İkinci dalgayı konuşmaya hazır mıyız?

Yaşam tarzımızın ve dünyanın hız-haz ateşinin yakıp yıktıklarını görmediğimiz gibi, bu sonuçlardan kaçışın ancak yine doğal olana dönmekle mümkün olabileceğini de konuşmuyoruz. Eski yaşamına dönebilmek için sabırsızlanan milyonlarca insan, o yaşamın bugünkü sonucu doğurduğunu görmek istemiyor.

ÜÇ yaşındaki çocukların bile ilk defa bir virüsü adıyla bildiği bu garip günlerde, pandeminin ilk dönemini atlatmamışken yeni dalga haberleri geliyor, en kötü olasılıklar zikrediliyor. Bizde henüz, “Marketler ne zaman açılacak, yaz tatilinde beklenti ne?” gibi sorulara yoğunlaşılmışken, bu konu yeterince ilgi çekmemiş gibi.

Karantina ve kısıtlama uygulamalarından sıkılan vatandaş için gayet doğal olsa da, söylentilerin ve olası teorilerin dikkatle takip edilmesi gerçekliğini bu kadar sıcak ve zorlu yaşamışken, artık hazırlıksız olmamalıyız.

Yapay, yapılandırılmış bir virüs ya da yanlış yaşadığımız dünyanın yepyeni sorunlarının başlangıcı olsun, ne şekilde değerlendirirsek değerlendirelim, bu bir başlangıçtı. Öyle ya da böyle, bilhassa dünyanın çok gelişmiş ülkelerinin bu dünyanın yaşanabilirliğini yok etmedeki paylarını teslim etmek, bireysel yaşamlarımızda yaptığımız hatâların, israfın, kirliliğin ve tükettiğimiz atıklarla geldiğimiz noktanın sorumluluğunu almak zorundayız.

Sosyal medya paylaşımlarından ve Corona gündemli konuşmalardan anladığım şey, geldiğimiz noktanın ve sebeplerinin gözden kaçırıldığı.

Yaşam tarzımızın ve dünyanın hız-haz ateşinin yakıp yıktıklarını görmediğimiz gibi, bu sonuçlardan kaçışın ancak yine doğal olana dönmekle mümkün olabileceğini de konuşmuyoruz. Eski yaşamına dönebilmek için sabırsızlanan milyonlarca insan, o yaşamın bugünkü sonucu doğurduğunu görmek istemiyor.

***

İkinci dalgaya ilişkin haberlerin ilgi çekmemesi de aynı psikolojiden kaynaklanıyor belki de. Zorunlu evde kalma sürecinde gerçekleştiremediği hızı yoğun medya kullanımı, artan sosyal medya paylaşımları ve sair alternatiflerle telâfi etmeye çalışan ve “Anladım ki…” şeklinde başlayan cümleleri kuran onca insan, evde kalırken de kendi ile kalamadı korkarım.

Sorumluluk alma ve bu bilince ulaşabilmek adına bir şans da olabilecekken bu felâket günleri, henüz taşıdığı dersi verememiş sanki…

Marketlerin talan edildiği, insanların sedyelerde ölüme terk edildiği ülkeler gibi yaşamadık belki pandemiyi. İnsanımızın insanî değerlerindeki farklılığını her fırsatta dile getiren biri olarak, bunu daima, gözümüzün önünde tutmamız gereken gerçekliğimiz olarak kabul ediyorum.

Dünyaya örnek bir kriz yönetimi sergilerken, işleyişteki aksamaları tartışmadan hasır altı yapma şansımız da yok.

Bugün Türkiye ilk defa bu ölçekte karşılaştığı bir pandemi ile mücadele ediyor tüm dünyada olduğu gibi. Bu ilkin bize öğreteceklerini, edineceğimiz deneyimin ne kıymetli olduğunu sonra anlayacağız.

Dedikleri gibi sonbahar başında görülebilecek bir ikinci dalga Corona ya da ilerleyen yıllarda yeni bir tür virüs (ne olduğu fark etmeksizin), bir başlangıç noktamız olacak. İşte bu noktada bugün yaşananların, alınan önlemlerin, sorunların çözümünde ve koordinasyonunda yaşanan tıkanıklıkların analizi, bugün atılan adımlar kadar mühim olacak!

Sonuna yaklaşıldığı ümit edilen ilk pandemi örneğinde, Vefa Destek’ten yardım kuruluşlarına, sağlık ve mâliye sistemine, belediye organizasyonlarına dek her türlü gecikme, ihmâl, haksızlıklar ve bunun gibi durumların maksadı suçlu aramak değil, sistemin işlerliği ve yeni çözümler için kıymetli bir veri olarak değerlendirilmeli.