HDP hangi bakanlıklara talip?

HDP’ye bakanlık vermenin pazarlığından söz ediliyor ama hemen ardından yalanlama geliyor. Hangisi doğru? Eğer ortada bir ittifak varsa, beraber hareket ediliyorsa, Erdoğan bu güç birleşimiyle yıkılacak ve sonrasında yeni bir hükûmet kurulacaksa, HDP niye bakanlık istemesin? Gerçi terör örgütü için “operasyonların durdurulması bile büyük bir kazanımdır” ama hakkı olandan vazgeçmek de gereksiz bir fedakârlık anlamına gelir…

KAMUOYU araştırmacısı Hakan Bayrakçı, CNN Türk yayınında, halkın yüzde 78’inin PKK’dan nefret ettiğini, düşman gördüğünü söyledi.

Araştırmış, bu sonuca ulaşmış.

Çok yüksek bir oran olarak ifade ettiği bu sonuca şaşmak düştü bizim payımıza.

Neden yüzde 78 nefret ediyor, niye sadece yüzde 78 düşman görüyor? Kalan kısım ne yapıyor, ne düşünüyor?

Aynı konuşmasında PKK’nın Ankara’daki temsilcisi (distribütörü) HDP’nin oy oranının yüzde 5’i geçmediğini, geçemeyeceğini söyledi. Hatta araya mesafe koymazlarsa, yakın zamanda bu oranın yüzde 3 veya 3,5 olacağını da ekledi.

Mevcut durumda HDP’nin oyu yüzde 5 ise, PKK’yı terör örgütü olarak görenlerin yüzde 95 olması gerekmez mi?

Burada bir kaçak var.

Yüzde 17 civarında kaçak!

Bunlar kimdir, nerede barınırlar?

Tahmin yürütebiliriz ve yanılma payı pek düşük olur.

PKK’yı düşman görmeyen, terör örgütü olduğunu kabul etmeyen yüzde 17’lik kesim için aklımıza bazı adresler geliyor.

Onların iaşesi ve ibatesi birileri tarafından üstlenilmiş ve keyifleri yerinde olmalı ki kafa yormaktansa eliyle havada ahenkli bir kavis çizip “Amaan boş ver be abicim” deme mâkâmına ermişler.

Aksi hâlde, terör örgütünü spor kulübü gibi görmekten utanır insan.

Birazcık vicdanı, birazcık aklı varsa, gözleri biraz görüyorsa utanır.

Kırk yıldır bu milletin başına belâ olan, asker ve polis başta olmak üzere her kesime saldıran, kurşun sıkan, bomba atan, mayın döşeyen, bebekleri bile öldüren terör örgütünü görmezden gelemez.

Bu durumu umursamazlıkla, ilgilenmemekle açıklamak da mantıklı değil.

Başka bir rahatsızlık olmalı.

Kafada mı, kalpte mi, her ikisinde birden mi, bilmem. Bir arıza olduğu kesin!

Bendeniz, bu sözünü ettiğimiz yüzde şu kadarlık kesimin hangi parti çatısı altında kümelendiğini az çok tahmin edebiliyorum.

Buradan bakınca, sizin de aklınızdan aynı adresin geçtiği görülebiliyor.

Legal görünümlü illegal yapı olan HDP gibi düşünenlerin bulunduğu adres…

Onların orada bulunmasının, mekân sahibi pozisyonunda olanlar tarafından yadırganmadığı adres…

Bir de onların hicap duymadan, kendilerini nasıl tanımladıklarını düşünün…

*

HDP kadrosu, terör örgütüyle aralarına mesafe koymadıklarına dair eleştiri yapılınca sessiz kalmakla suçlanıyor.

Ne mesafesi, hangi sessizlik?

Açık açık söylemiyorlar mı “Biz sırtımızı şunlara yaslıyoruz, bunlara yaslıyoruz” diye?

“Apo’nun heykelini dikeceğiz heykelini” diye haykırmıyorlar mı?

Yönettikleri belediye imkânlarını ve bütçesini terör örgütüne aktarmıyorlar mı?

Böyle bir tablo varken, eleştirilince sessiz kalmanın bahse konu olması anlamsız.

Şimdi HDP için kapatma dâvâsı söz konusu…

Bugüne kadar belki bin defa kapatılmayı hak ettiler.

Parti kapatmayı zorlaştıran bir kanun çıkarmak için hazırlık yapılırken, HDP karşı çıkmıştı.

Kapatmak çözüm değil ki...

Üç gün içinde yenisi kuruluyor.

Daha önce kaç defa parti kapatıldı da ne işe yaradı?

Alfabede harf kalmayana kadar devam etmek işlerine geliyor.

