KIRK
yıldır binlerce şehidimize, binlerce masum kardeşimizin/vatandaşımızın ve
içimizden birilerinin evladı olmalarına rağmen binlerce kandırılmış vatan haini
çocuğun dünya değiştirmesine sebep olan Kürtçü Marksist-Leninist PKK’nın kanlı
tarihine ilâve olarak, en son Gara’da 16 şehidimizin canına mâl olan terör
örgütünü ve kirli geçmişini, onu taşeron olarak kullanan emperyalist devletleri
ve niyetlerini anlayabilmek için, Osmanlı Cihan Devleti’nin tebaa-i sadık olan
Ermenilerin bünyesinden çıkartılan Taşnakların, Hınçakların, Bulgar ve Yunan
isyankârlarının da kirli geçmişlerini bilmek icap eder.
Değilse, milyonlarca Müslümanın şahadetini ve binlerce masum,
kandırılan Ermeni’nin ve diğer din ve etnisite mensubunun serencamını ıskalamış
oluruz.
Bu yazımızda Türkiye’de terör hareketinin tarihi
sayılabilecek ve günümüzde başta PKK, THKP, MLTKP ve FETÖ muadili terör
gruplarının membaı sayılan Ermeni tedhiş gruplarının tarihine ışık tutmak
istiyoruz.
Ermeni isyanları
Osmanlı Cihan Devleti mülkünde ilk Ermeni isyanı/kalkışması Kumkapı
İsyanı olup, 15 Temmuz 1890 tarihine denk gelir. Erzurum Kalkışması ayrıca
bahse değerdir. Kumkapı’daki vakada Ermeni isyankârlarının görünen ve
görünmeyen iki sebebe göre hareket ettikleri müşahede edilmektedir. Görünen
sebep, 1890’a kadar takip edilen bir yol olup, reform talebine yol açılması
çalışmasıdır. Osmanlı Cihan Devleti’nden kendilerine karşı bir reform
yapmalarını istemelerine dairdir; bu bir bahanenin tezgâhıdır ve şayet yerine getirilmezse
“Sebebi Patrik ve Kilisedir” denilerek isyan başlatılacaktır. Çünkü Patrik,
Osmanlı tebaası olmaktan bahtiyardır ve sulhtan yanadır. Ermeni tedhiş hareketçilerine
göre alaşağı edilmelidir.
Diğer görünen sebebi ise Erzurum İsyanı’nda görmek mümkündür. Doğu Anadolu bölgesinde on dokuzuncu yüzyılın
sonlarına doğru şartlar muvacehesinde meydana gelen otorite boşluğundan
istifade eden bazı ağaların zaaflarından istifade eden Ermeni tedhiş
elemanlarının tahrikleri ile Müslim kişilere saldırtılmış, Müslümanların Ermeni
ahaliye saldırmalarının altyapısı hazırlatılarak bu konuda Saray ve Sadaret
mâkâmına yapılacak şikâyetin yolunun taşları döşenmiştir.
Kumkapı vakasının görünmeyen sebebi ise, o güne kadar
seslerini duyurmamalarının önündeki perdeleri ancak bu yolla kaldırıp Avrupa’ya,
Avrupa kamu efkârına duyurulmasını sağlamaktır. Bu uğurda dökülen kanların, heba
edilen canların önemi yoktu, ancak Avrupa, kısaca Batı payitahtlarında
görüntüsü önemli idi. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, her Ermeni terör hareketi
Avrupa’dan destek görmüştür. Bu hususta calib-i dikkat olansa şudur: Avrupa’ya
koşan Ermenilerin hep sırtları sıvazlanmış, madde ve silah desteği sağlanmıştır.
Çünkü kendilerine gelmeleri, onların Osmanlı Cihan Devleti üzerinde baskı
oluşturması, hayâl ettikleri neticenin tahakkuku, kendi menfaatlerinin bir
gereğidir. Onların bu sûretteki süfli emellerine karşı, Osmanlı bu isyanları
mevcut imkânlarla bastırmış, görünen elebaşlarını hapsetmiştir.
Ancak o dönemin İngiliz baskısı hapistekilerin çıkarılmasını
sağlamış, bu hâl bir kısır döngü şeklinde yıllarca devam etmiştir. O dönem
Avrupa’da yayın yapan The Standart, The Times ve The Daily News ceridelerinin
varlığı, meramımızı anlatmaya yeter.
İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı Cihan Devleti üzerindeki
kirli emelleri, bu üç devletin zaman, zemin ve stratejilerine göre Ermeni
Taşnak, Hınçak ve Balkan komitacılarını desteklemeleri işin özetidir. Özellikle
İngiliz ve Ruslar arasındaki rekabet ayrı bir makale konusudur.
Anadolu insanındaki irfan, binlerce ciltlik kitaba bedeldir.
İmanı kâmil hangi şehid anasına, babasına, vatan sevdalısı cana sorarsanız “PKK
nedir?” diye, “Onlar Ermenidir, bizim çocukları kullanıyorlar; onlarda din iman
yoktur” der ki kelâmın hası, özlüsü budur.
ASALA’dan PKK’ya
Resmî arşivlerden ve ehil bilgilerden bilinmektedir ki, ASALA
ve PKK, Bekaa ve Zeli kamplarında 1979 yılında eğitim görürken bir araya gelmişlerdi.
İş birliği, ASALA’yı eğiten FHKC lideri George Habbas sayesinde başladı.
Ardından 1980 yılının Nisan ayında Lübnan’da tekrar bir araya gelen iki örgüt,
Türklere karşı “ortak eylem” kararı aldıklarını açıkladılar. Bir Ermeni-Kürt
Federe Devleti oluşturma fikri üzerinde antlaşma da yine bu tarihte
gerçekleşti. Seksenli yıllara kadar adı sanı bilinmeyen PKK, 1978’de “KUK” olan
ismini değiştirerek “PKK” oldu. Ermeni ASALA sahneden indi, yeni aktör PKK oldu.
ABD Merkezî İstihbarat Teşkilâtı (CIA)
tarafından gizliliği kaldırılarak internet kullanıcılarının erişimine açılan
belgelerde, terör örgütleri PKK ve ASALA’nın
isimleri birçok yerde birlikte zikredildi. İki örgüt arasındaki ilişkinin
1980’lerden itibaren CIA’nın istihbarat belgelerine ve terörizm hakkındaki raporlarına
yansıdığı göze çarptı. Bu belgeler arasında dikkat çekenlerden biri, Ocak 1984
tarihli “Ermeni Gizli Ordusu” başlıklı rapor oldu. Raporda, terör
örgütü ASALA hakkında CIA’nın verdiği ayrıntılı bilgiler ve
örgütün yapısı üzerine analizler aktarıldı. Raporun, “Örgütün Değişen
Taktikleri ve Organizasyonu” başlıklı bölümünde iki örgüt arasındaki bağlantıyı
ortaya koyan ifade göze çarptı.
Bu bölümde, “ASALA, PKK ile ittifak kurduğunu ve Kasım 1980’de
PKK ile Fransa’nın Strazburg şehrindeki Türk Konsolosluğuna saldırı
düzenlediğini kabul etti” ifadesi yer aldı. Bir başka belgede de terör örgütü
PKK’nın Türkiye’deki ideolojik ve silahlı yapısı anlatıldı.
26 Ağustos 1985 tarihli belgede, PKK ile Ermeni teröristlerin
ilişkisi hakkında, “1984 yazında PKK, kendi militanlarından, diğer Kürt ve sol
gruplardan ve muhtemelen bazı Ermeni teröristlerden oluşan, ‘HRK’ ismiyle
anılan bir birim oluşturdu” ifadesi kullanıldı.
Aynı belgede ayrıca, PKK’nın yapılanma ve eylem düzenleme
konusunda Ermeni terör örgütlerini kendisine model olarak seçtiği, bu şekilde
şiddeti “psikolojik etki” yaratmak için kullandığı belirtildi.
Türkiye’de siyâsî Kürtçülük hareketi bölücü bir karaktere sahip
olup, 1978’den sonra “PKK” diye isim almıştır.
PKK’nın Müslüman Kürt kardeşlerimizin nezdinde itibar görmediği
bir hakikattir. Bütün akıl sahiplerinin, ehl-i insafın teslim ettiği bir
hakikat-i bâri vardır.
Her terör güruhunun metot olarak hakkını savunduğunu söylediği
toplumun tabanını silahla, baskıyla sindirdiği, çoluk çocuk demeden katliam
yaptığını cümle cihanın malûmudur.
Ermeni tedhiş hareketleri olan Hınçak, Taşnak ve günümüz muadili
ASALA ve PKK arasındaki illiyet bağı ve ortak özellikleri hakkında şu
tespitleri yapabiliriz.
