Her millî başarıyı eleştirenler hangi uyruktan, bu muhalifler nereli?

Mesele, bulunan doğalgazın miktarı değil. Türkiye yerli uçak, yerli silah, yerli otomobil yapmak istediğinde durduruluyordu ya hani, hani -iyi bilirsiniz- 1923 ilâ 1950 arasındaki tek partili dönemlerde her gelişim ve ilerlemeye takoz konuyordu ya, işte o takozu koyacak güçlerin hizaya gelmiş olmasının getirisi çok önemli! Ve o getirilen hiza netîcesinde, bulunacak, keşfedilecek nice doğalgaz kaynağı ve petrol yatağı olduğunun muştusudur bizi böyle heyecanlandıran.

FATİH Sultan Mehmed’in kırmızı beyaz zemin üzerinde, at sırtında şaha kalkmış silueti Karadeniz’in ortasında, mavi göklerin kucağında, Fatih sondaj gemisinde dalgalandı, dalgalanıyor...

Ay yıldızlı şanlı bayrağımıza eşlik eden bu flâma, görkemli mâzimizi, şanlı tarihimizi, muazzam fetihleri bize hatırlatırken, 1453 İstanbul Fethi’nden tutun da her fethe ancak Rabbimizin “El-Fettah” İsm-i Şerîfleri ile muktedir olunabileceğinden söz ederek inancımızı tâzeliyor.

21 Ağustos 2020 Cuma günü, tüm dünya mavi deniz, mavi gök arasındaki bu iki kırmızı beyaz destansı dalgalanışa şâhit oldu.

Cumhurbaşkanımızın müjde vaadi ile Cuma gününü iple çeken vatanseverler, her neredeyseler, evlerinde, işyerlerinde, kahvehanelerde pürdikkat ekranlara kilitlendiler.

Fatih sondaj gemimizin, Karadeniz Ereğli’sinin yaklaşık 175 kilometre kuzeybatısında yer alan Tuna-1 Bölgesi’nde 320 milyar metreküplük doğalgaz yatağının bulunduğu müjdesi, menfaat hesabı yapmaksızın, devletinin varlığından güven, başarılarından mutluluk ve kazanımlarından gurur duyanları sevince gark etti.

Çünkü dört bir yanında enerji kaynakları bulunan ve tüm komşu ülkelerin bu kaynaklarına “büyük güç” tâbir edilen emperyalist ülkeler tarafından göz dikildiğine, savaş alanına dönüştürüldüğüne şâhit olan Türkiye için bu keşfin miktar ve hesabından evvel, üzerine oyunlar oynanan ve tuzaklar kurulan ülkemizin hiçbir fâni güç önünde eğilip bükülmeden bu başarıya ulaşmış olmasıydı bizleri asıl sevindiren.

Yedi yıllık rezerv yeterliliğine sahip bu keşfi küçümseyenler, kuklası oldukları güçlerin empozesi ile yaptıkları eleştirilerin ilelebet enerjisini dışarıdan temin etmekten hiç mi hiç rahatsızlık duymayacakları anlamına geleceğini hesaplayamayacak kadar dar ve küçük görüş açısına sahip olduklarını ispatladıklarının farkında bile değiller.

Bir de, “İyi güzel ama biz muhalefetiz ve eleştiri hakkımızı saklı tutarız” şeklindeki kompleksli yaklaşımları var ki, evlere şenlik!

Epey zaman, hani şöyle neredeyse 70 yıllık bir süredir tek başlarına iktidara gelememiş olmanın ezikliği ile kuru gürültü çıkarmalarını anlayabiliyoruz. Fakat demokratik çerçevede iktidar olamayıp muhalefette kalmanın gereği, ülke çıkarlarına, başarılarına, maddî-mânevî değerlerine sahip çıkmakta “Devletçi” bir yaklaşımla iktidarla mutâbık olmak gerekliliğini unutmuş görünüyorlar ya, “Hangi uyruktanlar, bu muhalefet nereli?” demekten kendimizi alamıyoruz.  

Muhalefet partisi olma haklarını; pandemi sürecindeki başarılı hizmetleri, emsalsiz hastaneleri, dünyayı çılgına çeviren havalimanını, her gün kullandıkları Marmaray gibi ulaşım çalışmalarını, Ayasofya’nın ibadete açılmasını, yerli ve millî savunma araçlarını, terörle mücadeleyi, enerji kazanımı ve keşfini eleştirmek için kullanmaları hayli mânidar ve bir o kadar yabancı!

