Hayber’in münafıkları

İran’ın kendi kamuoyunu galeyana getirmek için “Şu kadar füzeyi Azerbaycan’a atarsak Azerbaycan yerinden kalkamaz, bir günde işini bitiririz” gibi ifadelerle çıkardığı kuru gürültüleri, İHA ve SİHA’ların kamera kulaklarından dinleyerek İran sınırına ufaktan yığınak yapmaya başladı. Türkiye, İran sınırındaki mayınları da temizleyerek İran’ın Azerbaycan’a karşı atacağı bir yanlış adamın arkasından Güney Azerbaycan topraklarına gireceğini açıkça göstermiş oldu. Bu hareket, bir Acem palavrası değil, Türk realitesiydi…

AZERBAYCAN, Türkiye ve Pakistan’ın 12 Eylül 2021’de başlayıp 20 Eylül 2021’de son bulan ve Bakü’de gerçekleştirilen “Üç Kardeş 2021 Tatbikatı”, dost düşman herkesin dikkatini çeken bir tatbikat oldu.

Bu tatbikatın aktörlerinin son derece itina ile bir araya getirilmiş olması, stratejik sonuçları olan bir tatbikat olarak düzenlendiğini gösteriyor. Bu tatbikat, Azerbaycan ve Türkiye arasında yapılsaydı “ırkçı ve Turancı bir amacı olan tatbikat” olarak yaftalanacaktı. Türkiye ile Pakistan arasında yapılsaydı “İslâmcı ve fundamentalist bir tatbikat” diye karalanacaktı. Ama üçü arasında yapılınca kötü emelleri olanların hevesleri kursaklarında kaldı; “mezhepçi” deseler Azerbaycan’a, “Türkçü” deseler Pakistan’a uymayacaktı.

Bu tatbikatın mesaj ve hedeflerini tahlil eden bir yazıyı iki hafta önce kaleme almış idik. O yazıda bu tatbikatın kuvvetli mesajlarından birinin de İran’a verildiğini söylemiş idik. İşin geldiği noktaya bakınca, İran’ın bu tatbikattan nasibine düşen mesajı fazlasıyla almış olduğu görünüyor.

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Karabağ Savaşı’nın birinci yıldönümü olan 27 Eylül’de yaptığı konuşmanın arkasından İran’ın alelacele bir tatbikata giriştiğini gördük. Aliyev bu konuşmasında, İran menşeli tırların Karabağ’a ellerini kollarını sallayarak girdiklerini ve Rus gözlem noktalarında hiçbir muameleye tâbi tutulmadan Karabağ Ermenilerine bir şeyler taşıdıklarını, ancak taşınan bu şeylerin hiç de hayra alâmet şeyler olmadığını ima eden bir konuşma yaptı.

Aliyev bu konuşmada İran tırlarını kontrol etme kararı aldıklarını, kontrol etme kararı aldıktan sonra ise tır yoğunluğunun bir anda bıçak gibi kesildiğini söyledi. Aliyev, diplomatik dilin imkânları içerisine gizlediği bu beyanda İran’a açıkça şunları söylüyordu: “Ey

İran! Senin Karabağ’daki Ermenilere yakıt tankeri görünümlü tırlar içerisinde silah ve mühimmat taşıdığını biliyoruz, buna müsaade etmeyiz!”

Elbette yarası olan gocunur. Aliyev’in bu beyanının üzerinden üç gün geçtikten sonra İran’ın 1 Ekim 2021 tarihinde ve Azerbaycan sınırında alelacele bir tatbikat düzenlemek gibi gülünç bir işe giriştiğini gördük. Tatbikattan daha gülünç olanı ise tatbikata verilen “isim”!

İran bu tatbikata “Hayber’in Fatihleri” adını vererek Aziz Peygamberimizin ve sahabe-i kiramın ruhlarını da rencide etti.

