“Hıyanet-i vataniyye” mi dediniz?

Çok nettir ki, bu ülkede nitelikli casusluk ve vatana ihanet suçunu işleyenler, Terörle Mücadele Kanunu’nun sözde hukuk diliyle korunmaktadırlar. Eğer böyle olmasaydı, sözde Türk, özde ne kökten olduğunu bilmediğimiz Tabipler Birliği’nin sözde başkanı, bu ülkede bir gün dahi barınamazdı.

1920’de, henüz İstiklâl Harbi’nin sürdüğü yıllarda, Cumhuriyet ilân edilmeden evvel, ülkedeki casuslar ve vatan hainleriyle mücadele etmek üzere bir kanun çıkarıldı: “Hıyanet-i Vataniyye Kanunu”…

Evet, bu kanun çıkarıldığında henüz ortada bir devlet bile yoktu.

Henüz devlet yokken, vatan hainleriyle mücadele doğrudan bu kanun üzerinden yürütülmeye başlanmıştı.

İşleyen kanuna göre, bu kanunla yargılanan kimsenin cezası ölümdü. Cezayı alan kimse temyize gidemezdi. Kanunun işletme esasına göre ceza 24 gün içinde infaz edilirdi.

Hıyanet-i Vataniyye Kanunu 1991 yılında kaldırıldı.

1991 yılında kaldırılan bu kanun, idam cezasının kaldırılması kadar konuşulmadı bu ülkede. Zira sözde bu kanunun yerine “Terörle Mücadele Kanunu” ihdas edildi. 

1991 yılından bu yana Terörle Mücadele Kanunu’nun metnine defalarca ek düzenleme getirildi. 

Hıyanet-i Vataniyye Kanunu’nun işletilmesi için henüz ortada devlet yokken “İstiklâl” adı verilen mahkemeler kurulurken, bugün ortada 99’uncu yaşına basmaya dört gün kalmış bir devlet var ama ortada tonuyla vatan haini ve casus, Terörle Mücadele Kanunu’na mugayir gırla icraat üzerinde.

12 Nisan 1991’de kabul edilen Terörle Mücadele Kanunu, bir terör tanımı getiriyor ve terör suçunu da bu tanımla bağlayarak Ceza Kanunu’na havale ediyor:

“Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”

Çok nettir ki, bu ülkede nitelikli casusluk ve vatana ihanet suçunu işleyenler, Terörle Mücadele Kanunu’nun sözde hukuk diliyle korunmaktadırlar. Eğer böyle olmasaydı, sözde Türk, özde ne kökten olduğunu bilmediğimiz Tabipler Birliği’nin sözde başkanı, bu ülkede bir gün dahi barınamazdı.

Eğer böyle olmasaydı, o kadının söylediklerini, bu ülkenin sözde bir milletvekili Meclis’e taşıyacağını söyleyemezdi. Neymiş, iddiaymış, araştırılması gerekirmiş.

İftira ne zaman iddia oldu be Allah tanımaz, devlet tanımaz soysuzlar?!

Bu ülkenin Kurtuluş Savaşı bitmedi, önce bunu bilelim. Bu ülkede daha devlet yokken irade gösterebilen bir kan var, onu da ayrıca bilelim. O asil kanın tansiyon yapmasını bekliyorlarsa, kaçacak delik arasınlar, vesselâm!