1-Her iki terör hareketinin de gündeme gelebilmek için, önce
haklarını savunduklarını iddia ettikleri ahalinin savunmasız ve masumlarını öldürüp
“Bunu devlet yaptı” diyerek olayın üzerine giden güvenlik kuvvetlerine
mukavemet etmek ve olayın ölümle sonuçlanmasını temin edecek ortamı hazırlayıp konuyu
güvendikleri emperyalist devletlerin gündemlerine taşımak...
2-Her iki hareketin temel karakteristiği, sosyalist ve ateist
bir görüşe mensup olmalarıdır. Kısacası narsisisttirler.
3-Gerek Ermeni Taşnak, Hınçak, gerekse PKK, Müslümanların mukaddes
değerlerine saldırarak tahrik mekanizmasını çalıştırırlar.
4-İki güruh hareketi taşeron olarak kullanan devletler değişken olmakla
beraber, dönemlerinin maddî ve haksız güç sahibi zorba devletleridir.
5-Her iki güruh, kimi zaman kiliseyi, kimi zaman câmiyi
istismardan geri kalmaz. Meselâ Ermeni terör hareketi Taşnaklar, ateist olmalarına
rağmen kilisenin gücünü arkalarına almak isterler. PKK’nın zaman zaman sahte/mürted
din görevlisi kisvelilere câmilerde propaganda yaptırdığı, bildiğimiz
hakikatlerdendir.
6-Her terör hareketinde olduğu gibi aile ve namus kavramı
yoktur. Özellikle PKK’nın Müslüman Kürt ailesi üzerinde meydana getirdiği
tahribatın mânevî açıdan tamiri imkânsız denecek boyuttadır. Yüzlerce Müslüman
genç Kürt kızını dağlara götürüp (affedersiniz) sürü hâlinde mağaralarda erkek
militanlarla bir arada bulundurmak hiç bir vicdanın, imanın Müslüman Kürt
ananın, babanın kabul edebileceği hâl değildir.
Bir not da FETÖ ile ilgilidir: Bu hareketin evliliklerinin
ajanda marifetiyle tepeden yapıldığı ve hedefte Pensilvanya şarlatanının
keyfine göre olduğu, Türk mahkemelerinin kayıtlarına geçmiştir. Dinî inanç konusunda
Evanjelizmin bir muadili olan bu Mesiyanik yapı hakkındaki gerçek, âlemin malûmudur.
Naçizane beşer kabiliyetimle tespit edebildiklerimiz kifayet etmeyebilir. Dostlarımızın
müsamahalarına iltica ediyor ve bu fakirin tespitlerinin kabulünü dileyerek affınıza
sığınıp Rabbimden bağışlanma diliyorum.
Takriben yüz elli senelik bir terör kuşatmasının sahipleri, dünün
“Sevr” paçavrasını dayatanların manivelası bugün PKK’dır. Ülkemiz dışındaki
isimleri alfabenin başka harfleri olabilir, lâkin bağlı oldukları mihrakın başta
ABD ve diğer emperyalist ülkeler olduğunu unutmayacağız.
PKK, Marksist-Leninist bir harekettir. Müslüman Kürt
kardeşlerimizin düşmanıdırlar. Aileye ve namus kavramına büyük zararlar vermişlerdir.
Müslüman Türk milleti Sevr paçavrasının dayatmacılarına karşı imkân ve şerait
açısından Osmanlı Cihan Devleti olan ecdadımıza nazaran daha güçlü ve
şanslıdır. Gerekli dinamik ve genç nüfusa, millî-yerli silah ve mühimmatın
yüzde yetmişine sahiptir. PKK ve onun hâmilerinin kullandığı siyâsî propaganda
ve tezvirata karşı son yıllardaki terakki ile her türlü fizikî altyapı ve
donanıma sahip olmaya çalışıyoruz ki bunun tevfikle sonuçlanacağı demi
göreceğiz inşallah.
Din-i devlet mülkü millet için feda-i can olan Bedrin
Arslanlarından Malazgirt’e, oradan Feth-i Mübin şehidlerine, Çanakkale ve 15
Temmuz şehidlerine, son yıllarda dâr-ı bekâya yürüyen bütün şehidlerimize
Allah’tan rahmetler diliyorum.
“Fütur getirmeyin ve mahzun olmayın; daha yükselecekken
sizler, gerçek müminlersiniz.” (Âl-i İmrân, 139)