“Hayır” diyememenin yükü

Gerek günlük hayatta, gerek meslekî çalışmalarımda karşılaştığım, başkalarını memnun etmeye çalışırken kendisini ihmâl eden insanlar çokça. Bu insanların yardım almak için, “Hiçbir şeyden zevk almıyorum, ne yapsam mutlu olamıyorum, hiçbir şeyin anlamı yok” gibi şikâyetlerle başvuruyorlar. Kendilerini yorulmuş, bitmiş, tükenmiş olarak tanımlıyorlar. Hem fizyolojik, hem psikolojik hastalıklar ile uğraşıyorlar.

“EVET” demek ne kadar kolaysa, “Hayır” diyebilmek bir o kadar zordur. Söylerken zorlansak da aslında “Hayır” diyebilmek öğrenilebilen sosyal bir beceridir. Bu sosyal becerinin eksikliği yani “Hayır” diyememek ise kişiye yük ve hastalık olarak döner. Buna, “Fizyolojik ve psikolojik hastalıklara kapı aralamak” diyebiliriz. 

Ne geliyorsa başımıza bazen “Hayır” diyemediğimiz için geliyor. Sonucunu bilerek, üzüleceğimizi ve sıkıntı yaşayacağımızı bile bile “Evet” diyoruz. Örneğin, borç para verdiğimizde geri gelmeyeceğini bildiğimiz hâlde, iş yerinde yetiştirmemiz gereken bir sürü iş varken başkasının işini yapmamız isteniyorsa…Bunları yaşayan birçok insan var. Kötü günde sevdiklerimizin tabiî ki yanında olup onlara yardımcı olacağız ama sınırlarımızı aşmadan, kendimizi ve ailemizi zor duruma düşürmeden.  

Niçin “Hayır” diyemiyoruz?

Değer verdiğimiz kişilere “Hayır” dersek onları kaybedeceğimizi, küsüp konuşmayacaklarını düşünürüz. Bazen karşı taraf bizim bencil bir insan olduğumuzu düşünmesin diye, bazen “Hayır” diyecek kadar kendimize güvenmediğimiz için, “Hayır dersem beni sevmezler” diye düşünüp sevilmenin, değer görmenin, takdir edilmenin yolunun “Evet” kelimesinden geçtiğini düşünürüz.

Nerede “Hayır” diyeceğimiz ile nerede “Evet” diyeceğimizin ayrımını iyi yapmak gerekir. Özellikle gençler ergenlik döneminde arkadaşlarının isteklerine “Hayır” demekte zorlanıyorlar. Bu da kötü alışkanlıklara kapı aralamış oluyor. Sigara, alkol, uyuşturucu, hızlı araba kullanma gibi alışkanlıkları olan gençler ile yaptığımız görüşmelerde bu gençlerin reddedilme korkuları olduğunu görüyoruz. 

Doğal olarak bir ergen, arkadaş grubu tarafından kabul edilmeye, sevilmeye, takdir edilip onaylanmaya ihtiyaç duyar. Bu yaşlarda ergen için arkadaşlarının kendisi hakkında ne düşündüğü çok önemlidir. Akran baskısı ise genci istemediği şekilde davranması için zorlayabilir. Yerinde ve zamanında “Hayır” diyebilme becerisine sahip gençler akran baskısına maruz kalmamaktadır. 

Kötü alışkanlıklara nasıl başladığını sorduğumuzda, “Aslında sigara içmeyi sevmiyordum ama arkadaş grubumdaki herkes içiyordu; onlarla birlikte olabilmek, onların yanında olmak için başladım” diyor. Kişi “Hayır” diyemediği sürece çevrenin isteklerine boyun eğmek zorunda kalıyor.

“Hayır” diyememek bir hastalıktır. Bunun başlangıcı ailedeki çocukluk döneminde başlıyor. Aile bu hastalığı bilmeden çocuklarına bulaştırıyor. Hâlbuki bir çocuğun tehlikeli durumlar karşısında, örneğin taciz ya da istenmedik bir dokunma şeklinden rahatsızlık duyunca kendisini koruyabilmesi için reddetme becerisine sahip olması gerekir. Çocuk öpülmek istemiyorsa, zorla öpmeye çalışmamalı veya “Ne kadar ayıp, niye öptürmüyorsun? Bir kere öpsün” denmemeli. İstemediği bir şeye veya bir duruma kolayca “Hayır” diyebilmesi ona verilmeli. Bunu öğrenmesi için küçük küçük egzersizler yapabilirsiniz. Örneğin karşı taraf sizden bir şey ister, siz de “Hayır” ile ilgili cümleler kurarak ona cevap verebilirsiniz. 

