Hayvanlara sevgi mi, eziyet mi?

Birçok insan sadece para için hayvanlara akıl almaz işkenceler yapmakta. Canilikten öteye gitmeyen bu insanların her şeyin para olmadığını, hayvanların da bu dünyada var olma nedenlerinin olduğunu anlamaları gerekiyor.

İNSAN hayatında hayvanların da bir yeri vardır. Peki, hayvanlara nasıl bakıyoruz? Onlarla ilişkilerimiz nasıl? Hayvanları sadece ihtiyacımız olduğu için mi besliyoruz?

Bu tür daha pek çok soru, insan ve hayvan ekseninde uzayıp gider. İnsan hayatında pek çok alanda olduğu gibi dinimiz İslâmiyet’in hayvanlara verdiği değer de önemlidir. İslâm dini gelince hayvanlara değer ve önem verilmeye başlanmıştır.

Kur’ân’daki 37 âyette hayvanlardan söz edildiğini görüyoruz. Bu âyetlerden birkaçında şöyle buyrulmaktadır:

“Zanlarınca dediler ki, ‘Bunlar dokunulmaz hayvanlar ve ekinlerdir. Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Bunlar da sırtına binilmesi yasaklanmış hayvanlar’. Bir kısım hayvanları da üzerlerine Allah'ın adını anmadan boğazlarlar. Bütün bunları Allah'a iftira ederek yaparlar. Allah onları iftiralarıyla cezalandıracaktır.” (6; 138)

“Dediler ki, ‘Bu hayvanların karınlarındakiler sadece erkeklerimize ait olup kadınlarımıza haramdır. Eğer ölü doğarsa, o zaman hepsi onda ortaktır’. Bu nitelemelerinden dolayı Allah onların cezasını verecektir. Çünkü O hikmet sahibidir, her şeyi bilendir”. (6; 139)

“Hayvanlardan da (çeşit çeşit yarattı). Kimi yük taşır, kiminin yününden döşek yapılır. Allah'ın size verdiği rızıktan yiyin ve şeytanın adımlarına uymayın (peşinden gitmeyin); çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.” (6; 142)

Hayvanlara nasıl davranılması gerektiğini Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav) Efendimizin hadîs-i şerîflerinden de öğreniyoruz. Efendimiz geldiğinde Medîneliler, diri olan devenin hörgücünü kesiyor, koyunların da butlarından koparıp yiyorlardı. Bu durumu gören Peygamberimiz, “Hayvan diri iken ondan kesilen bir şey, meyte (leş) hükmündedir, yenilmez” buyurdular. Canlı bir hayvanı bağlayıp karşıdan atış yaparak işkence etmeyi ve onları hedef tahtası yapmayı şiddetle yasakladılar (Buhârî, Zebâih, 25). Hayvanların sebepsiz yere öldürülmesini de yasakladılar.

Hayvanlara eziyet etmeyi men eden ve onlara değer veren daha pek çok hadîs-i şerîf vardır. İşte onlardan birkaçı:

“Kim bir serçeyi boş yere, sırf eğlence olsun diye öldürürse, kıyamet günü o serçe feryâd ederek Allah’a şöyle seslenir: ‘Ey Rabbim! Falan kişi beni gereksiz yere öldürdü, herhangi bir fayda için öldürmedi.’” (Nesâî, Dahâyâ, 42)

“Koyun bile olsa, bir canlıya merhamet edersen, Allah da sana merhamet eder.”

“Bir kuşu (gıda ihtiyacı sebebiyle) keserken bile olsa, kim merhamet ederse, Allah da ona kıyamet günü merhamet eder.”

Sahabelerden Sevâde bin Rebî (ra), “Peygamber Efendimizin huzûr-u âlîlerine çıkıp bir şeyler istedim. Bana birkaç tane (üç ilâ on arasında) deve verilmesini söyledi. Sonra da şu tavsiyede bulundu: ‘Evine döndüğün zaman hane halkına söyle, hayvanlara iyi baksınlar, yemlerini güzelce versinler! Yine onlara tırnaklarını kesmelerini emret ki, hayvanları sağarken memelerini incitip yaralamasınlar!’” (Ahmed, III, 484; Heysemî, V, 168, 259, VIII, 196)

Hayvan sevgisi çocuk yaşta başlamalıdır

Akletmeyen, kendini bilmeyen, bilmek istemeyen, kendine yetmeyen, nerede ne yapacağını kestiremeyen veya bilmesine rağmen vahşilikte sınır tanımayan insan, kendisine, ailesine, çevresine ve topluma zarar vermeye devam ediyor. Sadece topluma değil, iç içe ve yakınında yaşadığı hayvanlara da zarar veriyor, eziyet ediyor.

