TÜRKİSTAN
Lejyonlarının kurulmasında ve komuta edilmesinde etkili olan Türkistan uyruklu iki
önemli isim vardı. Bunlardan ilki, Rus İşgali sonrası ata topraklarını terk
etmek zorunda kalan ve bağımsızlık mücadelesine Fransa’da devam eden Mustafa
Çokay, diğeri ise yine Rus İşgali sonrası eğitim için Almanya’ya gelen ve
bağımsızlık mücadelesini Berlin’de sürdüren Veli Kayyum Han’dı.
Kazakistan doğumlu Mustafa Çokay (Çokayoğlu), 1917 Ekim
İhtilâli ile sonrasında Hokand’da kurulan Türkistan Muhtariyeti’nin önce
Dışişleri Bakanlığı’na, sonra Başbakanlık görevine atandı. Onun çok kısa süren
başbakanlığı döneminde çağa uygun, modern ve yeni bir devlet yapılanmasının ilk
adımları atılmaya başlanmıştı. Ancak Bolşevik Hükûmeti bu gelişmelerden ve
Çokay’ın faaliyetlerinden memnun değildi.
Zaten Bolşeviklerin niyeti de, hangi adla ve yapıyla olursa
olsun, asla bağımsız bir Türkistan olmamıştı. Ruslar Çokay’ın Başbakanlık
görevine atanmasından iki ay sonra Türkistan Muhtariyeti’ni dağıttı. Dahası,
derhâl Mustafa Çokay hakkında ölüm emri çıkartıldı. Çokay, önce Taşkent’e, bir
süre sonra Orenburg’a kaçtı.
Burada Kazak Alaş Millî Hareketi’nin liderleri ve Başkurtların
efsane lideri Zeki Velidi Togan ile toplantılar yaptı. Bu liderlerle yaptığı
görüşmeler çok verimli olmuş ve onun bağımsız Türkistan düşüncelerini
güçlendirmişti. Daha sonra Ruslar tarafından yakalandı ama o yine kaçmayı
başardı. Türkistan toprakları bir bir Rus işgaline uğrarken, o ise son olarak
İstanbul’a kaçtı. Ancak İstanbul da işgal altındaydı ve bağımsız Türkistan hayâlleri
kuran bir lider, burada daha fazla kalamazdı. Ailesi ile birlikte Fransa’ya
geçti ve faaliyetlerine ve burada devam etti.
“Türkistan Millî Birliği” adlı teşkilâtını kurarak Avrupa ve
Türkiye’de yaşayan Türkistanlıları bir çatı altında toplamayı amaçladı.
Sovyetler Birliği’ne savaş ilân eden Alman Nazi Hükûmeti tarafından
görevlendirilen Veli Kayyum Han tarafından Türkistan Lejyonlarının kurulması
için Almanya’ya davet edildi.
Özbekistan doğumlu Veli Kayyum Han, 1921’de kurulan Buhara
Millî Devleti Başbakanı Feyzullah Hoca’nın Almanya’ya yaptığı ziyaret
vesilesiyle Berlin’e öğrenci olarak gelmişti. 1924 yılında, büyük bir bölümü
Sovyetler Birliği’nin kontrolüne geçen Türkistan’daki millî hükümetler bir bir ortadan
kaldırıldı. Tıpkı Mustafa Çokay gibi diğer liderler için de ölüm kararları
çıkmıştı ve önemli bir bölümü bu dönemde katledildi. Bu ölüm emirlerinden, Berlin’de
yaşayan Veli Kayyum Han da nasibini almıştı. Eğitim gördüğü Berlin’de, gıyabında
ölüme mahkûm edildiğini öğrendi.
Veli Kayyum Han, Berlin’de kalarak, Berlin Yüksek Ziraat
Mektebi’nin yanı sıra Berlin Yüksek Siyâset Mektebi’ne devam etti ve Berlin Üniversitesi
Dış Siyaset Fakültesinden mezun oldu. 1941-1942 yılında Berlin Üniversitesinde
doktora yaptı.
Veli Kayyum Han, bir taraftan eğitimine devam ederken, diğer
taraftan Türkistan’ın bağımsızlık hareketleri için faaliyetler yürütüyordu. İkinci
Dünya Savaşı’nı o da herkes gibi yakından takip ediyordu. Özellikle Almanya’nın
1941’de Sovyetlere savaş ilân etmesinin ardından bu bölgedeki gelişmeleri çok
yakından izlemeye başlamıştı.
