Hayde bre Efeler!

Vatan uğruna her şeyi göze alan Anadolu delikanlısı bu sırada hastalanır. Yunan güçlerine bu haber tez zamanda ulaşır. Yunanlar, Efe’nin bulunduğu siperi yoğun top atışına tutarak saldırıya geçerler. Çarpışmayı bir süre yattığı yerden idare eder Efe. Ancak 28 yaşında, henüz hayatının baharında, 16 Kasım 1919 günü Yunanlar tarafından süngülenerek şehit edilir.

EFELİK, haksızlık ve adaletsizlik karşısında ruhuna alperen libası geçirip doğruluk düsturuyla, millî mücadele duygusuyla, asil tavır ve duruşuyla başkaldırıda bulunmanın bir adıdır.

Her dönemin sosyal yaşamını, hayâllerini, askerî ve coğrafî sorunlarını yansıtan faktörleri vardır. Batı Anadolu ile özdeşleşen Zeybekler ve Efeler, bu faktörler içerisinde Türklüğün bir sembolü olarak, kendilerine ait prensip ve tatbikatlarıyla varlığından günümüze kadar söz ettirmişlerdir. 

Ezgileri, oyun figürleri ve gelenekleriyle bir dönemin tarihî olaylarına ışık tutmuş ve pek çok kültüre ev sahipliği etmiş güzel Anadolu’muzda yiğitliğin ve kahramanlığın adı olmuştur. İlk olarak Ege kıyılarında görülür. 17’nci asrın başlarında asayişin zayıflaması sebebiyle otoritede oluşan boşluktan dolayı meydana çıkarlar.[i] Daha sonraları, yerel baskılar ve haksızlıklar karşısında ayaklanarak dağa çıkan kimselere “Efe” veya “Zeybek” denilir. “Zeybek” grubun, “Efe” ise grup başkanının adıdır.

Efeler, zeybek içerisinden, kahramanlık yapmış, cesur ve mert kişiler arasından seçilir. Efenin emriyle zeybekler kızanları yetiştirir. “Kızan”, zeybek içerisinde eğitim gören, silahlı genç kişilere denir. Kızanlar belli bir zaman eğitim gördükten sonra zeybek sınıfına dâhil edilirler.

Yürekleri kocaman ama imkânları yok denecek kadar az olan bir avuç insanın sergilediği emsalsiz cesaret, millî duyguların inşâsında önemli bir yere sahiptir. En ünlü efeler arasında Çakırcalı Mehmet Efe, Yörük Ali Efe, Demirci Mehmet Efe, Mestan Efe, Atçalı Kel Mehmet Efe, Molla Ahmet Efe, Saçlı Efe, Gökçen Efe ve Sökeli Cafer Efe gibi isimler yer almaktadır.

İşgal yılları ve kurtuluş mücadelesinin başladığı günlerde efeler, tek ses ve tek nefes olarak bir milletin kanat çırpışını sergilemişlerdir. Efeler ve zeybekler İstiklâl Savaşı’nda güven ve cesaret kaynağı olmuşlardır. Zaman zaman bölgedeki bazı efeler sınırları zorlasalar da zeybeklerin genel hâl ve tavırları bölge halkının korunması, sınıf ayrımının önüne geçilmesi, eşitlik ve adaletin tesis edilmesi üzerine gereken çabayı yansıtmıştır. 

Zeybekler üstün savaşçı özellikleri ve heybetli görünümleriyle Osmanlı topraklarına gelen Avrupalı seyyahların da ilgisini çekmiş, özellikle kıyafetleriyle pek çok hikâye, haber ve tabloya konu olmuşlardır. Avrupalı kartpostallarda zeybeklere yer verilmiştir.

