İçimdeki mektup

Hepimizin içinde bizlere seslenen küçük bir kız çocuğu var. Bizim iyi yanımız, bizim vicdanımız, bizim yanan canımız, özümüzdür o…

MERHABA küçüğüm, neler yapıyorsun? Neler yapamıyorsun? Hayatın nasıl? Sen nasılsın?

Ben bıraktığın yerde, hapsolduğum köşemdeyim. İçinde… Hayâllerinin gölgesinde bir yaşam sürerken, seni en derin yerinden izliyorum. Pişmanlıkların, umutların, kaygıların, mutlulukların hep gözlerimin önünde. Açığa çıkartmaya korktuğun ben, kalemine mürekkep olmak istedi. Daha fazla ruhun yaşlanmadan, seni uyarmak için…

Dinle küçüğüm, dinle beni! (Dinle sevgili okurum!) Vazgeçme hayâllerinden; ümidinin, heyecanının, seni mutlu eden her şeyin peşinden koş. “Usanmak, bıkmak”; dil defterinden bu terimleri at. Biliyorum, çok yorgunsun. Biliyorum, yıprandın. Biliyorum ki, mutsuzsun. Ama söylesene bana, ne gelir elden?

Sadece kendini düşünürsen “bencil” derler; kendinden başka herkesi düşünüp yıpranırsın “yapmasaydın” derler. Sen sen ol küçüğüm, içindeki beni dinle. Ben yapamadıklarının sesiyim. Ben, içindeki ümit kırıntısı, ekmek dâvân, açlığın, karın tokluğunum senin. Benim bağrını yakan, miskince ruhunda dolaşan. Benim etrafına saçtığın pervasız gülüş. Ben adını koyamadığın içindeki acıyım. Biliyorum, düşlerin saç tellerine ağır geliyor. Biliyorum, nefsin nefesini kesiyor. Biliyorum, eskisi gibi değilsin, hıçkırıyorsun ama yutkunamıyorsun. Şimdi yapman gereken, güzel bir sabaha uyanmak ve güneşli bir güne “Merhaba!” demek. Doğ yeniden, ne kaybedersin? 

Hayatına olan bakış açını değiştir. Daha geç yat ve/veya daha erken kalk. Kendine bolca ve verimli bir vakit ayır. Yapmaktan keyif aldığın şeylerle meşgul ol. Kendini sev, çiçekleri sev, güneşi sev, yağmuru sev… Sev küçüğüm sev! Bulunduğun, ait olduğun hayatın damarlarındaki kanı dondurmasına izin verme. Bugününle uyan, yarınını ve ahiretini unutma, kâinatta bir yerlerde seni bekleyen, senden gelecek olan güzelliklerin yolunu gözleyenlerin olduğunu aklından çıkartma. Hunharca değil belki ama doyasıya…

Bir çocuk sevindir meselâ, bir yetimin karnını doyur. Bir kuşluk vaktinde sabah ezanıyla yola çık, bir babanın umudu ol. Bir evladın mutluluğu, bir kapının Tanrı misafiri ol küçüğüm. Göreceksin ki, hayat senin için daha yaşanılır olacak. Uyanmak için sebeplerin çoğalacak. Başkalarının duasında adın geçecek. Yaptığın iyilikler seninle mezarına gelecek… Düşünsene küçüğüm, “ölümsüzsün”!

Şimdi sıra sende! Ben merakla cevabını bekliyor olacağım. Erteleme!

Bana iyi bak dünya gözüm. Dünyaya güzel bak. Gökyüzüne, denize, insanların gözlerine güzel bak.  

Evet, bu yazılanları belki okudunuz, belki okumayacaksınız fakat yine de yüreğim, hepinizin ruhuna seslendi. Tüm insanlığın... Çünkü hepimizin içinde bizlere seslenen küçük bir kız çocuğu var. Bizim iyi yanımız, bizim vicdanımız, bizim yanan canımız, özümüzdür o.

Belki son sözümüz olmaz fakat mektubun cevabı gelirse şayet, bu satırların yaşantımızdaki yerini bulmuş ve hatta uygulamış oluruz. Sizinle beraber bende bekliyor olacağım. Vicdanınızla, iyiliklerinizle, Rabbe yakın olan yanınızla hoşça kalın…