Hilâl düşerse

Hilâl düşmemelidir! Hilâl düşerse, geri dönüş mümkün olmayacaktır. Bu nedenle elimizle, tırnağımızla Hilâl’e sahip çıkmalıyız. Aziz vatana göz dikenlerin gözlerini oymalıyız. 15 Temmuz’da başaramadıklarını şimdi başarmak istiyorlar.

AZİZ Türkiye, dünyadaki ender ülkelerden biridir. Onu ender kılan özelliği ise aziz milleti, bayrağı, vatan kavramı, mayası, dokusu ve geleneğidir. Bu açıdan hiçbir ülkenin saldırı düşünmemesi veya vatan topraklarımızda gözünün olmaması gerekir. Ancak işin rengi öyle değildir.

Türkiye son yıllarda dünyanın dikkatini iyice çekti. Gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde olan dâhilî ve haricî bütün düşmanlar hep birlikte kol kola girdiler. Üstelik ABD’de bir gazete, 2023 yılı seçimlerinin dünyadaki en önemlisini Türkiye’nin yapacağına endekslendi.

Türkiye coğrafî konum açısından Pekin-Londra hattındaki en güvenilir ülkelerden biri. Ticaretin de üçüncü demir yolu ile Londra hattını kolaylaştırdığı düşünüldüğünde, Türkiye’nin karşısında değil, yanında durulması gerekir.

Coğrafî açıdan komşuların ve bazı sömürgeye alışmış Batılı devletlerin dikkatini çekse de Türkiye toprak kaybetmeyecek güçte bir ülkedir. O zaman üç durum ortaya çıkıyor: Birincisi, kukla bir anlayışla Batı’nın her dediğine baş sallayan bir anlayış arzulanıyor. İkincisi, değerli maden ve zenginliklerin Batılılar tarafından kontrol edilmesi isteniyor.

Bir üçüncü yol daha olmalıdır. Bu yol yani Türkiye’nin sürekli olarak darbeler, muhtıralar ve benzer durumlarla önünün kesilmesindeki daha anlamlı bir itiraz gerekçesi…

Türkiye her şeye rağmen Müslüman bir halka sahip aziz bir ülkedir. Türkiye’ye itiraz edilirken savunma sanayii ve diğer ilerleyişler zaten istenmiyor. Ancak Türkiye’ye şiddetle itiraz edilmesinin ve sürekli olarak yolunun kesilmesinin en önemli nedeni, halkın din olarak İslâm’ı seçmiş olmasıdır.

Batılılar, önlerine dikilen Müslüman bir Türkiye istemiyorlar. En büyük dertleri bu. Savunma sanayii ve diğer teknolojik gelişmeleri de belli ölçüde istemiyorlar. Çünkü gelişen teknoloji, Müslüman gençliği belli bir yere doğru evirecektir.

Teknolojik donanıma sahip aziz milletiyle bayrağı, vatanı, mayası, dokusu ve geleneği aşikâr olan bir Türkiye, Batı’nın insanlığı hiçleştirmesinin aksine dünyada insanlık huzuru için yeni bir nefes demektir.

Böyle bir ülke istenmediği için, Türkiye kültür, medeniyet ve sosyolojik olarak da saldırıya uğruyor. En büyük saldırı buradan geliyor. Batı’nın hedefinde Türk gençliği var. Gençlik iştah kabartan, ağız sulandıran his, hız, haz, arzu, heves ve anlık lezzetlerle tuzağa çekiliyor.

Tuzağa düşen gençliğin kültürel değerleri altüst oluyor. Maya, doku, gelenek ve kültürel değerleri altüst olan gençliğin kimliği unutturuluyor. Gelenek, maya, doku ve vatan kavramlarının içi boşaltılıyor. Bunların hepsi gözümüzün önünde oluyor.

Haksızlar, avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. Haklılarsa sabrediyorlar.  Necip Fazıl’ın ifadesiyle, “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir” şuurunda bir gençlik yok edilmek isteniyor. Her geçen gün rahata eren, vatan sevdalısı gençlik, eritilen değerler içinde ateşe atılıyor.

Türkiye kararını er ya da geç verecektir. Karar verildiğinde, Birinci Meclis’te olduğu gibi, bazı maya, değer ve dokular yerine konulmalıdır. Sosyolojik ve psikolojik durumlar bertaraf edilecektir. Gençliği sürükleyen medya, hız, haz, heves ve hisler özüne dönmelidir.

Teknolojik ilerlemeler gençliğin kendine gelmesi için çok büyük bir değerdir. Bunu gören Batı, değerlerimizi kendi gençliğimizle ayaklar altına almak için her şeyini veriyor. İti, biti, kriptosu ve varsa dâhilî ve haricî bütün düşmanlar Türkiye’yi hedef almıştır.

Hilâl düşmemelidir! Hilâl düşerse, geri dönüş mümkün olmayacaktır. Bu nedenle elimizle, tırnağımızla Hilâl’e sahip çıkmalıyız. Aziz vatana göz dikenlerin gözlerini oymalıyız. 15 Temmuz’da başaramadıklarını şimdi başarmak istiyorlar. Kabiliyetsiz, ehliyetsiz, liyakatsiz oluşumlara fırsat verilmemeli!

Gençlik güzide ve gözde geleceğimizdir. Titizlik, iletişim, doku, maya ve gelenek ile aradaki uçurumlar kapatılmalıdır. Gençliği maya, doku ve gelenekle yoğurulmuş Türkiye her şeye meydan okuyabilir. İşte Batı bunu istemiyor. Bunu başarmak zorundayız!