Hukuk, ahlâk ve maneviyat açısından hayvanlara yaklaşım nasıl olmalı?

İnsanın aslî sorumluluğu, dünyadaki doğal dengeyi hayvanlar aleyhine olacak şekilde bozmaktan kaçınmaktır. Yeryüzündeki en büyük fitne, ekolojik dengenin bozulmasıdır. Hayvanlara vahşet uygulamak, onların varlığını işkenceyle ortadan kaldırmak ve hayat alanlarını tahrip etmek, Kur’ân açısından yeryüzünü fesada götüren ve dünyada fitne çıkarmaya neden olan yıkımlardır.

BÜTÜN canlı varlıklar, merhamet, şefkat ve incelikle muamele görmeyi hak etmektedir. Allah’ın yarattığı bütün varlıklar özel statüye sahiptirler ve saygı gösterilmeyi hak etmektedirler. Hayvanlar ve bitkiler başta olmak üzere, canlılar âlemine ahlâk, hukuk ve maneviyat açısından nasıl yaklaşacağımız sorusu, çok kritik bir sorudur. Bütün canlılara ev olan dünyamızda hayvanlar ve bitkilerle nasıl ilişki kuracağımız sorusu, insanî, ahlâkî ve manevî bir yaşam sürmemiz açısından çok büyük önem taşımaktadır. Hayvanlar ve bitkiler başta olmak üzere, bütün canlılarla sahih bir şekilde ilişki kurmadan, sahih ve sahici anlamda insan olmayı başarmamız mümkün değildir.

Hayvanlar ve bitkiler başta olmak üzere bütün canlılar, Allah’ın yaratılış plânında özel bir yer ve işleve sahiptirler. Hiçbir varlık boş yere yaratılmamıştır. İnsanın kendisi başta olmak üzere, bütün varlıkların kâinat kitabı içindeki yerini derinliğine düşünmesi, akletmesi ve kavrayış geliştirmesi gerekmektedir. Allah insana, hayvanlara ve bütün canlılara incelikle, merhametle ve şefkatle muamele etmeyi, korumayı ve yaşatmayı emretmiştir. Hayvan ve diğer canlı varlıkların korunması ve yaşatılması, “Allah’ın Halîfesi” konumunda olan insanın fıtrî bir sorumluluğudur.


Hayvanlar, insanın kendilerini istismar etmesi, soyunu kurutması ve yok etmesi için yaratılmamışlardır. Allah hayvanları, insanın ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayan nimetler olarak yaratmıştır. İnsanın hizmetinde yaratılan hayvanlara karşı vahşice muamele edilmesi, Allah’ın yaratılış pratiğine karşı azgınlık göstermek anlamına gelmektedir.

İnsan kendi refahı kadar, hayvanların da refahını gözetmeli, yiyecek başta olmak üzere doğal habitatları içinde yaşamaları için çaba göstermelidir. Hayvanların refahının ve iyilik hâllerinin korunması için insan, nasıl davranacağı konusunda kendisini eğitmeli, olgunlaştırmalı ve geliştirmelidir. İnsanın hayvanlara ve bitkilere olan yaklaşımında aslî davranış, merhametten başka bir şey olmamalıdır. İnsan ve hayvan arasındaki ilişki, merhamet çerçevesinde yürümelidir.

Ahlâk neyi gerektiriyor?

Hidayet ve rahmet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm, insanlığın bilincinde hayvanlara ve canlılara karşı şefkat ve incelikle yaklaşma bilinci oluşturmak amacıyla önemli mesajlar vermektedir. Kur’ân, hayvanların da insanlar gibi topluluklar olduğu gerçeğini önümüze sunmaktadır.

Hayvanlara, kendilerine özgü topluluklar oluşturma yeteneğine sahip canlılar olarak yaklaşmamız lâzımdır. Kur’ân bütün hayvanların amaç sahibi topluluklar olduğu gerçeğini şu şekilde ifade etmektedir: “Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.” (Kur’ân, 6:38)

Hayvan türlerini ümmet topluluklar olarak tanımak, Kur’ân’ın insandan anlamasını istediği bir gerçekliktir. Allah’ın kâinattaki âyetleri olarak yaratılan hayvanlar, Allah’ın yaratılış plânına uygun yaşamakta ve ona itaat etmektedirler. Başka bir ifade ile hayvanlar, Allah’ın sâdık kullarıdırlar. “Yerde ve gökte olan hayvanlar, sürekli olarak Allah’ı tespih etmektedirler.” (Kur’an, 24:41)

“Allah, yeryüzünü insanlara ve canlılara ortak ev olarak yaratmıştır.” (Kur’ân, 55:10)

Hayvanlar, fiziksel dünyada bizimle beraber yaşayan ve manevî boyutları olan varlıklardır. Hayvanlar, duyan ve duygulanan varlıklardır. Onlara acı ve işkence çektirmemek, onlara maksimum düzeyde şefkatle yaklaşmak, Allah’a karşı olan kulluk görevimizin önemli parçasını oluşturmaktadır.

Varlıklara, insanlara ve hayvanlara karşı temel ilke, hayata saygı ilkesidir. Hayvanların yaşam hakkına saygı göstermek, kişinin insanî ve ahlâkî sorumluluğudur. Hayvanları dövmek, onlara güç yetiremeyecekleri işleri yaptırmak, onları aç ve susuz bırakmak, hayvanlara karşı şiddet uygulamak, Allah’a ve varlık âlemine karşı işlenen büyük bir suç niteliğindedir.