Bir kere Hayber, Müslümanların Yahudilerle yaptığı bir savaşın adıdır. Müslüman’ın (!) Müslüman’a karşı giriştiği böylesi densiz bir eyleme bu aziz ismin verilmesi, her şeyden önce mukaddesata ve tarihe saygısızlıktır. Bu tip eylemlerin İran’ın bilindik istismarlarından biri olduğunu yakînen biliyoruz. İran bir anda neredeyse bütün ordusunu Azerbaycan sınırına yığıp Azerbaycan’a karşı bir gövde gösterisi yaptı ve gözdağı vermek istedi. İran bu tatbikatın kendi kamuoyundaki altyapısını oluştururken -öyle ya, bayram değil, seyran değil, bu tatbikat neyin nesiydi- kendi medya organlarında

Azerbaycan’ın İsrail ile işbirliği tuttuğuna ve onun güya İsrail nam-ı hesabına kendi sınırında birtakım oluşumlar gerçekleştirdiğine dair bir iftira ve tezvirat kampanyası yürüttü. Elbette İran’a mahsus bu tip yalan dolanların bir gayesi vardı. Bu gayenin hedefiyse Güney

Azerbaycan Türkleri idi. Güney Azerbaycan Türkleri, İkinci Karabağ Savaşı’ndan beri Farsların ikiyüzlü tavırları nedeniyle rejimden ve İran vatandaşı olmaktan ciddî mânâda soğudular. İran, Azerbaycan Türklerini mezhep asabiyeti ile şimdiye kadar uyutup duruyordu. Ancak Karabağ Savaşı’nda işin gerçek rengi ortaya çıkınca mezhep masallarıyla uyutulan Güney Azerbaycan Türkleri, İran’ın gerçek yüzünü açıkça görerek rejime karşı tavır almaya ve içlerindeki rejim münaferetini büyütmeye başladılar.

İşte İran, bu tatbikat vesilesiyle içerideki Siyonizm öcüsünden hareketle Azerbaycan Türklerini yeniden kendi saflarında yer tutmaya çağırdı. Ancak bu çağrı o kadar mantıksız ve sahtekâr bir eylemdi ki İran ordusu içerisinde yer alan Azerbaycan Türkleri, sosyal medyada

“bozkurt” işaretleri yaparak İran’a karşı tepkilerini açığa vurdular.

Tuhaftır, İran, Siyonizm öcüsü ve mezhep safsatası ile Azerbaycan Türklerini yanına çekmek isterken onları bir kez daha ciddî biçimde kendisinden uzaklaştırmış oldu.

Bu hâdisenin en güzel tarafı, Azerbaycan Türklerinin İran’ın gerçek kimlik ve niyetini çok iyi biliyor olduklarını göstermeleriydi.

İran’ın bu tatbikattan beklediği birtakım sonuçlar vardı. Bu sonuçlardan en büyüğü ve en önemlisi ise Türkiye’ye yönelikti. Erdoğan’ın Putin ile yapacağı Soçi görüşmesinin Türkiye’nin aleyhinde bir zirve olacağını öngören İran, ordusunun büyük bir kısmını Azerbaycan sınırına dayayarak Türkiye’nin dikkatini bu noktaya çekip Suriye sahasında rejim ve Rusya ile beraber İdlib eksenli olarak üzerimize gelmeyi plânlıyordu.

Ne var ki, Erdoğan’ın Soçi görüşmesini Türk kamuoyundaki mahutlar gibi İran da yanlış tefsir ederek, bizim oraya çarnaçar bir vaziyette tavizler vermek üzere gittiğimizi zannetti. Oysa Başkan Erdoğan, “Amerika ile işler hayra alâmet değil!” diyerek Biden’e resti çektikten

sonra Putin ile görüşmesinin ön açıklamasında, “Suriye’deki barış, Türkiye ile Rusya’nın işbirliği yapmalarına bağlı” diyerek kendi konumunu Rusya ile eşitleyip Rejim ve İran’ı muhatap bile görmediğini açıkça beyan etmişti!

