Hayret ile seyr-i âlem

Kavramsal anlamları bir yana, o aslında içimizde yaşayan küçük bir çocuğun heyecanlı bakışlarıdır; onun hoplayıp zıplaması, meraklı gözleridir. Onun minik elleriyle her defasında ilk kez dokunmaktır uğur böceklerine. Her defasında karıncaları ilk kez seyretmek, ilk kez ıslanmaktır yağmur altında. Ve ilk kez kendini karlara sırt üstü atmaktır…

BAKMAK ile görmek arasında fark olduğu söylenir çoğu zaman. Doğrudur. Kişi, görme yetisi olduğu sürece istediği ya da istemediği her an her şeye bakabilir. Bazı seyahatlerimizi düşünelim meselâ. Yolda kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş ilerlerken baktığımız ne çok şey vardır. Gökyüzü, kuşlar, ağaçlar, binalar, insanlar, yol işaretleri… Canlı cansız bir sürü varlık üzerinde farkında olmadan gezinir göz bebeklerimiz. Hem de dakikalarca… Ama ne bir gökyüzü kalır aklımızda o bakıştan geriye, ne bir kuş, ne bir ağaç, ne bir bina, insan ya da yol işareti.

Görmek ise öyle mi ya? O, bakmaktan öte bir şeydir. Özünde bir derinliği ifade eder. Sıradan, anlık, öylesine bir bakıştan ziyade uzun, anlamlı ve farkındalık içeren bir süreçtir. Gördüğümüz zaman sadece zihnimizle değil, aynı zamanda kalbimizle de görürüz. Ve birdenbire evrene sorular sorarken buluruz kendimizi: “Nasıl? Nasıl mümkün olabilir?”

Meselâ uzak memleketlerden birinde arabayla ilerlerken gördüğümüz dağ keçileri… Nasıl yapabiliyorlar? Nasıl ilerleyebiliyorlar? Müthiş değil mi? Harika değil mi? İnanılmaz değil mi? Meselâ internette dolaşırken telefon ekranımıza düşen bir kuş resmi… Gözlerinin etrafındaki o sarı renk, o duruşu, o bakışı, o kanatları… Normal mi gerçekten? Ya bazen kendi hâlimizde yazı yazıyorken gözümüze birden ilişen parmaklarımız? “Ben buradayım” der gibi. “Beni fark et” der gibi. Nasıl? Nasıl bu kadar uyumlu? Nasıl bu kadar estetik? Nasıl bu kadar işlevsel? Mucizevî değil mi?

İşte görünenin ardında görünmeyenle buluşturan bu nazarın adıdır “hayret”. Kelime anlamına bakıldığında, hayret, “şaşma, şaşkınlık” demektir.[i] Ancak gerek tasavvufî, gerek felsefî açıdan “şaşmak” fiiline göre daha derin bir anlama sahiptir. Tasavvuf terimi olarak “marifet ve yakîn” kavramlarıyla iç içedir. Buna göre hayret, Yaratıcıyı tanımakla ve evrendeki varlıkların maksadının yalnızca “O” olduğunu anlamakla ilişkili bir kavramdır.[ii] 

Felsefî açıdan ise hayret, düşüncenin çıkış noktasıdır. Bir kere en başta insanın hayret etmesi, “felsefenin doğuşu” olarak kabul edilmektedir. Ve kişinin dünyaya “alışılagelmişin” dışında farklı bir gözle bakabilmesi hâlini tanımlar. Bu sayede bir yandan insanın “bilgi elde etme arzusunu güçlendirirken”, diğer yandan “olayları anlama yetisini” geliştiren bir unsurdur.[iii]

Kavramsal anlamları bir yana, o aslında içimizde yaşayan küçük bir çocuğun heyecanlı bakışlarıdır; onun hoplayıp zıplaması, meraklı gözleridir. Onun minik elleriyle her defasında ilk kez dokunmaktır uğur böceklerine. Her defasında karıncaları ilk kez seyretmek, ilk kez ıslanmaktır yağmur altında. Ve ilk kez kendini karlara sırt üstü atmaktır. Aslında o heyecanı hep yüreğinde diri tutarak bakmaktır yaşamın içindekilere. İnadına normalleştirememektir rengârenk açan kır çiçeklerini. “Ne var canım bunda?” diyememek belki ve bir türlü sıradanlaştıramamaktır bulutları, kelebekleri, arıları…

İçerisine gizlenmiş yaşama sevinci hediyesiyle insana dair nice öykünün başlangıç cümlesidir “hayret”. Ne kadar da güzeldir! Görüp geçtiğinde değil, ancak bu pencereden uzun uzun baktığında gönlü düşer insanın tüm kâinata ve onu tarifsiz güzelliklerle donatan Yaratıcıya. Yalnızca bu anlamlı bakış ısıtır ve besler ruhunu. Yalnızca bu seyre dalış sakındırır yeri göğü hunharca kırıp döküp yok etmekten. Önemlidir ama onu yakalamak da bir o kadar zordur. Modern dünyanın beraberinde getirdiği tüketim sarmalı, zihinlere her an pompalanan yarış dürtüsü ve alabildiğine hızlanmış hayat, bir türlü izin vermez sakince durup düşünmeye ve her gün gördüğümüz o şeylere bir an olsun muhabbetle bakmaya.

Ama bir şeyi elde etmek, nihayetinde gayret ister. Öyleyse hayret ile seyr-i âleme de samimî gayret gerek. Vesselâm…

 



[i] https://sozluk.gov.tr/

[ii] https://islamansiklopedisi.org.tr/hayret

[iii] Saltuklu, Z. Toprak, M. (2021). Platon, Aristoteles, Jaspers ve Heidegger’e Göre Hayret Kavramı. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 25(1), 159-167.