HDP artıklarını toplamak için kurulan “Doğu Masası”

Katırcıoğlu’nun itham ettiği gibi, HDP’ye oy veren her seçmen PKK’lı değildir. Tehdit, çaresizlik ve cahillik sebebiyle o bölgelerde Demirtaş’a oy veren 2,4 milyon seçmen ile Erdoğan’a oy veren 3,65 milyon seçmen arasında, benzer hassasiyetleri taşıyan, akrabalık ilişkisi olan, dağa kaçırılan çocuğunun derdine düşmüş ve artık HDP gerçeğini görüp isyan bayrağını çekmeye hazırlanan yüz binler vardır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun temiz insanı, Kürt sorununu çözsün diye oy verdiği HDP’den ne bulmuştur ki onlarca yıl o soruna gözlerini kapamış CHP’den medet umsun?

HDP, Millet İttifakı’na başkaldırmış durumda. Pervin Buldan, Mithat Sancar, Garo Paylan ve Erol Katırcıoğlu gibi isimler, son günlerde yaptıkları açıklamalarla siyasetin muhalefet kanadında büyük bir yangın çıkarmaya çalışıyorlar.

Kendi tabanını kaybetmek istemeyen İyi Parti’nin ve İyi Parti’yi kaybetmek istemeyen CHP’nin gizli anlaşmalarla ittifak yaptıkları HDP, bu gölge oyunundan bıkmış ve meâlen “Erdoğan’dan kurtulmak istiyorsanız bize muhtaçsınız. İyi Parti yüzünden dışarıda kalacak olursak size destek vermeyebiliriz” diyerek tehditler savuruyor. Ve Türkiye, HDP’nin bu “dik” duruşunun siyasete getirebileceği sonuçları tartışıyor.

Bendeniz, HDP’nin bu tavrının ardında başka plânlar olduğu kanaatindeyim. Bu plânla, HDP seçmenini kesin bir yolla ve İyi Parti’nin milliyetçi tabanını da rahatsız etmeden Millet İttifakı’na eklemlenmesinin önü açılmaya çalışıyor bence.

Erol Katırcıoğlu’nun bir TV programında yaptığı “PKK’yı HDP seçmeni kurmuştur” açıklaması, kapatma dâvâsıyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararını etkilemeye yöneliktir diye düşünüyorum. Terör örgütüyle partisinin ve seçmeninin bağının fütursuzca ve hayâsızca ikrar edilmesi, Anayasa Mahkemesi’ne “Beni kapatın” diye bağırmaktan başka bir anlam taşıyamaz. Mağduriyet ve AİHM’de Türkiye’yi zora sokma çabalarından da öte bir “beklenti” olmalıdır burada.

HDP, Millet İttifakı üyelerinden, kapatma dâvâsıyla ilgili yeterli desteği bulamamaktan duyduğu rahatsızlığı her fırsatta dile getiriyordu. Parti kapatmanın zorlaştırıldığı son yıllarda, ancak terörle bağı tescillenmek şartıyla kapanacak olan HDP’ye verilecek destek ise iki ucu keskin bir bıçak gibiydi gizli müttefikleri için. İşte bu yüzden, ucu çok açık ve demokratik kaygılar içeren cümlelerle, hatta HDP’nin adını bile telâffuz etmeden genel prensipler açısından parti kapatılmasına karşı açıklamalar yaptı hep CHP ve İyi Parti. Aslında muhtemel kapatma kararı, bu iki partinin elini rahatlatacak, HDP ile ittifakın önünü açacak bir karar olacaktı.

İşte tam da bu tespitimden ötürü, HDP’nin son günlerde takındığı tavrın ve yaptıkları açıklamaların özel bir plân dâhilinde olduğunu ve CHP ile İyi Parti’nin de bu plânın parçası olduğunu iddia ediyorum.