Efeler, günümüzde yaygın olarak bilinen nev-i şahsına münhasır zengin ve özellikli kostümleriyle ortak bir görünüme sahiptirler. Başlarında keçe külahı, üzerlerinde mintan, kuşak ve aba, ayaklarında kara çizmeler, ince zarif dağ çiçeği işlemeli cepken, potur pantolon, dizlik ve tozluk aksesuarları, koltuk altı bıçağı, gümüş tütün tabakası ve kehribar tespih ile bir renk cümbüşünü andırırlar.

Zeybek oyunları, folklorik özelliğiyle ve gönülleri coşturan zeybek türküleriyle özel günlerde, dinî ve millî merasimlerde yer alır. Lâkin efelik kültürünü sadece sanatsal bir sahne faaliyeti gibi göstermek, popüler bir nostaljik öge gibi görmek yahut elinde silahıyla dağa çıkmış ve otoriteye karşı koymuş bir eşkıya düzlemine indirgemek yanlış olur. Çünkü zeybekler Türk tarihinin en zorlu ve kritik dönemlerinde gerek hukukî ve siyâsî konularda, gerekse ekonomi, ahlâk ve ilim gibi toplumsal hususlarda kendini göstererek milletimizin yüz akı olmuş, her alanda kendini ifade etme cesaretini bulmuşlardır.

Efeler Türkiye’nin işgalinde dağdan inerek Millî Mücadele’ye katılmışlardır. Üstün gayretleri neticesinde kendilerine ordu rütbesi ve İstiklâl Madalyası verilmiştir.

Silahını yalnızca düşmana doğrultan bir Ödemiş delikanlısından söz edelim şimdi, “Gökçen Efe”den…

Gökçen Efe

Vatanın bağrına düşen ateşe gözünü karartıp yetişen, kopan fırtınalara şecaatle göğüs geren, attığı hedefi vuran, vatan aşkıyla canını ortaya koyan bir hamasetin adıdır Gökçen Efe. Tire dağlarının hâkimi, Ege’nin şanlı yiğididir. Zalimlerin ensesinde korku veren bir ecel, mazlumların çevresinde şefkatli bir muhafızdır.

1891 yılında, Ödemiş Ayasuret (Türkönü) köyünde doğar. Zeybekler tarihinin en tanınmış efelerinden Çakırcalı Mehmet Efe’nin tedrisatından geçer. Onun akrabası ve kızanıdır. Fakirliğin elemi Gökçen Efe’yi bir yandan kuşatırken diğer yandan annesini kaybetmiş, daha sekiz yaşındayken hayatın en zorlu yokuşlarıyla karşılaşmıştır.

Küçük yetimin asıl adı Hüseyin’dir. Köylüler gözlerinin sarı-yeşil rengi karışımından ötürü ona “Gökçen” diye seslenirlerdi. Ağırbaşlı ve mütevazı kişiliği ile herkesin gönlünde taht kurmuş Gökçen Hüseyin Efe, on iki yaşında ücret karşılığı çobanlık yaptığı yıllarda bir gün, o dönemin en tanınmış efesi Çakırcalı Mehmet Efe’ye gelir. Efenin kızanlarından biri, “Şu Gökçen’in güttüğü sürünün kuzularından birini tut getir, yiyelim” der. Gökçen, elindeki değneğini Çakırcalı’ya doğru sallayıp, “Erkeksen gel sen tut!” der. Bu cevap, dağların cevval lideri Çakırcalı’yı etkiler. “Bekle amcakızımın oğlu, biraz serpil, seni yanıma kızan olarak alacağım!” der.

