Homoseksüellik acilen terör kapsamına alınmalıdır!

Tarihte hiç olmadığı kadar homoseksüellik unsuru, toplumu alenen ve açıkça tehdit etmektedir. Bu, aynı zamanda millî güvenlik sorunudur. Çok yönlü yasal tedbirler gerekmektedir. En azından ilk aşamada bu tür hastaların kamu kurum ve kuruluşlarından uzaklaştırılması elzemdir.

MİLLETLERİN geleceği, kutsal “aile” kurumu ile hayat bulmaktadır. Büyük İslâm Medeniyeti’nin merkezinde ailenin kutsiyeti bulunmaktadır. Günümüzde birtakım sapık ideoloji ve cereyanlarla aile, büyük bir tehdit altındadır!

En büyük tehdit, çok değil, daha birkaç yıl öncesine kadar kendilerini gizleyen, toplum tarafından haklı olarak reddedildikleri için lağım faresi gibi kaçacak delik arayan homoseksüellikten gelmektedir.

Otuz beş yıldan beri ülkeyi tehdit eden terör belâsının bitmesine ramak kalmışken ikinci ve en büyük tehdit, homoseksüelliktir. FETÖ olayında olduğu gibi geç kalmadan ve asla müsamaha gösterilmeden, homoseksüellik de “terör” kapsamına alınmalı ve buna karşı çok acil tedbirler uygulamaya konulmalıdır.

Bu neden önemli?

Elbette konu çok yönlü incelenmeyi gerektirmektedir. İster sosyal, ister dinî yönden bakılsın, yeni nesiller bu tedavisi imkânsız çirkinliğin tehdidiyle karşı karşıyadır. Duruma asla hoşgörü ile bakılamaz!

Her yönüyle toplumu ve ülkenin geleceğini baltalamaya kararlı rezaletin bertaraf edilmesi için öncelikle Hükûmet’e yani siyâsî otoriteye, sonra STK’lara büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.

Önce dinî açıdan olaya bakmakta yarar var. Çünkü sapık hareketin mensupları, toplumda zemin bulabilmek ve hayat tesisi için öncelikle İslâm’ı ve İslâmî değerleri hedef alarak hücum etmektedir. Sonra kendilerine sosyal çerçeve içinde yer edinmektedirler. Kanserden daha tehlikeli bu sosyal çürümenin önlenmesi için acilen yasal tedbirlere ihtiyaç bulunmaktadır. Çünkü yarın, çok geç olabilir!

Öncelikle başucu Kitabımız Kur’ân-ı Azîm’in bu sapık güruha nasıl baktığına eğilmeliyiz: “Lût’u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki, ‘Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz?. Çünkü siz, kadınları bırakıp da cinsel tatmin için erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz, taşkın bir milletsiniz’. Kavminin cevabı, ‘Onları (Lût ve arkadaşlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar’ demelerinden başka bir şey olmadı. Biz de onu ve karısı dışındaki aile fertlerini kurtardık. Karısı, geride kalanlardan (kâfirlerden) idi. Ve üzerlerine dehşetli bir yağmur (taş) yağdırdık. İşte gör günahkârların sonunun ne olduğunu!” (A’râf, 80-84)

Hazreti Lût (as), Hazreti İbrâhim’in kardeşi Haran’ın oğludur. İslâmî kaynaklarda soy kütüğü “Tarah oğlu Haran oğlu Lût” şeklinde geçmektedir. İbrâhim ile birlikte Irak’tan ayrılmış, Tevrat’ta bildirildiğine göre Ölüdeniz kıyısındaki Sodom ve Gomore’de (Ammûre) peygamber olarak görevlendirilmiştir.

Buraların halkı, inkârcılık yanında livâtayı da meşrû hâle getirmişlerdi. Hazreti Lût, erkeğin erkeğe yaklaşması (homoseksüellik) şeklindeki bu fuhuş çeşidini daha önce hiçbir millette görülmemiş ölçüde yaygınlaştırmaları sebebiyle kavmini uyardı, eleştirdi ve kendisinin güvenilir bir peygamber olduğunu, Allah’tan korkup davetine icâbet etmeleri, ayrıca hâllerini düzeltmeleri gerektiğini söyledi (Şuarâ, 160-164) ve bu yaptıkları sebebiyle onları “müsrifler” şeklinde niteledi. “Mâkul ve meşrû ölçüleri aşan” anlamına gelen “müsrif” kelimesinin burada cinsel sapıklığı ifade ettiği anlaşılmaktadır.

İki erkek arasındaki yakınlaşma, dünyanın en başından hayatın en uç noktalarına kadar her zaman haram olmuştur ve sonsuza kadar da haram olacaktır. Allah böyle bir çirkinliği asla kabul etmemektedir. Dünyanın her yerinde haramdır. Kuzey Kutbu’nda, Güney Kutbu’nda, dünyanın en uç noktalarında kesinlikle haramdır!

Kur’ân’da erkek için sadece kadınla nikâhlanmaya ve sadece kadınla cinsel ilişkiye dair izne yer vardır. Sapıklıkla ilgili hükümler ise çok ağırdır. Allah Kur’ân’da cinsî sapıklığı öfke dolu bir ifadeyle belirtiyor ve kadınlar ile erkeklerin uygunluğunu şöyle buyuruyor: “Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin. Allah’tan korkup sakının ve bilin ki, elbette O’na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver.” (Bakara, 223)

Kitap ve Sünnet’te zinânın cezası belirlenmiştir. Gerek Hazreti Peygamber (sav) döneminde ve gerekse sonraki dönemlerde zinâya “had” uygulandığı bilinmektedir.

