ALMANLAR sadece
cephe gerisinde değil, Sovyet cephesinde de propaganda yapmayı sürdürüyorlardı.
Amaçları farklı milletlerden oluşan Sovyet ordusunu zayıflatmak ve esirlerden
oluşturulan lejyonları güçlendirmekti. Bunun için farklı dillerde yayın yapan radyo
yayınlarının yanında uçaklardan atılan bildiriler ve gazete-dergi gibi basın
organları ile bu askerlere ulaşmaya çalıştılar.
Sovyet saflarında savaşan Türkistanlılar için atılan
bildirilerde şunlar yazmaktaydı;
“Bizler Türkistan Millî Askerleri, Almanların desteğiyle
vatanımızdaki Rus emperyalistlerine karşı özgürlük için mücadele etmekteyiz.
Milyonlarca Türkistanlı, Bolşeviklerin kurbanı olmuştur. Bolşevikler kendi
menfaatleri için sizleri savaştırmaktalar. Yeter bu kadar acımasızlık, zulüm!
Silahlarınızı bırakıp Türkistan Millî Ordusuna geliniz.”
Veli Kayyum Han önderliğinde çıkartılan Millî Türkistan
Dergisi ve Yangi Türkistan Gazetesi, bu propagandaları destekliyordu. Yapılan
tüm bu propagandalar Bolşevik rejimi altında savaşmak zorunda kalan
Türkistanlılar içinde oldukça ses getirdi. Zira Bolşevik işgali sonucu büyük
acılar çeken ve zorla silahaltına alınan soydaşlarımız hür ve bağımsız bir
Türkistan hayâli ile gruplar hâlinde Alman saflarına geçmeye başladılar.
Almanlar bu durumdan memnunlardı.
Veli Kayyum Han hem esirlerle, hem de Sovyet cephesinden
gönüllü olarak gelenlerle yakından ilgileniyor, intibaklarına iştirak ediyordu.
Uzun uğraşları ve ısrarları sonucu Alman Doğu Bakanlığı’ndan “Türkistan Millî
Birlik Komitesi”nin kurulması için onay aldı. Bu gelişme, Alman saflarında
savaşacak olan esir Türkistanlılar için önemli bir milât oldu. Kurulan bu
birlik, Alman Doğu Bakanlığı ile üç konu üzerinde uzlaşmaya varmıştı.
Buna
göre (1) Türkistan ile ilgili tüm siyâsî çalışmalar bu komite tarafından
yürütülecek, (2) Türkistan Lejyonunun denetimi komitenin kontrolünde tutulup
Türkistan Lejyonu askerleri Alman ordusundaki diğer askerlerle eşit şartlara
sahip bulunacak ve de (3) Türkistan Millî Birlik Komitesi’nin ve Türkistan
Lejyonunun ihtiyaçları için yapılacak masraflar, Türkistan bağımsızlığına
kavuştuktan sonra geri ödenmesi şartıyla Almanya tarafından karşılanacaktı.
Kurulan
“Türkistan Millî Komitesi”, toplam 21 kişiden oluşmaktaydı. Yönetimde başkan ve
genel sekreterin dışında askerlik, bilim, edebiyat, eğitim, din, sağlık, yayın
ve enformasyon alanlarında bölüm başkanları ve yardımcıları görev alacaktı. Türkistan
Millî Komitesi, oluşturulacak Türkistan Lejyonlarının temelini oluşturacaktı.
Lejyon içinde savaşacak askerlerin seçimi, eğitimleri, ihtiyaçlarının
giderilmesi ve takipleri komite tarafından sağlanacaktı. Komitede görevli kişilerden
biri de Baymirza Hayit idi.
Baymirza Hayit, hayatını tıpkı Mustafa Çokay
ve Veli Kayyum Han gibi Türkistan’ın bağımsızlığı ve birliği için harcamış, Türk
dünyası için çok önemli olan değerli bir tarihçi ve düşünce adamıydı. 1917
yılında Özbekistan’ın Nemengan vilâyetinde doğan Baymirza Hayit, gençliğinde
edebiyatla yakından ilgilenmişti. Bu vesile ile çeşitli tarihlerde Türkistan’ın
çok değerli edebiyatçıları, tarihçileri ve fikir adamları ile tanışma fırsatı
yakalamış ve Bolşeviklere karşı onlarla beraber ortak fikir mücadelesi etmişti.
Abilerini Basmacı Hareketi sırasında Sovyet Bolşeviklerine karşı mücadele
ederlerken şehit verdi.
1934’te Taşkent Tarih Fakültesine kaydolan
Baymirza Hayit, çeşitli vilâyetlerde öğretmenlik yaptıktan sonra bir vilâyete şube
müdürü olarak atandı. 1939 yılında ise Sovyet ordusuna katılmaya mecbur kaldı.
