“GÖZÜNÜN önündekini
görememek”, bir insanî hastalıktır. Hem soyut, hem somut anlamlar barındırır
bünyesinde…
“Hipermetropi”
şeklinde tanımlanan göz rahatsızlığı ile sürekli yanında var olan desteği
şükürsüz bırakan anlayış, aynı düzlemde değerlendirilmese de aynı dil ile
söylenir.
Bu
bahisle Yûsuf Nebî ve hayatıyla dile getirilen kendisi için en güzel örneğe
bakmaya çalışırsa, neler gözleyebilir insan?
Hipermetropiden
kurtulur mu meselâ?
Babası
Yâkûb Nebî’nin gözlerinin görmez oluşunu, Yûsuf Nebî’ye olan sevgisinden
bellediler. Zira onun gözlerinin tekrar görmeye başlaması, Yûsuf Nebî’nin
gömleğinin kendisine gelmesi ve bu kez gerçek gömlekte gerçek Yûsuf kokusunu
almasıyla gerçekleşmişti.
Peki,
bu birbirini destekleyen iki olay, sadece Yâkûb Nebî’nin oğlunu çok sevmesiyle
anlatılabilir mi?
Yâkûb
Nebî, Kur’ân’daki anlatımla, yıllar geçip de oğulları büyümüş olmasına rağmen,
bir dem yanındakilere, “Yûsuf’u tekrar arayın” der. Mümkündür ki, Yâkûb Nebî bu
arayışı istese bizzat da yapabilir, ancak buna girişmez. Zira o, bir kavmin
peygamberi olma vazifesini hâlen sürdürmektedir.
Ayrıca
onun “Yûsuf’u tekrar arayın” dediği süreçte Yûsuf Nebî, Mısır’da Mısır Melîkine
danışmanlık ve devlet hazînesine emanetçilik etmektedir.
Yûsuf
Nebî’nin Mısır’a kattığı, kimsenin yorumlayamadığı rüyayı yorumlamak değildir.
Onun Mısır’a kattığı, sahte tanrılara tapınan gözleri açmak ve kurduğu sistemle
adâletli hükmün sürdüğü bir ülke yönetimi sunmaktır.
Yâkûb
Nebî’nin Yûsuf’u aramaktan kastı, görmüş olsa da görmeyen gözlere, onun Karnak
simsarlarına karşı kazandığı zaferin kokusunun peşine düşmelerini istemektir.
Zira
Mısır’da toplumun söz konusu simsarlara kaptırdığı varlık izzet, ilkelilik,
erdemlilik ve adâlettir.
İlke,
erdem ve adâletin kokusu, toplumun gözünü açacak tek ilâçtır.
Yûsuf
Nebî’nin kardeşleri, onu bir kuyuya terk etmiş olabilirler, ancak onu bulmak
Mısır’a nasip olmuştur. Nitekim Rad Sûresi’nde zikredilen “Kendinizi
değiştirmedikçe Allah sizi değiştirmez” hükmüyle de açıktır ki, Mısır
toplumunda bu değişime dair emâreler hazırdır. Yûsuf Nebî’yi himâyesine alan
Potifar’ın sahte tanrıları sorguladığını ve Kur’ân’ın firavun yerine “melik”
sıfatıyla andığı hükümdarı bu duruma paralel anlamda yorumlamak mümkündür.
Yâkûb
Nebî, oğulları nezdinde kendi kavmine, Yûsuf kokusunu aramaktan maksatla ilke,
erdem ve adâlet arayışına girişmedikçe gözlerinin açılmayacağını beyan eder âdeta.
Yûsuf
Nebî’nin Mısır Melikine haber verilmesine kadar görmezden gelinmesi, Mısır için
bir hipermetropi sayılabilir; ancak onun zindandan saldığı koku, daha sonra âdeta
bir lazer ameliyatı gibidir.
Peki,
günümüz insanının, ülke toplumunun yaşadığı veya aradığı koku nedir?
Günümüz
insanının aradığı koku, AVM’lerin ara katlarına yerleştirilen parfümerilerde
değildir mutlaka. Tıpkı Mısır toplumu gibi bir hasret içindedir tüm insanlık.
Ve maalesef, “Elimin altında!” muamelesi yapmaktadır el üstünde tutacağı çâreye.
İlke ve erdemin Yûsuf kokusu gibi gömleklerimize sinmesi dileğiyle...