İdeal devleti kuramsal akıl inşâ eder

Söz ve eylem ayağı olmadan zihinde duran aklın, bir edebî metnin yazıya aktarılmaması şeklinde kalacağını düşünmek işi kolaylaştıracaktır. Yazar zihninde tamamladığı edebî fikri yazıya aktardığında fikir metin olarak aşikâr olmuş demektir.

HİÇ şüphesiz dünyada en büyük hazine ve yatırımlardan biri gençlik ve eğitimdir. Gençlik, yaşadığı çağdan ziyade yaşayacağı çağa göre yetiştirilmelidir. Zira olgunluk çağına erişip vatan, millet ve değerlere göre ürün verme zamanı ergenlik döneminden sonradır.

Erişkin birey olma süreci insanlarda diğer canlılara göre daha geç ve daha meşakkatlidir. Bu durum aslında insanın ne derece donanımlı ve ne derece kıymetli olmasıyla doğrudan ilgilidir. “Yekpare bir insanın ederi kâinattan fazladır” dersek yanlış olmaz.

İnsan, değerleri itibariyle böyle bir kıymetle hâsıl olmuştur. Yoksa madde olarak evrende yok hükmündedir. Bu nedenle insan, evren içerisinde en antika sanat eseri olup kıymeti paha biçilmez derecededir.

İnsanı bu derece mühim kılanlardan biri de hiç şüphesiz akıl sahibi olmasıdır. Teori ve pratiğin birlikteliği, söz ve eylem tutarlılığı akıl ile yapılabilmektedir. Her duyu ve organın sınırsız değerleri olduğu gibi aklın kullanım ve yöntemleri arasına sınır çizilmesi de mümkün değildir.

Ancak aklın en açık şekilde görülmesi ve kullanıma müsait tarzlarının ortaya çıkarılması, katma değeri çok yüksek sonuçlara götürdüğü gibi, insanın da kıymetinin ortaya çıkarılması açısından önemlidir.

Hayatın damla ile okyanus arasında olması ve edilmeyen duanın kabul olmayacağı düşünüldüğünde, aklın da doğru bir şekilde seyr-i sulûku önem arz etmektedir. Zira insanın aydın olması gönlünün aydın olmasına bağlıdır. Gönlün aydın olması da idrakin aydın olmasına bağlıdır. İdrakin aydın olması ise doğrudan aklın kullanımına işaret etmektedir.

Akıl üstü durumlar ile akıl dışı olaylar da yine akılla yapılmaktadır. Özellikle Türkiye gibi aziz ve kadim değerlere sahip olan ülkelerin maya, doku ve değerlerine yönelik değerlendirmelerini sadece Grek ve felsefe kültürü ile yapmaları, onu istenilen sonuca götürmeyecektir.

Türkiye, coğrafyasında ve tarihî mirasıyla birlikte eşsiz bir devlettir. Ancak buna rağmen istenilen düzeyde olduğunu ifade etmek çok kolay değildir. Zira Türkiye gibi aziz ve kadim devletlerin ideal devlet olmaları “kuramsal aklın” hâkim olmasına bağlıdır.

Geçmiş devirlerden farklı olarak nefsî arzu ve eğilimlerini kontrol eden bireylerin inzivaya çekilmesine gerek kalmamış bir çağda yaşıyoruz. Bunlara yön vereceklerin doğru aklın doğru kullanmaları elzemdir.

Akıl bir pratik, tatbikat ve uygulamalı yöne sahipken, bir de söz ve eyleme dökülmeyen yöne sahiptir. Akıl, her iki yönde de ilerleme süreçlerine haizdir. Her iki yönde de nihaî hedef, insan yararına olanların aşikâr edilmesidir.

Pratik ve uygulamalı yönü olan aklın insan yararına olan kısmı ilk başta anlamlı görünürken, söz/eylem ayağı görünmeden zihinlerde canlı olan aklın anlaşılması, müşahhas örneği gerektirir.

Söz ve eylem ayağı olmadan zihinde duran aklın, bir edebî metnin yazıya aktarılmaması şeklinde kalacağını düşünmek işi kolaylaştıracaktır. Yazar zihninde tamamladığı edebî fikri yazıya aktardığında fikir metin olarak aşikâr olmuş demektir.

Tatbikî aklın ise adım adım ilerlemesi yapılarak görüleceğinden, genel geçer bir durumdur. Bu tür akıl, günlük hayatta sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla aklın en bariz anlamda iki kolu/yolu olduğunu görüp bunların türlerine de odaklanmak gerekir ki ideal devlette de kuramsal aklın hâkim olmasına yol açılsın.

İki tür aklın etken, yetenek, edilgen ve kazanılmış yolları her defasında takip edilmelidir. Bunun için gerekli akademik çalışmalar yapıldıkça kuramsal aklın hâkimiyetiyle ideal devlet inşâ edilecektir.