İkinci Dünya Savaşı’nda bağımsızlık için mücadele eden Türkistan Lejyonerleri (2)

Almanlar Türkistan Lejyonlarını kurmak için Almanya’daki Millî Türkistan Birlik Komitesi’nden destek aldılar. Komitenin başındaki Veli Kayyum Han ve Mustafa Çokay’ın desteği ile 1942 yılı başlarında resmî olarak Türkistan ve Kafkasya Müslümanlarının askerî birliklerinin kurulması emri verildi…

BARBAROSSA Harekâtı başladıktan kısa süre sonra Almanlarca esir edilen Sovyet askerlerinin toplam sayısı 3 milyonu aşmıştı. Kısa sürede bu sayıda esirin alınması, Almanları sevindirdiği kadar düşündürüyordu da. Çünkü esirler farklı milletlerden oluşuyordu ve bu kadar insanın tutulacağı esir kamplarını inşâ etmek, onların kontrolü, bakımı ve beslenmesini sağlamak, sonu belli olmayan böyle bir savaşta çok ciddî malî ve askerî bir yük demekti.

Nitekim savaşın ilerleyen zamanlarında esir sayısının Alman ve Rus kaynaklarınca 5 milyonun üzerine çıktığı, bu esirlerin pek çoğunun sürgünlerde, yollarda ve ağır kamp şartlarında öldüğü kaydedilmekteydi.

Sovyetlerin bu harekât sırasında bu kadar çok kayıp ve bu kadar çok esir vermesinin iki temel nedeni vardı: İlki, Sovyetler Almanlara karşı hazırlıksızdı. Bir saldırı ihtimâlini öngörüyorlardı ancak bu kadar geniş cephe üzerinden saldırı beklenmiyordu. Sovyetler egemenlikleri altındaki her ülkeden gönüllü veya zorunlu olarak milyonlarca insan toplamış ve eğitimli eğitimsiz ayrımı yapamadan ön cepheye sürmüşlerdi. Özellikle savaşın ilk başlarında doğru dürüst eğitim almamış milyonlarca Sovyet askerinin zayıf mukavemeti karşısında Almanlar hızlı bir ilerleyiş kaydettiler.

İkincisi, Sovyet güçler arasında Rus işgalinden rahatsız olan Müslüman Türklerden başka Ukrayna, Belarus, Polonya, Litvanya, Fin ve Gürcü asıllı insanlar vardı. Bu insanlar içinde Ruslardan nefret eden ve kurtarıcı olarak gördükleri Almanlara karşı savaşmadan gönüllü olarak teslim olanlar vardı.

Alman esir kampları

Almanlar Sovyet esirleri ikiye ayırmışlardı: Birinci grupta Rus ve Slav kökenli esirler vardı. Bunların şartları Fransız, İngiliz ve ABD askerlerine göre çok daha ağırdı. Diğer grupta ise Türk ve Müslümanlar ile Asya kökenliler vardı. Bu gruptaki esirler, insanlık dışı uygulamalara maruz kaldılar. Alman esir kamplarında kötü barınma şartları, insanlık dışı muameleler ve faşist Nazi komutanlar yüzünden milyonlarca insan öldü. Ölenler içinde Türk ve Müslümanlar da vardı.

Esir kamplarından kaçan Türkistanlılar, yaşanan vahşetin canlı tanıklarıydı. Bunlardan biri, 1919 Türkistan doğumlu Alim Alamat’tı. Alim Alamat, kendisinin olduğu kampta 80 bin esirden 6 ay içinde sadece 3 bin kişinin kaldığını anlatmıştı.

Hitler ve kurmayları, Sovyetlerle yapılan savaşlarda Rus işgali altında bulunan milletlere, Sovyetlere karşı Almanların yanında olmaları için ciddî propagandalar yapıyorlardı. Onlara Sovyet işgalinden kurtulmak için Almanlarla işbirliği yapmayı teklif ediyorlardı. Bu propagandalarını, her dilde yaptıkları radyo yayınları ve uçaklardan atılan ilânlarla destekliyorlardı.

