Heykeller esas duruşta bekler, Türkler değil!

Uçak gemisi mi lâzım, yapacağız. Üstüne inecek F-35 yoksa TR-2023’ü üreteceğiz. İsrail’le dost olmayı kendilerine yediren Araplar petrol mü vermeyecekler, Akdeniz’den çıkaracağız. Yetmedi, Türkî cumhuriyetlerden, Rusya’dan, Libya’dan alacağız. Almanya aşıyı mı kıskandı, kendi aşımızı geliştirip kullanacağız. Hollanda bizim tohumlarımızdan ürettiği çiçekleri ya da İsrail kısır tohumlarını mı kıskandı bizden, kendi tohumlarımızı ekeceğiz… Evvel Allâh, gücümüzün farkında olduğumuz sürece her zorluğun üstesinden geleceğiz!

AVRUPA alışmış ne derse yapmamıza. ABD alışmış. Rusya, Çin, alışmış… Neredeyse doksan sene, ne istedilerse yapmışız; dilse dil, kıyafetse kıyafet, dinse din, eğitimse eğitim, siyâsetse siyâset…

Bir Menderes çıkarmışız, ufacık kendimize gelişleri hazmedememişler, almışlar elimizden. Bir Özal yetişmeye çalıştı imdâda, Türk Birliği’nin lâfı bile korkuttu ağaları ve sonu oldu onun da. Araya bir Kıbrıs Barış Harekâtı sıkıştıralım dedik, dört bir yandan ambargo yedik…

Ve sonunda bir yiğit daha geldi Türk’ün başına. Kimse beklemedi, kimse ihtimâl vermedi onun bu kadar cesur olacağına. Herkes, Osmanlı’yı tarih kitaplarına sıkıştırmış, Türk’ün gücünü unutmuş gibiydi. O, Selçuklu’nun Alparslan’ı, Osmanlı’nın Fatih’i, Abdülhamid’i, Cumhuriyet’in Erbakan’ı, Özal’ı, Şehit Muhsin Başkan’ı ve sonunda hem Ümmetin, hem de Türk dünyasının Erdoğan’ı oldu!

18 yıl önce, “ılımlı İslâm” hayâliyle Erdoğan’ın gelişini destekleyen Batı, bugün ne kadar büyük bir hatâ yaptığının farkında. Bu hatâyı daha önce fark ettiler ve yaklaşık on sene önce harekete geçtiler Erdoğan’ı durdurmak için ama çok geç kalmışlardı. Karşılarında, esas duruşta emir bekleyen ve her emre “Baş üstüne efendim!” diyen birileri yok artık. Dahası, dünyaya nizâm getirmiş ecdâdının izinde, dünyaya ayar çeken bir liderle karşı karşıyalar. Her daim esas duruşta bekleyen heykeller, o heykellerin önünde esas duruşa geçenler değil, o heykelleri yapan zihniyeti yıkanlar var. Lideriyle, dünyaya lider olma yolunda bir Türkiye var artık…

Geç kaldınız beyler! “Yılanın başını küçükken ezeceksin” düsturunu bilseydiniz de biz yılan değil, arslan gibi, kurt gibi olduktan sonra yapabileceğiniz bir şey yoktu zaten. Bir diriliş lâzımdı bize, onu atalarımız sağladı Allâh’ın izniyle. Sonra yüz yüz elli sene çırpındık, uyuduk. Son 18 yıldaki ise bir uyanış!

Turizmle uyandık önce. Ulaşımla, tekstille, yeraltı yerüstü kaynaklarımızla, sağlık altyapımızla, savunma sanayii ile uyandık. Denizlerdeki petrolle, doğalgazla uyandık. Ve bu uyanış, bize gücümüzü hatırlattı. Her uyanış, düşmana uykusunda kâbus oldu. Ve bugüne geldik…

Türkiye büyüyüp haklarının peşinde koştukça, mazluma umut, zalime korku oldukça, siyâseten onlarca, askerî olarak dört cephede zafer kazandıkça çıldırdı birileri. “Gezi”, DEAŞ ve PKK’yla, “15 Temmuz” ve de patates, soğan, döviz ile yapamayacaklarını gördüler sonunda! Ve ellerinde tek mermi kaldı: Ambargo…

Ambargolar bize vız gelir!