Hayvanlara ve canlılara karşı işlenen suçlar, aslında Allah’a karşı işlenen bir suç ve günah niteliğindedir. Allah, insanı canlılar âleminin yaşam hakkına saygı göstermeye davet etmektedir. Allah’ın yeryüzünde halîfesi konumunda ve sorumluluğunda olan insan, hayvanların hayat hakkını ve doğal yaşam alanlarını korumak ve geliştirmekle yükümlüdür.

Hayvanlar dâhil, bütün canlı varlıkların hayat hakkının kaynağı, Allah’tır. Hayvanlara karşı vahşet boyutunda işlenen her türlü keyfî, vahşi ve azgın davranış, aslında Allah’a karşı işlenen büyük bir azgınlık ve sapıklık anlamına gelmektedir.

Yukarıda ifade edildiği üzere Kur’ân, her hayvan cinsinin birer topluluk, yani ümmet olduğunu ifade etmektedir (En’am, 38). Kendilerine ait sosyal yapıları olan hayvan topluluklarının, doğal ve sosyal hayat alanlarının bozulmaması, hayvanların varlığını tehlikeye düşürecek tutum, davranış ve girişimlerden kaçınılması gerekmektedir.

Bütün canlılara ev olan dünyamızda hayvanlar ve bitkilerle nasıl ilişki kuracağımız sorusu, insanî, ahlâkî ve manevî bir yaşam sürmemiz açısından çok büyük önem taşımaktadır. 

Büyük fitne

İnsanın aslî sorumluluğu, dünyadaki doğal dengeyi hayvanlar aleyhine olacak şekilde bozmaktan kaçınmaktır. Yeryüzündeki en büyük fitne, ekolojik dengenin bozulmasıdır. Hayvanlara vahşet uygulamak, onların varlığını işkenceyle ortadan kaldırmak ve hayat alanlarını tahrip etmek, Kur’ân açısından yeryüzünü fesada götüren ve dünyada fitne çıkarmaya neden olan yıkımlardır.

Bir hayvan türünün keyfî bir şekilde ortadan kaldırılmasına neden olacak hiçbir davranışı İslâm meşru görmemektedir. Rahmet Peygamberi, hayvanları keyfî ve hiçbir meşru sebebe dayanmadan öldürmenin Allah katında en büyük kötülüklerden ve günahlardan biri olarak kabul edildiğini ifade etmektedir. Rahmet Peygamberi, “keyfî bir şekilde bir serçeyi öldürenin, kıyamet gününde bundan hesaba çekileceğini” bildirmektedir.

Varlıklar ve hayvanlar âlemine karşı işlenen suçların ve günahların karşılıksız kalmayacağını, hayvanlara karşı işlediğimiz suçların mutlaka bir karşılığı olacağı bilincini İslâm, insanlığa kazandırmayı amaçlamaktadır. İslâm, hayvanlar âlemiyle olan ilişkimizin hukuk ve ahlâk içinde olmasını emretmektedir.

Rahmet Peygamberi, “Yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin” demektedir. Peygamberimiz, merhametten yoksun olanın ancak azgın ve barbar bir kişi olabileceğini ifade etmektedir.

Bütün canlılara merhamet içinde davranmak, insanın doğal bir sorumluluğudur. Rahmet Peygamberi, bir kediyi aç bırakarak ölümüne sebep olan bir kadının cehennemlik olduğunu haber vermişken, susamış bir köpeğe su temin eden bir kişininse Allah tarafından affedildiğini bildirmektedir. Hayvanlara karşı işkence ve şiddet içeren gayr-i insanî tutum ve davranışlar, ebedî saadetimizi kaybetmemize neden olma şeklinde ağır sonuçlar doğurmaktadır.

Rahmet Peygamberi insanlardan, çevrelerinde var olan canlılara karşı sempati, empati ve merhamet açısından kendilerini geliştirmelerini istemektedir. Rahmet Peygamberi, “her can taşıyan varlığa yapılan iyiliğin sevap şeklinde karşılığı olduğunu” müjdelemektedir. Allah’ı râzı edecek erdemli davranışların başında, hayvanların mutluluğunu, huzurunu ve rahatını sağlayacak, merhamet, nezaket ve adalet içerisinde değerlendirilebilecek davranışları gerçekleştirmek olduğu unutulmamalıdır. Hayvanlara ve canlılara yönelik her türlü ahlâk ve hukuk dışı vahşet, Allah ve insan ilişkisini bozan, yozlaştıran ve çürüten barbarlıklar olarak değerlendirilmektedir.

Allah, yeryüzündeki bütün canlıları insanın yararlanması için birer nimet, imkân ve kaynak olarak yaratmıştır. Allah’ın nimet olarak yarattığı hayvanlar, aynı zamanda yeryüzünü birlikte paylaştığımız komşularımız ve yakınlarımızdır. Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi konumunda olan insanın Allah’a kulluk görevi ve bilinci içinde hayvanlar ve varlıklar âlemiyle ahlâkî, hukukî ve manevî nitelikte ilişki kurması gerekmektedir. Hayvanların insanlar üzerinde hakları olduğu gerçeğinin hiçbir şekilde ihmâl ve ihlâl edilmemesi lâzımdır.

Allah, kul ve hayvan hakları ihlâllerini hiçbir şekilde affetmemektedir. İslâm, hayvanların keyfî bir şekilde kullanılan, sömürülen, yok edilen ve istismar edilen nesneler olarak değil, hak sahibi varlıklar olarak görülmesi gerçeğini insan bilincine yerleştirmeyi amaçlamaktadır. Hayvanlarla insana yakışır şekilde ahlâkî, manevî ve hukukî ilişki kurmanın yolunu bulmak, hepimizin önünde çetin bir meydan okuma olarak durmaktadır.