Her “af”, bir “öf” doğuruyor

YÖK, eksik olduğunu düşündüğü öğrencilere o fark dersleri almalarını sağlamalı, ardından sınava sokmalı. Ya da direkt 2 yıllık eğitime tâbi tutmalı. Mağdurlar, STS sınavının adaletli ve aynı zamanda kolay olmasını talep ediyorlar. Sosyal hayatımız olmadan, hiçbir şey yapmadan, tek işimiz dersten çıkıp tekrar yaparak sınava hazırlanmak, ama sonuç alamamak bizi üzüyor.

BU yazıyı aslında geçen hafta kaleme alacaktım ancak torba yasadan haberdar olunca hem kendime, hem de TBMM Genel Kurulu’nu dolduran milletvekillerine bir şans vermek istedim. Ola ki, benim bahsini edeceğim konuyu kapsayan bir “af” teklifine imza atarlar diye umutla bekledim ancak dağ fare doğurdu.

AK Parti Milletvekillerinin imzasını taşıyan, ek gösterge ile öğrenci affı düzenlemesini de içeren ekonomiye ilişkin torba kanun teklifi, Salı günü TBMM Başkanlığına sunulduğunda hayâl-i inkisara uğradım ve “Öf!” dedim.

Sadece ben değildim “öf” çeken, tam 63 bin mağdur, koro hâlinde “Öf!” nakaratını mırıldandı. Mırıldandılar, çünkü 4 yıldır mücadele verdikleri “denklik” sorununu avazları çıktığı kadar bağırdıkları zaman da yetkililere duyuramamışlardı.

Torba teklif sayesinde, yükseköğrenimle ilişkisi kesilen öğrencilere, yükseköğretim kurumlarında öğrenim görmekte iken ilişiği kesilenler ile bu yükseköğretim kurumlarına kayıt hakkı elde ettiği hâlde çeşitli sebeplerle kayıt yaptıramamış öğrencilere geçmişe yönelik süre sınırlaması olmaksızın yükseköğrenimlerine devam etme hakkı tanınıyor.

Bahsi geçen aftan, terör suçu ile kasten birini öldürme, işkence, eziyet, cinsel saldırı, çocuk istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından mahkûm olanlar ile Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle ilişiği kesilenler hariç tutuldu.

Yazıyı okuyanlar, “Hocam, sizin nasıl bir denklik sorununuz olabilir ki?” diye sorabilir. Haklılar. Haklısınız…
Dile getirmeye çalıştığım sorun, ne kendime, ne de çocuklarıma ait bir sorun ama 100 bin sınırına dayanan on binlerce ailenin “ortak” sorunu. Yani benim değil ama bizim çocuklarımızın sorunu ve çözüme kavuşması da son derece elzem.

Okuma hevesi ve heyecanı ile üniversite hayâli kuran gençlerden bazıları, bunu gerçekleştirmek için yurt dışını tercih etmektedir. Kimileri, burada elde edemedikleri başarıyı, kendilerine orada sunulan avantajları kullanmak suretiyle yakalamak istiyorlar. Ki bu da onların en doğal hakkı. Üstelik gitmeden evvel, YKS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunda yer alan programlarına ÖSYM tarafından yerleştirilen ve yerleştikleri üniversite ve programda eğitimini tamamlayan TC vatandaşlarının diplomaları milletlerarası anlaşmalar uyarınca denklik işlemine tâbi tutulduğunu teyit ederek başka bir ülkenin yolunu tutuyorlar.

Yazıyı, daha doğrusu sorunu gün yüzüne çıkarmama vesile olan özneye değinerek yeni bir paragraf açmak istiyorum…

Ömrümün beşte birini geçirdiğim Diyarbakır’da kurduğum ve günümüze kadar taşıdığım sağlam dostluklar çerçevesinde zaman zaman hâl hatır içeren telefonlar alıyorum. Onlardan biri de Diyarbakırlı dostumuzun kız kardeşi, aynı zamanda kıdemli bir öğretmen olan, kendi kızını Bosna-Hersek’e gönderen gözü yaşlı bir anneydi.

Geçmişte yeğeniyle ilgili bir sorunu çözdüğümü hatırlatarak girdi konuya ve bir kez daha teşekkür etti.

