İkinci Dünya Savaşı’nda bağımsızlıkları için mücadele eden Türkistan Lejyonerleri (4)

Başarısızlığın üçüncü nedeniyse, Almanların diğer milletlere ve Türkistanlı askerlere ikinci sınıf muamelesi yapmalarıydı. Sözde aynı cephede eşit şart ve koşullarda savaşacaklardı. Ancak Alman subayların adâletsiz ve eşit olmayan tutumları, iletişim, motivasyon ve aidiyet sorunları yaşanmasına neden oldu. Bu sebeplerle Alman subayların emrindeki lejyonlar askerî harekâtlarda başarı olamadılar ve ciddî kayıplar verdiler.

ALMANLAR sadece cephe gerisinde değil, Sovyet cephesinde de propaganda yapmayı sürdürüyorlardı. Amaçları farklı milletlerden oluşan Sovyet ordusunu zayıflatmak ve esirlerden oluşturulan lejyonları güçlendirmekti. Bunun için farklı dillerde yayın yapan radyo yayınlarının yanında uçaklardan atılan bildiriler ve gazete-dergi gibi basın organları ile bu askerlere ulaşmaya çalıştılar.

Sovyet saflarında savaşan Türkistanlılar için atılan bildirilerde şunlar yazmaktaydı;

“Bizler Türkistan Millî Askerleri, Almanların desteğiyle vatanımızdaki Rus emperyalistlerine karşı özgürlük için mücadele etmekteyiz. Milyonlarca Türkistanlı, Bolşeviklerin kurbanı olmuştur. Bolşevikler kendi menfaatleri için sizleri savaştırmaktalar. Yeter bu kadar acımasızlık, zulüm! Silahlarınızı bırakıp Türkistan Millî Ordusuna geliniz.”

Veli Kayyum Han önderliğinde çıkartılan Millî Türkistan Dergisi ve Yangi Türkistan Gazetesi, bu propagandaları destekliyordu. Yapılan tüm bu propagandalar Bolşevik rejimi altında savaşmak zorunda kalan Türkistanlılar içinde oldukça ses getirdi. Zira Bolşevik işgali sonucu büyük acılar çeken ve zorla silahaltına alınan soydaşlarımız hür ve bağımsız bir Türkistan hayâli ile gruplar hâlinde Alman saflarına geçmeye başladılar. Almanlar bu durumdan memnunlardı.

Veli Kayyum Han hem esirlerle, hem de Sovyet cephesinden gönüllü olarak gelenlerle yakından ilgileniyor, intibaklarına iştirak ediyordu. Uzun uğraşları ve ısrarları sonucu Alman Doğu Bakanlığı’ndan “Türkistan Millî Birlik Komitesi”nin kurulması için onay aldı. Bu gelişme, Alman saflarında savaşacak olan esir Türkistanlılar için önemli bir milât oldu. Kurulan bu birlik, Alman Doğu Bakanlığı ile üç konu üzerinde uzlaşmaya varmıştı.

Buna göre (1) Türkistan ile ilgili tüm siyâsî çalışmalar bu komite tarafından yürütülecek, (2) Türkistan Lejyonunun denetimi komitenin kontrolünde tutulup Türkistan Lejyonu askerleri Alman ordusundaki diğer askerlerle eşit şartlara sahip bulunacak ve de (3) Türkistan Millî Birlik Komitesi’nin ve Türkistan Lejyonunun ihtiyaçları için yapılacak masraflar, Türkistan bağımsızlığına kavuştuktan sonra geri ödenmesi şartıyla Almanya tarafından karşılanacaktı.

Kurulan “Türkistan Millî Komitesi”, toplam 21 kişiden oluşmaktaydı. Yönetimde başkan ve genel sekreterin dışında askerlik, bilim, edebiyat, eğitim, din, sağlık, yayın ve enformasyon alanlarında bölüm başkanları ve yardımcıları görev alacaktı. Türkistan Millî Komitesi, oluşturulacak Türkistan Lejyonlarının temelini oluşturacaktı. Lejyon içinde savaşacak askerlerin seçimi, eğitimleri, ihtiyaçlarının giderilmesi ve takipleri komite tarafından sağlanacaktı. Komitede görevli kişilerden biri de Baymirza Hayit idi.

Baymirza Hayit, hayatını tıpkı Mustafa Çokay ve Veli Kayyum Han gibi Türkistan’ın bağımsızlığı ve birliği için harcamış, Türk dünyası için çok önemli olan değerli bir tarihçi ve düşünce adamıydı. 1917 yılında Özbekistan’ın Nemengan vilâyetinde doğan Baymirza Hayit, gençliğinde edebiyatla yakından ilgilenmişti. Bu vesile ile çeşitli tarihlerde Türkistan’ın çok değerli edebiyatçıları, tarihçileri ve fikir adamları ile tanışma fırsatı yakalamış ve Bolşeviklere karşı onlarla beraber ortak fikir mücadelesi etmişti. Abilerini Basmacı Hareketi sırasında Sovyet Bolşeviklerine karşı mücadele ederlerken şehit verdi.