Siyasetin tüm aktörleri biliyorlar ki, Erdoğan’ı yenmek için tek ümit ışığı, Cumhur İttifakı dışında kalan partilerin tek bir ittifakta buluşmasına bağlı. Ancak bunu, özellikle seçmen refleksleri açısından zorlaştıran bir faktör var; terör örgütünün siyâsî kanadı HDP…

Parti yönetimleri ne kadar anlaşırlarsa anlaşsınlar, muhalif seçmenin içinden de sadece HDP’nin varlığını protesto edecek, Cumhur İttifakı’na oy vermeyecek olsa da sandığa gitmeyecek bir kitle var. Mevcut sistemde bir oyun bile önemi çarşaf çarşaf anlatılırken, kimsenin bu kitleyi görmezden gelme lüksü yok. Bunu aşmanın tek yolu da HDP’yi tüzel kişiliğinden kurtarıp, seçmenini muhalif kanada konsolide edebilmek.

Seçmen bazında düşününce, hiç kimsenin “Kürt” seçmenin oyunu istemesinde bir sakınca olamaz tabiî. CHP, var olmayan bir partinin seçmenine, “Gelin, bize oy verin” dediğinde, bundan ne İyi Parti’nin milliyetçi, ne SP’nin muhafazakâr, ne de yenilerin Erdoğan küskünleri rahatsız olacaktır. Sonuçta HDP kapatılsa da seçmeni sandığa gidecek ve kendine en yakın gördüğü ittifakı iktidara taşımaya çalışacaktır. Zaten kapatılma riskiyle karşı karşıya olan HDP’nin, bence çok özenle ve dış destekle kurulan bu plâna -belli tavizlerle- katılmış olması da kimseyi şaşırtmamalıdır.

CHP’nin, bir bölücü ifade taşıyan “Doğu Masası” hamlesi de bu zekice hazırlanmış plânın bir parçası aslında! Yoksa yüz yıldır ilgilenmedikleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile ilgili bir dertleri olduğunu zannetmiyorum. Orada boşta kalacak bir seçmen kitlesi var ve onları AK Parti’nin eline bırakmamak için, bir defalık da olsa CHP’ye oy vermeye ikna etmeye çalışacaklar. CHP’nin bu çalışmayı oralarda tek başlına yürütmesi kendi kurumsal kimliğine yabancı olduğu için de HDP örgütlerinin yönlendirme, destek ve belki de seçmeni tehdit yöntemlerinden yardım alacaktır.

Peki, bu oyun nasıl bozulur?

Öncelikle AK Parti, 7 Haziran’da kaybetmiş gibi göründüğü gücünü, dört ay gibi kısa bir sürede nasıl toparlayıp 1 Kasım zaferini kazandıysa, pandemiye bağlı ekonomik zorluklara ve 20 yıllık iktidar yorgunluğuna rağmen MHP’nin de desteği ile eski oy oranlarına ulaşabileceğine ikna olmalıdır. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde son Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde de 1 milyon 250 bin oy farkla Erdoğan’ın tartışmasız birincisi olduğunu unutmamalıdır.

Katırcıoğlu’nun itham ettiği gibi, HDP’ye oy veren her seçmen PKK’lı değildir. Tehdit, çaresizlik ve cahillik sebebiyle o bölgelerde Demirtaş’a oy veren 2,4 milyon seçmen ile Erdoğan’a oy veren 3,65 milyon seçmen arasında, benzer hassasiyetleri taşıyan, akrabalık ilişkisi olan, dağa kaçırılan çocuğunun derdine düşmüş ve artık HDP gerçeğini görüp isyan bayrağını çekmeye hazırlanan yüz binler vardır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun temiz insanı, Kürt sorununu çözsün diye oy verdiği HDP’den ne bulmuştur ki onlarca yıl o soruna gözlerini kapamış CHP’den medet umsun?

Ve artık Türkiye’de Kürt sorunu yoktur! Sorun terördür ve bitme noktasına gelmiştir. Bunu çözen de AK Parti’nin dirayetli yönetimidir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkının buna kayıtsız kalmayacağından ve şer cephesinin kurduğu hain plânı bozacağından hiç şüphem yok!