O kadar basit değil tabiî ki… Ambargolar her şekilde herkese zarar verir. Bize de zarar vermeyeceğini kimse iddia edemez. Ancak bu zararın büyüklüğü ve açacağı delik önemli. Türkiye artık her hamleye karşı hamle yapabilecek bir noktaya geldi, çok şükür!

Azerbaycan’da kazanılan zaferin Türk dünyasındaki yansımaları, Suriye ve Libya’daki siyâsî ve askerî hamlelerin Orta Doğu ve Afrika’daki kazanımları, Batı’ya karşı Rusya ve Çin kozları bizim de elimizi güçlendiriyor sürekli.

İşte bu yüzden, S-400 bahanesiyle önümüze konulan ABD ambargosu da, Akdeniz bahanesiyle işleyen AB ambargoları da akıllarından geçirdikleri kadar işlevsel olamıyor. Hattâ -tâbiri câizse- güdük kalıyor bu ambargo hamleleri!

Yunan, Rum ve Fransızların taleplerini -şimdilik- kabul etmeyen AB, bizi çok sevdiğinden değil, kendi menfaat terazileri gereği kapsamlı bir ambargo koyamıyor. Biliyorlar ki, her aşırı adım, onlara göçmen sorunu olarak dönecek ya da enerji yolları kapanacak. En basitinden, en büyük dış ticâret hacmi AB ülkeleri olan Türkiye pazarı ellerinden gidecek.

ABD için de benzer korkular var son ambargo kararlarının içinde. Sadece askerî alanda ve kısmî bir cezalandırma yolu aramak zorunda kalmışlar. Ki bu cezalandırmanın bize çok da zarar vermeyeceğinin farkındalar. O yüzden “Giderayak, Trump’un kıyağı” diye yorumlandı son karar. Onlar da biliyorlar aşırıya kaçmanın kendilerine üsler konusunda sıkıntı vereceğini. Ya da İran’ın, Rusya’nın, Çin’in düşmanlıklarının Türkiye desteğiyle daha da büyüyeceğini…

İşte Türkiye’nin güçlenmiş altyapısı, üretim kapasitesi, siyâset üretme potansiyeli ve haritadaki özel konumu, düşmanlar açısından birer mayın olarak duruyor karşılarında! Basınca patlamamak için dikkatli hareket etmek zorundalar. Bu da bize zaman kazandıran bir avantaj…

Artık yapmamız gereken, başladıklarımızı bitirmek ve yapmadıklarımızı yapmak. Uçak gemisi mi lâzım, yapacağız. Üstüne inecek F-35 yoksa TR-2023’ü üreteceğiz. İsrail’le dost olmayı kendilerine yediren Araplar petrol mü vermeyecekler, Akdeniz’den çıkaracağız. Yetmedi, Türkî cumhuriyetlerden, Rusya’dan, Libya’dan alacağız. Almanya aşıyı mı kıskandı, kendi aşımızı geliştirip kullanacağız. Hollanda bizim tohumlarımızdan ürettiği çiçekleri ya da İsrail kısır tohumlarını mı kıskandı bizden, kendi tohumlarımızı ekeceğiz…

Evvel Allâh, gücümüzün farkında olduğumuz sürece her zorluğun üstesinden geleceğiz!

Ambargo koyanların ambargolarını ellerinde patlatacak imanımızı, zalime “Dur!” diyecek silahımızı, mazluma kucak açacak yüreğimizi soğutmayacağız. Bu krizden de bir avantaj üretecek aklımız var başımızda.

Başkan Erdoğan başımızda!