BÜTÜN canlı varlıklar, merhamet, şefkat ve incelikle muamele
görmeyi hak etmektedir. Allah’ın yarattığı bütün varlıklar özel statüye sahiptirler
ve saygı gösterilmeyi hak etmektedirler. Hayvanlar ve bitkiler başta olmak
üzere, canlılar âlemine ahlâk, hukuk ve maneviyat açısından nasıl
yaklaşacağımız sorusu, çok kritik bir sorudur. Bütün canlılara ev olan
dünyamızda hayvanlar ve bitkilerle nasıl ilişki kuracağımız sorusu, insanî,
ahlâkî ve manevî bir yaşam sürmemiz açısından çok büyük önem taşımaktadır.
Hayvanlar ve bitkiler başta olmak üzere, bütün canlılarla sahih bir şekilde
ilişki kurmadan, sahih ve sahici anlamda insan olmayı başarmamız mümkün
değildir.
Hayvanlar ve bitkiler başta olmak üzere bütün canlılar, Allah’ın yaratılış plânında özel bir yer ve işleve sahiptirler. Hiçbir varlık boş yere yaratılmamıştır. İnsanın kendisi başta olmak üzere, bütün varlıkların kâinat kitabı içindeki yerini derinliğine düşünmesi, akletmesi ve kavrayış geliştirmesi gerekmektedir. Allah insana, hayvanlara ve bütün canlılara incelikle, merhametle ve şefkatle muamele etmeyi, korumayı ve yaşatmayı emretmiştir. Hayvan ve diğer canlı varlıkların korunması ve yaşatılması, “Allah’ın Halîfesi” konumunda olan insanın fıtrî bir sorumluluğudur.
Hayvanlar, insanın kendilerini istismar etmesi, soyunu
kurutması ve yok etmesi için yaratılmamışlardır. Allah hayvanları, insanın
ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayan nimetler olarak yaratmıştır. İnsanın
hizmetinde yaratılan hayvanlara karşı vahşice muamele edilmesi, Allah’ın
yaratılış pratiğine karşı azgınlık göstermek anlamına gelmektedir.
İnsan kendi refahı kadar, hayvanların da refahını
gözetmeli, yiyecek başta olmak üzere doğal habitatları içinde yaşamaları için çaba
göstermelidir. Hayvanların refahının ve iyilik hâllerinin korunması için insan,
nasıl davranacağı konusunda kendisini eğitmeli, olgunlaştırmalı ve
geliştirmelidir. İnsanın hayvanlara ve bitkilere olan yaklaşımında aslî
davranış, merhametten başka bir şey olmamalıdır. İnsan ve hayvan arasındaki
ilişki, merhamet çerçevesinde yürümelidir.
Ahlâk neyi gerektiriyor?
Hidayet ve rahmet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm, insanlığın
bilincinde hayvanlara ve canlılara karşı şefkat ve incelikle yaklaşma bilinci
oluşturmak amacıyla önemli mesajlar vermektedir. Kur’ân, hayvanların da
insanlar gibi topluluklar olduğu gerçeğini önümüze sunmaktadır.
Hayvanlara, kendilerine özgü topluluklar oluşturma
yeteneğine sahip canlılar olarak yaklaşmamız lâzımdır. Kur’ân bütün hayvanların
amaç sahibi topluluklar olduğu gerçeğini şu şekilde ifade etmektedir: “Yeryüzünde
hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler
olmasın. Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine
toplanacaklardır.” (Kur’ân, 6:38)
Hayvan türlerini ümmet topluluklar olarak tanımak, Kur’ân’ın
insandan anlamasını istediği bir gerçekliktir. Allah’ın kâinattaki âyetleri
olarak yaratılan hayvanlar, Allah’ın yaratılış plânına uygun yaşamakta ve ona
itaat etmektedirler. Başka bir ifade ile hayvanlar, Allah’ın sâdık
kullarıdırlar. “Yerde ve gökte olan hayvanlar, sürekli olarak Allah’ı tespih etmektedirler.”
(Kur’an, 24:41)
“Allah, yeryüzünü insanlara ve canlılara ortak ev olarak
yaratmıştır.” (Kur’ân, 55:10)
Hayvanlar, fiziksel dünyada bizimle beraber yaşayan ve
manevî boyutları olan varlıklardır. Hayvanlar, duyan ve duygulanan
varlıklardır. Onlara acı ve işkence çektirmemek, onlara maksimum düzeyde
şefkatle yaklaşmak, Allah’a karşı olan kulluk görevimizin önemli parçasını
oluşturmaktadır.
Varlıklara, insanlara ve hayvanlara karşı temel ilke, hayata
saygı ilkesidir. Hayvanların yaşam hakkına saygı göstermek, kişinin insanî ve
ahlâkî sorumluluğudur. Hayvanları dövmek, onlara güç yetiremeyecekleri işleri
yaptırmak, onları aç ve susuz bırakmak, hayvanlara karşı şiddet uygulamak,
Allah’a ve varlık âlemine karşı işlenen büyük bir suç niteliğindedir.
Hayvanlara ve canlılara karşı işlenen suçlar, aslında
Allah’a karşı işlenen bir suç ve günah niteliğindedir. Allah, insanı canlılar âleminin
yaşam hakkına saygı göstermeye davet etmektedir. Allah’ın yeryüzünde halîfesi
konumunda ve sorumluluğunda olan insan, hayvanların hayat hakkını ve doğal
yaşam alanlarını korumak ve geliştirmekle yükümlüdür.