Soçi’deki Türkiye-Rusya görüşmesi, işin iç yüzünü bilenlerin beklediği biçimde, olumlu bir şekilde sonuçlandı. Türkiye bunun ardından, bu görüşmeye bel bağlayarak yanlış hesaplarla çakma bir orduyu büyük bir velvele ile Azerbaycan sınırına yığmış olan İran’ı takibe aldı.

İran’ın kendi kamuoyunu galeyana getirmek için “Şu kadar füzeyi Azerbaycan’a atarsak Azerbaycan yerinden kalkamaz, bir günde işini bitiririz” gibi ifadelerle çıkardığı kuru gürültüleri, İHA ve SİHA’ların kamera kulaklarından dinleyerek İran sınırına ufaktan yığınak yapmaya başladı.

Türkiye, İran sınırındaki mayınları da temizleyerek İran’ın Azerbaycan’a karşı atacağı bir yanlış adamın arkasından Güney Azerbaycan topraklarına gireceğini açıkça göstermiş oldu. Bu hareket, bir Acem palavrası değil, Türk realitesiydi.

Hırsı büyük, ancak bu büyük hırsı imkân ve kabiliyeti ile örtüşmeyen İran, Suriye sahasında ve özellikle İdlib’de beklediğini bulamadığı gibi, velvele kopararak ve acele ile Azerbaycan sınırına yığdığı disiplinsiz, donanımsız ve insicamsız ordusunu ne yapacağını şaşırdı. Bunun üzerine İran Kara Kuvvetleri Komutanı Kiyomers, başka ülkelerin topraklarında gözlerinin olmadığını beyan etmek zorunda kaldı. Oysa Azerbaycan sınırına yığdıkları çakma İran ordusunun Azerbaycan’ın kahraman silahlı kuvvetleri karşısında tutunması çok zordu. Küçük ölçekte bir Türkiye ordusu görünümünde olan Azerbaycan’ın Türkiye’den aldığı savaş doktrini ile İran ordusundan daha motive olan Ermenistan ordusunu ne hâle getirdiği de dünyanın malûmu idi. İran’ın Azerbaycan’ın modern savaşı çok iyi uygulayan ordusuyla başa çıkması mümkün olmadığı gibi, Azerbaycan’a saldırması durumunda batısından Türkiye’nin, doğusundan da Pakistan’ın bedel ödetmek üzere İran topraklarına gireceğinden hiç kimsenin kuşkusu yoktu.

İran, donanımsız, teçhizatsız ve erzaksız askeri ile üç günde karar alınmış sözüm ona uydurma bir tatbikat ile Güney Azerbaycan’da kalakaldı. Üstelik kendi içerisindeki Azerbaycan Türklerinin İran mensubiyetinden ne kadar kopmuş olduklarını da yakından görerek…

Bu yığma ve çakma ordu, “Tatbikat yapacağım” derken kendi kendini vurup kırarak rezil kepaze ve de müptezel bir biçimde geri dönmek zorunda kaldı.

İran’ın “Hayber’in Fatihleri” adını verdiği bu tatbikat, aslında Hayber fatihlerinin gerçek sancağını sallayan Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı yapılmış bir tatbikattı. Ancak bu tatbikatın işlevi, Hayber fatihliği değil, Hayber münafıklığı gibi oldu!

Malûmdur ki, Hayber Zaferi, İslâm ordusu içerisindeki münafıkların düşmanla işbirliği yapmasına rağmen kazanılmış önemli bir zaferdir.

Kuşku yok ki, Hayber fatihlerinin gerçek mensupları olan Türklerin, bir Hayber münafığı olan İran’a rağmen amaç ve emellerini gerçekleştirerek o sancağı o burçlarda sallandıracakları günler yakındır.

Bekle İran! Korktuğun başına gelecek ve esaretin altındaki Güney Azerbaycan, kuzeyi ve Türkiye ile birleşerek devasa bir Oğuz Devleti teşekkül edecektir.

Mekânın sahibi geliyor! Sana düşen, eski sahibine tekrar kaselislik yapmaktır. Korkma, yalımız bol, elimiz cömerttir! Bunu en iyi sen bilirsin…