Her şeyi unutabiliriz (!)

Sizce Sayın Bahçeli, ikidir neden böyle bir çağrıyı dillendirmiş olabilir? Büyük bir siyaset emektarı olan Sayın Bahçeli’nin, MHP’ye yapılan kaset komplolarıyla budanmaya çalışıldığı süreci unuttuğunu ve İP kurulmadan evvel yaşanan ayrılık sürecinde konuşulanları düşünmediğini sanmıyorum.

SON zamanlarda siyâsî parti liderleri arasında bir “geri dönüş” çağrısı tartışması alıp başını gitti.

Ayrılıkların yaşandığı ve yeni fırkaların kurulduğu Türkiye siyasetinde böyle bir tartışmanın neden yaşandığını ise çözümlemek gerektiğine inanıyorum.

Herhangi bir ayrılıktan, tayinden, ikâmet değişikliğinden, nakilden, hattâ boşanmadan bahsetmiyoruz zira…

Doğrudan Türkiye tarihinin ilk siyâsî partisinin Cumhuriyet Halk Fırkası olduğunu biliyoruz.

Kimisi Cumhuriyet Halk Partisi’ni âdeta Âdem (as) gibi algılayarak daha sonra kurulan fırkaların kökünün CHF (CHP) olduğunu söylüyor bu yüzden. Bu algı daha baştan yanlış; çünkü CHP insan yahut canlılar âlemi sınıflamasına girebilecek bir mahlûk değildir.

Bir de Serbest Fırka’dan itibaren konuya odaklanarak düşünmelidir ki, ülkemizde devleti idare etmeyi ve halka hizmeti çeşitli yöntemler üzerinden değerlendirebilen olağanüstü bir entelektüel derinlik var olmuştur.

Halkın fırkalara bakışıyla fırka mensuplarının yine fırkalara bakışı birbirinden farklıdır. Hem psikolojik, hem ahlâkî, hem de sosyolojik anlamda bu farkı idrak etmeliyiz.

Bu çerçevede meselâ CHP’ye oy vermiş bir kimseyle CHP mensubu bir kimseyi birbirinin aynı düşünemeyiz. Bu, diğer fırkalar ve o fırkalara oy vermiş kimseler için de aynıyla geçerlidir.

Sistemin başlangıç itibariyle ortaya koyduğu ortam sebebiyle Demokrat Parti mensupları da eski CHP’lilerdir, CKMP ve TİP’liler de, AP’liler de... Sırf bu düşünce dahi ülkemizdeki sağ-sol çatışmasının anlamsızlığını, daha doğrusu var olan çatışmanın yanlış başlıklandırıldığını göstermektedir.

Bu durumu bir yana bırakarak, MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin İP Genel Başkanı Meral Akşener’e ve de dolayısıyla partisine “Geri dön” çağrısı, AK Parti’den kopup kurulan iki parti ile CHP’li Muharrem İnce’nin kurması muhtemel bir partinin konuşulduğu dönemde ters bir etki yaptı.

Şüphesiz böyle durumlar seçmen üzerinde etki gösterir. Fakat seçmen böyle gelgitleri unutsa da partili unutmaz.

Her partili, fırka içinde tanıdığı ne kadar isim varsa hâfızasının bir köşesine kaydeder.

Partilinin kalbine kaydettikleri, hâfızaya kaydedilenlerin etkisi altındadır.

Bu yüzden “seçmen unutsa bile partili unutmaz”!

***

Saadet Partisi Genel Başkanı iken HAS Parti’yi kuran ve sonrasında AK Parti’ye katılan Numan Kurtulmuş ne yaparsa yapsın, AK Parti’nin kuruluş yıllarında teşkilâtlarında yer alanlar tarafından bu yüzden sahiplenilmezken, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, eski bir DYP Genel Başkanı olmasına rağmen böyle bir pozisyonla yargılanmamıştır.

Soylu ile DYP Genel Başkanlığı için yarışan ve kaybeden Prof. Dr. Çağrı Erhan da bugün AK Parti’yi destekleyen bir konumdadır, ancak kamuoyunun bu durum umurunda bile değildir.

Bu noktada ilâve bir bilgi daha: Soylu, DYP Genel Başkanlığını Tansu Çiller’in desteklediği kanat olarak kazanırken, Çağrı Erhan ise Mehmet Ağar’ın desteklediği isimdi.

Bugün Süleyman Soylu AK Partili bir bakan, Çağrı Erhan AK Partili bir akademisyen, Mehmet Ağar’ın oğlu Zülfü Tolga Ağar da AK Partili bir milletvekili…

Üç isim de AK Parti’ye münferit bir katılım gerçekleştirmişken, Kurtulmuş ise Kurtulmuş olarak hareket etmemişti. HAS Parti’nin AK Parti muhalifi olduğunu ve buna göre siyaset üretmesi gerektiğini beyan eden Mehmet Bekaroğlu, partisinin yaşayamaması üzerine CHP’ye katıldı ve katıldığı günden bu yana Genel Başkan Kılıçdaroğlu için önemli bir isim oldu.

Siyaset dünyası için kurmak, ayrılmak, birbiri hakkında konuşmak, münferit veya müessese hâlinde hareket etmek bu yüzden ne akıl, ne de kalple okunması gereken bir durum.

Fakat hangi fırka olursa olsun, teşkilât mensuplarının her hareket için bir hâfıza, bir de gönül kaydı vardır.

***

İyi Parti’yi (İP) kuran ve bugün de bu fırkayla siyaset izleyen isimlerin sürekli “MHP’den ayrılan kimseler” olduğu söyleniyor.

Zaten Bahçeli’nin çağrısı da bu psikolojiye uygun: “Yuvana dön!”

Peki, Akşener’in yuvası MHP mi idi? Hayır!

Bir soru daha: İyi Partililer sadece MHP’den ayrılanlardan mı müteşekkil?

Büyük Birlik Partisi’ni kurup da MÇP’den ayrıldığında Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’na “Daha toy!” diye bakarak onun güya hükmü altına girmek istemeyen bir kallavi (!) duruşun sahibi Ülkü ağabeyleri, her nasıl olduysa Meral Akşener’in davetine uyarak onun hükmü altına girmeyi kabul ettiler.

Bütün bu yaşananları düşününce, sizce Sayın Bahçeli, ikidir neden böyle bir çağrıyı dillendirmiş olabilir?

Büyük bir siyaset emektarı olan Sayın Bahçeli’nin, MHP’ye yapılan kaset komplolarıyla budanmaya çalışıldığı süreci unuttuğunu ve İP kurulmadan evvel yaşanan ayrılık sürecinde konuşulanları düşünmediğini sanmıyorum.

Akşener’in verdiği cevapsa öyle karışık ki… “Geri dön!” çağrısına öyle cevap verilmez.

Ve son olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu tartışma hakkında yaptığı yorum… Bu yorumla bendeki kanaat tamamen oturdu ki, inanın, Sayın Bahçeli’nin geri dönüş çağrısı, çok ama çok büyük bir politik hamle! Bu hamlenin sonuçlarını birkaç ay içinde doğrudan göreceğimizi düşünüyorum.

Sanırım çok yakında, geniş bir operasyon izleyeceğiz…