Almanya, Barbarossa Harekâtı’nda Sovyetler karşısında ilk
başta büyük bir ilerleme kaydetmişti. Fakat zaman içinde ağır kış koşulları ve
Sovyetlerin yavaş yavaş toparlanması ile bu hızlı ilerleme yavaşlamış ve yer yer durmuştu. Almanların ellerinde
milyonlarca Sovyet esiri vardı. Sovyet esirleri içinde Müslüman Türkistanlılar da
vardı. Türkistanlı esirlerin akıbeti ise, Alman Nazi Hükûmeti ile görüşmek için
Türkiye’den gelen Turancı liderler ve Avrupa’da yaşayan Türkistanlı liderlerle
yapılan görüşmeler sonrası değişecekti.
Almanlar Sovyetlere karşı Türkistanlı esirlerden oluşacak bir
askerî lejyon fikrine ısınmışlardı. Bu desteği sağlayacak güçlü liderlere
ihtiyaç vardı. Bunlardan biri de Berlin’de yaşayan Veli Kayyum Han’dı. Diğeri
ise adını sıkça duydukları Türkistan Millî Birliği Başkanlığını yürüten ve
Paris’te yaşayan Mustafa Çokay olacaktı.
Çokay’ı ikna etmek için Veli Kayyum Han’ı görevlendirdiler.
Veli Kayyum Han’ın daveti üzerine hür ve bağımsız bir Türkistan umudu yeşeren
Mustafa Çokay, Berlin’e gitti.
Mustafa Çokay, Nazi Hükûmeti yetkilileri ile burada pek çok
toplantılar yaptı. Ayrıca fırsat buldukça sık sık esir kamplarına giderek
buradaki Türkistanlı esirlerle görüştü.
Mustafa Çokay, Türkistanlı esirlerin durumuna çok üzülüyordu.
Almanlarla Türkistanlı esirlerin durumunun düzeltilmesi adına pek çok kez
görüşme yapmış ve esirlerin durumlarının düzeltilmesi adına konularda başarılı dahi
olmuştu.
Ancak zaman içinde o da tıpkı diğer Türk liderler gibi Almanların
niyetinin sadece Türkistanlı esirleri Sovyetlere karşı bir piyon olarak
kullanmak olduğunu, Türkistan’ın bağımsızlığının ve geleceğinin aslında
umurlarında olmadığını anlamıştı. Bu yüzden kurulmak istenen Türkistan Lejyonlarının
başına geçmeyi reddetti.
Yapılan görüşmeler olumsuz olarak neticelendi. Mustafa Çokay çok
geçmeden Paris’e geri döndü. Ancak esir kamplarında kaptığı tifüs sonrası hastalanmıştı
ve kısa süre sonra âhirete irtihâl etti.
Mustafa Çokay, esir kamplarında eşine yazdığı bir mektupta
söyle der:
“Benim yardımımı rica eden, bana ümit bağlayan bu
talihsiz zavallılara hiçbir türlü yardımda bulunamadığımdan dolayı ıstırap
çekmekteyim; ben onlara yardım vaadinde bulunuyorum, fakat teselli maksadıyla
bile bile yalan söylüyorum. Bu hâle ben daha fazla dayanamayacağım, ölümü
tercih ediyorum.
Dün 35 kişiyi kurşuna dizilmekten kurtardım, fakat ne kadar
zaman için? Onları bir çukura yerleştirdiler; şimdi Ekim ayıdır, onlar yazlık
giyimleriyle yarı çıplak hâlde barınak kazımaktadır. Onlara, köpeklere
atarcasına ekmek atıyorlar; su yok. Ben onlara tahta, saman veya branda bezi
gibi, bari çukuru örtecek bir şey vermelerini ilgililerden ricada bulundum;
verecekler mi, bilmiyorum.
Hayvanlardan daha kötü bu adamlar ve de medenî millet... Ben
ölmek istiyorum!”
Mustafa Çokay ölmüştü ama oluşturulan Türkistan Lejyonlarının
kurulmasında büyük rol oynamıştı. Mustafa Çokay’ın yerine Veli Kayyum Han
getirildi. Veli Kayyum Han, Almanlarla işbirliğine sıcak bakıyordu. O da
Almanların niyetini biliyordu ancak Türkistanlı esirlerin giderek kötüye giden
durumu ve de Sovyetler yerine Almanların himayesinde kurulacak en azından özerk
bir Türkistan Birliği fikri onu bu iş birliğine itmişti.
Türkistan Lejyonu, 1942 yılının Ocak ayında kurulmuştu.
Lejyon Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen ve Taciklerden oluşuyordu. Lejyon
askerleri de Alman üniforması giymişlerdi. Ancak onların üniformalarının sağ
kolunda “Tegnri Biz Menen” yani “Allah Bizimle” yazılı bir arma bulunuyordu…
(Devam
edecek...)