Devlet ricâliyle yakın temasımızı referans kabul etmiş olacak ki (!) umutla bize tutunmuştu. Hoca hanım, eşinden ayrı kalsa da evladını binbir zorluğa göğüs gererek yurt dışına göndermiş ve 2018 yılında da mezuniyetini görmüştü.

Kılı kırka bölen anlayışla hukukçu olarak memleketine dönmenin coşkusunu yaşamaya fırsat bulmadan, denklikleri elinden alınmış kızı ile beraber arkadaşlarının sevinci kursağında kalmış ama alınan karara saygı duyarak yeni bir maraton için hazırlığa başlamış.

Yeterlilik sınavını vermesi hâlinde, fark dersleri içeren 2 yıllık bir eğitimden geçmeyi göze almış almasına da 2019-2022 yılları arasında, senede bir kez yapılan sınavların hiçbirinde başarılı olamamış. Sadece o değil, onun gibi binlercesi!

Kızcağızla sıcak bir yaz gününde, Kızılay’da bir kafede, soğuk su ve limonata eşliğinde dertleştik. Pırıl pırıl bir genç kız. Karakaşları, ceylan gözleri dikkat çekse de baskın gelen; iç sesine yansıyan ağlama melodisini andıran umutsuzluğu, belki de çaresizliğiydi…

Diline gelen her on kelimeden üçünü yutkunarak saklıyor, ikisini yumuşatıyor, ancak beşini kontrol etmeksizin söyleme cesaretini elde ediyordu.

İzni dâhilinde kayıt düğmesine basıyor ve kulak veriyorum derdine. Siz de bana eşlik ediniz:

“2013 yılında mezun oldum ve aynı yıl YKS’ye girdim. 2014 yılında ailem beni Bosna-Hersek’e gönderdi. YÖK’ten tanınırlık belgesi alınarak, Travnik Üniversitesi Hukuk Fakültesine kayıt yaptırdım. İki yıl sonra tanınırlık kaldırıldı. Bu karar üzerine Hukuk Fakültesine kayıt yaptıranlardan 80’i Travnik’ten ayrıldı. Ben de ayrılmak istedim ama ailem kalmamı istedi. Avukat olan babama vekâlet göndererek İdare Mahkemesinde dâvâ açtım ancak hiçbir sonuç çıkmadı. Akabinde hakkımızı CİMER’e yaptığımız başvuruyla da aradık ve bize, ‘mezun olduğunuzdaki mevzuat neyi öneriyorsa ona uymak zorunda olduğumuz’ söylendi.

Bunun üzerine Bosna-Hersek’ten ayrılarak, 2018 yılında ilk yeterlilik sınavına girdim. Bilgilerim tazeydi ve çok çalışma gereği duymamıştım açıkçası. Seminerlerimize Türkiye’den gelen hocalar giriyordu. Türk Hukuku gördük. O yıl girdiğim sınavı kazanamadım.

Ertesi yıl gerçekleşen sınava ailevî nedenlerle çalışamadım ve giremedim.

Mezuniyetimin üçüncü senesinde tekrar başvuruda bulundum. Yalnız o yıl, Anadolu Üniversitesi uhdesinde yapılan sınavda joker kullanımı tespit edildiğinden Hacettepe Üniversitesine alındı. Sınav yerinin Hacettepe olarak açıklanmasıyla birlikte zaten gözümüz korkmuştu. Korktuğumuz da başımıza geldi. Bundan dolayı mıdır bilinmez ama sınavı zorlaştıran başlıklardan sorular geldi.

Yargıtay içtihatları vesair dersleri pandemi nedeniyle sınava hazırlık derslerini uzaktan eğitimle aldık. Verim almada sıkıntı yaşayacağımı tahmin ediyordum ama bu kadar zorluk çekeceğimi tahmin etmiyordum.

Daha önce sınav bitiminde, YKS’de olduğu gibi sorular kamuoyu ile paylaşılıyordu. Hacettepe ile birlikte sorular yayınlanmamaya başladı ve bununla da yetinilmedi, daha da zorlaştırıldı.

Ben ve arkadaşlarım, maddî manevî çok zorluk çektik, çekmeye de devam ediyoruz. Bu dördüncü girişim. Çalışmadan girdiğim sınavdan 17 puan alırken, 24 saat boyunca çalışarak hazırlandığım sınavdan ise 7 puan alıyorum.

