“Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için!”

İnsana yakışan bir şekilde “insanı yaşatmak için” hizmet anlayışıyla çalışmayı ibadet sayan yönetim anlayışındaki hassasiyet, milletimizin her bir ferdinin gönlünde güçlü bir şekilde yaşamaktadır. Kimsenin yaşam hakkını pazarlık konusu yapmadan, yaşına veya sigortalı olup olmadığına bakmadan, sadece insan olduğu için hizmet eden tek devlet Türkiye!

EN çok “kahraman” hangi meslekten çıkar? Milletimizin her bir bireyi ayrı bir kahraman mıdır?

Ancak birlikte ve uyum içindeyse anlamlıdır yaptıklarımız. Tıpkı Üç Silahşor’un dediği gibi, bu yüzden “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için”…

***

Winston Churchill, son derece kendisine has bir şekilde özetlemiş dönemin karşıt iki sistemini: “Kapitalizmin doğal ahlâksızlığı, nimetleri adaletsiz paylaşmasıdır; sosyalizmin doğal faziletiyse, sefaleti eşit paylaşması…”

O günden bugüne değişen şu ki, sosyalizm diye bir seçenek kalmadı. Uzun zamandır egemen kapitalist bir sistem var ve bu sistemin günümüzdeki şöhretli adı şöyle: “Vahşi kapitalizm”… İşte bugünlerde kapitalist sistemin en kuvvetli uygulayıcısı ve hattâ kurucusu olan ABD ve Avrupa, tam da güncel şöhretine uygun olarak “vahşi” bir anlayışla insanları ölüme terk ediyor!

Düşünsenize, sözde gelişmişlik endeksleri yayınlanır, OECD ya da bazı uluslararası kuruluşlar tarafından ve kişi başına düşen kâğıt tüketimi, su tüketimi, petrol tüketimi, elektrik tüketimi, et, balık, süt, gıda tüketimi ölçüsünce gelişmiş sayılan ekonomilerle ifade ediliyor bu kurumlara göre tüm ülkeler ve toplumlar…

Diğer yandan, dünyada açlık sınırı, yaşamsal asgarî su ihtiyacı, temel gıda ihtiyacı, sağlık ve hijyen koşulları veya fakirlik sınırı gibi verilerle de gelişmemiş toplumlar ifade edilir(di)…

Ama birkaç ay içinde tüm dünyada gelişmişlik anlayışı ve gösterge endeksleri bir anda değişti. Artık kişi başı tüketimde diğer başlıklara kimse bakmıyor. Bugünlerde bakılanlar daha çok kişi başına düşen yoğun bakım sayısı, hastane yatağı sayısı, sağlık çalışanı oranı, maske ve koruyucu malzemeye erişim oranları gibi veriler... Bu verilere göre gelişmişlikte en iddialı ülkelerin bile sıralaması değişti.

***

Vahşi kapitalizm, sağlık hizmetine erişimde eşitlik sunmak bir yana, Churcill’in dediği şekliyle “nimetlere erişimde doğal adaletsizliği” en acı şekilde yaşatıyor.

ABD’de sağlık sigortası olmayan 30 milyon insanın tedavi hakkı bulunmadığından, bunlardan hastaneye başvurmamaları isteniyor. Yani “Hastaneye gelip kalabalık etmeyin!” deniliyor. Sigortası olanlara ise Covid-19 sebepli tanı, teşhis ve tedavi aşamaları için ayrıca 30 bin doları aşan ilâve fatura çıkarılıyor.

Avrupa’nın “sosyal devlet” anlayışı ise Churcill’i haklı çıkarıyor sanki. Sosyal adaletiyle övünen Avrupa ülkelerinde, sosyalist bir faziletle herkes, “sefaleti eşit şekilde paylaşıyor”.

İtalya, İspanya, Fransa ve İngiltere gibi vahşi kapitalizmin pençesinde olan ülkeler, tedavide öncelikli hastalara karar vermek zorunda kalıyor. Bazı hastalar, yaşlılar, kimsesizler, hattâ huzurevlerindekiler ölüme terk edilmekte...

Hastanelerde yer yokluğundan hekimler kimin yaşatılacağı gibi tanrısal bir karar vermeye zorlanıyorlar.

Bir türlü dengesi kurulamamış karşıt iki sistem olarak görülen kapitalizm ve sosyalizm hakkında özet olarak durum budur.

Sosyalizm çöktü, kapitalizmin çöküşünü de canlı izliyoruz!

***

Her şeye rağmen, birilerinin hasetle, bizim de gururla izlediğimiz bir ülke var ki, o da Türkiye!

Peki, Türkiye’nin, ekonomik gücüne oranla dünyanın en cömert ülkesi seçilmesi, dünyada gücüne oranla en çok yardım eden ülke olması ve sadece Suriyeli misafirlerimiz için bile milyarlarca dolarlık mâliyete katlanmasının kapitalizm ya da sosyalizmle açıklanması mümkün mü?

Elbette hayır!

Türkiye, yönetim anlayışında İslâmî referanslardan beslenen ve ensâr geleneğinin sonucu vakıf kültürünü yaşatan bir topluma sahip olması sebebiyle gücünü yardımlaşmadan alan bir millete sahip!