Peygamberimiz, Müslümanları eşcinselliğe karşı uyarmıştır

Eşcinsellik, Müslümanlara zarar vermek amacıyla kasten yayılmasına çalışılan uluslararası bir sapkınlıktır. Peygamberimiz (sav), yüzyıllar öncesinden İslâm âlemi için bu tehlikeye dikkat çekmiştir. Müslümanlar için en büyük tehlike olarak homoseksüelliği gördüğünü şu şekilde buyurmuştur: “Ümmetim için en ziyâde korktuğum şey, Lût kavminin amelidir.” [Ravi: Cabir/ Kaynak: Tirmizi, Hudud 24 (1457); İbnu Mace, Hudud 12, (2563)]

Diğer bazı hadîslerde ise şöyle buyurulur: “Erkek erkekle … yetinirse, ümmetim helâk olur.” (Hakim, Beyheki) “Kadınlara benzemeye çalışan erkeklere Allah lânet etsin!” (Ebu Davut, Libas Bölümü, Bölüm 30, Camiu’s-Sağir 2/124)

Hazreti Muhammed (sav), homoseksüelliği normal görenleri ve hattâ destekleyenleri Allah’ın helâk edeceğini bildirmiştir. Kendisi yapmadığı hâlde normal, mâkul ve hattâ faydalı görenleri, yapanlarla aynı konumda değerlendirmiştir: “Lûtîlik çoğaldığı zaman, Allah onlardan (ve onların işini doğal gören toplumlardan) korumasını kaldırır. Hangi yaşayış üzerine yıkıma uğrayacaklarını önemsemez.” (Et-Tergib ve’t-Terhib, 4. Cilt, 65)

Bu kadar açık Kur’ân âyetleri, bu kadar açık hadîsler varken ve de fıtrata karşı iğrenç bir eylem olduğu hâlde eşcinselliği desteklemek, utanç duyulacak bir durumdur. Destekleyen kişi de yapanı savunduğu için aynı mantalitede değerlendirilmelidir.

Peygamberimiz’in (sav) önemle dikkat çektiği bu sapıklığa karşı tüm Müslümanlar çok dikkatli ve uyanık olmalıdırlar. Ümmeti tehdit eden meş’um tehlike, asla meşruiyet görmemelidir. Peygamber Efendimiz’in (sav) hadîslerindeki belki en önemli nokta, eşcinselliğin asıl olarak âhir zamanda yükseleceğini net şekilde haber vermiş olmasıdır. Günümüzden bin 400 sene önce bugüne bakan bir hadîs şöyledir: “Erkekler erkeklerle yetindiğinde, kıyamet yaklaşmış demektir.” (Ramuz El-Ehadis, 448/8)

Darwinizm, Rumîlik ve homoseksüelliği kullanarak İslâm âlemini darmadağın etmeyi amaçlayan bir kesim vardır. Bu kesim tarafından eşcinsellik, şu an güzel bir şeymiş gibi gösterilmeye, meşru hâle getirilmeye çalışılmaktadır. Erkekler birbiriyle toplum önünde evlenmekte ve bu duruma ses çıkarılmamaktadır.

Bir de bu çarpık birlikteliğe çocuklar alet edilmekte, bu kişilere bakması için sekiz dokuz çocuk verilebilmektedir. Böylece bu kişilerin “güvenilir” bulunduğu kanaati aşılanmaktadır. Çocukların içinde bulunduğu zor durumsa dışarıya sezdirilmemektedir.

Eşcinselliği meşru gören insanların bir yanılgısı da, gelişmiş ülkelerde eşcinselliğin daha yaygın olması nedeniyle bu hâdsiz sapıklığın ileri görüşlülük gibi değerlendirilmesidir. Hâlbuki eşcinselliğin çağdaşlık ya da ileri görüşlülük ile açıklanması bile bir başka sapıklıktır.

İster kişisel bazda, ister toplumsal seviyede sapıklık olarak nitelendirilen homoseksüelliğin yaygınlaşmasında Yahudiler önemli rol oynamaktadır. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere homoseksüellik İngiltere’de kendisine zemin hazırlamış ve dünyaya yayılmıştır. Hattâ İngiliz Yüksek Mahkemesi, homoseksüelliğin yaygınlaşmasında Noel Baba figürlerinin önemli bir faktör olduğunu düşünerek, 2008 yılında görsel ve yazılı basında Noel Babaların erkek çocukları ile görünmesine yasak getirmiştir.

Sonuç olarak, tarihte hiç olmadığı kadar homoseksüellik unsuru, toplumu alenen ve açıkça tehdit etmektedir. Bu, aynı zamanda millî güvenlik sorunudur. Çok yönlü yasal tedbirler gerekmektedir. En azından ilk aşamada bu tür hastaların kamu kurum ve kuruluşlarından uzaklaştırılması elzemdir.

Toplum nezdinde şöhret sahiplerinin ayıklanarak örnek prototiplerinin önüne geçilmesi gerekir. En önemli tedbir de, kamu haklarının ellerinden alınmasıdır.