
14 Aralık 2022 günü, Türkiye’nin ilk, dünyanın öncü teknoloji ürünlerinden biri olarak Kızılelma insansız savaş uçağı ilk uçuşunu yaptı.
14 Aralık, kayıtlara “insansız ilk Türk savaş uçağının uçtuğu tarih” olarak geçti.
Baykar Teknik’i, özellikle başındaki iki kardeş olarak Haluk ve Selçuk Bayraktar’ı milletim adına şükranla tebrik ediyorum.
Ürünün adı “Kızılelma”… Bu ismi bir kavram olarak Türk tarihi boyunca görürüz. Ancak Kızılelma, tarihimizin en görkemli dönemlerinden biri olarak Fatih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’u fethine dair de karşımıza çıkar.
Fatih’in Kızılelma’sı Ayasofya’yı almaktır.
Fetih gerçekleşir ve Ayasofya bir İslâm mabedi hâline getirilir. Cumhuriyet’in kuruluşunun ardından müze kılınan yapı, iki yıl önce yeniden cami-i şerif hüviyetine kavuşturuldu. Hamdolsun, Fatih’in mirası kör kuyulardan çıkarıldı da üzerimizdeki lânet bozuldu.
Kızılelma Ayasofya özgürlüğüne kavuştu, insansız savaş uçağımız Kızılelma ise göklere.
Enteresandır, Bayraktar’dan Akıncı’ya, Cezeri’den Kızılelma’ya Türkiye’yi özel ürünlerle tanıştıran ve Türkiye’deki üretim algısını fetheden Selçuk Bayraktar’ı simaen de Fatih Sultan Mehmed Han’a benzetiyorum ben. Karakteristik burun yapıları, gözleri ve biraz da sakallarının şemailinden kaynaklanan tarz tercihi beni bu düşünceye sevk ediyor.
Ne demişler?
Kurt yavrusu kurt olur…
Allah Kızılelma’nın kanatlarına ebabil kudreti versin. Sesi düşmanın ciğerlerini titretsin. Devletimize bu ürünü kazandıranların ayaklarına taş değdirmesin!
Bayraktarlar bu ülkenin gelecek hikâyesine katkı sağlamaya devam ediyorlar. Var olsunlar!
***
Başlığa “Hikâye” dedik ya, telaffuzun, vurgu ve tonlamanın bir kelimeye dahi tahakkümü çok başka.
Ülkenin gelecek hikâyesinden bahsederken yaptığınız tonlama ile az sonra aktaracağımız konuyla birlikte kullanacağımız “hikâye” kelimesine yapılacak tonlama bir değil.
Kızılelma’nın uçuşunun bütün dünyada konuşulması gereken bir gün, Fatih Sultan Mehmed Han’ın türbesine tekme savuran, valiye kaymakama “İt” diyen, belediye başkanı dövdüren, burnundan kıl aldırmayan bir kibir abidesi olarak tatilsiz gün geçirmeyen, belediyeye terörist dolduran, belediye aracı uyuşturucuyla dolu hâlde yakalanan, İstanbul’un illallah ettiği, bir vatandaşın “Elleme yavrumu!” diye terslediği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında Yüksek Seçim Kurulu üyelerine topluca hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyaset etme yasağı kararına hükmedildi.
Tabiî bütün Türkiye bunu konuştu.
İP Genel Başkanı Meral Akşener koşa koşa İmamoğlu’na gitti. Öpüşüp sarılıp sırıtarak pozlar verdiler. Çok üzülmüşler, belli.
Hikâye!
Bakın, gördünüz mü?
Buradaki “hikâye” kelimesini nasıl tonladığınızı fark ettiniz mi?
AK Parti MKYK üyesi Metin Külünk, bu yazıdan dört gün önce İmamoğlu’nun mağdur edilerek gündeme taşınacağını, bunu yapacak olanların neye hizmet edeceklerini bildiğini söylemişti.
Külünk’ün yorumlarından üç gün sonra söz konusu karar alındı. Peki, Külünk neye işaret etmişti?
Metin Külünk şöyle bir paylaşım yapmıştı Pazartesi ve Salı (12-13 Aralık 2022) günlerinde:
“Yargıyı zorlayarak İBB’nin başındaki ismi kim mağdur hâle getirmek istiyor?
Yerel hizmetleri beceremediği herkes tarafından kabul edilmiş, İstanbul’u yönetilemez hâle getiren, kendi parti tabanında dahi karşılığı tükenmiş, İBB’yi yamalı bohça yapmış kifayetsiz muhteris, belediyeyi finans oligarşisinin ve işbirlikçisi İstanbul sermayesinin, hatta PKK’nın siyâsî uzantılarının kapısına bağlamıştır.
İBB’yi FETÖ’nün bahçesine alan bu şahsı kim, hangi akıl, anlamsız ve hukukta hiçbir karşılığı olmayan bir yargılama üzerinden mağdur hâle getirerek 2023 Seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı yapmanın önünü açmak istiyor?
Biz bu filmi İstanbul Büyükşehir Belediye Seçimlerinde görmüştük. Şimdi hangi sızma yapı, hangi sızma akıl, hangi sızmış irade hareket hâlinde? Kesinlikle bu tuzağa düşülmemeli!
İBB’nin başındaki şahıs eğer cumhurbaşkanı aday olmak istiyorsa hodri meydan! Ama onu siyâsî yasaklı hâle getirip, mağdur hâle getirip, beceriksiz bir sözde profesyonele Türkiye’yi teslim ederek Türkiye’nin parçalanmasının önünü açacak bir modelle olamaz!”
Candaş Tolga Işık’ın TV100’deki programına konuk olan İmamoğlu’na da şöyle tepki vermişti Külünk:
“Üç ayını çalmışlar...
Mazbatasını vermemişler...
İstanbul’un parasını boşa harcatmışlar...
Dört yıldır bilfiil görevinin başında(!)...
Ve Erdoğan kaybedecek, millet kazanacak, öyle mi?
Vay mağdur vay!
Vay mağdur vay!
Vay mağdur vay!”
Külünk’ün karardan evvel yaptığı bu yorumlar dış basının dikkatini çekerken iç basında hiç tepki görmedi. Neden?
Tabiî olanlar olunca Külünk şu yorumu yaptı:
“Dün akşam saatlerinden bu yana gerçeklikle alâkası olmayan, buram buram düzmecelik kokan bir tiyatro izliyoruz.
Üretilmek istenen, bir sahte kahraman kurgusu. Plânlı, tamamen mekanik, kurulu... Sanki CHP gitmiş, yerine CHP’siz bir CHP gelmiş. Mahkeme yasak kararı vermiş ama en hareketli parçalar eşliğinde zil takıp oynuyorlar.
Bu fotoğrafa akşamdan beridir bakıp da gülmemek mümkün mü?”
Külünk’ün değerlendirmelerini yorumlarınıza sunuyorum. Dikkat buyurun, “Hangi sızma yapı siyâsî yasaklı hâle getirmek istiyor?” diyor Sayın Külünk. Peki, biz ne diyelim?
Hikâye!
Allah uydurma hikâyelerden esirgesin! (Âmin.)