
İNSANOĞLU varoluşundan bu
yana gerek hayatta kalma ve yaşamını sürdürme, gerek bireysel ve toplumsal
gelişim ve ilerleme sağlama bağlamında birçok şeye ihtiyaç duymaktadır. Bu
ihtiyaçlar hava, besin, su ve barınma gibi yaşamsal açıdan zorunlu ve temel
olduğu kadar, aynı zamanda sosyalleşme, iletişim, sevgi ve saygı gibi manevî
gereksinimlerden de oluşmaktadır.
Yaşamın
fiziksel ve psikolojik açıdan sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi, söz konusu
ihtiyaçların giderilmesiyle doğrudan ilgilidir. Bunun nedeni ise ihtiyaçların
karşılanıp karşılanmamasına bağlı olarak ortaya çıkan tatmin ve tatminsizlik
duygularıdır. Tatmin edilmediğinde huzursuzluk ve mutsuzluk veren ihtiyaç,
tatmin edildiğinde şiddetini azaltarak bireye haz ve doyum sağlayabilmektedir.
Maddî olduğu kadar manevî ihtiyaçları da bulunan insanoğlunun bu ihtiyaçlarının
tatmini noktasında belli zaman dilimlerinin önemli katkıları gözlenmektedir. Bu
zaman dilimlerinin başında ise, İslâm inancına göre manevî bir yükseliş fırsatı
sunan ve “üç aylar” olarak ifade edilen kutlu zamanlar gelmektedir.
İhtiyaç
olgusuna genel bir bakış
“İhtiyaç”,
kelime anlamı olarak, “bir şeye muhtaç olmak, arzu ve rağbetle meyletmek”[i] anlamına gelir. Bir diğer
ifadede ise “tatmin edilmemiş insan dürtüleri”[ii] olarak tanımlanır.
İhtiyaçlar temel olarak “sınırlı” kabul edilmektedir ve ihtiyaçların belli bir
öncelik sırası bulunmaktadır. Maslow’a göre, ihtiyaçlar hiyerarşik bir yapıda
olup beş kategoriye ayrılmaktadır. Bunlar sırasıyla “fizyolojik ihtiyaçlar
(besin, yemek, su), güvenlik ihtiyacı (iş, mülkiyet, barınma), sevgi
(arkadaşlık, aile), saygı (özsaygı, özgüven, başarı saygınlık) ve kendini
gerçekleştirme (erdemli, yaratıcı, problem çözücü olma)[iii]” ihtiyaçlarıdır (Bkz.
Şekil-1).
Bu
hiyerarşik yapıya göre altta bulunan fizyolojik ihtiyaçlar tatmin edilmedikçe
üstte yer alan sosyal ihtiyaçlara gereksinim duyulmamaktadır. Birey öncelikle
temel ihtiyaçlarını giderme yoluna gitmekte, bu ihtiyaçların karşılanması hâlinde
bir üst seviye ihtiyacına yönelmektedir. Örneğin, birey açlık ve susuzluk hâlindeyken
öncelikle yaşamsal olan bu ihtiyacına odaklanır; açlık ve susuzluğunu gidermesi
hâlinde ancak sevgi, saygı ve kendini gerçekleştirme gibi manevî ihtiyaçlarına
yönelir. Ancak günümüzde bu durumun aksine davranışlar sergilendiği de
söylenebilir. Yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçlar karşılanmadan pahalı
telefon, marka saat, lüks giyim gibi tüketimi bireyin sosyal açıdan onay alma,
prestij kazanma, kendi imajını oluşturma ve topluma kabul ettirme gibi duygusal
ihtiyaçların karşılanmaya çalışıldığı görülmektedir.
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi…
(Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Maslow_teorisi)
İhtiyaç
olgusu kapsamında ifade edilmesi gereken bir kavram da isteklerdir. İstekler,
“bir uyaran etkisiyle bir ihtiyacı tatmin etmek için sahip olunmak istenen veya
arzu edilen her tür özellikler bütünü”dür.[iv] Temel olarak birbirine
karıştırılması muhtemel ihtiyaç ve istek kavramları arasında farklılıklar
mevcuttur. Öncelikle isteklerin kapsamı oldukça geniştir ve hatta sınırsız
olarak kabul edilmektedir. İhtiyaçlar ise sınırlı olma özelliğini taşımaktadır.
Örneğin, besin ve gıda bir ihtiyaçtır. Hem de açlık dürtüsünün karşılanması
gereken zorunlu bir ihtiyaç... Ancak bu ihtiyacın karşılanması yönünde ekmek,
köfte, hamburger, simit gibi alternatiflerin sayısı oldukça fazla
olabilmektedir.
İhtiyaç
olgusu ekseninde kutlu zamanlar
İnsanın
nispeten kısa hayatındaki en değerli hazinelerden birisi zamandır. Akış içinde
farkına varılmadan geçip giden boş anların telâfisi oldukça güçtür. Bu noktada
özellikle bir sığınma, bir nefeslenme, bir arınma ve tazelenme durağı olarak
bazı özel zaman dilimleri oldukça önemlidir. İşte “kutlu zamanlar” olarak da
ifade edilen zaman dilimleri bu dönemlerden biridir ve hem birey, hem toplum
açısından maddî-manevî ihtiyaçlar bazında geniş bir karşılanma ve tatmin imkânı
sunmaktadır.