Teğmen rütbesiyle orduya katılan Baymirza Hayit, 1940 yılının yaz aylarında,
komuta ettiği tank birliğiyle Sovyet-Alman sınırına yakın Polonya’nın Byulastok
şehrine gitti. Almanya ve Sovyetler Birliği arasındaki savaşın başlamasından
kısa bir süre sonra birlikleri geri çekilirken yaralandı ve Almanlara esir
düştü.
Esir kampına nakledilen Baymirza Hayit, önce
Yahudi sanılarak öldürülmek istenmiş, ama Müslüman olduğu anlaşılınca ölümden
dönmüştü. Baymirza Hayit’i, esir kamplarını ziyareti sırasında Mustafa Çokay tespit
etmiş ve Türkistan Lejyonuna sevk edilmesini sağlamıştı. Burada bir süre eğitim
gördükten sonra, Veli Kayyum Han tarafından Türkistan Millî Birlik Komitesi’nde
çalışmak üzere Berlin’e getirildi. 1943 yılında yüzbaşılığa terfi ettirilen
Hayit, Türkistan Millî Birlik Komitesi’nde Veli Kayyum Han’ın yardımcılığına
getirildi.
Almanlar 1943’te önemli bir karar almış ve
millî komiteler, millî temsilcilikler olarak statü değiştirmişti. Böylelikle millî
komiteler, bir anlamda işgal atında bulunan kendi ülkelerinin Almanya’da siyâsî
temsilcilikleri olarak tanınmış oluyordu. Bu karar savaş sonrası özerk ve hattâ
belirli statüde bağımsız bir devletin kurulması demek olacaktı. Bu karar komite
içinde ve Türkistan camiasında çok olumlu bir etki yaratmış ve bağımsızlık hayâllerini
güçlendirmişti.
Yeni kurulan Türkistan Millî Temsilciliği’nin
başkanlığına Veli Kayyum Han, yardımcılığına da Baymirza Hayit getirildi. Millî
Temsilcilik tarafından yapılan ilk kongrede Veli Kayyum Han, bağımsız
Türkistan’ın ilk devlet başkanı olarak seçildi. Yine aynı kongrede alınan bir
kararla, Baymirza Hayit ile birlikte Türkistan Millî Temsilciliğinde görev alan
13 bölüm başkanı, “Türkistan Millî Hükûmeti”ni kurmakla yetkilendirilmiş
oldular. Alınan bu kararlarla Alman bayrağı altında “sürgünde” bir Türkistan
Hükûmeti kurulmuş oluyordu.
Türkistan Lejyonerlerinin savaştaki durumu
1944 yılında Almanya saflarında savaşan
Türkistan Lejyonundaki askerlerin sayısının kayıtlara göre 180 bin civarında
olduğu tespit edilmişti. Bu sayının dışında Alman üniforması giydirilerek geri
hizmetlerde çalıştırılan 85 bin civarında Türkistanlı esir de mevcuttu.
Türkistan Lejyonları, Barbarossa Harekâtı’nın
ilerleyen safhalarında Sovyetlere karşı yapılan Leningrad, Nordlicht ve
Stalingrad Muharebesi gibi önemli askerî harekâtlarda görev aldılar. Bu askerî
harekâtlar sonuç olarak başarısız oldu. Almanlar çok büyük kayıplar verdiler.
Bu kayıpların içinde çok sayıda Türkistanlı da bulunuyordu. Sovyetlere karşı
girişilen bu harekâtlarda şehit olan Türkistanlı askerlerin sayısının net olmamakla
beraber 65 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Bu başarısızlıkların birkaç temel nedeni
vardı. İlki, Alman ordusunun vurucu gücünü ve temelini oluşturan tank ve zırhlı
birliklerinin Rusya’nın soğuk ikliminde mekanik ve lojistik anlamda ciddî problem
yaşamasıydı. İkincisi, Almanların cephe ilerisine ciddî bir askerî eğitim
almamış, yeterli askerî ve taktik tecrübesi bulunmayan askerleri göndermesiydi.
Bu askerlerin çok önemli bir kısmını Türkistanlılar ve diğer Doğu milletleri
oluşturuyordu.
Başarısızlığın üçüncü nedeniyse, Almanların diğer
milletlere ve Türkistanlı askerlere ikinci sınıf muamelesi yapmalarıydı. Sözde
aynı cephede eşit şart ve koşullarda savaşacaklardı. Ancak Alman subayların adâletsiz
ve eşit olmayan tutumları, iletişim, motivasyon ve aidiyet sorunları
yaşanmasına neden oldu. Bu sebeplerle Alman subayların emrindeki lejyonlar
askerî harekâtlarda başarı olamadılar ve ciddî kayıplar verdiler.
(Devam edecek…)