İktidara çay demlemek

Sayın Cumhurbaşkanı’nın gittiği yerlere hediye götürmesi ve ikram etmesi çok doğal ve rutin bir işlemken, bunu felâket ve afet ortamında yapmak ve de seçim kampanyalarında görülen şekliyle ikramı “elle kalabalığa atmak”, iletişim stratejisi açısından büyük bir açık vermektir. Ve bu tarz açık vermelerin sayısı artıyor!

“İKTİDAR çok açık ki yorulmuş ve yorgunluk çayı demlemek istemiş!” dedirten ilginç tutumlarla karşılaşıyoruz… 

Sayın Cumhurbaşkanı’nın sel ve yangınlar sonrası afetzedelerle buluştuğunda hediye olarak çay dağıtması, iki şeyin demlendiğini gösteriyor: İletişim/enformasyon sorumluları yorulmuş veya iktidar yorgunluğuna birileri çay demliyor!

İktidarın yorulduğunu, eleştirilere tahammülsüzlüğü ile anlamayız. Çünkü yorgunluk gerginliğinde her eleştiri, özü itibariyle operasyon kokusu taşır. Yorgunluğu iktidarın eleştirilmesinden değil, aksine iktidarın eleştirdiği konulardan anlarız. Yani iktidarın eleştiri dili ve kültüründeki değişiklikten anlarız.

Zaten muhalefet “eleştiri” yapmıyor, dedikodu yapıyor, magazine ediyor ve hatta hızını alamayıp argolaşıyor, maçolaşıyor ve küfrediyor. Nitekim iktidar bunlardan rahatsız değil, aksine siyâsî malzeme olarak bu acziyeti kullanıyor. Fakat iktidarın muhalefeti eleştirisi veya yapıp ettiklerine yönelik yorumlara dair bizzat kendi eleştiri dili, iktidarın yorulduğunu ele veriyor.

Örneğin, iktidar ihtiyaç olarak gördüğü ve yaptırdığı her devlet binasının (muhalefet bunlara “saray” diyor) maliyetinin, olası bir afet durumunda kıyas konusu olacağını hesaplaması gerekiyor. Çünkü saray örneği üzerinden propaganda iş görmez; fakat saray varken bir ihmâlden söz açılabiliyorsa, bu, iktidarı yorar!

Tam da bu düzlemde, Sayın Cumhurbaşkanı’nın gittiği yerlere hediye götürmesi ve ikram etmesi çok doğal ve rutin bir işlemken, bunu felâket ve afet ortamında yapmak ve de seçim kampanyalarında görülen şekliyle ikramı “elle kalabalığa atmak”, iletişim stratejisi açısından büyük bir açık vermektir. Ve bu tarz açık vermelerin sayısı artıyor!

Muhalefetin çok temel yalanlara başvurması, esaslı hizmetleri çarpıtması ortada iken muhalefete basit malzemeler verilmesi ise bir başka kaygıyı daha deşifre ediyor: Her eleştiri, mâkâmı sarsan bir operasyon olarak anlaşılıyor. Dolayısıyla ortada bir hata ve/veya ihmâl varken, bunun kime, hangi adrese ihale edileceği, hatanın kendisinden daha önemli hâle geliyor.

AK Parti içinde hatadan çok hatanın kime ihale olarak kalacağı endişesinin artması, “iktidara çay demlemek” diyeceğimiz bir oturma biçimidir.

Bir de iktidar, “Sonuca götüren süreç önemli değil!” demeye başlamışsa, iktidar gücü, “muhalefete yönelme” aşamasına geçmiş demektir. Veya muhalefet “Sonuç önemli değil, önemli olan süreçtir” demeye başlamışsa, iktidara hazırlanıyor demektir.

İktidarın yorulduğunun bir belirtisi de seçmen ile devlet ağzıyla konuşmaktır. Yani gücünü artık toplumsal vekâletten değil, sığındığı devletten aldığı anlamına gelir. Ki bu, seçmenin vekâlet verdiği ile arasında huzursuzluğun başladığını gösterir.

AK Parti bir türlü “yorulmuş iktidar” kadrajından çıkamıyor; köşeden çıkamayan boksör gibi, bir türlü maçı ringin ortasına taşıyamıyor.

Bu aşamada en kritik soru şudur: Erdoğan yorgun mu?

Bence değil. Aksine, en formda olduğu dönemi yaşıyor. Ancak Erdoğan artık yoruyor. Peki, kimi? Önce muhalefeti, sonra da onun seçmen tabanını yoruyor…

Muhalefeti yormak iyi bir skordur; ancak onun seçmenini yormak, çok riskli bir tercihtir! Çünkü yorgun bir sosyolojiyi oluşturmak ve büyütmek, finalde “demokrasi dışı hamleleri” davet etmek demektir.

Eskiden muhalefetin seçmeni Erdoğan’a oy vermez, fakat Erdoğan’la birlikte kendini dinç hissederdi. Siz buna “Gizli bir kabullenme vardır” diye bakabilirsiniz. Artık muhalefetin seçmeni kendini dinç hissetmiyor; aksine, inanılmaz yorulduğunu düşünüyor.

Muhalefetin seçmeni, “Sonrasına sonra bakarım, artık yorulmaktan bıktım!” psikolojisine girdi. Onun için devlete ve topluma zarar veren birçok sürecin parçası olduğunu ya görmüyor veya inadına yöneliyor. Çünkü yorulan, mutlaka kendisini yoramazsa kendini cezalandırmaktadır.

Unutulmamalıdır ki, çay yorgunluk alır. Fakat bir de yoran çay var! Bu çay, genellikle yorulana inadına çay götürmektir.

İktidarda uzun süredir duran bir yorgunluk, “İktidardan gidersek bizi çok yoracaklar!” psikolojisine girmemelidir. Çünkü bu panik başlarsa, bir şey demini tutmuştur ve bu, çay değildir!