğer taraftan, olumlu yanlarının yanı sıra sanal dünya, iletişim açısından çeşitli olumsuzluklar da barındırır. Bu olumsuzlukların başında ise özellikle sanal iletişimin adâb noktasının ihmâl edilmesinin geldiği söylenebilir.

Sanal dünya üzerinden edinilen kimlikler, bireyin gerçek kimliğini açığa vurmadan hareket edebilmesini sağlayabilmektedir. Bu durum bireyin herhangi bir konuya dair olumlu olumsuz görüşlerini sanal ortamda adâba uygun olmayan ifadelerle dile getirmesinin de önünü açabilmektedir. Bazen bu durum tek tek ve kişiler arası bir boyuttan çıkarak kitlesel boyutta sağlıksız bir iletişime yol açabilmektedir. Sanal dünyanın ortaya koyduğu şartlar, birbirini tanımayan ve geleneksel toplumdan farklı olarak belki de hiç yüz yüze gelmeyecek kişilerin iletişiminde “rahat” bir tavır sergilemelerine neden olabilmektedir. Oysa adâb, iletişimin her türlüsü için geçerli olması gereken bir kavramdır.

Bireyin sanal dünyada iletişim kuruyor olması, o kişi açısından bir bahane olarak sunulabilecek bir durum olmamalıdır. Tam tersine, kişinin bu noktada daha dikkatli olmasını gerektirir ki sanal ortamda bir “bile”den dahi incinecek sayısız “karınca” bulunmaktadır. Gerek kullanılan kelimeler, gerek ifadeler -olumlu bir durum kadar olumsuz bir durumun da yayılma hızı ve boyutu düşünüldüğünde- azamî dikkat gerektirir.

Modern çağ kişisel çıkarları, özgürlük adı altında toplumsal bağları zedeleyen davranışları, gösterişçi tüketimi ve kişiler arası ilişkilerde benmerkezci tavırları desteklemekte, dolayısıyla gerek bireysel, gerek toplumsal düzeyde adâb olgusu üzerine mülâhazaların bu çağ için sönük kalabildiği görülmektedir.

Sonuç yerine

İletişim her yönüyle insan yaşamında belirleyici role sahip bir beceridir. Özellikle günümüzde iletişim ağlarındaki genişleme ve bu genişleme neticesinde ulaşılabilen kitle büyüklüğü ile birlikte düşünüldüğünde, iletişimin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Kişiler arası ilişkilerden resmî ilişkilere, yaşamın her alanında ihtiyaç duyulan bir gereksinim olan iletişimin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, sosyal bağların güçlenmesinde de etkili bir faktördür. Bu nedenle iletişim süresince söz, tutum ve davranışlara özen göstermek gerekir. Bu açıdan bakıldığında, iletişimde adâba riayet, iletişimin başarısını ve sürekliliğini etkileyen başat bir unsur olarak dikkat çeker.

Adâb, en yalın ifadeyle bireyin toplumsal yaşamında belli nezaket ve görgü kuralları içerisinde hareket etmesi hâlidir. Gerek dinî, gerek sosyal ve gerekse kültürel alanda insan ilişkilerinde iyi ahlâk, terbiye ve zarafet anlamına gelir. Bu noktada İslâm dininin de birçok ayet ve hadiste güzel ahlâk ve davranışlara vurgu yaptığı görülür. “Kötü bir sözün durumu da, yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir”[xii] ve “Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır”[xiii] gibi birçok ayet ile “Kıyamet gününde mümin kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder”[xiv] ve “Sizin en hayırlınız, ahlâkı güzel olanınızdır”[xv]  gibi birçok hadis, iyi ahlâkın ve insanlara güzel davranışlarda bulunmanın önemine vurgu yapar. Bu noktada yine Hazreti Mevlâna’nın edep ve adâba ilişkin olarak, “İnsanın bedeninde ruhudur edep/ Allah erlerinin gözü, gönlünün nurudur edep/ Âdem, âlem-i süfliden değil, âlem-i ulvidendir/ Şu dönen feleğin dönüşündeki letafettir edep”[xvi] şeklindeki ifadelerinin de oldukça çarpıcı olduğu söylenebilir.

Sonuç olarak denilebilir ki, dün olduğu gibi bugün de insan ilişkilerinde iletişim ve iletişimde adâb her şeydir. İletişimi güçlü, başarılı, sürdürülebilir ve anlamlı kılan, iletişimin adâb boyutudur. Adâba riayet, bir yandan kişiler arası ilişkilerde sürdürülebilir, sağlıklı, etkin ve başarılı bir iletişim sağlarken, diğer yandan bireyin kendi manevî gelişimini de destekleyen bir unsur olarak önem arz eder.



[i] Eskiyörük, D. (2015). Örgütsel İletişim. İstanbul: Cinius.

[ii] Oskay, (1999). İletişimin ABC’si. İkinci Basım. İstanbul: Der.

[iii] Karadoğan Doruk, S. E. (2017). İletişim Bilimi, http://auzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf, Erişim: 23.06.2022

[iv] Zıllıoğlu, M. (1993) İletişim Nedir?, İstanbul: Cem Yayınevi.

[v] Karadoğan Doruk, S. E. (2017), İletişim Bilimi.

[vi] TDV (2022). https://islamansiklopedisi.org.tr/adab Erişim: 22.06.2022

[vii] TDK (2022). https://sozluk.gov.tr/ Erişim: 21.06.2022

[ix] TDV (2022). https://islamansiklopedisi.org.tr/edep Erişim:21.06.2022

[xii] İbrahim Suresi, 26. Ayet, https://kuran-ikerim.org/meal/diyanet/ibrahim-suresi

[xiii] Nur Suresi, 27. Ayet, https://kuran-ikerim.org/meal/diyanet/nur-suresi

[xiv] Tirmizî, Birr 61.

[xv] Buhârî, Menâkıb 23, Fezâilü ashâbi’n-nebî 27, Edeb, 38-39; Müslim, Fezâil 68. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 47, 69.

[xvi] https://mevlana-sozleri.de/siirleri/edep-siiri/