İdlib: Türkiye bu cendereden nasıl kurtulur?

Mesele ne Rusya, ne İsrail, ne ABD, ne de Batı… Rabbimiz bizi uyarıyor. Onlar birbirlerinin dostu, birbirlerinin destekçisi… Onların sözde güç ve sömürü kavgasında sadece Müslümanlar ölüyor. Bu cendereden çıkmanın yolu, topyekûn bir mücadeleden geçiyor.

İDLİB, Ruslar ve Rejim unsurları tarafından aylardır yoğun şekilde bombalanıyordu.

İdlib kırsalında ise yine aylardır Suriye Millî Ordusu (SMO) ve Rejim güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyordu.

Bölgedeki köyler sürekli el değiştirse de Rejim güçleri yavaş yavaş İdlib şehir sınırına yaklaştı. Türkiye ve Rusya arasındaki Astana ve Soçi Mutabakatlarına rağmen Rusya yine antlaşma hükümlerine uymayarak Rejim güçlerinin önünü açmış oldu.

Ruslar ve rejim kuvvetleri İdlib’de her gün çocuk ve kadın demeden onlarca sivili katletti. Yüz binlerce İdlibli ise katledilmemek için Türkiye sınırına doğru harekete geçti.

Türkiye zaten 4 milyona yakın Suriyeli mülteciye kapılarını açmıştı. İdlib ve çevresinin boşalması demekse, en az 3 milyon mültecinin daha ülkemize gelmesi demekti ve Türkiye bunu kaldıramazdı.

Ve sonunda Türkiye, Rusya liderliğindeki Rejim güçlerinin İdlib’i işgal etme girişimlerine karşı harekete geçti.

Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması

AB üyesi ülkelerin AB müzakerelerinde Türkiye’yi çeşitli bahanelerle sürekli oyalaması, başta Almanya, İngiltere ve Fransa olmak üzere Türk siyasetine gizli açık müdahaleleri, Orta Doğu siyasetinde bu ülkelerle sürekli karşı karşıya gelmemiz ve AB’nin PKK/YPG terör örgütüne verdiği destek netîcesinde, Türkiye, AB’den soğumaya başlamıştı. 

ABD’nin özellikle PKK/YPG terör örgütü ile ilişkileri, verdiği açık destek, aynı AB gibi Türkiye’ye karşı ikiyüzlü tavrı, ABD ile olan ilişkilerin de gerilmesine yol açmıştı.

15 Temmuz’da gerçekleştirilen darbe girişimin arkasında FETÖ ve CIA'nın çıkması, FETÖ elebaşının Türkiye’ye verilmemesi, Halkbank dâvâsı, Rahip Brunson olayı ve sonrasında ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ekonomik saldırılar sonrası ipler neredeyse kopma noktasına gelmişti.

Türkiye, menfaatleri gereği Batı ile olan ilişkilerini gözden geçirdi ve yönünü Rusya ve Doğu'ya çevirmeye karar verdi. 

Rusya ile son yıllarda ekonomik anlamda artan bir işbirliğimiz vardı. Türkiye stratejik bir hamle ile Rusya ile askerî anlamda da işbirliğine gitti.

ABD’nin tehditlerine ve kendisini F-35 gibi çok hayatî bir hava gücü programından çıkarmasına rağmen Rusya’dan S-400 alımını gerçekleştirdi. Şartlar Türkiye’nin öncelikleri ve güvenliğini hiçe sayan ABD ve Batı karşısında Türkiye’yi Rusya ile ittifaka doğru itmişti.

Türkiye ve Rusya’nın çatışan menfaatleri

Türkiye, Rusya ile son yıllarda ciddî askerî ve ekonomik ilişkiler kurdu. İşbirliği her iki ülke için kazançlı ve önemliydi. Ancak Orta Doğu bölgesinde ve Akdeniz’de bu iki ülkenin çıkarları birbiriyle örtüşmüyordu.

Suriye İç Savaşı'nın başından beri, Türkiye ile Rusya, aslında bir anlamda karşı taraflarda mücadele ediyordu. Esed’in arkasında Rusya, SMO’nun arkasında ise Türkiye vardı. Her iki ülke direkt karşı karşıya gelmemek için azamî çaba sarf ediyordu.

ABD sürpriz bir kararla Suriye’nin kuzeyinden çekilme kararı aldı. Belli başlı bölgeler dışında Suriye’deki pek çok bölgeden çekildi. ABD’nin niyeti, Türkiye ve SMO ile Rusya ve Rejimi karşı karşıya getirmekti ve bunu başardı. PKK/YPG arada kaynadı.

Türkiye Barış Pınarı Harekâtı ile bölgede ilerlerken, güneyde boşalan alanları Ruslar ve Rejim kuvvetleri ele geçirdi. Bölgede yükselen tansiyon Rusya’nın arabuluculuğunda bir nebze indirilmiş oldu.

