Hedef 2023’se, çözüm vatandaşın cebinde

Bir an önce kira artışlarıyla ilgili getirilebilen kanunî standart, tüm tüketim ürünleriyle ilgili, hem de mümkünse geçmişe dönük uygulanmalıdır. Taze sebze meyve fiyatları için eskiden pazarlarda uygulanan narh uygulaması tüm satış noktaları için getirilmelidir. İşte o zaman vatandaş, Olimpiyatlarda tarihin en yüksek madalya sayısına ulaşmamızın, Millî Savunma Kampüsü olacak Ay Yıldız Projesi’nin, 10 bloktan oluşan devâsa Yargıtay binasının, Libya’da, Suriye’de, Irak’ta gösterilen üstün başarının, dünyanın her yerinde yardım eli uzattığımız mazlumların, dünyanın gözlerini kamaştıran İHA’nın, SİHA’nın, TİHA’nın gururunu doyasıya yaşar!

BAŞKA türlüsü denenmemiş ya da akla gelmemiş olsa, iktidarı “seçimle” devralmaktan bahseden bir cümle kurmaz hiç kimse. Zira normal şartlarda ve demokrasilerde tabiî ki iktidarlar seçimle değişir ve diğer yollar akla gelmez bile.

“Seçimle” vurgusu, ahlâksız da olsa diğer yolların denendiğini ama başarılamadığını ikrardır olsa olsa.

Kısa bir süre “erken seçim” çığlıkları atan muhalefetin bu konudaki ısrarı devam etmiyor sanki. Her ne kadar “İktidar olduğumuzda…” diye başlayan cümleler kurulsa ve akla ziyan vergi istisnalarından bahsedilmeye başlanmış olsa da “Haydi sandığa!” dendiği anda afallayacaklarından, olası bir erken seçim kararında mızıkçılık yapmaya başlayacaklarından hiç şüphem yok. Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Bakanlar Kurulu’nun ardından yaptığı konuşmayı dinledikten sonra…

Erdoğan, Pazartesi akşamı öyle bir konuşma yaptı ki seçim konuşmaları sönük kalır yanında. Hem 18 yılın muhasebesini yaptı kısaca, hem de önümüzdeki dönemin ışıldayan vizyonunu sundu uzun uzun. Eğer AK Parti’nin erken seçim karşıtlığını yaşayarak öğrenmiş ve eğer Cumhur İttifakı’nın bu konudaki kararlı duruşunu defalarca dinlememiş olsaydık, konuşmanın sonunda bir seçim tarihi duymayı bekleyebilirdik.

O geceyi bir seçim konuşmasından ayıran en büyük fark ise, Cumhurbaşkanı’nın muhalefete pek ilişmemiş olmasıydı belki de.

Aslında tam da arzu ettiğim, özlediğim tarz buydu. AK Parti, 18 yılda o kadar büyük bir icraat tablosuna sahip ki bunları anlatmak, muhalefetle uğraşmaktan çok daha fazla vakit almayı hak ediyor bence. Gelin, birkaç tanesini hatırlayalım…

65 milyar TL mâliyetle 567 kilometre uzunluğunda 364 tünel yapılmış. Bunların 12’sinin tamamlanması, pandemi şartlarına rağmen bu yılın ilk 8 ayına nasip olmuş. Ve hedef, 2023’te 470 tüneli hizmete almak…

31 bin megavatlık elektrik üretimine dayalı kurulu gücü üç katına çıkarmışız.

İhracatta 18 yıl öncesine göre yaklaşık 4 kat artışla 170 milyar dolara yükselmişiz.

“Ağaç kesiliyor” bahanesiyle kışkırtılan “Gezi” Kalkışması’na inat, orman varlığımızı yüzde 10 artışla 23 milyon hektara çıkarmışız.

Savunma sanayii bütçemizi 15 kat artışla 75 milyar dolara, projeleri 11 kat artışla 700’e yükseltmişiz.

540 milyar metreküp keşifle, yüzde 99 dışa bağımlı olduğumuz doğalgaz konusunda birkaç sene sonra nefes alma umudumuzu yeşertmişiz.

Şehir hastanelerini, havalimanlarını, karayollarını, Çanakkale Köprüsü’nü, Kanal İstanbul’u eleştirmek için bahane bulan muhalefet, yukarıda bazılarını saydığım konulara bulaşmaktan korkuyor hâliyle.

Durum böyle olunca, muhalefetin erken seçim istemek ya da zamanında yapılacak bir seçimde propaganda yapmak için yeterli bir malzeme kalmıyor elinde. O zaman da soyut kavramlarla somut icraatları unutturma gayretine giriyorlar. AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın karşısındaki cephenin de şu anda yaptığı tam olarak bu.