Hitler ve kurmayları aynı politikayı, esir aldıkları Sovyet askerleri içinde de uygulamayı düşündüler. Bu sayede hem ek kuvvet kazanacaklar, hem onlardan istihbarî destek sağlayacaklar, hem de kontrol edip beslemek zorunda kaldıkları esirlerin sayısını düşürmüş olacaklardı. Böylece Sovyetlere karşı ve gerektiğinde diğer Alman cephelerinde de kullanılmak üzere esirlerden oluşacak lejyon birlikleri kurma fikri benimsenmeye başladı.

Almanlar Türkistanlıları biliyorlardı. Türkistanlıların yakın zamanda Ruslara karşı yaptıkları mücadeleleri, Osmanlı’nın son zamanlarında onlara verdiği desteği biliyorlardı. Onları organize etmek için yine Türkiye’den destek istenmesi düşünüldü. Ankara bu savaşta tarafsız olduğunu iletmişti. Bu yüzden Almanlar, Türkiye’deki Alman Büyükelçisi Franz Papen aracılığıyla Türkiye’deki Pan Türkist (Turancı) isimlerle görüşmeye başladılar. Bunların başında Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa (Nuri Killigil) vardı.

Nuri Paşa sıradan bir isim değildi. Nuri Paşa, hem Enver Paşa’nın kardeşi, hem de Ruslara kök söktüren ve Azerbaycan’ı işgalden kurtaran Kafkas İslâm Ordusu’nun komutanıydı.

Mondros Mütarekesi sonrası Enver Paşa’nın yurt dışına kaçmıştı. Türkiye, Moskova Antlaşması gereği Azerbaycan’ı Ruslara bırakmak zorunda kaldı ve böylece Kafkas İslâm Ordusu da dağıldı. Nuri Paşa savaştan sonra Almanya’da yaşadı. 1938’de Türkiye’ye geldi ve sanayi ile iştigal etmeye başlamıştı.

Nuri Paşa, İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile beraber tüm gelişmeleri yakından takip eder olmuştu. Nuri Paşa’nın Almanların Türkiye Büyükelçisi ile irtibatı vardı. Büyükelçi Papen, Nuri Paşa’nın Türkistanlılar için kıymetini biliyordu. Böylece Almanlar ve Nuri Paşa arasında görüşmeler başladı. Nuri Paşa konuyla ilgili nasıl bir yol izleneceği düşüncesiyle hemen Berlin’e gitti.

Nuri Killigil bu işte yalnız değildi. Türkiye’den, Kırım’dan, Azerbaycan’dan ve Kafkaslardan birçok isim Almanlarla bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Bu isimler arasında eski komutanlardan Ali Fuat Erden, Tatar kökenli emekli General Hüsnü Emir Erkilet, Başkurt Zeki Velidi Togan, Kırımlı Cafer Seyidahmet Kırımer, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüsrev Gerede, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurucularından ve eski Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade, Şeyh Şamil’in torunu Muhammed Zahid Şamil, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti eski Dışişleri Bakanı Dağıstanlı Haydar Bammat gibi çok önemli isim vardı.

Nuri Paşa da dâhil tüm liderler Almanların Türk kökenli lejyonlar kurulması hakkında destek için tek şart öne sürmüşlerdi: Savaş sonrası Türk yurtları için tam bağımsızlık!

Almanlar ise bu tam bağımsızlık fikrine sıcak bakmadılar ve görüşmeler neticelenmeden sona erdi. Nuri Paşa ve arkadaşları istediklerini alamamışlardı ancak görüşmeler sırasında istedikleri bilgileri alan Almanlar, Türkistan Lejyonlarını kurmak için hemen harekete geçmişlerdi.

Almanlar Türkistan Lejyonlarını kurmak için Almanya’daki Millî Türkistan Birlik Komitesi’nden destek aldılar. Komitenin başındaki Veli Kayyum Han ve Mustafa Çokay’ın desteği ile 1942 yılı başlarında resmî olarak Türkistan ve Kafkasya Müslümanlarının askerî birliklerinin kurulması emri verildi.

Türkistan Lejyonunun komutanlığına Binbaşı Mayer-Mader getirildi. Mayer, içlerinde Özbek, Türkmen, Kazak, Kırgız ve Tacik kökenli savaş esirlerinden oluşan yaklaşık 100 bin kişilik bir Türkistan Lejyonuna komutanlık edecekti.

(Devam edecek…)