O travmayı atlatma süreci zor oldu. Pes etmiştim ve bir daha asla hazırlanmayacaktım ancak ailenin zoruyla bir kez daha şansımı denemek istedim. Daha çok annemin isteğiyle Ankara’ya geldim.

Burada STS kursunu gerçekleştiren tek bir kurum var. Oraya yerleştirildim, zor şartlarda yurt ayarladım ve 2021 Eylül ayından 2022 Haziran’a kadar sıkı bir hazırlık yaptım.

Hacettepe ile ilgili çok sayıda şikâyet oluştuğundan, sınav yeniden Anadolu Üniversitesine verildi. STS sınavları Türkiye’de tek bir yerde oluyor ve her bölümün sınavı farklı günlerde gerçekleşiyor.

Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsünde 11 Haziran’da sınava girdim ama girdiğim son sınavdan da hiçbir şekilde umudum yok!

‘Neden yok?’ derseniz, sorularda hata olduğunu düşünüyorum. Örneğin, bize Amerikan kanunu ile Türk kanunu arasındaki fark sorulmuş ama biz derslerimizde Amerikan kanununu işlemedik.

100 sorudan 25’i kolay ama onlar da sınavı geçmek için yeterli değil.

Anayasa başlıklarında da zorlayıcı sorular geldi; soruya bakınca bu sınavın kötü geçtiğini tahmin edebiliyoruz.

Ben içtihadı çözebilecek konumdaysam, ‘Profesyonelim’ demektir. O zaman ben, bu sınava niye giriyorum?”

Öyle çok şey biriktirmiş ki içinde... Dili acele ediyor ama dilini frenleyen bir mekanizmayı kullanmayı da ihmâl etmiyor.

Sınavların şüpheye zorlayan sonuçlar doğurması onları üzüyor.

Sınavlarda şahit olduklarını ve söylentileri de paylaşıyor -kısmen-:

"Biz sınava saat 10:45’te girdik. Normalde sınav saat 10:00’daydı. Ama içeri almadılar. Dışarıda, yağmur altında bekledik. Oradaki görevli bize, teknik aksamalardan dolayı bunun yaşandığını söyledi..." 

Geçen yıl, 6 Eylül tarihinde seslerini duyurmak için Valilik izni ile YÖK’te bir eylem gerçekleştirmek istediklerini, ancak güvenlik kuvvetlerinin buna izin vermediğini ve eli boş döndüklerini, ayrıca Danıştay’ın emsal kararının YÖK tarafından bozulduğunu aktarıyor.

On binlerce öğrenciyi yakından ilgilendiren sorunun kökten çözüme kavuşturulmasından ve kayıp gençliğin eğitim sistemine kazandırılmasından yanalar. Boşa geçen her senenin umutlarını ve hayâllerini çalmasından endişe duyuyorlar. Geleceklerini, istikbâllerini düşünüyorlar. Haklılar!

Son pakette bu konuya da yer verilebilirdi. Yine de geç kalınmadı. Eklenecek bir madde ile TBMM Genel Kurulu bunu oylayabilir ve İnci kızımız ile binlerce arkadaşını sevindirebilir.

Denklik elde etmek için iki aşamadan geçmek zorundasınız: İlk aşama, STS barajını 40 puanla geçmek; akabinde, tercih edeceğiniz 3 devlet üniversitesinde fark dersleri vermek... 2 yıllık eğitimin ardından da denkliği hak etmiş oluyorsunuz.

YÖK, eksik olduğunu düşündüğü öğrencilere o fark dersleri almalarını sağlamalı, ardından sınava sokmalı. Ya da direkt 2 yıllık eğitime tâbi tutmalı. Mağdurlar, STS sınavının adaletli ve aynı zamanda kolay olmasını talep ediyorlar.

Sosyal hayatımız olmadan, hiçbir şey yapmadan, tek işimiz dersten çıkıp tekrar yaparak sınava hazırlanmak, ama sonuç alamamak bizi üzüyor.

Sorunu YÖK ve TBMM çözer mi? Elbette çözer. Bekleyelim, görelim. “Öf” yerine derin bir “oh” çekerek “af” bekleyelim…