Diktatörlük söylemleriyle desteklenen adâlet kulvarı bunlardan en önemlisi belki. Sadece FETÖ oylarını alabilmek için 15 Temmuz dâvâlarını sulandırmaktan, KHK’lıların ağzına bir parmak bal çalmaktan çekinmiyor Kılıçdaroğlu. Yolsuzluk dosyaları arşa çıkan belediyeleri için ağzını açmaktan çekinirken, güdümlü bir mafya liderinin video oyunlarını gerçek gibi göstermeyi siyâset zannediyor.

Var olan sığınmacıları gönderme plânları yetmemiş olacak ki henüz sorun hâlini almamış Afgan göçmenler konusunu yüzyılın sorunuymuş gibi göstermeye çalışıyor.

Velhâsıl iktidarla uğraşacak somut malzeme yok muhalefetin elinde; güncel ekonomik durum dışında…

Evet, ekonomi her iktidarı koltuğundan edebilecek kadar önemli bir konu. Vatandaş devletin kasasında kaç milyar dolar biriktiğiyle ilgilenmez. Kirasını, elektriğini, suyunu ödedikten, okul masraflarını, mutfak alışverişini yaptıktan sonra cebinde ne kadar kaldığına bakar. Artıdaysa ideolojik olarak bakar siyâsete. Ama bütçesi ekside olan, suçu iktidara atmaktan çekinmez. Kısacası, vatandaş için ekonomide sebep değil, sonuç önemlidir.

Şu anda da eski sistemle yönetiliyor olsak, en güçlü iktidarı bile seçime zorlayabilecek bir sıkıntı var piyasada. Market fiyatları almış başını gidiyor. Kimsenin anlam veremediği gıda enflasyonu, mevsim sebze ve meyvelerinde bile kendini gösteriyor. Altı ayda bir maaş zammı alan emekli ve memurlarla yılda bir maaş zammı alan özel sektör çalışanı, hesaplama sistemini anlamadığı enflasyon oranlarını bırakın, enflasyondan çok daha fazla yükselen temel gıda maddelerinin etkisi altında eziliyor.

Artık acilen bu piyasa fiyatlarının disipline edilmesinin zamanı gelmiştir. “Serbest piyasa ekonomisi” denilen sistemin vatandaşı ezmesine de, hükûmeti değiştirmesine de izin veremeyiz. Toptancı hâllerinde çöplere dökülen sağlam sebze meyvenin, geçen yıl 3 TL olan margarinin 5 buçuk, 18 TL’ye aldığımız hazır kahvenin bu yıl hangi mâliyet artışı ile 30 TL’ye yükseldiğinin, patatesin bir manavda 2 buçuk TL’ye satılabilirken diğerine neden 4 TL etiket koyulduğunun, kışın buzhane mâliyetine rağmen 7-8 TL’ye aldığımız elmanın tazesini niye 10 TL’ye almak zorunda kaldığımızın hesabı sorulmalı!

Birkaç ay öncesine kadar yüzde 50 kapasiteyle çalışan ulaşım sektörünün yüzde 100 kapasiteyle çalışmaya başlamasına rağmen bilet fiyatlarını düşürmediği bir piyasada iyi niyetten bahsetmek mümkün değildir. Kötü niyetli sektör patronlarına devletin göz yummasını da iktidar anlatamaz vatandaşına.

Öyleyse…

Bir an önce kira artışlarıyla ilgili getirilebilen kanunî standart, tüm tüketim ürünleriyle ilgili, hem de mümkünse geçmişe dönük uygulanmalıdır. Taze sebze meyve fiyatları için eskiden pazarlarda uygulanan narh uygulaması tüm satış noktaları için getirilmelidir.

İşte o zaman vatandaş, Olimpiyatlarda tarihin en yüksek madalya sayısına ulaşmamızın, Millî Savunma Kampüsü olacak Ay Yıldız Projesi’nin, 10 bloktan oluşan devâsa Yargıtay binasının, Libya’da, Suriye’de, Irak’ta gösterilen üstün başarının, dünyanın her yerinde yardım eli uzattığımız mazlumların, dünyanın gözlerini kamaştıran İHA’nın, SİHA’nın, TİHA’nın gururunu doyasıya yaşar!

Aksi durumda ne kişi başı millî gelirin bir zamanlar 10 bin doları aşmış olması, ne enflasyonun geçmişte tek hânelere düşmüş olması, ne de yetersiz ve vizyonsuz Türk muhalefetinin gayr-i millî oluşu kurtarır Hükûmet’i. Kılıçdaroğlu’nun, şimdilik adaylık konusunda direniyor olmasının arkasındaki tek beklentisi de ekonominin vatandaşı direkt olarak ilgilendiren yüzünün düzeltilememesidir.