İkinci 15 Temmuz darbesi ne zaman? “Sosyolojinizi görelim!”

Bugün 15 Temmuz’da yaşananları analiz ederken şehitler ve hain askerler kadrajı dışında neredeyse hiçbir şeyi konuşmuyoruz. O gecenin dip sosyolojilerini göz ardı etmenin bedellerini ödüyorken, gelecekte rövanşist sosyolojinin bu ülkede herkese yaşatacaklarını göremiyoruz. Oysa gece bitmedi!

BAŞLIK bile tedirgin ediyor, değil mi? Çünkü bu ihtimâli hissediyoruz. Çünkü hainler bitmiyor. Çünkü Erdoğan’sız Türkiye isteyen çok düşman var. Çünkü 15 Temmuz’dan gerekli dersler tam çıkarılmış gibi değil. Çünkü hep o gece öncesi yaşananlara benzer olaylar görmeye başladık. Üstelik 15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunanlar nerelerde hata yaptıklarını ve ikinci bir darbe teşebbüsünde nasıl davranmaları gerektiğini öğrendiler.

İkinci 15 Temmuz darbesi ihtimâli neden yüksek? Çünkü 15 Temmuz darbe girişimi sonrası binlerce polis, savcı, hâkim, asker, uzman ve akademisyen devlet görevinden alındı ve önemli bir kısmı cezaevine atıldı. Yani darbe hevesinde bir sosyoloji var. Küresel güçlerin, sömürgecilerin kullanacağı ve seçenekleri bol olan sosyolojik bir katman var. Ve bu sosyoloji fırsat kolluyor.

Sadece Erdoğan’ın iktidardan düşmesini bekliyorlar. Yanardağ gibi aktifleşecekler. Bu sosyolojinin içinde kendisini mağdur gören de var, başarısız olmanın hırsıyla ikinci bir fırsat kollayanlar da. Yılların tecrübesini kendi ikbâli için kullanan profesyoneller de var, fena hâlde kullanıldığını öğrenmiş fakat yine de bütün hıncını Erdoğan ve onun iktidar ağından çıkarmaya ahdetmiş olan da.

Peki, 15 Temmuz hain girişimini durduran aziz halk, kalkışmaya eşlik etmeyen vatanperver askerler ve darbenin hedefinde olan Erdoğan ile iktidar ağı o günden bugüne gerekli dersleri çıkarmış, tedbirleri almış ve ikinci bir 15 Temmuz darbesinin olmaması için her türlü hazırlığı yaptı mı? Hain örgütler tamamen kontrol altına alındı, darbe öncesi gördüğümüz olayları organize eden medya, yargı ve bürokrasi çevreleri gerektiği şekliyle kurutuldu mu?

Cevap: Hayır!

Tüm çabalara rağmen hayır!

Neden?

Çünkü karşımızda örgütlenmiş bu ağı çözümlemede ve operasyon kabiliyetinde bir sürü eksiklik oldu. Tam da ne ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılamadı. Sadece “görünen” düşmanlar üzere plân yapıldı.

Oysa 15 Temmuz gecesi bir kısım hain asker hareketlenmedi, o gece büyük bir sosyoloji hareketlendi. Eğer ilerleyen saatlerde darbeye teşebbüs eden askerler sonuç alsalardı, Türkiye’nin hatırı sayılır bir sosyolojisi 16 Temmuz sabahında kutlamalar yapacaktı ve bu sosyoloji, Erdoğan’la gelen sosyolojiyi boğacaktı. O nedenle 15 Temmuz gecesi büyük bir dip dalga olarak hareketlenen sosyolojiyi hesaba katmayan her çözümleme ve tedbir, ertelenmiş darbeleri görmeyecek ve zamanla bu sosyolojiyi kendi eliyle besleyecekti.

Nitekim öyle oldu. 15 Temmuz gecesinin “izleyen sosyolojisi”, artık sahada ve 16 Temmuz zaferine uyanan sosyolojiyi kendi sahasında preslemiş görünüyor. Zaten 16 Temmuz zaferinin sahibi olan sosyolojinin bu aralar kafasının karışık olması ve hatta politik paniklemeye düşmesinin sebebi de bu darbeci sosyolojinin ataklarından kaynaklanıyor.

Dokular ve kokular

Şahsî öngörüm odur ki, bu sosyoloji 2023 Seçimi öncesi önemli operasyonlara imza atacak ve 2023 Seçimlerinde Erdoğan kaybederse veya başka dengeler sebebiyle daha önce Erdoğan devre dışı bırakılırsa, o zaman Türkiye bir sonraki yüzyıla belini doğrultamayacak bir “sosyolojik darbe” ile girecek!

Peki, 15 Temmuz gecesinde darbeyi izleyen ve ilerleyen saatlerdeki sonuca göre harekete geçecek olan sosyoloji nasıl bir sosyolojiydi? Bu sosyolojinin kurucu aklı ve aktörleri kimlerdi?