Bir çeşit paranoya, sapkınlık, sadistçe davranışların temelinde çocukların eğitim sorunları ve iyi yetiştirilememesi problemleri bulunmaktadır. Konunun uzmanları, çocukların gelişiminde hayvan sevgisi bulunması ile çocuğun duygusal olarak erişkinliğe ulaştığında topluma uyum sağlayan sosyal bir varlık tespitinde bulunmaktadırlar. Hayvanla kurulan bağın, çocuğun duygusal ve toplumsal gelişimi üzerinde olumlu etkileri vardır. Çocukların benmerkezci olmasının önüne geçen hayvan sevgisinin, çocuklara sorumluluk da aşıladığı öne sürülüyor. Hayvanı beslemek, onu sevmek, ona zarar vermemek, onun iyiliğini düşünmek, çocuğun sadece hayvanlara olan olumlu duygularını beslemekle kalmıyor, başkalarının varlığının da kendisininki kadar değerli olduğunu hatırlatıyor.

Çocuk bu şekilde duygusal ve maddî anlamda verici olmayı, diğerinden sürekli talep etmemeyi, mutlak alıcı olmamayı da öğreniyor. Çocuk sevgi ve ilgi verdikçe, hayvanın, özellikle köpek gibi sadâkat duygusu olan canlıların, ona nasıl fazlasıyla karşılık verdiğini gördükçe sevginin erdemini de idrak ederek bunun karşılıklı bir ilişki olduğunun farkına varıyor.

İnsanların hayvanlara bakış açılarında, kendi insanî değerleri, bu değerleri sahiplenişleri ve çocukluk dönemlerinde hayvanla iç içe geçen hayatın uyumu söz konusudur. Hayvanlarla kurulan ilişki, onun tabiatın bir parçası olduğunu gösterir ve bu bağ devam eder.  Tabiatın bir parçası olan her unsur, çağdaş hayatın içinde hesaplanabilir, öngörülebilir ve gerçekleştirilmiş birimlere dönüşür. Hep daha iyisini arayan insanlar, tatminsiz ve sürekli tüketilecek yenilikler peşinde koşuyorlar.

Temelde edinilen sevgi, saygı, merhamet, iyilik ve yardımlaşma gibi değerler ile insan, çevreye, diğer insanlara ve hayvanlara zarar vermez. Bu şuur çocuklukta başlar ve devam eder. Merhametini kaybetmeyen, vicdanıyla hareket eder. Toplumda da iyilikle anılır ve sevilir. Ancak her insan çocuklukta bu değerleri kazanamayabilir. Kazanılamayan bu değerler ve bununla ilgili olmak üzere bazı özel sebeplere bağlı olarak yüreğinde besleyemediği iyilik ve merhametsizliğin bir neticesiyle kendisi, yakınları ve çevresi de zarar görür.   


Kur’ân’ın hayvanlarla ilgili hükümleri

İnsanların hâdsizlik ve davranışlarındaki kendine sıkışmışlık hâlleri, aileden ve toplumdan tecrit hâline dönüşmektedir. Bu vahim durum insanları çıkmaza sürüklemektedir. Bir deyimle insan, “elden avuçtan çıkmaktadır”. Akletmeyen, kendini bilmeyen insanların durumu Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılmaktadır: “Yoksa Sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar.” (25; 44)

Toplumda hayvan sevgisiyle özdeş olarak yaygınlaşan bir kanaate göre hayvanlara akıl almaz eziyetler eden fertler için söylenen “Buna ‘hayvan’ demek, hayvana hakarettir” şeklindeki söz, aslında yukarıdaki âyetle de örtüşmektedir. Yani aklın yolu birdir.

Hayvan sevgisi insana değer katar

Hayvanlar da insanlar gibi canlı birer varlıktırlar. Hiç kimsenin hayvanlara keyfine göre işkence yapma, onları öldürme, katletme, kötü davranma hakkı yoktur. İnsanlara gösterildiği gibi hayvanlara da duyarlılık gösterilmelidir. Atalarımızın ve düşünürlerin hayvanların sevilmesi, korunması ve kötü davranılmaması gerektiğini belirten sözleri vardır.

Hayvanlarla ilgili güzel sözlerden bazısını şöyle not edebiliriz:

“Kuşlar, doğa adlı annenin güzel çalgıcılarıdır.” (Gavin Douglas)  

“Her kim aç bir hayvanı beslerse, aynı zamanda ruhunu besler.” (Charlie Chaplin)   

“İnsan ruhunun bir parçası, hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz.” (Anatole France)

“Bir milletin büyüklüğü ve ahlâkî gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir.” (Mahatma Gandhi)

Hayvanlarla ilgili atasözlerimizden birkaçı da şöyle:

“Ata binersen Allah’ı, attan inersen atı unutma!”