Günlük hayatta “Hayır” kelimesini kullanmaya başlayın; ilk zamanlar belki kendinizi suçlu, garip hissedebilirsiniz, bu normal bir durum. Gün geçtikçe istemediğiniz şeyler karşısında “Hayır” dediğinizi gördükçe mutlu olacaksınız. 

Genellikle anne babalar, çocuk hiç itiraz etmesin, isteneni yapsın isterler. Tabağındaki yemeği bitirmesini, kendilerinin seçtiği kıyafeti giymesini, yaramazlık yapmadan uslu uslu oturmasını beklerler. Öncelikle çocuğun kendilerinden farklı bir birey olduğunu kabul etmeleri gerekir. Çocuk sizin çocuğunuz ama sizin kolunuz, bacağınız bir uzantınız değil. O da istekleri ve düşünceleri olan bir birey. Çok müdahaleci ailelerde gördüğümüz bir şey şu ki; çocuğun kiminle evleneceği, oturacağı ev ya da okul hakkında seçeceği bölüme kadar anne-baba karar vermek istiyor. Savunma şöyle: “Onun için en iyi olana biz karar verebiliriz, o yanılabilir.” 

Oğlu için yardım almak istediğini söyleyen bir anneyi dinledim. Yardım almaya değil, sipariş vermeye gelmiş gibiydi. Kendi hayâlindeki gibi bir çocuk istiyordu, annenin isteklerinin sonu yoktu. Burada sorun, çocuktan ziyade anne ve babadaydı. Sorunlu çocuk yoktur, sorunlu anne-baba vardır. Çocuklar anne babalarının aynasıdırlar. Onlarda beğenmediğiniz bir davranış varsa önce kendi davranışlarınızı gözden geçirmelisiniz. 

Herhangi bir konuda “Hayır” diyemediğimizde ne olur?

Bir süre sonra verdiğiniz karardan dolayı öfkelenmenize, sinirlenmenize, içten içe yaşanan bir pişmanlık duygusu yaşamanıza sebep olur gerektiğinde “Hayır” dememek. Kişinin içini kemirir ve devamında saygımızı yitirmememize neden olabilir.

Bazen başka insanların saygısını, takdirini kazanmak için “Hayır” demek yerine “Evet” deriz. Bu durumda başkalarının isteklerini kendi isteklerimizin önüne koymuş oluruz. Elbette değer verdiğimiz insanların istekleri önemli ama gerçekten istemediğimiz bir şeyi de sırf başkaları istiyor diye yapmamız doğru olmaz.

Sosyal ortamlarda, örneğin iş yerinde “Hayır” diyemiyorsak, bunu fark eden kişiler size daha çok iş yükü yükleyebilirler. Kendi işinizin dışında başkalarının da işini yapmak sizi önce strese sokacak, sonra iş performansınızı düşürecektir.

Sınırlarınızı çizemediğiniz için sınırlar ihlâl edilmeye başlanıyor. Sınırları aşmak isteyene “Kırılmasın, üzülmesin” düşüncesiyle “Dur!” ya da “Hayır!” bile diyemiyor hâle gelirsiniz. Bu konu ile alâkalı yazar Paulo Coelho’nun güzel bir sözü var: “Başkalarına ‘Evet’ derken kendinize ‘Hayır’ demediğinizden emin olun.” 

Gerek günlük hayatta, gerek meslekî çalışmalarımda karşılaştığım, başkalarını memnun etmeye çalışırken kendisini ihmâl eden insanlar çokça. Bu insanların yardım almak için, “Hiçbir şeyden zevk almıyorum, ne yapsam mutlu olamıyorum, hiçbir şeyin anlamı yok” gibi şikâyetlerle başvuruyorlar. Kendilerini yorulmuş, bitmiş, tükenmiş olarak tanımlıyorlar. Hem fizyolojik, hem psikolojik hastalıklar ile uğraşıyorlar. 

Kişi, “Hayır demek istiyorum ama bunu bir türlü bunu başaramıyorum” diyorsa, bir uzmandan yardım alabilir. Hiçbir şey zor değildir. Önemli olan istemek ve bir adım atmak. Gerisi zaten gelecek. “Ne anlatacağım? Nereden başlayacağımı bilmiyorum” diyebilirsiniz, unutmayın, herkes sizin gibi. Başlayın, gerisi geliyor. 

İstemediğiniz hiçbir şeye “Evet” demek zorunda değilsiniz. “Hayır” demekten korkmayın. “Hayır” demek sizin en doğal hakkınız.