1934’te Taşkent Tarih Fakültesine kaydolan Baymirza Hayit, çeşitli vilâyetlerde öğretmenlik yaptıktan sonra bir vilâyete şube müdürü olarak atandı. 1939 yılında ise Sovyet ordusuna katılmaya mecbur kaldı. Teğmen rütbesiyle orduya katılan Baymirza Hayit, 1940 yılının yaz aylarında, komuta ettiği tank birliğiyle Sovyet-Alman sınırına yakın Polonya’nın Byulastok şehrine gitti. Almanya ve Sovyetler Birliği arasındaki savaşın başlamasından kısa bir süre sonra birlikleri geri çekilirken yaralandı ve Almanlara esir düştü.

Esir kampına nakledilen Baymirza Hayit, önce Yahudi sanılarak öldürülmek istenmiş, ama Müslüman olduğu anlaşılınca ölümden dönmüştü. Baymirza Hayit’i, esir kamplarını ziyareti sırasında Mustafa Çokay tespit etmiş ve Türkistan Lejyonuna sevk edilmesini sağlamıştı. Burada bir süre eğitim gördükten sonra, Veli Kayyum Han tarafından Türkistan Millî Birlik Komitesi’nde çalışmak üzere Berlin’e getirildi. 1943 yılında yüzbaşılığa terfi ettirilen Hayit, Türkistan Millî Birlik Komitesi’nde Veli Kayyum Han’ın yardımcılığına getirildi.

Almanlar 1943’te önemli bir karar almış ve millî komiteler, millî temsilcilikler olarak statü değiştirmişti. Böylelikle millî komiteler, bir anlamda işgal atında bulunan kendi ülkelerinin Almanya’da siyâsî temsilcilikleri olarak tanınmış oluyordu. Bu karar savaş sonrası özerk ve hattâ belirli statüde bağımsız bir devletin kurulması demek olacaktı. Bu karar komite içinde ve Türkistan camiasında çok olumlu bir etki yaratmış ve bağımsızlık hayâllerini güçlendirmişti.

Yeni kurulan Türkistan Millî Temsilciliği’nin başkanlığına Veli Kayyum Han, yardımcılığına da Baymirza Hayit getirildi. Millî Temsilcilik tarafından yapılan ilk kongrede Veli Kayyum Han, bağımsız Türkistan’ın ilk devlet başkanı olarak seçildi. Yine aynı kongrede alınan bir kararla, Baymirza Hayit ile birlikte Türkistan Millî Temsilciliğinde görev alan 13 bölüm başkanı, “Türkistan Millî Hükûmeti”ni kurmakla yetkilendirilmiş oldular. Alınan bu kararlarla Alman bayrağı altında “sürgünde” bir Türkistan Hükûmeti kurulmuş oluyordu.

Türkistan Lejyonerlerinin savaştaki durumu

1944 yılında Almanya saflarında savaşan Türkistan Lejyonundaki askerlerin sayısının kayıtlara göre 180 bin civarında olduğu tespit edilmişti. Bu sayının dışında Alman üniforması giydirilerek geri hizmetlerde çalıştırılan 85 bin civarında Türkistanlı esir de mevcuttu.

Türkistan Lejyonları, Barbarossa Harekâtı’nın ilerleyen safhalarında Sovyetlere karşı yapılan Leningrad, Nordlicht ve Stalingrad Muharebesi gibi önemli askerî harekâtlarda görev aldılar. Bu askerî harekâtlar sonuç olarak başarısız oldu. Almanlar çok büyük kayıplar verdiler. Bu kayıpların içinde çok sayıda Türkistanlı da bulunuyordu. Sovyetlere karşı girişilen bu harekâtlarda şehit olan Türkistanlı askerlerin sayısının net olmamakla beraber 65 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Bu başarısızlıkların birkaç temel nedeni vardı. İlki, Alman ordusunun vurucu gücünü ve temelini oluşturan tank ve zırhlı birliklerinin Rusya’nın soğuk ikliminde mekanik ve lojistik anlamda ciddî problem yaşamasıydı. İkincisi, Almanların cephe ilerisine ciddî bir askerî eğitim almamış, yeterli askerî ve taktik tecrübesi bulunmayan askerleri göndermesiydi. Bu askerlerin çok önemli bir kısmını Türkistanlılar ve diğer Doğu milletleri oluşturuyordu.

Başarısızlığın üçüncü nedeniyse, Almanların diğer milletlere ve Türkistanlı askerlere ikinci sınıf muamelesi yapmalarıydı. Sözde aynı cephede eşit şart ve koşullarda savaşacaklardı. Ancak Alman subayların adâletsiz ve eşit olmayan tutumları, iletişim, motivasyon ve aidiyet sorunları yaşanmasına neden oldu. Bu sebeplerle Alman subayların emrindeki lejyonlar askerî harekâtlarda başarı olamadılar ve ciddî kayıplar verdiler.

(Devam edecek…)