Hınçak ve Taşnaklardan PKK’ya

ABD Merkezî İstihbarat Teşkilâtı (CIA) tarafından gizliliği kaldırılarak internet kullanıcılarının erişimine açılan belgelerde, terör örgütleri PKK ve ASALA’nın isimleri birçok yerde birlikte zikredildi. İki örgüt arasındaki ilişkinin 1980’lerden itibaren CIA’nın istihbarat belgelerine ve terörizm hakkındaki raporlarına yansıdığı göze çarptı. Bu belgeler arasında dikkat çekenlerden biri, Ocak 1984 tarihli “Ermeni Gizli Ordusu” başlıklı rapor oldu.

KIRK yıldır binlerce şehidimize, binlerce masum kardeşimizin/vatandaşımızın ve içimizden birilerinin evladı olmalarına rağmen binlerce kandırılmış vatan haini çocuğun dünya değiştirmesine sebep olan Kürtçü Marksist-Leninist PKK’nın kanlı tarihine ilâve olarak, en son Gara’da 16 şehidimizin canına mâl olan terör örgütünü ve kirli geçmişini, onu taşeron olarak kullanan emperyalist devletleri ve niyetlerini anlayabilmek için, Osmanlı Cihan Devleti’nin tebaa-i sadık olan Ermenilerin bünyesinden çıkartılan Taşnakların, Hınçakların, Bulgar ve Yunan isyankârlarının da kirli geçmişlerini bilmek icap eder.

Değilse, milyonlarca Müslümanın şahadetini ve binlerce masum, kandırılan Ermeni’nin ve diğer din ve etnisite mensubunun serencamını ıskalamış oluruz.

Bu yazımızda Türkiye’de terör hareketinin tarihi sayılabilecek ve günümüzde başta PKK, THKP, MLTKP ve FETÖ muadili terör gruplarının membaı sayılan Ermeni tedhiş gruplarının tarihine ışık tutmak istiyoruz.

Ermeni isyanları             

Osmanlı Cihan Devleti mülkünde ilk Ermeni isyanı/kalkışması Kumkapı İsyanı olup, 15 Temmuz 1890 tarihine denk gelir. Erzurum Kalkışması ayrıca bahse değerdir. Kumkapı’daki vakada Ermeni isyankârlarının görünen ve görünmeyen iki sebebe göre hareket ettikleri müşahede edilmektedir. Görünen sebep, 1890’a kadar takip edilen bir yol olup, reform talebine yol açılması çalışmasıdır. Osmanlı Cihan Devleti’nden kendilerine karşı bir reform yapmalarını istemelerine dairdir; bu bir bahanenin tezgâhıdır ve şayet yerine getirilmezse “Sebebi Patrik ve Kilisedir” denilerek isyan başlatılacaktır. Çünkü Patrik, Osmanlı tebaası olmaktan bahtiyardır ve sulhtan yanadır. Ermeni tedhiş hareketçilerine göre alaşağı edilmelidir.

Diğer görünen sebebi ise Erzurum İsyanı’nda görmek mümkündür.  Doğu Anadolu bölgesinde on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru şartlar muvacehesinde meydana gelen otorite boşluğundan istifade eden bazı ağaların zaaflarından istifade eden Ermeni tedhiş elemanlarının tahrikleri ile Müslim kişilere saldırtılmış, Müslümanların Ermeni ahaliye saldırmalarının altyapısı hazırlatılarak bu konuda Saray ve Sadaret mâkâmına yapılacak şikâyetin yolunun taşları döşenmiştir.

Kumkapı vakasının görünmeyen sebebi ise, o güne kadar seslerini duyurmamalarının önündeki perdeleri ancak bu yolla kaldırıp Avrupa’ya, Avrupa kamu efkârına duyurulmasını sağlamaktır. Bu uğurda dökülen kanların, heba edilen canların önemi yoktu, ancak Avrupa, kısaca Batı payitahtlarında görüntüsü önemli idi. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, her Ermeni terör hareketi Avrupa’dan destek görmüştür. Bu hususta calib-i dikkat olansa şudur: Avrupa’ya koşan Ermenilerin hep sırtları sıvazlanmış, madde ve silah desteği sağlanmıştır. Çünkü kendilerine gelmeleri, onların Osmanlı Cihan Devleti üzerinde baskı oluşturması, hayâl ettikleri neticenin tahakkuku, kendi menfaatlerinin bir gereğidir. Onların bu sûretteki süfli emellerine karşı, Osmanlı bu isyanları mevcut imkânlarla bastırmış, görünen elebaşlarını hapsetmiştir.