Türkiye’de “inanç ile bilim”, “duygu ve bilgi” yan yana bulunmaktadır. Hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, hattâ şer bildiklerimizden hayırlar doğabileceğine inanan bir toplumuz. Diğer yandan, insana yakışan bir şekilde “insanı yaşatmak için” hizmet anlayışıyla çalışmayı ibadet sayan yönetim anlayışındaki hassasiyet, milletimizin her bir ferdinin gönlünde güçlü bir şekilde yaşamaktadır.

Kimsenin yaşam hakkını pazarlık konusu yapmadan, yaşına veya sigortalı olup olmadığına bakmadan, sadece insan olduğu için hizmet eden tek devlet Türkiye!

Allah, Devletimize ve Milletimize zevâl vermesin!

***

Mücadeleden yorulmadan ve kavgadan kaçmadan her alanda, her zeminde ve şartta millet olarak en büyük gücümüzün “Biz bize yeteriz” ifadesinde bulunduğunu defalarca milletçe ispatladık.

Kahramanlarımız; kimi zaman bayrağımızı dalgalandıran bir sporcu, kimi zaman asker ya da polis, kimi zaman bilim insanı, savcı, hâkim, öğretmen, zâbıta, işçi, Yasin ya da Eren gibi bir çocuk, bir doktor ya da bir hemşire…

Bu durumda milletimize en faydalı olanımız kim? En başarılı olanımız kim?

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi, “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır”.

Yani bugün milletimiz için Cumhurbaşkanımız ve Bakanlarımızla beraber askeri, doktoru, mühendisi, işçisi ya da çiftçisine kadar hepimiz bir bütünün parçasıyız. Hepimiz birlikte, aynı amaç ile birbirimiz için çalıştığımız zaman güçlüyüz ve başarılıyız.

Yani aslında milletimizin geleceğine inanan, birlik ve beraberliğimize katkı sunan her bir insanımız, kendi alanında bir “kahraman”!

***

Örneğin 17-25 Aralık’ta mahkemelerimizi ve hukuk sistemimizi ele geçirmek istediler, yerli ve millî adalet çalışanlarımız teslim olmayarak kahramanlaştılar.

Bazı illerimizde hendekler kazarak vatanımızı işgal ve iç savaş kurgusuyla bölmek istediler. Askerimiz, polisimiz, PÖH ve JÖH’lerimiz her zaman olduğu gibi teröristleri hendeğe gömerek kahramanlaştılar.

15 Temmuz’da yedi düveli arkasına alan bazı hain ve işbirlikçiler, vatanımıza göz koyarak millî irademize, demokrasimize saldırdılar. Ama milyonlarca sivil vatandaşımız bir gecede kahramanlaştı.

2018’in Ağustos ayında döviz üzerinden ekonomik tehdit ve dolar ile kur saldırısı yaptılar ama tüm halkımız ve iş dünyamız tasarruflarını bozdurup TL’mize ve millî ekonomimize destek vererek kahramanlarımız oldu.

Küresel ticarette gümrük vergileri ve bazı alanlarda ambargolarla saldırı oldu, yeni pazarlar bulan ihracatçımız bu kez yeni kahramanımız oldu.

Rus uçağı düştü, bir anda Rus turistler çekildi ama yeni ülkeler ve yeni pazarlardan turizm anlaşması yapan turizmcilerimiz de o günlerde kahramanlarımızdı.

Terör yuvası olan Kandil ve Suriye’de, El-Bab’da, Afrin’de Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı ile dünyaya kendini ispatlayan TSK’mız, tüm askerlerimiz her zamanki gibi kahramanlığını gösterdi.

Akdeniz’de egemenlik haklarımız için sondaj gemilerimiz ve Donanmamız göreve çıktı, Bahriyeliler kahramanımız oldu.

Deprem, sel ve doğal afetler olunca hepimiz bir olduk ve beraberce Kızılay, AFAD ve tüm yardım kuruluşlarımız ile yardımseverlerimiz kahramanlaştı.

Şimdi bir küresel salgın olan Covid-19 karşısında topyekûn Devletimizle, sağlık çalışanlarımız ile omuz omuza olduk. Ama en ön safta yani cephe hattında bulunan sağlıkçılarımız kahramanlaştılar.

Öğrencilerimizin eğitim mücadelesine uzaktan TV ve internet ortamında devam eden kahraman eğitimcilerimiz var.

Ülkemizin ve tüm dünyanın ihtiyacı için üretimimiz durmasın diye çalışan işçi, çiftçi ve tüm diğer görevlilerimiz her biri kahramanca çalışmakta.

Evinde oturup karantinaya uyan yaşlı, çocuk ya da yetişkin herkes ama herkes kendi cephesinin kahramanı…

Virüsü kapıp hasta yatağında izole edilmiş olmalarına rağmen iyileşip hepimize umut olan hastalarımız da kahramanlaştılar.

İşte böyle bir millet topyekûn hareket edince, her bir ferdi sonunu düşünmeyen kahramanlar olunca, Coronavirüsü de atlatırız Allah’ın izniyle…

Bir bilim insanımızın ifadesiyle, “Bu salgının sonucunu, ağırlığını ve süresini sağlık gücümüz kadar akıl ve uyum gücümüz de belirleyecektir”.

Hocamızın dediği gibi, tek tek değil, hep beraber kahramanlaşmalıyız. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!

Sağlıkla kalalım...