İslâm
inancına göre kutlu zamanlar çeşitli aylar, günler ve geceler şeklindedir. Bu
bağlamda Hicrî takvime göre Recep, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar, bu
aylar içerisinde yer alan Regaib, Miraç, Berat ve Kadir Geceleri ise mübârek
gecelerdendir[v].
Kültürümüzde “üç aylar” olarak da adlandırılan bu zaman dilimlerinden Regaib Gecesi,
Recep ayının ilk Cuma gecesidir. Miraç, yine Recep ayının yirmi yedinci
gecesidir. Berat Gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesi ve Kadir Gecesi de
Ramazan ayının yirmi yedinci gecesidir.
İçerisinde
bu mübârek geceleri barındıran üç aylar, Müslümanlar için bir rahmet ve
kurtuluş vesilesi olarak düşünülmektedir. Kutlu zamanların birey ve toplum açısından
önemli katkıları bulunmaktadır. İlâhî desteği beraberinde getiren bu zaman
dilimleri, öncelikle bireyin kendini ve hayatını, ayrıca hayattan
beklentilerini sorgulaması, hata yaptığı noktaları gözden geçirmesi ve ters
gittiğini düşündüğü şeylerde yeni bir sayfa açabilmesi adına bir başlangıç
noktası oluşturabilmektedir. Yine kalbinin ve ruhunun onarımı, varmak istediği
nokta konusunda bilincinin tazelenmesi, yanlışlarıyla yüzleşerek manevî bir
yükseliş yaşamasına imkân sunmaktadır.
İhtiyaç
olgusu çerçevesinde bakıldığında ise, özellikle psikolojik ve sosyal
ihtiyaçlarına yönelik bir kazanım görülebilmektedir bu gecelerde. Maslow’un
ihtiyaçlar hiyerarşisinde yer alan kendini gerçekleştirme ihtiyacı noktasında
birey, kutlu zamanlarda gizlenen manevî reçetelerle özeleştiri, empati ve
kendini yönetme gibi kabiliyetler kazanır ve/veya geliştirir. Bununla birlikte
irade, direnç, sabır ve dayanıklılık testlerinden geçerek ruhsal ve zihinsel
ilerlemesini de sağlayabilmektedir. Bir arınma ve silkelenme mücadelesi ile
birlikte birey, hedeflediği ve ulaşabildiği nokta nispetince manevî haz ve
doyum yakalayabilmektedir.
Diğer
taraftan, toplumsal açıdan ise kutlu zaman dilimleri gerek aile, arkadaşlık ve
akrabalık bağlarının güçlendirilmesinde, gerekse güvenlik ve huzur ortamının
tesisinde rol oynayabilmektedir. Bu zamanlar vesilesiyle toplumda yardımlaşma
ve dayanışma açısından bir sinerji oluşmaktadır.
Birlikte geçirilen zamanlar artarken, birbirini anlama, birbirinin ihtiyacının
farkına varabilme, bunu giderebilmek için çaba gösterme ve dolayısıyla
toplumsal bir fayda sağlama mümkün olabilmektedir.
Sonuç olarak insanoğlu, maddî olduğu kadar manevî ihtiyaçları da olan bir varlıktır. Fizyolojik ihtiyaçların tatmini dışında manevî hazzın da arayışı içindedir. Manevî hazza ulaşabilmenin yolu ise mutluluk, sevinç, sevgi, aşk ve coşku gibi olumlu duygularla güçlendirilirken, öfke, nefret, sıkıntı, kaygı, stres ve umutsuzluk gibi olumsuz duygularınsa olabildiğince bertaraf edilmesiyle mümkündür. İşte kutlu zamanlar, farkındalık ve aksiyon noktasında insanoğluna bir fırsat sunmaktadırlar. Bu aylara ve bu aylarda yer alan gecelere has sunulan İlâhî destek, fizyolojik ihtiyaçları kadar sevgi, saygı ve kendini gerçekleştirme gibi ihtiyaçlarının şiddetiyle bunalan, sıkışan ve çıkış noktası arayan bireyin her iki hayat yolculuğunda da yeni bir sayfa açabilmesine imkân sağlamaktadır.
[i]
https://islamansiklopedisi.org.tr/ihtiyac (Erişim Tarihi: 20.12.2021)
[ii]
Engel, J.F., Blackwell, R. D. ve Miniard, P.W. (1998), Consumer Behaviour, 8th Edition, Dryden Press.
[iii]
https://tr.wikipedia.org/wiki/Maslow_teorisi (Erişim Tarihi: 20.12.2021)
[iv]
Altunışık, R. ve İslamoğlu, A. H. (2013). Tüketici
Davranışları. İstanbul: Beta.