YUNAN bir askerin komutasındaki Alman firkateyni,
uluslararası sularda ülkemiz bandralı bir kargo gemisinde arama yapmak istedi.
Hattâ kamuoyuna yansıyan bilgilere göre askerler, gemide 16 saat kadar kaldılar...
Hukuksuz bir şekilde gerçekleştirilen aramalara
gerekçe olarak, Libya’ya uygulanan silah ambargosunun delindiğine dair şüpheler
gösterildi. Yani kargo gemisinde silah olduğu şüphesiyle gemi aranmış!
Her şeyden önce, bu şüphenin kaynağı ne? Buna dair en
ufak somut bir delil ve bilgi yok!
Suç işlemiş olanlar, polisi görünce yakalanma
korkusuyla anormal davranırlar. Polis de hâl ve hareketlerinden şüphelendikleri
kişileri durdurup kimlik sorarlar. Bazen şüphelerinde haklı çıkarlar.
Şimdi koskoca gemi, bir insan olmadığı için suçlu gibi
davranamayacağına veya canı cesedi olmayan bir gemi tedirgin davranamayacağına
göre, ayrıca gemi personeli korsanca gemiye inen askerlerle iş birliğine hazır
oldukları izlenimi vermiş olmalarına rağmen, Yunan bir komutanın komuta ettiği
Almanlar, neye göre gemiden şüphelendiler, sormak gerekir!
Ortada şüpheye yönelik en ufak bir durum yok. AB
kamuoyunda bile şüphenin kaynağına yönelik en ufak bir bilgi yok. Sadece “şüphe”
denilip geçiliyor.
Hukuksuz aramayı yapanlara sormak lâzım; ortada hiçbir
şüphe emâresi ya da ihbarı yokken, acaba gemi mucizevî bir şekilde, bir insan
gibi tedirginlik gösterdi de, siz de bundan şüphelenip aramak mı istediniz? Bu
mudur yani? Nedir şüphenizin kaynağı?
Yoksa Yunan komutanın işgüzarlığı sonucu, “Bu bir Türk gemisi, kesin silah vardır,
çıkıp arayalım!” denildi de olay bunun üzerine mi gerçekleşti? Yani bu ciddiyetsiz
yaklaşım bile daha mantıklı bir senaryo.
Silah bulunsaydı ne olurdu?
Gemiyi arayanların amacı, hiç şüphesiz gemide silah
bulmak, sonra da bunun üzerinden yaygara koparıp ülkemizin Akdeniz
politikalarını gayrimeşru ilân etmekti.
Ayrıca Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi,
AB’nin ülkemize karşı ciddî yaptırımlar uygulamasını istiyorlar. Bunun için de
yoğun bir baskı uyguluyorlar. Gemide arama yapan ekibin başındaki ismin Yunan
olması, akıllara, “Acaba gemiye yapılan
baskının amacı, 10 Aralık’ta ülkemize karşı Fransız, Yunan ve Rumlarca
uygulanmak istenen AB yaptırımları için ciddî bir gerekçe oluşturmak mıydı?”
sorusunu getiriyor.
Gemiyi bir Alman firkateyni ile durdurarak denetleme
istenmesi, amacın 10 Aralık’ta ülkemize uygulanmak istenen AB yaptırımları
hususunda, “Almanya’nın da ikna edilmesine yönelik bir hamle miydi?” diye
sormamıza neden oluyor.
Hiç şüphesiz böyle bir amaç güdülmüştür. Ama amaçlarına
ulaşamadılar. Çünkü gemide boya malzemelerinden başka bir şey bulamadılar.
Ayrıca ülkemize de aynıyla muamele imkânı sundular.
Ülkemiz, uluslararası hukuktan kaynaklanan hakların
saklı tutulduğunu belirterek, olaya en üst düzeyde çok sert bir tepki verdi.
Hafter söz konusu olduğunda kör, topal, sağır ve dilsizler!
Şimdi bütün bunları bir yana bırakarak bir an için
amacın ülkemizi köşeye sıkıştırmak olmadığını, AB yaptırımları için bir gerekçe
oluşturmanın amaçlanmadığını ve söylendiği gibi aramanın Libya’ya uygulanan
silah ambargosunun denetimi için yapıldığını varsayalım.
Bu varsayım bile olayı gerçekleştirenleri masum
kılmıyor. Çünkü madem böyle bir dert var, bunun çok yönlü yapılması ve Hafter’e
yardımda bulunan BAE, Mısır, Fransa ve Rusya’ya ait gemilerin de aranması
gerekir. Çünkü bu ülkelerin Hafter’e yardımda bulunduğu hususunda şüpheden daha
güçlü olgular ve kamuoyuna yansımış gerçekler var.
Hâl böyle iken, sorası geliyor insanın; neden BAE,
Mısır, Fransa ve Rusya’nın bir gemisini ya da benzer bir nakliye aracını
durdurup arama yapmıyorsunuz? Bu ülkelerin Hafter’e destek çıktığını bilmiyor
musunuz? Yoksa biliyorsunuz da göz mü yumuyorsunuz? Neden Hafter söz konusu
olduğunda kör, topal, sağır ve dilsizsiniz?
Hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen bu olay, demokrasi,
insan hakları ve hukuk söz konusu olduğunda dünyaya ders verenlerin riyakârlıklarının
en taze göstergesidir.