HÜDA-PAR Cumhur İttifakı’na ne katar?

Sadece Cumhurbaşkanlığı yarışı değil, milletvekili seçimleri açısından bakıldığında HÜDA-PAR’ın Meclis’te kendisine yer bulması, ülke siyaseti ve sözde PKK terörüne endekslenmiş Kürt kimliği ve siyâsî düşüncesi bakımından büyük kırılmalar meydana getirecek, o kimliği kesinlikle özgürlüğe kavuşturacaktır.

1990’lı yılların Hizbullah’ını 2012 yılından sonra HÜDA-PAR olarak gördü ülke siyaseti.

Hizbullah bir terör örgütüydü. Yaptığı eylemler az personelle çok iş yapmanın örneklerini veriyordu. Öyle ki, yaklaşık 80 militan ile bin 578 eylem yapan bir örgütten bahsediyoruz.

Bu soğukkanlı cümleleri sadece matematiksel bir durumu ortaya koymak için kuruyorum; derdim övgü dizmek değil.

Her ne kadar yukarıdaki satırları kaleme alsa da bu fakir, HÜDA-PAR ile Hizbullah arasında yine matematiksel anlamda bir bağ kuramıyor.

2001 yılında bütünüyle çökertilmiş ve bütün dolaylı bağlantılarıyla bile ancak 80 militan mevcuduna sahip bir örgüt ile HÜDA-PAR’ın kuruluşu olan 2012 yılına değin 11 yıl gibi ciddî bir süreç var.

Dahası, 2023 yılındayız ve 2001’den bu tarafa bakınca 22 yıl geçmiş.

Hizbullah, yaptığı tüm eylemleri kabul etmiş, gerçekleştirdiği cinayetleri üstlenmiş bir terör örgütüydü. Bu minvâlde Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ile 5 polisimizi şehit eden saldırı her ne kadar üstüne yıkılmak istense de bu katliamı asla kabul etmemiş bir örgüttü aynı zamanda.

Hizbullah’ın, ilk sahneye çıktığı yıllarda PKK’ya karşı mücadele ettiğine şahit oluyoruz.

Vahdet grubunun kıymetli bildiği isimlerden Şerif Karaaslan’ın 1991 yılında anne ve babasını öldüren PKK’nın, sözde hâkimiyet kurmak istediği Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bu grubu İslâmî saikleri nedeniyle kendisi için hedef aldığı biliniyor. Zaten Hüseyin Velioğlu’nun silaha sarılmasının nedeni de bu katliam.

1980’lerin ortalarında İslâm ilkeleriyle çizilen eksene 1990’lı yıllarda PKK’ya karşı mücadele kapsamında silah eklenip 1990’ların ortalarında işin rengi değişince Hizbullah, kendisini terör yörüngesinde buluvermişti.

Peki, HÜDA-PAR’ın Hizbullah ile bir bağının kalmadığını nereden çıkarıyoruz?

PKK nasıl 1991’de ilk kanı döktüyse, 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında Suriye’nin Ayne’l-Arab şehrinde DAEŞ’in sözde Kürt katlettiğini iddia ederek Türkiye’de Diyarbakır ve Batman’ı kaosun merkezine dönüştürmek üzere 2001 yılından beri hiçbir eyleme karışmamış Hizbullah’ı yeniden sahaya çekmek adına yine ilk kanı dökme vahşetine girişmişti.

Adına “Kobani Eylemleri” denilen ve dönemin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın azmettirdiği olaylarda 16 yaşındaki Yasin Börü ve üç arkadaşı vahşice katledildi. 2019 yılında da İhya-Der yöneticisi Aytaç Baran, Diyarbakır’da PKK’nın kurşunlarına hedef oldu.

HÜDA-PAR illiyetinde olan bir kursun öğrencisi olan çocuklar ile yine HÜDA-PAR illiyetine mensup bir derneğin yöneticisi olan Baran’ın ölümleri, HÜDA-PAR üzerinden kimsenin silaha sarılmasıyla sonuçlanmadı. Bırakın HÜDA-PAR’ı, onunla birlikte anılan farklı bir örgütün böyle bir kalkışmasına da tanık olunmadı.

Bu yüzden HÜDA-PAR’ı Hizbullah ile birlikte anmak güçleşiyor.

PKK ile HDP’nin ya da DEP’ten HDP’ye bütün silsilenin ne kadar PKK terör örgütüyle kesin şekilde bağı varsa, HÜDA-PAR’ın bir terör örgütüyle o kadar bağıntısı yok.

Peki, HÜDA-PAR’ın Cumhur İttifakı’na katkısı ne olacak ki ittifaka katılımı bu kadar önemseniyor? Yoksa Cumhur İttifakı çok mu zorda kaldı?

Elbette tedbirli davranmakta fayda var Cumhur İttifakı için. Fakat sadece Cumhurbaşkanlığı yarışı değil, milletvekili seçimleri açısından bakıldığında HÜDA-PAR’ın Meclis’te kendisine yer bulması, ülke siyaseti ve sözde PKK terörüne endekslenmiş Kürt kimliği ve siyâsî düşüncesi bakımından büyük kırılmalar meydana getirecek, o kimliği kesinlikle özgürlüğe kavuşturacaktır.

HÜDA-PAR’ı “50 binlik bir kitle” olarak tanımlayarak, hapisten nasıl twit attığını Adalet Bakanlığı’ndan sormaya devam edeceğim Selahattin Demirtaş’ın korkusunu fark etmemiz gerekiyor. Zira onlar korktukça saldıracak, saldırdıkça kaybedecekler.