Gökçen 20 yaşına geldiğinde, bir gün aniden Çakırcalı Mehmet Efe karşısına dikilir, “Haydi, seni almaya geldim!” der. Gökçen, hiçbir şey düşünmeden, nedenini sorgulamadan, ne yapacağını sormadan Çakırcalı’nın peşinden dağa çıkar. Çakırcalı Mehmet Efe’nin bir çatışmada vurulmasının ardından Gökçen, 1911’de efe olur ve kendi çetesini kurar. Gökçen Efe, gözü kara ve cesur bir zeybek olmasının yanında, merhametli oluşuyla da dikkat çeker. Örneğin hayvancılık yaptığı günlerde, sattığı kuzuların annelerinden ayrıldığında koyunların ağlamaları ve kendilerini yerlere atmalarına dayanamaz ve o da ağlarmış.[ii] 

1914 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti İzmir Sekreterliği görevini üstlenmiş Celal Bayar’ın tavassutu ve İzmir Valisi Rahmi Bey ile Jandarma Yüzbaşı Edip (Sarı Efe) Bey’in onaylarıyla bağışlanarak kızanlarıyla birlikte dağdan iner ve Fata köyüne (Gökçen’e) yerleşir.

Gökçen Efe’nin en büyük destekçisi olan Yörük Hacı Halil Efe, 29 Mayıs 1919’da Tire’nin düşman işgaline uğraması üzerine Gökçen Hüseyin Efe’ye bir mektup yazar ve Gökçen Efe’yi mücadeleye davet eder: “Oğlum Gökçen, eskiden Osmanlı’ya karşı zeybeklik ediyor ve kahramanlık yaptım sanıyordun. Efelik yapacak zaman, şimdiki zamandır. Bu acı hâl yüreğini acıtmıyor mu? Haydi bakayım, gayri iş başına! Anlaşmak ve yapacağımız işleri kararlaştırmak için bir yer göster. Seni çok göreceğim geldi. Şimdilik selâm edip gözlerinden öperim.”[iii]

Gökçen Efe kızanlarını toplar ve birlikte Yunanlara bölgeyi dar ederler. Yunanların sınır karakollarına düzenledikleri baskınlarla onlara göz açtırmazlar. Başka efelerle bir olup Torbalı-Ödemiş tren yolunun geçtiği Küçük Menderes üzerindeki köprüleri havaya uçurarak Yunan güçlerinin Anadolu içlerine ilerleyişini bir süre engellemeyi başarırlar.

Vatan uğruna her şeyi göze alan Anadolu delikanlısı bu sırada hastalanır. Yunan güçlerine bu haber tez zamanda ulaşır. Yunanlar, Efe’nin bulunduğu siperi yoğun top atışına tutarak saldırıya geçerler. Çarpışmayı bir süre yattığı yerden idare eder Efe. Ancak 28 yaşında, henüz hayatının baharında, 16 Kasım 1919 günü Yunanlar tarafından süngülenerek şehit edilir. Gökçen Efe’nin şehit olması zeybekler arasında derin bir üzüntüye sebep olur.

Türk milleti Fata’da, Kaymakçı’da, Ocavık’ta, Balabanlı’da, Üçyol’da, Kızçeşmesi’nde ve Kemerdere’de işgalci Yunan’a kan kusturan bu Kuva-yi Milliye kumandanını unutmaz. Adına türküler yakılır: “Gökçen Efem efelerin efesi/ Altın gümüş para dolu kesesi/ Bozdağ’ından gelir onun gür sesi…”

Cesaretin ve kahramanlığın simgesi olarak nesiller boyu söylenegelir bu türküler. Kitaplara, şiirlere ilham olur. Şehit düştüğü Fata bucağının adı “Gökçen” olarak değiştirilir. Gökçen Belediyesi tarafından yaptırılan anıt heykel, yoldan geçenlere bu toprakların gerçek sahiplerini ihtar eder. Zeybeklik geleneğine değer veren insanlar, çocuklarına “Gökçen” adını verir. Benim de kızıma verdiğim ad gibi…

Ebediyete dek rahmet ve minnetle yâd edilecek!



[i] Efelerin efesi Yörük Ali Efe/Ali İhsan Usta/Sf.2

[ii] Gökçen Efe Destanı-Sabahattin Burhan

[iii] Bozmenderes’ten Bozdağlar’a Kuvayı Milliye-A. Munis Armağan