Kemal Bey, kapatma konusunda itirazını demokrasi bağlamında izah etmeye çalıştı.

Bu konunun demokrasiyle alâkası yok. Zerre kadar bile!

Dünyanın hiçbir ülkesinde, terör örgütüyle dans eden partiye izin verilmez.

İster en demokratik ülke olsun, ister en baskıcı…

Üç gün geçmeden kapatılır.

Yöneticileri de ağzını açma imkânı bulamaz.

Ama bizde nasıl bir genişlik varsa, ip kopana kadar tahammül gösteriliyor.

Kemal Bey, Diyarbakır Anneleri ile oturup konuşsun. Bu fikrini onlara anlatsın. Bakalım ikna edebilecek mi?

Gözü yaşlı anneler onun müthiş fikirlerini dinleyince ne diyecekler, bir görelim.

HDP, 15 Ekim 2012’de kuruldu.

Bugüne kadar, yanlış hesaplamadıysam 3 bin 111 gün geçmiş. Her gün kapatma dâvâsı açılabilirdi. Demek ki bin defa değil, 3 bin 111 defa ihmâl edilmiş bu konu.

*

Kemal Bey’in o çıkışı, seçim yatırımı.

Değerli HDP seçmenine şirin görünme sevdası…

Evvelce, “Hendek kazan arkadaşlar” demişti Diyarbakır’ı köstebek yuvasına çeviren teröristler için. “Tabiî bilmiyoruz kim olduklarını” diye de eklemişti.

İnsan arkadaşının kim olduğunu bilmez mi?

Çok iyi biliyor. Buna rağmen söylemiyor!

Bazen cahil ayağına yatmakla puan kazanacağını düşünüyor olmalı.

Seçim hesabı yapılırken ortaya çıkan tabloda, HDP oylarının Erdoğan’a değil CHP’ye gideceği görülünce, gayr-i ihtiyarî bir gülücük yerleşiyordur suratına.

Meral Hanım da bu ince hesapların kurdudur.

Millet İttifakı içinde kimler bulunduğunu açıkça söylemeye bile cesaret edemiyorlar.

HDP’nin adı geçmesin istiyorlar. HDP’liler de gayet tabiî itiraz ediyor: “Bizi yok sayamazsınız…”

Ortaklık içindeyseniz, niye gizlemeye çalışıyorsunuz?

Terör örgütüne her şartta tepki gösterecek seçmenleri ürkütmemek için…

“Hem bizi destekleyin, hem de uzakta durun. Aynı kare içinde görünmeyelim. Yakınlığımız belli olmasın…”

Şirketlerdeki gizli ortak gibi…

Meral Hanım’ın hesabı, işi garantiye alıp, ilk kadın cumhurbaşkanı olmak.

HDP ayrı aday gösterecek, seçim ikinci tura kalacak.

Çünkü HDP ilk turda yüzde 5 civarı oy toplayacak.

İlk turda kendi partisine oy vermenin kıvancını ve tatminini yaşayacak olan HDP seçmeni, ikinci turda gidip de Erdoğan’a oy verecek değil ya…

Meral Hanım, Millet İttifakı’nın adayı olarak en yüksek oy alan iki kişiden biri olarak koltuğa oturacak.

“Ben başbakan olucam” sözüyle tarihe geçen ablamız, sözünün gereğini yerine getirmiş olacak. Daha üst seviyede üstelik!

Sonra?

Sonrası taksim...

Şu sana, bu bana… Ne verelim abime?

HDP’ye bakanlık vermenin pazarlığından söz ediliyor ama hemen ardından yalanlama geliyor.

Hangisi doğru?

Eğer ortada bir ittifak varsa, beraber hareket ediliyorsa, Erdoğan bu güç birleşimiyle yıkılacak ve sonrasında yeni bir hükûmet kurulacaksa, HDP niye bakanlık istemesin?

Gerçi terör örgütü için “operasyonların durdurulması bile büyük bir kazanımdır” ama hakkı olandan vazgeçmek de gereksiz bir fedakârlık anlamına gelir.

Sadece iki bakanlık…

Kimi diyor ki, biri Savunma Bakanlığı, diğeri İçişleri olursa?

İşte o zaman görün cümbüşü!

Seyrine doyamazlar.

Ne var ki, örgütün dağ kadrosu o kadar uçmaya gerek olmadığını düşünmüş.

Bir başkan yardımcılığı ile Kültür Bakanlığına razı imişler.

Yurt içi ve dışında terör operasyonları durduktan sonra, Beştepe’nin çay ocağına bile razı olurlar.

Yanına bir de Külliye’nin otoparkını verin, tamamdır.