ÜLKEDE muhalefet yok,
haklısınız. Varsa yoksa iktidarın plânları, söylemleri, eylemleri…
Yok,
Erdoğan despotluğundan falan değil yahu! Muhalif olmak da bir duruş, karakter,
görüş gerektirdiğinden yok… Yani bunlara sahip bir muhalif görmek artık
gerçekten güçleşti.
Bu
gece ilkini yaşayacağımız Ramazan’ın, Coronavirüsten dolayı cemaatle girişin
yasak olduğu camilerde teravih kılınamayacağı için ertelenmesini öneren bir
CHP’li ile kahkaha atmıştık geçen hafta.
İnancı
kendisini bağlar ama siyaset yaptığı ülkenin koskoca bir ay süren ve takvime
resmî olarak giren bayramı ile sonuçlanan Ramazan ayından ve mânâsından bîhaber
olması ilginç!
Bir
başkası, böylesi salgın günlerinde oruç tutmanın sakıncalarından, sağlığın
öneminden bahsediyor. İyi niyetli olduğunu varsaysak bile, tüm dünyada
kontrollü açlığın ve uzun aralıklı beslenmenin sağlığı korumada, hattâ
hastalıkların giderilmesinde tavsiye edildiğini, açlığın bizzat tedavi unsuru
olarak öne çıktığını duymamış.
Bu haftanın bombasını da o çok özgürlük savunucusu, insan hakları bekçiliğini yapıyor gibi görünen CHP’nin bir başka mensubu patlattı yine, başkası değil. Hem de ilçe başkanı imiş bu acar fotoğrafçı… Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un evi, CHP’li bir ilçe başkanı tarafından, özel hayatın gizliliği ilkesi hiçe sayılarak fotoğraflandı.
Sözde
kaçak inşaat kontrolü bahanesi ve hem de yine CHP’nin olaylı, saygısızlık zirvesi
İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu emri ile…
Bakalım
her fırsatta tatile gidip, “Ben tatile
gitmedim, spor yaptım” diyerek kendisini savunan ve tatilde
fotoğraflanmaktan hiç hazzetmeyen Sayın İmamoğlu, siyaset arkadaşlarına bu
konuda ne diyecek…
Dikkatini
çekeceğini umarak hatırlatalım, olayın mekânı, halka açık bir mekân ya da tatil
merkezi değil, “kişisel konut”!
***
CHP
Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Corona mücadelesine ilişkin eleştirileri
fevkalâdenin fevkinde. Asgarî ihtiyaçların karşılanması, tıbbî malzeme
ihtiyacının giderilmesi ve hemen sevk edilmesi, personel açığının kapatılması
gibi harikulâde önerileri bulunan Sayın Başkan’ın “Evde kalın” çağrısı da mânidar.
Sanırsınız ki, Türkiye’de iki aya yaklaşan bir süreçte kronik hastaların, 65 yaş
üstünün ve ardından 20 yaş altının dışarı çıkması engellenmedi, kurumlardaki
işleyişler en az personelle yürütülecek şekilde düzenlenmedi…
Oysa
gelişen durumlara göre neredeyse birkaç günde bir yeni genelge ile kriz
yönetimi güncelleniyor.
Sosyal
yardım desteklerinin ödenmesinde ikinci aşamaya geçildi ve ödeme ertelenmesi, maaş
destekleri gibi önlemler ilk aydan itibaren uygulanıyor; hem ekonomi, hem
sağlık anlamında gerekli kararlar alınıyor. Süreleri uzatılan raporlu ilâç
uygulamalarındaki sorunları ise her ilde il ve ilçe sağlık müdürlüklerine bağlı
çalışan evde bakım hizmetleri, bizzat vatandaşın konutuna giderek en konforlu
şekilde çözülmesini sağlıyor.
***
Biraz
daha devam edecek gibi görünen evde kalma zorunluluğunda can sıkıntısı ve
kısıtlamaların, virüsle ilgili duyulan endişelerin zorluğu şu anda daha çok
bizim ülkemizde yaşanan. Vatandaşımızı, özellikle çocuklarımızı ve yaşlarıyla
birlikte sosyalleşme ihtiyacı da artan büyüklerimizi zorlayan şey, -şükür ki-
çok büyük bir kesimde aç veya çâresiz kalmak değil, yalnız kalmak…
Sağlıkla
atlattığımız günlerde bu sevgi ve ilgi ihtiyacını da giderip doyasıya
sarılacağız birbirimize inşallah.
Hep
dile getiriyoruz ya, öykünerek anlattıkları Batı resminde refah hayâli çöktü. Tıbbî
malzemenin diğer Avrupa ülkelerinden değil, Türkiye’den ulaştığı İtalya
örneğinde olduğu gibi, bir felâket yaşanmadığı için hazırlandıkları muhalif
cümleler içlerinde kaldı.
Yeni
durumda bu kadar dinamik bir sorun giderme çabası beklemedikleri aşikâr. Ama bu
durumda bile beklediğimiz, en azından saçmalamak yerine, sessiz kalmaları
olurdu. Takdiri başarabilmeleri zor görünüyor.
Ama
kendilerine teşekkür ediyoruz sergiledikleri kara mizah için. Türk siyasetinin
en komik, bazen trajik ve fakat çok özgün örneklerini yaşatıyorlar bizlere el
birliği ile.
***
Kutlu
Meclisimizin açılışının 100’üncü yılını kutlu bir günde kutlamak, bu zorlu
günlerin hediyesi gibi…
Bini
aşan kaybımız, fedakârca çalışan insanımızın yorgunluğu yüreğimizi burksa da
coşkumuz daim. Hamdolsun, bir asrı deviren Meclisimizin bugününde, Türk
insanının farklılığını, koruduğu insanî mîrasın yüceliğini yaşıyoruz. Binlerce
kahramanın hikâyesinden süzülen değerlerin yok olmadığını, birlikte olduğumuzda
her güçlüğü aşabileceğimizi görüyoruz.
Bugün,
23 Nisan 2020… Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı… Çocuklarımıza anlatacak yeni
kahramanlık hikâyelerinin yazıldığı bir tarihi yaşıyoruz. Biz bize yetiyoruz!
Ramazanınız
mübarek, bayramınız kutlu olsun efendim…