Hayvanlar dâhil, bütün canlı varlıkların hayat hakkının
kaynağı, Allah’tır. Hayvanlara karşı vahşet boyutunda işlenen her türlü keyfî, vahşi
ve azgın davranış, aslında Allah’a karşı işlenen büyük bir azgınlık ve sapıklık
anlamına gelmektedir.
Yukarıda ifade edildiği üzere Kur’ân, her hayvan cinsinin birer topluluk, yani ümmet olduğunu ifade etmektedir (En’am, 38). Kendilerine ait sosyal yapıları olan hayvan topluluklarının, doğal ve sosyal hayat alanlarının bozulmaması, hayvanların varlığını tehlikeye düşürecek tutum, davranış ve girişimlerden kaçınılması gerekmektedir.
Bütün canlılara ev olan dünyamızda hayvanlar ve bitkilerle nasıl ilişki kuracağımız sorusu, insanî, ahlâkî ve manevî bir yaşam sürmemiz açısından çok büyük önem taşımaktadır.
Büyük fitne
İnsanın aslî sorumluluğu, dünyadaki doğal dengeyi hayvanlar
aleyhine olacak şekilde bozmaktan kaçınmaktır. Yeryüzündeki en büyük fitne,
ekolojik dengenin bozulmasıdır. Hayvanlara vahşet uygulamak, onların varlığını
işkenceyle ortadan kaldırmak ve hayat alanlarını tahrip etmek, Kur’ân açısından
yeryüzünü fesada götüren ve dünyada fitne çıkarmaya neden olan yıkımlardır.
Bir hayvan türünün keyfî bir şekilde ortadan
kaldırılmasına neden olacak hiçbir davranışı İslâm meşru görmemektedir. Rahmet
Peygamberi, hayvanları keyfî ve hiçbir meşru sebebe dayanmadan öldürmenin Allah
katında en büyük kötülüklerden ve günahlardan biri olarak kabul edildiğini
ifade etmektedir. Rahmet Peygamberi, “keyfî bir şekilde bir serçeyi öldürenin,
kıyamet gününde bundan hesaba çekileceğini” bildirmektedir.
Varlıklar ve hayvanlar âlemine karşı işlenen suçların ve
günahların karşılıksız kalmayacağını, hayvanlara karşı işlediğimiz suçların
mutlaka bir karşılığı olacağı bilincini İslâm, insanlığa kazandırmayı
amaçlamaktadır. İslâm, hayvanlar âlemiyle olan ilişkimizin hukuk ve ahlâk
içinde olmasını emretmektedir.
Rahmet Peygamberi, “Yeryüzündekilere merhamet edin ki
gökyüzündekiler de size merhamet etsin” demektedir. Peygamberimiz, merhametten
yoksun olanın ancak azgın ve barbar bir kişi olabileceğini ifade etmektedir.
Bütün canlılara merhamet içinde davranmak, insanın doğal
bir sorumluluğudur. Rahmet Peygamberi, bir kediyi aç bırakarak ölümüne sebep
olan bir kadının cehennemlik olduğunu haber vermişken, susamış bir köpeğe su
temin eden bir kişininse Allah tarafından affedildiğini bildirmektedir.
Hayvanlara karşı işkence ve şiddet içeren gayr-i insanî tutum ve davranışlar,
ebedî saadetimizi kaybetmemize neden olma şeklinde ağır sonuçlar doğurmaktadır.
Rahmet Peygamberi insanlardan, çevrelerinde var olan
canlılara karşı sempati, empati ve merhamet açısından kendilerini
geliştirmelerini istemektedir. Rahmet Peygamberi, “her can taşıyan varlığa yapılan
iyiliğin sevap şeklinde karşılığı olduğunu” müjdelemektedir. Allah’ı râzı
edecek erdemli davranışların başında, hayvanların mutluluğunu, huzurunu ve
rahatını sağlayacak, merhamet, nezaket ve adalet içerisinde değerlendirilebilecek
davranışları gerçekleştirmek olduğu unutulmamalıdır. Hayvanlara ve canlılara
yönelik her türlü ahlâk ve hukuk dışı vahşet, Allah ve insan ilişkisini bozan,
yozlaştıran ve çürüten barbarlıklar olarak değerlendirilmektedir.
Allah, yeryüzündeki bütün canlıları insanın yararlanması
için birer nimet, imkân ve kaynak olarak yaratmıştır. Allah’ın nimet olarak yarattığı
hayvanlar, aynı zamanda yeryüzünü birlikte paylaştığımız komşularımız ve
yakınlarımızdır. Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi konumunda olan insanın
Allah’a kulluk görevi ve bilinci içinde hayvanlar ve varlıklar âlemiyle ahlâkî,
hukukî ve manevî nitelikte ilişki kurması gerekmektedir. Hayvanların insanlar üzerinde
hakları olduğu gerçeğinin hiçbir şekilde ihmâl ve ihlâl edilmemesi lâzımdır.
Allah, kul ve hayvan hakları ihlâllerini hiçbir şekilde
affetmemektedir. İslâm, hayvanların keyfî bir şekilde kullanılan, sömürülen,
yok edilen ve istismar edilen nesneler olarak değil, hak sahibi varlıklar
olarak görülmesi gerçeğini insan bilincine yerleştirmeyi amaçlamaktadır.
Hayvanlarla insana yakışır şekilde ahlâkî, manevî ve hukukî ilişki kurmanın
yolunu bulmak, hepimizin önünde çetin bir meydan okuma olarak durmaktadır.