Bu arada, “sosyoloji” deyince aklımıza hemen kalabalıklar gelmesin; aksine, kalabalıkların zihninde ve kalbinde gezinen ve darbe seviciliğini besleyen “görüşler ve ilişkiler” gelsin. Bu görüş ve ilişkilerin ilk fotoğrafını 17-25 Aralık ile 15 Temmuz gecesi arasındaki sürede bir araya gelen aktörlerden ve onların arkasında duran eylemsel sosyolojide gördük. Bu fotoğrafta birkaç önemli parmak izi vardı: Birincisi, bu ülkede onlarca yıldır muhafazakâr-dindar sosyolojiyi kendisine hizmetçi olmak dışında bir rolde görmek istemeyen azılı bir ülke talancısı ve ülkenin her türlü imkânını tekelinde tutmayı alışkanlık edinmiş ve İslâm konusunda paranoyak düzeyde bilgi sahibi “simsiyah kapitalist” çevreler vardı. AK Parti iktidarında imkânlarını kaybetmiş ve bunun rövanşını sosyolojik ölçekte görmek isteyen ve 15 Temmuz gecesi minarelerden salâ okunduğunda beyinlerine kan sıçrayan sosyal doku da ikinci bir parmak iziydi.

Bu sosyal dokuya yönelik hiçbir şey yapılmadı ve bugün bu sosyal doku, sosyal medyada her türlü küfürlü kara propagandayı yapmakla meşgul. Üstelik yavaş yavaş, kaybettikleri imkânlarına kavuşuyor ve bunu bizzat AK Parti içindeki taşeronları marifetiyle elde ediyorlar.

15 Temmuz gecesi “kahve içerken izlemek” seçeneğinde duran bir sosyoloji de vardı. Bu sosyolojiyi, aslında ülkedeki tüm darbelerin öncesinde ve sonrasında darbe seviciliği yapan bir kitle olarak tanıyorduk. Maalesef CHP bu kitleyi örgütünün merkezinde tutmayı her zaman marifet biliyordu ve 16 Temmuz sabahı, CHP süreci yöneten ve hakem parti olmaya çok heveslendi. CHP tabanından darbeye karşı olan ve o gece sokaklara dökülen CHP seçmeni de vardı fakat bu seçmen, demokrasi dışı darbelere her zaman sıcak bakmayan azınlıkta bir kitleydi. Biz, CHP Genel Başkanı’nın o gece kahve içmesinin anlamını nerede çözdük? O kahvenin falını yorumlayan CHP örgütü içindeki bir azılı azınlığın her fırsatta yürüttüğü kara propagandalardan…

Öyle ya, her gün “Sizi yargılayacağız! Mallarınıza el koyacağız! Kaçacak delik arayacaksınız!” diye hukuk dışı, demokrasi dışı, ahlâk dışı tehditlerini yüksek sesle dillendiriyorlar. Bu güruh, aslında ellerini ovuşturup 16 Temmuz sabahını çok kolladı. Olmadı. Yarım kalmış heveslerini şimdi histerik düzeyde tehditleriyle çeşitlendirip bir sosyoloji rövanşı için motivasyon seanslarına çevirme gayretindeler.

Bu sosyolojik doku, şimdi de “altılı masa” diye tabir edilen Millet İttifakı’na gaz verme gayretinde rövanş amigoları olarak, başta medya olmak üzere her yerde tempo tutmuş hâlde görünüyorlar.

Konuşulmayan doku

15 Temmuz gecesi var olan fakat hiç konuşulmayan bir sosyoloji daha vardı. Ki asıl AK Parti’nin dalgınlığını besleyen sosyoloji, bu doku idi.

Bu sosyoloji, “Biz de bu iktidarın gidişatını eleştiriyor, size hak veriyorduk. Tam da AK Parti’den ayrılma hazırlığı yapıyorduk ki siz geldiniz. Hoş geldiniz!” demeye hazır kitleydi. 15 Temmuz darbe girişimi sonuç alsaydı, şimdi biz bu sosyolojiyi o gecenin sabahında karşı saflarda görecektik.

Bu sosyolojinin ezici çoğunluğu, iktidar nimetlerinden yararlanmış bir dokuydu. Bu sosyoloji, o gece sessizliğe gömüldü ve bekledi. Hatta haftalarca bekledi. Hatta 2023 Seçimlerinde olası bir iktidar değişikliği durumunda o geceki sessizlikleri cezalandırılmasın diye şimdiden, “Bakın, biz ne kadar eleştirmişiz AK Parti’yi, Erdoğan’ı ne çok eleştirmişiz!” diye malzeme biriktiriyorlar.

Bugün 15 Temmuz’da yaşananları analiz ederken şehitler ve hain askerler kadrajı dışında neredeyse hiçbir şeyi konuşmuyoruz. O gecenin dip sosyolojilerini göz ardı etmenin bedellerini ödüyorken, gelecekte rövanşist sosyolojinin bu ülkede herkese yaşatacaklarını göremiyoruz. Oysa gece bitmedi!

Geceyi bu kadar uzun tutan anlamında suçlu aramaya gerek yok, zaten o geceyi organize eden küresel güçler bizim onlarca yıl gece hayatı sürmemizi her alanda istiyorlar. O gecede kuklalarından sadece ve sadece bir kısmını öne sürdüler. Oysa sömürgecilerin bu ülkede inşâ etmeyi başardıkları sosyoloji var ve bu sosyoloji havuzundan peyderpey operasyon kaplarıyla zaten birçok gece operasyonu kuruyor ve uyguluyorlar.

AK Parti bir gün şu tarihî notla yüzleşmek durumunda kalacak: “İddialarının sosyolojisini inşâ etmeyi ihmâl ettiler, Erdoğan’ın nefesi durduğunda onunla gelen sosyolojinin de nefesi durdu…”

Eğer bu nota itiraz varsa, sosyolojinizi görelim!