
TRAKYA Üniversitesi’ndeki bir uygulamadan bahsederek aralık ayının önemli gün ve haftaları arasında yer alan çoğu gün ve haftayı icra ve idrake neden gerek kalmayacağı kanaatimizi bu yazımızda arz edeceğiz…
Öyle ya, aç bir insan doyarsa sonraki yemeklere, tatlılara ihtiyaç duymaz. “Dünya Engelliler Günü”, “Gönüllülük Günü”, “İnsan Hakları Günü” gibi gün ve haftalar, Trakya Üniversitesi uygulamasının arkasındaki anlayışın olmamasından kaynaklanan sorunlar sebebiyle gündeme gelmiş, insanlığa hatırlatma ihtiyacı duyulmuştur. İyi de Trakya Üniversitesi’nde bu kadar önemli ne olmuş, ne uygulanıyor?
Rektörlük mesuliyetini sırtlanmış olan çok değerli Prof. Dr. Mustafa Hatipler Hoca’mız ekibiyle beraber Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde şöyle bir uygulama başlatıyor:
Siz, Allah muhafaza, hastalandınız ve hastaneye geldiniz. Sizi güler yüzlü, gepegenç, sağlık hizmetleri bölümlerinde okuyan, sağlık konusunda bilgili iki öğrenci karşılıyor. Muayeneye giderken, tahlillerinizi yaptırırken, röntgen, tomografi, hasılı size ne yapılması gerekiyorsa tüm aşamalarda yanınızda duruyor ve yardım ediyor. Hastanede işleminiz bitince de sizi yine tebessümle uğurluyor. Uygulamadaki niyet, plan, hedef bu… Uygulama çalışırken elbette, acaba öğrenci hasta olursa o durumda ne olacak, öğrenciler nasıl motive edilecek, sistemde aksayan yönler nasıl tesbit edilip giderilecek, yenilikler nasıl yapılacak, gibi soruların cevabı da düşünülmüş olmalı. Bir sistem kurulurken bunlar da doğal olarak düşünülür.
Başlıktaki “VIP” ifadesinin mânâsını verelim şimdi de. Dünyanın pek çok yerinde rastlayacağınız, uluslararası hizmet verme şekli hâline gelmiş bu ifade İngilizce “Very İmportant Person” kelimelerinin baş harfleri. Türkçesi de “Çok Önemli Şahıs” demektir. Bu hizmet şeklinde amaç, VIP kabul edilen kişinin sıfır sorun yaşayarak en çabuk şekilde o hizmeti almasıdır. Genellikle yoğun ve çok önemli işleri olan, etki ve yetkisi çok yüksek insanlara bu tür hizmet verilmesi elzemdir. Çünkü, bir an evvel o hizmeti alıp diğer işlerini yapabilsin diye düşünülür. Milletvekilleri, bakanlar, valiler, rektörler, üst düzey generaller bu şekilde kabul edilirler. Bu tür bir hizmete en çok hastanelerde, ulaştırma hizmetlerinde, etkinliklerde ihtiyaç duyulur. Çünkü, bu tür yerlerde verilen hizmetler kritik, önemli, hassas ve her an aldığımız hizmetler değildir. Meselâ, gün aşırı hastanelerde tahlil yaptırıp tomografi çektirmeyiz; uçaktan trene, trenden gemiye geçerek yaşamayız. Her gün etkinliklerde, aynı yere konuşma yapmaya gitmeyiz. Bir başka ifadeyle, mutfaktan çay alıp gelmek gibi sıradan, sık ve basit hizmetler değildir bunlar. Bu da karmaşıklığı, karmaşıklıkta iş yaparken karıştırmayı, hatayı, işlemin uzamasını getirir, memnuniyetsizliği, mutsuzluğu, kırılmışlığı, kızgınlığı hatta gerginliği ve kavgayı getirir.
Gelelim bu anlayışın aralık ayındaki veya diğer aylardaki önemli gün ve haftaları gerektirmeyeceği meselesine…
“Dünya Engelliler Günü” engellilerin her insan gibi yaşayabilmesini, toplumda kabul edilmesini temin etmek için icat edilmiştir. Öte yandan her birimiz hastalandığımızda “Hasta hasta bu karmaşık yapıyı bilemeyebileceğini, işlemleri anlayamayabileceğini, işlem yapılacak odaları bulamayabileceğini, hasılı sorun yaşayabileceğini anlıyorum, düşünüyorum ve bunları yaşatmayacak şekilde hizmet almanı sağlamak istiyorum”anlamındaki hizmetler olsa “İnsan Hakları Günü”ne ihtiyaç olur muydu Allah aşkına!? Hepimiz iyilik için bir toplumsal hayat meydana getirsek “Gönüllülük Günü” akla bile gelmezdi.
Vatanını, ülkesini terk edip hangi ülke olduğunu bile önemsemeden başka memleketlere gitmek isteyen insanlarla sohbet ettiğimde öğrendim ki, bu şekilde bir anlayışla hizmet alamamaktan şikâyetçiler. O kişinin insan olup olmadığının adeta hiçbir önemi yok. O yüzden “Kimse beni umursamıyor” algısı var. İstanbul’da belediye otobüslerinde, metrolarda tıka basa istiflenmiş olmaktan dolayı bunu görebiliyorsun. Ufak tefek farklılıklarından dolayı “uzaydan gelmiş” muamelesi görüyorsun. Bir hizmet alırken insan olarak değerli olduğunu hissettiren ne gibi belirtilerle karşılaşıyorsunuz bilmiyorum. Hizmet alırken güvenilir insan muamelesi veya potansiyel suçlu, aptal, beceriksiz biri, hangisini görüyorsunuz diye merak ediyorum. Eğer hizmet alırken tanıdığa ihtiyaç duymadan sorunsuz hizmet alabildiyseniz, alın size VIP hizmet…
Bir yerde denk geldim. İnsanların hangi ülkede yaşamak isteyeceklerine o ülkede zor durumda kaldığında yani hastalandığında, sakat kaldığında, yaşlandığında, iftiraya uğradığında veya yoksul düştüğünde nasıl bir muamele göreceğine dair tahminleri belirliyormuş.
Bizim ülkemiz böyle olsa güzel olmaz mı? Zor durumda kaldığınızda eğer, Türkiye’de bir el uzatan olacağına inanıyorsanız, gezmek tozmak için gitseniz bile “Evim evim güzel evim” deyip Türkiye’mize geri dönersiniz. O yüzden, bir insana toprakları vatan yapan, insanın orada gördüğü muameledir, diyebiliriz.
Netice olarak diyoruz ki, selâm olsun bu toprakları bize vatan eden müdürlere, başhekimlere, dekanlara, rektörlere, kaymakamlara, valilere, belediye başkanlarına ve cümle hizmet verenlere…