İbriklerin Efendisi

Her şey çok güzel oldu. Keyifler keka, arzular şelâle... İbrikler muhteşem, kâğıt bardaklar efsane! Üstelik yüzde yüz yerli ve millî. Neyimize gerek İHA, SİHA, yol, köprü, havaalanı, üniversite, hastane, otomobil, uçak, motor, petrol, doğal gaz… Biz size “İBB” logolu süpürge, faraş, leğen, mandal verelim, olma mı?

CUMHURİYET tarihi boyunca yapılanları üçe beşe katlayan onca bölünmüş yollara, otobanlara, tünellere, viyadüklere, köprülere dudak büküyorlar.

Geçenden de para alıyorlarmış, geçmeyenden de. “Her halükârda para alıyorlarsa neden geçmiyorsun birader?” sorusuna cevap veremiyorlar ama.

Devreleri yanıyor.

Avrasya Tüneli su sızdırıyor-muş.

Bu yollardan, köprülerden araç geçiş garantisinin çok üzerinde araçların geçmekte olduğunu, garanti rakamının üzerindeki taşıtlardan Devlet’in kâr bile etmeye başladığını kabul edemiyorlar.

Açılan onca şehir hastanesi, yaşanan pandemi sürecine rağmen ölü yatırım. Hastaneler çok büyükmüş, bir ucundan bir ucuna gidilemiyormuş. Bir de bu gelişmeler internet yaygınlaştığı için oluyormuş; kendiliğinden…

Bakanlığın defalarca açıklamasına rağmen hasta garantisi verildiği yalanına iman etmişler bir kere.

80 yılda yapılmış olan 190 öğrenci yurdunun üzerine son 20 yılda 600 yurt daha eklenmiş. Yurt kapasitesi dört katına çıkarılmış.

Üniversitesi olmayan ilimiz kalmamış. Derslik sayısı beş altı kata çıkmış, sınıflardaki ortalama öğrenci sayısı yarıya düşmüş.

Lâkin sorarsanız, Hükûmet öğrencileri düşünmüyor.

Dünyanın en görkemli, en büyük havaalanlarından birini yapıyorsun, dünyanın en iyi ikinci havaalanı seçiliyor, yolcu trafiği açısından dünyanın “1” numarası oluyor; yine de beğendiremiyorsun.

İHA, SİHA yapıyorsun, coğrafyanın kaderini değiştiriyorsun, tüm Avrupa ve ABD, Türkiye’nin bu konudaki üstünlüklerinden kıskanarak ve çekinerek bahsediyor.

Ancak bunları yapan “damat” ve mercekler Kanada’dan geliyor-muş.

Kendi jet motorlarımızı üretmeye başlıyoruz; lâkin geç kalmışız. Sanki daha önce yapıldı da ellerinden tutan oldu.

Yerli uçak gemisi imâl ediyorsunuz. “Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili. Uçak gemisine ihtiyacımız mı var?” diye sual ediyorlar.

ABD ve NATO Patriot satmayınca Rusya’dan S-400 alıyorsunuz. “PYD (ya da Yunanistan) bize mi saldıracak?” diye bıdı bıdı ediyorlar.

Yerli otomobil üretmeye başlıyorsunuz, üstelik elektrikli; kendilerince dalga geçiyorlar.

Uzay teknolojileri konusunda 90 yılda akıllara gelmeyenleri plânlıyorsun, 2023’te Ay’a inişi hedefliyorsun; “Millet aç aç, ne uzayı?” diyorlar.

Binlerce fabrika açıyorsun, istihdam sağlıyorsun, üretim ve ihracatı 20 yılda dörde katlıyorsun; “AKP devletin fabrikalarını sattı” sakızını gevelemeye devam ediyorlar.

Bir çeyrekte yüzde 21,7 büyüme açıklanıyor, elbette TÜİK yalan söylüyor.

Tamamen yerli imkânlarla Karadeniz’de milyarlarca metreküp doğal gaz rezervi buluyorsun; daha ilk günden “Bize faydası ne?”... Gaz bulunur bulunmaz mutfaklardan gaz fışkıracağını sanıyorlar zaar.

Venezuela da doğal gaz zenginiymiş ama bir Damak çikolata yiyemiyorlarmış.

Güneydoğuda beton dökülüp kapatılan petrol kuyularını açıyor, petrol çıkarıyorsun, “Artık Arabistan kadar rezervimiz oldu” diye şebeklik yapıyorlar.

Libya’da, Suriye’de, Azerbaycan’da ABD’nin, AB’nin, Rusya’nın tekerine çomak sokuyorsun, sınırımızda kurulması plânlanan terör devletine izin vermiyorsun, Türkiye’ye rağmen masa kurulamayacağını yedi düvele gösteriyorsun; her seferinde “Ne işimiz var Libya’da, Suriye’de, Karabağ’da?” sorularına muhatap oluyorsun.

HES yapıyorsun karşılar, baraj yapıyorsun karşılar, nükleer santrale zinhar karşılar… Sürekli artmakta olan enerji ihtiyacımızı tezekten karşılayacağımızı sanıyorlar ellaam.

Daha onlarca hizmet, icraat ve bunlara takılan kulp sayabilirim. Bu kadarı yeterli bence.

***

Hiçbir şey beğenmeyen aynı zevat, mezarlıklara konulan üç beş tane “İBB” logolu ibriğe tav oluyor.

Kâğıt bardağa basılan Deniz Hatları logosuna ölüyorlar.

İBB ne güzel çalışıyor ama!

Adanın atları katlediliyor, mezarlıklarda yüz yıllık ağaçlar kesiliyor, hayvan barınaklarında hayvanlar pislik içinde ölüme terk edilmişler, bunun yanında otobüsler ile metrobüsler dökülüyor, yanıyor, şahlanıyor, İstanbul’un durakları aksayan seferlerden dolayı tıklım tıklım, onlarca metre otobüse binme kuyrukları oluşmuş durumda, Hamidiye damacanaları kuyu suları ile dolduruluyor, İSPARK batmış, İSKİ konkordatonun eşiğinde, kendi kaynakları kendine yeten “nimet, nimet” İstanbul borç sarmalına girmiş…

Ekrem Başkan, “Avrupa’dan borç bulduk” diye böbürleniyor, fırsat buldukça tatillere koşuyor, “temel atmama” şirinlikleri yapıyor, ağaçlar çılgınca Başkan’ı alkışlıyor… Odunlar da…

Her şey çok güzel oldu. Keyifler keka, arzular şelâle...

İbrikler muhteşem, kâğıt bardaklar efsane! Üstelik yüzde yüz yerli ve millî.

Neyimize gerek İHA, SİHA, yol, köprü, havaalanı, üniversite, hastane, otomobil, uçak, motor, petrol, doğal gaz…

Biz size “İBB” logolu süpürge, faraş, leğen, mandal verelim, olma mı?

Kalınız sağlıcakla efendim…