Hedefe ulaşan doktrin

Yapılan yardımlar göz önüne alındığında belli yıllar içerisinde oldukça yüklü rakamlar hükûmetlere verilmiş. Bu rakamları bugün dahi bir devletin başka devlete beyhude verebilmesine imkân yoktur. Aslında bugün de bir Marshall Planı devrededir. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Ukrayna’ya verdiği mali miktara karşılık bugün Ukrayna’nın altın ve değerli toprak madenlerini isteyen ABD’nin yaptığı dünden farksızdır.

II. Dünya Savaşı henüz bitmiş, ölüm kusan silahlar susmuştur. Dünya, yapılan barış anlaşmalarıyla nefes almıştı. Her ülke kendi içine döndüğü zaman yani büyük savaş sonrası barışın sevinciyle ilk heyecan geçtiğinde herkes gerçekle karşı karşıya kaldı. Savaşa giren ülkeler tükenmişti.

Kaynaklar bitmiş, insan gücü düşmüş, çalışacak kalifiye personel kalmamış, yeniden gelişim ve düzen kurulması için gereken zaman ihtiyaçları karşılamamakta ve sermaye yetersiz. İşte bu gerçek, savaşların doğal olan olumsuz sonuçlarındandır. Kaçınılması imkânsız olan bu sonuç, can ve mal kaybıyla devletleri yıpratır. 

II. Dünya Savaşı’na doğrudan katılmamış olan ülkemiz de ne yazık ki aynı kaderi yaşamaktaydı. Kaynak yetersizliği, sermaye yokluğu, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki kalkınma planlarında elde edilen iktisadî başarıyı devam ettiremeyen sistem, bir türlü bitmek bilmeyen iktisadî sorunlar ve sorunlara çare bulunamaması yüzünden ülke sürekli artan bir borçlanma ivmesi ve gitgide yoksullaşan halk grafiği çiziyordu.

Neyse ki, dünyayı kurtaracak olan plan, yardımsever(!) ABD tarafından sunuldu. Amerika Birleşik Devletleri sahip olduğu kaynakları Avrupa devletleriyle paylaşacak ve ülkelerin kalkınmasına katkı sağlayacaktı.

Dünya egemenliği için bir süper güce ihtiyaç vardı ve yıpranmış Rusya, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra bir türlü toparlanamayan Türkler süper güç olabilecek durumda değillerdi. İngiltere dünya savaşına dâhil olmasa belki olabilirdi lakin o da bu fırsatı kaçırdı. Geriye, doğmuş olan imkânı en ideal şekilde kullanabilmesi kaydıyla yeni bir güç yükselecekti: ABD!

Altı yıl süren büyük savaş, dokunduğu her yeri yıkıp kaynaklarını tüketmesi ve o günkü ismiyle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yani Rusya’nın komünizm hareketleri ve yayılmacılığında artış görülmesi nedeniyle ABD bir doktrin geliştirdi. 

ABD Dışişleri Bakanı George Catlett Marshall, 1947 yılında yıkıma uğramış Avrupa’nın yeniden kalkınabilmesi için bir plan hazırladı. İlk kalkınma planında yer almayan Yunanistan ve Türkiye de bir süre sonra bu plana dâhil edildi. Bugün Yemen Husilerini vuran uçak gemisi ile aynı ismi taşıyan ABD Başkanı Harry S. Truman, kalkınma planını imzaladı.

İlk bakışta masumane görülen bu plan, bugünkü gözle bakıldığında yardımdan ziyade sessiz işgal, güç ile ele geçirme ifadelerini kullandıracak kadar aşikâr bir sömürüdür. Bu kalkınma planına şöyle de denilebilir: Belli bir kitlenin yani para gücünü elinde tutan bugün isimleri herkesçe bilinen ailelerin, birliklerin veya tarikatların geleceğin dünyasını şekillendirmek için yaptığı yatırımdır. Bu yatırımlar Avrupa ülkelerine mali yardımları kapsarken Türkiye ve Yunanistan’da askerî yardımları da kapsamıştır.

O gün Boğazlar hususunda yapılan çalışmaları yani Montreux Anlaşması’nı yeterli görmemiş olacak ki ABD, Rusya’ya karşı Boğazlar konusunda ek önlemler almak istemiştir. İngiltere o günkü ismiyle Birleşik Krallık Lideri Churchill ve SSCB Lideri Stalin arasında yapılan resmî konuşmalarda bu konu işlenmiş ve bir şekilde pazarlık konusu edilmiştir. Stalin, Boğazlar konusunda tahakkümü olamayacağını anladığında Dedeağaç’a bir üs kurmayı planlamış ama bu istek de Churchill tarafından reddedilmiştir. Bu reddi neden hükumetimiz değil de Churchill yapmıştır, farklı bir konudur. Ancak Marshall yardımları başka farklı amaçlarla birlikte askerî amaçları ülkemize dikta etmiştir. “Marshall Yardımları”nın bilinen veya bilinmeyen bir sürü amacı olduğu söylenilmektedir. 

Kimileri olayı çok masumane olarak ele almaya çalışsa da bu fikir kesinlikle kabul görmemektedir. Diğer yandan komplo teorisi olarak ele alanlara daha makul gelmektedir. Çünkü bir bölgeyi ve ülkeleri silah kullanmadan parasal bazı yardımlarla kendine bağlamak, mecbur bırakmak ve bu kalkınma planlarıyla birlikte ülkelere gönderilen bazı gıdaların resmî kayıtlarda ilk kez ortaya çıkan hastalıkları tetiklediği veya geliştirdiği fikri çok mantıklı duruyor. Aksini iddia edebilecekler elbette vardır lakin ispat edemediğim bazı meseleleri yine komplo teorisi yazanlara bırakmakta yarar görmekteyim. 

Yapılan yardımlar göz önüne alındığında belli yıllar içerisinde oldukça yüklü rakamlar hükûmetlere verilmiş. Bu rakamları bugün dahi bir devletin başka devlete beyhude verebilmesine imkân yoktur. Aslında bugün de bir Marshall Planı devrededir. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Ukrayna’ya verdiği mali miktara karşılık bugün Ukrayna’nın altın ve değerli toprak madenlerini isteyen ABD’nin yaptığı dünden farksızdır. Batı’nın asla değişmeyeceği, sadece belli zamanlarda post değiştireceğini ifade etmiştik.

Dün ile bugünü karşılaştıran örneklerde yalnızca küçük farklılıklar vardır. Ama temel mantık aynıdır. Elbette bu resme bakılınca ister istemez akla farklı sorular da gelmektedir. Yani birazcık komplo teorisi yazmaya kalksak, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın çıkması için sözüm ona bazıları Ukrayna Başkanını devirecek, yerine Zelensky’i getirecekler. NATO meselesini kaşıyarak bu devlet Rusya ile bir savaşa sürüklenecek, böylece Rusya’nın askerî gücü de biraz yıpratılacak, sonrasında yıkılan şehirleri yeniden inşâ için veya kalkınması için Ukrayna’nın değerli varlıklarına el konulacak diyebilirdik. Elde edilen kaynaklara göre bu yardımların 50 milyon doları nakit olmuştur ve yapılan çalışmalarda ülkedeki tarımsal arazilerin artırılmasına, traktör ve tarım makinalarının alınmasına büyük katkı sağlamıştır.