İkiyüzlüler

Bütün bunlar olagelirken, dili boğazına kaçan, eli kolu paraliziye tutulan, âdeta yaşam destek ünitesine bağlı bir beden kadar işlevsizleşen ABD ve Batı’nın bugün Ukrayna’da olanlara bu kadar yüksek ses çıkarması (her ne kadar pasif de olsalar), bazı yaptırımlarla Rusya’ya kafa tutma gayretleri ne kadar inandırıcı? İnsanlık, insan hakları, özgürlük ve eşitlik… Bütün gayretleri, bu kavramları yaşatmak üzere değil mi? İnanırsan…

NE riyakâr bir dünyada yaşıyoruz, değil mi? 

2003’te Batı destekli ABD güçleri, demokrasi çığırtkanlığıyla Irak’ı yerle bir etmişti. Biyolojik silah üretimi ve halkın özgürlüğünün kısıtlanması gibi argümanları da vardı. Tabiî yapılan araştırmalarda biyolojik silahın kırıntırı bile bulunamadı. 

Ama olsundu. Amaç başkaydı. İşgal yine de başlatıldı. Ve sonuç: Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, kaybetmeye devam ediyor. 

Üzerine bir de DAEŞ kuruldu ve hâlâ Irak, toplumsal refaha ve devlet erkine kavuşabilmiş değil. ABD hâlâ Irak’ta insan öldürüyor. Çünkü ülkeyi öyle bir darboğaza soktu ki yaşam şartları özellikle çocukların hayata tutunamayacağı kadar ağır. Ve pek tabiî beklenen sonuç: Göç…

Filistin… Sözde BM İnsanî Yarıdm Koalisyonunca açıklanan bilançoya göre Filistin’de 2020 yılına kadar altı bine yakın ölü, 114 bin yaralı varmış. Mış… Mış… Biz elbette gerçek tablonun bundan çok daha fazlası olduğunu biliyoruz. 

Ve “Bütün bu İsrail saldırıları boyunca Filistin’de yaşam şartları nasıl?” derseniz, bunca çatışma ve saldırının olduğu, çocukların bomba sesleriyle uyuyup silah sesleriyle uyandığı bir vasatta psikolojik ve sosyolojik zeminin yanı sıra toplumsal refah ne düzeydedir acaba? 

Peki, hâlâ süregelen, Doğu Türkistan’daki Çin işkencesine ne demeli? Ölenler, işkence görenler, kamplarda esir tutulanlar, kendi dinini, geleneğini yaşamasına, kendi dilini, kültürünü öğrenmesine izin verilmeyenler? 

Şu an 1 milyondan fazla Müslüman Uygur Türkü, “eğitim merkezi” adı altında toplama kamplarında tutuluyor. Yine bu sayı elbette gerçeği yansıtmıyor. Bu insanların yaşam hakları ellerinden alınıyor, zorla alkol içiriliyor, erkeklerin sakalları kestiriliyor, zorla Çince öğretiliyor… Peki, buradaki argüman neydi? Teröre karşı halk mücadelesi… Hadi oradan! 

Bu arada hatırlamışken, Afrika’yı kim yiyor? Ya Yemen’deki açlığı peyda eden açgözlüler kimler? Arakan’daki soykırımı da unutmamalı. 

Ve bütün bunlar olagelirken, dili boğazına kaçan, eli kolu paraliziye tutulan, âdeta yaşam destek ünitesine bağlı bir beden kadar işlevsizleşen ABD ve Batı’nın bugün Ukrayna’da olanlara bu kadar yüksek ses çıkarması (her ne kadar pasif de olsalar), bazı yaptırımlarla Rusya’ya kafa tutma gayretleri ne kadar inandırıcı? 

İnsanlık, insan hakları, özgürlük ve eşitlik… Bütün gayretleri, bu kavramları yaşatmak üzere değil mi? İnanırsan… 

İkiyüzlüler!