“Ata bindiğin zaman insafsız olma, hayvanı çok hırpalama. Buna Allah razı olmaz.”

“Kanatsız kuş uçmaz.”

“Yuvayı yapan dişi kuştur.”

Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.”

“Su içene yılan bile dokunmaz.”

Aslan yattığı yerden belli olur.”

Yaralı tavşana sıkı atılmaz.”

“Sürüden ayrılan kuzuyu kurt kapar.”

Aç kurt bile komşusunu dalamaz.”

Birçok insan sadece para için hayvanlara akıl almaz işkenceler yapmakta. Canilikten öteye gitmeyen bu insanların her şeyin para olmadığını, hayvanların da bu dünyada var olma nedenlerinin olduğunu anlamaları gerekiyor. Hayvanların da yardıma muhtaç çocuklar, hastalar ve kimsesizler gibi ihtiyaçları var. Yüreğinde hayvan sevgisi olan insanlar, hayvanların sakatlık veya hastalıklarını görüp gideriyor ve yaralarını sarıyorlar.

İnsan ve hayvan sevgisi her fertte olmalıdır. İnsanların, birbirlerine merhametle yaklaştıkları gibi hayvanlara da yaklaşmaları gerekir. İnsan ve hayvan sevgisi mutluluğun da kaynağını teşkil eder. Tıpkı insanlar gibi hayvanların da sıcak bir yuvaya, iyi bir yaşama ihtiyacı olduğunu düşünmeli ve onlara iyi davranılmalıdır. Bu davranış biçimi insanlığın bir gereğidir. Hayvanları sevmek insan hayatını renklendirir, insanların diğer insanlarla olan ilişkilerini de arttırır. Merhamet duygusunu geliştirir. Onlara zarar vermeyenin, vicdanı da rahat olur.

Hayvan sevgisi, insan sevgisi kadar değerlidir. Hayvanlara eziyet etmeden, onların da yaşam hakkı olduğunu bilerek, onlara şefkatle yaklaşılmalıdır. Hayvan sevgisi, hayvanla iç içe veya yakın olmakla beliren, gerçekleşen bir sevgidir. İnsan uzakta olanı, özlediği, elinde ve yakınında olmayan şeyleri de sevebilir. Ama yakınında olunca o sevgi daha başka olur. Bu bakımdan bazı kimseler ihtiyaçları ve hayvan sevgisinin de bir gereği olarak evde hayvan beslemektedirler. Bu durum şehirlerde daha zordur. Apartmanda çeşitli hayvanlar beslemek kişiye özel olsa da komşuluk hukukunun gözetilmesi de unutulmamalıdır. İslâmî kurallar neyi emrediyorsa, hayvan haklarına ve hayvan beslemeye ne cevaz veriyorsa, ona göre hareket etmek, ahkâma uymak mecburiyetindeyiz.

Ülkemizde son yıllarda hayvanlara karşı eziyetler artmaya başladı. İnsan ve hayvan sevgisi olmayan fertlerden her şey beklenir. Hayvanlara yapılan işkenceler karşısında yasal eksikliklerin olduğu da bir gerçektir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu duruma dikkat çekmiş ve yakın zamanda şu açıklamayı yapmıştır: “Yasa hâlâ neyi bekliyor? Bir an önce çıkartın! Hayvanlara işkence eden ve öldürenlere verilen cezaları da arttırın! İnsanlıktan nasibini almamış bu vicdansızları her gün görüyoruz. Bu nedir böyle?”  

Hayvanları koruma ve bakmada hayvan barınaklarının yetersiz ve az olduğu da biliniyor. Bu nedenle de hayvanlara kötü davranan ve işkence yapanlara yönelik taslak hazırlandığını görüyoruz. Cezaların caydırıcı olmasını bekleriz.

Kamyon arkası yazılarında göze çarpan şöyle bir söz vardır: “İnsanları tanıdıkça hayvanları sever oldum.” Bir Rus atasözü de şöyle der: “Ne kadar çok insanla tanışırsam, köpeğimi o kadar daha çok seviyorum.”

İnsan, hayvan ve tabiat sevgisi bir yürekte yer bulmalıdır. İyi bir hayat, güzel bir dünyada mutlu olmak, iyi şeyler yaparak, farkındalıklar oluşturarak ve merhametle yaklaşarak mümkün olabilir.