Ancak o dönemin İngiliz baskısı hapistekilerin çıkarılmasını sağlamış, bu hâl bir kısır döngü şeklinde yıllarca devam etmiştir. O dönem Avrupa’da yayın yapan The Standart, The Times ve The Daily News ceridelerinin varlığı, meramımızı anlatmaya yeter.

İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı Cihan Devleti üzerindeki kirli emelleri, bu üç devletin zaman, zemin ve stratejilerine göre Ermeni Taşnak, Hınçak ve Balkan komitacılarını desteklemeleri işin özetidir. Özellikle İngiliz ve Ruslar arasındaki rekabet ayrı bir makale konusudur.

Anadolu insanındaki irfan, binlerce ciltlik kitaba bedeldir. İmanı kâmil hangi şehid anasına, babasına, vatan sevdalısı cana sorarsanız “PKK nedir?” diye, “Onlar Ermenidir, bizim çocukları kullanıyorlar; onlarda din iman yoktur” der ki kelâmın hası, özlüsü budur.

ASALA’dan PKK’ya

Resmî arşivlerden ve ehil bilgilerden bilinmektedir ki, ASALA ve PKK, Bekaa ve Zeli kamplarında 1979 yılında eğitim görürken bir araya gelmişlerdi. İş birliği, ASALA’yı eğiten FHKC lideri George Habbas sayesinde başladı. Ardından 1980 yılının Nisan ayında Lübnan’da tekrar bir araya gelen iki örgüt, Türklere karşı “ortak eylem” kararı aldıklarını açıkladılar. Bir Ermeni-Kürt Federe Devleti oluşturma fikri üzerinde antlaşma da yine bu tarihte gerçekleşti. Seksenli yıllara kadar adı sanı bilinmeyen PKK, 1978’de “KUK” olan ismini değiştirerek “PKK” oldu. Ermeni ASALA sahneden indi, yeni aktör PKK oldu.

ABD Merkezî İstihbarat Teşkilâtı (CIA) tarafından gizliliği kaldırılarak internet kullanıcılarının erişimine açılan belgelerde, terör örgütleri PKK ve ASALA’nın isimleri birçok yerde birlikte zikredildi. İki örgüt arasındaki ilişkinin 1980’lerden itibaren CIA’nın istihbarat belgelerine ve terörizm hakkındaki raporlarına yansıdığı göze çarptı. Bu belgeler arasında dikkat çekenlerden biri, Ocak 1984 tarihli “Ermeni Gizli Ordusu” başlıklı rapor oldu. Raporda, terör örgütü ASALA hakkında CIA’nın verdiği ayrıntılı bilgiler ve örgütün yapısı üzerine analizler aktarıldı. Raporun, “Örgütün Değişen Taktikleri ve Organizasyonu” başlıklı bölümünde iki örgüt arasındaki bağlantıyı ortaya koyan ifade göze çarptı.

Bu bölümde, “ASALA, PKK ile ittifak kurduğunu ve Kasım 1980’de PKK ile Fransa’nın Strazburg şehrindeki Türk Konsolosluğuna saldırı düzenlediğini kabul etti” ifadesi yer aldı. Bir başka belgede de terör örgütü PKK’nın Türkiye’deki ideolojik ve silahlı yapısı anlatıldı.

26 Ağustos 1985 tarihli belgede, PKK ile Ermeni teröristlerin ilişkisi hakkında, “1984 yazında PKK, kendi militanlarından, diğer Kürt ve sol gruplardan ve muhtemelen bazı Ermeni teröristlerden oluşan, ‘HRK’ ismiyle anılan bir birim oluşturdu” ifadesi kullanıldı.

Aynı belgede ayrıca, PKK’nın yapılanma ve eylem düzenleme konusunda Ermeni terör örgütlerini kendisine model olarak seçtiği, bu şekilde şiddeti “psikolojik etki” yaratmak için kullandığı belirtildi.

Türkiye’de siyâsî Kürtçülük hareketi bölücü bir karaktere sahip olup, 1978’den sonra “PKK” diye isim almıştır.

PKK’nın Müslüman Kürt kardeşlerimizin nezdinde itibar görmediği bir hakikattir. Bütün akıl sahiplerinin, ehl-i insafın teslim ettiği bir hakikat-i bâri vardır.

Her terör güruhunun metot olarak hakkını savunduğunu söylediği toplumun tabanını silahla, baskıyla sindirdiği, çoluk çocuk demeden katliam yaptığını cümle cihanın malûmudur.

