İçimizi okuyan bahar

Çiçekler ıtırlanmaya durup bülbüller güllerine kavuşuyor. Tabiat bütün efsunkâr hâllerini takınarak güzelliklerini daha da çok gösteriyor. Yeşil saçlı ve al yanaklı güzelliklerle zevahir, ruhlara sirayet ediyor. Toprağın teninde filizlenip kıvama ulaşarak bize en güzel taamlarını sunuyor…

ZAMAN, mevsimler ve dünya hep bir devridaimde ve hep bir tekerrürde. Biri başlıyor ve bir öncesi nihayetleniyor. Bu devridaimde yaşanan bütün anlar kısa ve nedret hâlini muhafaza edip yoluna revan oluyor.

5-6 Mayıs’ta kutladığımız Hıdırellez için büyüklerimizin söylediği “Ver Hıdırellez’i, vereyim yazı” türünden mevsim geçişleri, hep birtakım kayıpları ve kazançları bünyesinde barındırıyor. İnsan, diğer canlılar, tabiat ve zaman hep iç içe ve yan yana konumlanıyor. Doğum ile başlayan ve ölüm ile nihayetlenen seyrüseferini böylelikle sürdürüyor.

Her ne kadar bahar atbaşı öncelikte arzulansa da mevsimlerin her hâli gönüllere ve gözlere menevişli hazlarını ve hâllerini bırakıyor. Son baharın veya kışın ayrı bir güzelliği yok mudur? Baharda çocukluğu, yazda gençliği, sonbaharda olgunluğu, kışta yaşlılığı görmez miyiz?

Kış aylarının insana sunduğu dinginlik ve dinlenme hâli, baharla birlikte ölü vakitleri diriltip her canlıya yerli yerinde ve kıvamında imkânlarını sunmaktadır. Taze filizlerle beraber zümrütler, güherler, elvan elvan çiçekler ve gül tarhları, daha neler neler taşınıyor.

Dünyanın, tabiatın kendisini her daim yenilemesinin yanında, biz insanlar da yeni nesillerle beraber yenileniyoruz. Ağaçların dal budak gürbüzleşmesi gibi insanlar da tazeleniyorlar. Gökyüzü kuşlarla maviliklere dalıyor. Tabiat, nebatat tomurcuk derdiyle bütün güzelliklerini bahşediyor. Doğanın müsekkin hâlinden bütün canlılar nasipleniyor.

Çiçekler ıtırlanmaya durup bülbüller güllerine kavuşuyor. Tabiat bütün efsunkâr hâllerini takınarak güzelliklerini daha da çok gösteriyor. Yeşil saçlı ve al yanaklı güzelliklerle zevahir, ruhlara sirayet ediyor. Toprağın teninde filizlenip kıvama ulaşarak bize en güzel taamlarını sunuyor.

Baharla birlikte sohbet kuşları daha bir güzel ötmeye başlıyorlar. Pırpır heyecanlarla kafesler kuşunu, dallar bülbülünü ve bütün canlılar eşlerini aramaya duruyor.

İnsan, olumlu ve olumsuz cihetlerle dünyamıza ve zamana neler katıyor, bir düşünelim… İnsanın dünyadaki kiracı olma hâli ortadayken, pek de iyi bir kiracı olmadığımızı kolaylıkla söyleyebiliriz. Nasıl ki dalından koparılmış elmaya “Sen niye çürüyorsun?” diye soramıyorsak, dünyamıza karşı gösterdiğimiz özensizliğin de katbekat bize gerisin geri olumsuz döneceğini hep hatırımızda tutmamız gerekiyor.

Ne ekiyorsak onu biçiyor, sineğin pekmeze, kekliğin sese gelme hâlini her daim yaşıyoruz.

Güzellikler tahayyül edelim. Gönlümüzü ve gözlerimizi hem yeşile, hem de berrak maviliklere salalım. Ortada ortak bir gönül dili oluşturalım. Rayihasıyla, ıtır ve şavkımasıyla yeni mevsimler bulalım. Muhabbet iksiriyle, rüşeym ve bütün güzellikleriyle… Yeter ki biz dünyamızı koruyalım.

Her yeni mevsim, her yeni bahar hayâllerimize, ufkumuza, dimağlarımıza yeni güllerini bahşedecektir. Yüzünü iyiye, güzelliklere, hakka, adalete ve vicdana dönük tutan bütün insanlara selâmımız olsun.