Hani diyorum, ülkemizdeki muhaliflerin, tarihî doku ve birikimlerimiz açısından farklılık arz eden Roma kökenli Fransa ve Yunanistan’ın hesap ve söylemlerinden bir farkları olsa?

Ah tabiî, ABD’den Bay Baydın’ın desteklerini ve daha nice su yüzüne vurmamış isimleri saklı güçlerin desteğini yitirme riski, vatan ve millet menfaatlerini savunmalarına engel oluyor. Bu gerçeği göz ardı etmeyecek olanlar muhalefet partileri değil tabiî. İktidarın ve vatanı, bayrağı ve hürriyeti için canını dişine takanların meselesi bu!

Türkiye’nin geleceğini inşâ etmek için sağlıkta, ulaşımda, millî savunmada, enerjide, maddî-mânevî değerlerin kazanılması ve korunmasında büyük yatırımlar yapan, çevre ülkelerin sorunlarına kilit çözümler üreten bu iktidarı daha ileriye taşıyacak kapasitede bir muhalefete sahip olamasak da, devletinin gücüne inanan millet için gereğini yapmanın derdine düşmüş, her yeni gelişmede heyecan duyan bir iktidara sahip olmak büyük onur!

Bu onurdan mahrum olmaya talip olmak nasıl bir tercih meselesidir, vatan ve millet sevdâlılarının anlaması zor.

Son yüz yıldır, muhalefetin lügatinde yer alan iktidar(mış gibi) kavramı artık “muktedir olma” durumunda anlam kazandığı ve 100 yıllık plânların bozulmasından rahatsızlık duyan Haçlı şövalyelerinin nazarında suçlandıkları için olabilir mi?

Her ne gerekçe ile olursa olsun, ecnebice bir tutum sergileyen muhalifler, vatan ve millet menfaatlerini küçük hesaplar ve mesnetsiz karalamalarla azaltmaya çalıştıkları sürece “saf Anadolu aklı”nın gözünde küçüldükçe küçüldüklerini unutmasınlar!

Ve artık günü kurtaran siyaset anlayışından vazgeçsinler. Çünkü Türkiye büyüyor! Halk, verilen vaatlerin tutulduğunu görüyor, biliyor. Daha fazlası, pandemi süresince Avrupa Birliği’nin güç yetiremediği oranda 93 ülkeye tıbbî yardım göndermesi, Ayasofya’nın 86 yıllık esâretinin son bulması, Fatih sondaj gemisinin doğalgaz keşfi ve sınırlarımızın güvenliği gibi muhalefetin hacmini aşan başarılara imza atılıyor.

“Türkiye’nin ekseni, 320 milyar metreküp doğalgazla değişemez” diyenlerin acınacak düzeydeki zekâlarına şaşırarak şu küçük izahı da not düşelim buraya: Mesele, bulunan doğalgazın miktarı değil. Türkiye yerli uçak, yerli silah, yerli otomobil yapmak istediğinde durduruluyordu ya hani, hani -iyi bilirsiniz- 1923 ilâ 1950 arasındaki tek partili dönemlerde her gelişim ve ilerlemeye takoz konuyordu ya, işte o takozu koyacak güçlerin hizaya gelmiş olmasının getirisi çok önemli! Ve o getirilen hiza netîcesinde, bulunacak, keşfedilecek nice doğalgaz kaynağı ve petrol yatağı olduğunun muştusudur bizi böyle heyecanlandıran.

Evet, Türkiye büyüyor, büyümeye devam edecek!

Huzuru kaçan, keyfi bozulan, uykuya hasret kalan, basiretsiz, vizyonsuz, ufku kendi menfaatleri nispetince dar muhalefete rağmen bu aziz millet güzel günler görecek!

Şunun şurasında 24 Temmuz 2023’e erişmek için hepi topu 35 ay kaldı. Yeni dünya düzeninden, ulus devlet yönetiminden söz ediliyor, Türkiye, dünyanın yeniden dizayn edilişinde aktif rol oynayacak ve aktör olmaya devam edecek!

Ve aziz Türk milleti, her türlü imkâna sahip olan bu cennet vatanda, tüm ipotek ve rehinlerden kurtularak müreffeh bir yaşamın sahibi olacak. Sadece biraz sabır!

Çok az kaldı!