Ermeni tedhiş hareketleri olan Hınçak, Taşnak ve günümüz muadili ASALA ve PKK arasındaki illiyet bağı ve ortak özellikleri hakkında şu tespitleri yapabiliriz.

1-Her iki terör hareketinin de gündeme gelebilmek için, önce haklarını savunduklarını iddia ettikleri ahalinin savunmasız ve masumlarını öldürüp “Bunu devlet yaptı” diyerek olayın üzerine giden güvenlik kuvvetlerine mukavemet etmek ve olayın ölümle sonuçlanmasını temin edecek ortamı hazırlayıp konuyu güvendikleri emperyalist devletlerin gündemlerine taşımak...

2-Her iki hareketin temel karakteristiği, sosyalist ve ateist bir görüşe mensup olmalarıdır. Kısacası narsisisttirler.

3-Gerek Ermeni Taşnak, Hınçak, gerekse PKK, Müslümanların mukaddes değerlerine saldırarak tahrik mekanizmasını çalıştırırlar.

4-İki güruh hareketi taşeron olarak kullanan devletler değişken olmakla beraber, dönemlerinin maddî ve haksız güç sahibi zorba devletleridir.

5-Her iki güruh, kimi zaman kiliseyi, kimi zaman câmiyi istismardan geri kalmaz. Meselâ Ermeni terör hareketi Taşnaklar, ateist olmalarına rağmen kilisenin gücünü arkalarına almak isterler. PKK’nın zaman zaman sahte/mürted din görevlisi kisvelilere câmilerde propaganda yaptırdığı, bildiğimiz hakikatlerdendir.

6-Her terör hareketinde olduğu gibi aile ve namus kavramı yoktur. Özellikle PKK’nın Müslüman Kürt ailesi üzerinde meydana getirdiği tahribatın mânevî açıdan tamiri imkânsız denecek boyuttadır. Yüzlerce Müslüman genç Kürt kızını dağlara götürüp (affedersiniz) sürü hâlinde mağaralarda erkek militanlarla bir arada bulundurmak hiç bir vicdanın, imanın Müslüman Kürt ananın, babanın kabul edebileceği hâl değildir.

Bir not da FETÖ ile ilgilidir: Bu hareketin evliliklerinin ajanda marifetiyle tepeden yapıldığı ve hedefte Pensilvanya şarlatanının keyfine göre olduğu, Türk mahkemelerinin kayıtlarına geçmiştir. Dinî inanç konusunda Evanjelizmin bir muadili olan bu Mesiyanik yapı hakkındaki gerçek, âlemin malûmudur. Naçizane beşer kabiliyetimle tespit edebildiklerimiz kifayet etmeyebilir. Dostlarımızın müsamahalarına iltica ediyor ve bu fakirin tespitlerinin kabulünü dileyerek affınıza sığınıp Rabbimden bağışlanma diliyorum.

Takriben yüz elli senelik bir terör kuşatmasının sahipleri, dünün “Sevr” paçavrasını dayatanların manivelası bugün PKK’dır. Ülkemiz dışındaki isimleri alfabenin başka harfleri olabilir, lâkin bağlı oldukları mihrakın başta ABD ve diğer emperyalist ülkeler olduğunu unutmayacağız.

PKK, Marksist-Leninist bir harekettir. Müslüman Kürt kardeşlerimizin düşmanıdırlar. Aileye ve namus kavramına büyük zararlar vermişlerdir. Müslüman Türk milleti Sevr paçavrasının dayatmacılarına karşı imkân ve şerait açısından Osmanlı Cihan Devleti olan ecdadımıza nazaran daha güçlü ve şanslıdır. Gerekli dinamik ve genç nüfusa, millî-yerli silah ve mühimmatın yüzde yetmişine sahiptir. PKK ve onun hâmilerinin kullandığı siyâsî propaganda ve tezvirata karşı son yıllardaki terakki ile her türlü fizikî altyapı ve donanıma sahip olmaya çalışıyoruz ki bunun tevfikle sonuçlanacağı demi göreceğiz inşallah.

Din-i devlet mülkü millet için feda-i can olan Bedrin Arslanlarından Malazgirt’e, oradan Feth-i Mübin şehidlerine, Çanakkale ve 15 Temmuz şehidlerine, son yıllarda dâr-ı bekâya yürüyen bütün şehidlerimize Allah’tan rahmetler diliyorum.

Fütur getirmeyin ve mahzun olmayın; daha yükselecekken sizler, gerçek müminlersiniz.” (Âl-i İmrân, 139)