İdlib: Son kale

İdlib sıradan bir yer değil. Rejimden kaçan tüm Suriyelilerin yerleştirildiği sınır bölgesi konumunda...

İç savaş öncesi 1 milyona yaklaşan nüfusu, Halep, Hama ve Doğu Guta’nın Rejimin eline çıkmasından sonra gelenlerle beraber şimdilerde 3 milyona yaklaşmış durumda. Ayrıca Rusların desteklediği Rejim karşısında gerileyen SMO unsurları için de en önemli yerleşim yerlerinden biri...

Bu yüzden İdlib için, "Suriye’deki muhalif direnişin son kalesi" diyebiliriz.

İdlib, başından beri Suriye’deki savaşın taraflarından biri olan Türkiye için artık bir millî güvenlik sorunu. Bu yüzden Türkiye her şeyi göze alarak İdlib için harekete geçti.

Rejim kuvvetlerinin 3 Şubat'ta 8, 11 Şubat'ta ise 5 askerimizi şehit etmesi ise seyri tamamen değiştirdi.

İdlib artık sadece gözlem noktası değil, Türkiye için bir cephe artık. Bu saatten sonra Türkiye bu cepheden dönmez ve bu şehitlerin hesabı Rejime sorulur.

ABD, Türkiye’nin yanında!

ABD son olaylarda İdlib için, "Türkiye’nin yanındayız" diye açıklama yaptı. 

Türkiye ne yapacak? Rusya’yı bırakıp ABD’ye mi dönecek? Yoksa her şeye rağmen Rusya ile ilişkilerini sürdürecek mi? Hangisi dost? Hangisi düşman? Türkiye bu cendereden nasıl çıkar?

"Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse muhakkak ki o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğuna hidâyet etmez." (Mâide, 51)

"Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim de böyle yaparsa onunla Allah arasında (İslâm ve iman adına) hiçbir bağ kalmamıştır. (Canınıza, malınıza, namusunuza vb. zarar verecekleri endişesiyle) onlardan korkup sakınmanız hâlinde (sözlerinizle onlara dostmuş gibi görünmeniz) müstesna… (Bu ruhsatı bahane ederek olur olmadık yerlerde taviz verir ve kâfirlerle dostluk kurmaya yeltenirseniz) Allah, sizi kendi nefsinden sakındırır. (O’ndan korkmanızı emreder). Dönüş Allah’adır." (Âl-i İmran, 28)

"Ey iman edenler! Kendi dışınızda (sırlarınızı paylaşıp içişlerinizden haberdar edeceğiniz kâfir) bir çevre edinmeyin. (Çünkü kâfirler) size zarar vermekten geri durmaz, sizin zora düşmenizi isterler. Kinleri ağızlarında belirmiştir. Sinelerinin sakladığı (kin) ise çok daha büyüktür. Şayet aklediyorsanız, gerçekten size âyetlerimizi açıkladık." (Âl-i İmran, 118)

Ne küresel güç Rusya, ne de küresel güç ABD/Batı bizim dostumuzdur. Ve asla olmayacaklardır.

Mesele aslında hep aynı. Mesele, hak ile bâtılın bitmeyen ve bitmeyecek olan mücadelesi...

Biz sırtımızı Allah’tan başkasına dayarsak, daima ihanete uğrayacağız.

Türkiye, bölgede var olmak için en önemli şartın “kendi göbeğini kendi kesmek zorunda” olduğunu anladı. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Kendi silahlarımızı üretmeye başladıktan sonra karada olsun, havada olsun, stratejik üstünlüğümüzün nasıl arttığını gördük. 

Kendi hava savunma sistemlerimiz devreye aldığımız gün, kendi hava kalkanımızı inşâ edeceğiz ve artık küresel güçlerin işgal plânları ortadan kalkacak.

Kendi uçaklarımızı yaptığımız gün, sınırlarımızda kurmak istedikleri devletçikler ve işgal plânları artık yalan olacak.

Kendi uçak gemilerimizi faaliyete geçirdiğimiz gün, Akdeniz’de, Ege’de, Karadeniz’de bizi hapsedemeyecekler.

Mesele ne Rusya, ne İsrail, ne ABD, ne de Batı…

Rabbimiz bizi uyarıyor. Onlar birbirlerinin dostu, birbirlerinin destekçisi… Onların sözde güç ve sömürü kavgasında sadece Müslümanlar ölüyor. Bu cendereden çıkmanın yolu, topyekûn bir mücadeleden geçiyor. Her şeye karşı hazırlıklı olmak gerekli. Rejimle muhtemel bir savaş artık çok yakın. Bizim yolumuz haktır. Yolu hak ve hakikat olanın dostu Allah’tır. Dostu Allah olan ise hiçbir zaman kaybetmez. Lâ galibe illâ-Allah…