İki Belçikalının kavgasında Erdoğan’a vurmaya çalışan Mario Draghi diskalifiye oldu!

Tepkiler sonrasında işin aslını anlayan birçok medya kuruluşu da gerçek suçlunun Belçikalı Michel olduğu yönünde yorumlar yapmaya başladı. Böylece İtalyan Başbakan da yanlış yumruk atmaya çalıştığı için şimdilik diskalifiye oldu. Bakalım, oyuna tekrar dönebilmek için Erdoğan’dan, Türkiye’den ve kendi halkından özür dileme cesareti gösterebilecek mi?

25 Mart’taki AB Liderler Zirvesi’nde, birçok konuda Türkiye ile iş birliğinin güçlendirilmesi kararı alınmıştı. Olumlu havanın devam etmesi durumunda da Haziran ayında yapılacak AB Konseyi toplantısında Türkiye ile ilgili daha fazla karar alınması kararı benimsenmişti.

Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB heyetini Türkiye’ye davet etti. Bu davet üzerine bir çalışma ziyareti kapsamında, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen’in de bulunduğu bir heyet Türkiye’ye geldi.

Bugün, bu ziyaretin amacına ne kadar hizmet ettiğini, neler konuşulduğunu, ne sözler, karşılıklı ne tavizler verildiğini konuşuyor olmalıydık. Ancak konu amacı dışına çıktı ve bir protokol krizi olarak gündemi meşgul etti. Basına yansıyınca anladık ki, aslında Türkiye’nin, muhataplarının talepleri doğrultusunda hazırladığı bir oturma düzeni vardı toplantıda. Konsey Başkanı Michel’in protokol müdürü ne dediyse o yapılmış tabiî olarak. Biri Cumhurbaşkanı, diğeri Başbakan gibi düşünürsek, Konsey Başkanı, Komisyon Başkanı’nın üstünde bir konuma sahip. Ancak Konsey Başkanı’nın -bizdeki eski cumhurbaşkanlığı modelinde olduğu gibi- icra yetkisi yok. İcra, Komisyon Başkanı’nın işi. Bütün gürültü de buradan kopuyor zaten. Biri diyor ki, “Ben senin üstündeyim, aynı protokol koltuğunda oturamayız”. Diğeri de diyor ki, “Burada sonuca varacak yetki bende, seninle aynı seviyede otururum”.

Aslına bakarsanız, Avrupa Konsey ve Komisyon Başkanları arasındaki ilk anlaşmazlık değilmiş bu. Belçikalı Michel ile Belçika doğumlu Von der Leyen arasında, göreve geldikleri günden beri süregelen bir didişme, bir çekememezlik yaşanıyormuş. Michel belki de böyle bir gün bekliyordu son bir darbe vurup Von der Leyen’e hâddini bildirmek için. Fakat işler hiç de kurguladığı gibi yürümedi ve sonunda suçlanan kendisi oldu.

Toplantı salonunda görüntülere yansıyan Ursula Von der Leyen’in ayakta kalışı, afallaması ve “Ben nereye oturacağım?” bakışı ile de bitmemiş bu koltuk krizi. Yemekte kendisi için Erdoğan ve Michel’in oturduklarından daha alçak bir koltuk verilmesi kararlaştırılmış baştan. Neyse ki toplantı salonundaki krizi fark eden Türk yetkililer, eşit yükseklikte koltuk getirterek “ikinci koltuk krizinin” önüne geçmişler.

Sadece Komisyon Başkanı’nın Erdoğan ile Michel arasına oturma talebini kabul ettirememişler Konsey Başkanı’na.

Toplantı salonundaki kriz önceden fark edilip çözülebilir miydi bilemiyorum, ama Avrupa’nın kendi içindeki protokol sorununu bile Erdoğan ve Türkiye’ye yüklemeye çalışmak hiç de âdil değildi herhâlde. Burada Türkiye’nin yapabileceği (belki de yapmıştır, bilemiyorum) tek iş, protokol konusunda doğabilecek ihtilafı önceden fark edip Michel tarafını daha makul bir düzene ikna etmek olabilirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la siyâset ve strateji konusunda boy ölçüşemeyen sığ siyâsetçiler ve Avrupa medyası ise meselenin önünü ardını bilmeden girdiler topa.

Bunlardan en gülünç fakat en sert tepki alanı ise, İtalya Başbakanı Mario Draghi oldu. Draghi, Türkiye’nin hiç suçu olmayan, hatta inisiyatif alarak yemek düzeninde daha da büyümesini önlediği bir kriz yüzünden Erdoğan’a “Diktatör” deme cüretini gösterdi. Bu, şimdiye kadar neredeyse sorunsuz giden Türkiye-İtalya ilişkileri açısından hayretle karşılanan bir ifade oldu. Aslında, “Bu ‘diktatör’ diyebileceğimiz kişilere ihtiyacımız da var. Ülkemizin çıkarları için iş birliğine de hazır olmalıyız” diye devam eden cümlelerinden anlayabileceğimiz gibi, Von der Leyen’in aşağılandığını iddia eden İtalya Başbakanı, kendi aczini ortaya koyarak kendisini de aşağıladı. Ülkesindeki birçok gazete de bu ifadelerinden dolayı Draghi’yi eleştiren başlıklar atmaktan çekinmedi.

Protokol krizinin sorumluluğunu hâdsizce Türkiye’ye yüklemeye çalışan Draghi’ye, her kademeden ve en yüksek tondan tepki vermekte gecikmedik tabiî. Ve bu tepkiler sonrasında işin aslını anlayan birçok medya kuruluşu da gerçek suçlunun Belçikalı Michel olduğu yönünde yorumlar yapmaya başladı. Böylece İtalyan Başbakan da yanlış yumruk atmaya çalıştığı için şimdilik diskalifiye oldu. Bakalım, oyuna tekrar dönebilmek için Erdoğan’dan, Türkiye’den ve kendi halkından özür dileme cesareti gösterebilecek mi?

Hepinize, hepimize hayırlı Ramazanlar…