Hayatını İslâm’a adayan bir bilge gezgin: Abdurreşid İbrahim

Rusların Müslüman Türkleri kiliselerde vaftiz ederek zorla Hıristiyanlaştırdığını gören Abdurreşid İbrahim, “Livâü’l-Hamd” adıyla yazdığı bir risâleyi İstanbul’da bastırır ve gizlice Rusya’ya götürerek dağıtır. Din değiştirme baskısı gören Müslümanları Türkiye’ye hicret etmeye çağırır, hattâ teşvik eder. Ardından İstanbul’a dönerek “Çolpan Yıldızı” adında bir risâle daha yazar.

“ÖNÜMDEN bir giden, arkamdan da bir iten yoktu, himmet kemerini belime bağlayarak tevekkül asâsını elime aldım. Yalnız İlây-ı Kelîmetullah niyetiyle Allah’ın ipine sarılıp bu mukaddes düşünce uğruna çoluk çocuğumu ve mini mini ciğerparelerim olan masumlarımı Allah’a emanet ederek yola çıktım”[i] diyen Abdürreşid, bütün İslâm beldelerini dolaşır. Gittiği yerlerdeki insanlarla çeşitli temaslar kurar. Bu sayede Hindistan, Afganistan, Japonya ve Malezya gibi ülkelerde Balkan Savaşları sırasında Türkiye’ye yardım için sandıklar kurulur.[ii]

Teşkilâtçı ve gezgin bir bilge olan Abdurreşid İbrahim, hem Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk zamanlarına yetişen ve her iki devlete de gönülden bağlı olan bir vatanperverdir. Eğitimini tamamladıktan sonra İslâm âleminin durumunu gider, yerinde görür ve çözüm arar.

Çocukluğu, eğitimi ve eğitimciliği

Abdurreşid İbrahim, 23 Nisan 1857’de, Sibirya bölgesindeki “Tara” adlı bir köyde doğdu. Babası, Özbekistan’dan Sibirya’ya göç eden bir ailenin çocuğu olan Ömer Efendi’dir. Annesi ise Afîfe Hanım’dır. 

Abdürreşid İbrahim, tahsil için genç yaşta ailesinden ayrılır. 14-15 yaşlarında okurken peş peşe anne ve babasını kaybeder. Kış şartları ve yoksulluktan dolayı cenazelerine bile gidemez. Ailesi fakir olduğu ve hiçbir mîras bırakmadığı için eğitimini çalışarak sürdürmek zorunda kalır. Başladığı tahsil hayatını önce çevre kazâlarda, sonra o devrin tanınmış medreselerinin bulunduğu Kışkar’da, daha sonra da Medîne’ye giderek orada tamamlar.

Medîne’ye gidecek parası olmadığı için, hacca giden bir zenginin hizmetkârlığını üstlenerek deniz yoluyla Arabistan’a ulaşır. Medîne’de beş yıl boyunca kıraat, fıkıh ve hadîs ilimlerini öğrenerek icazet alır.[iii] Sonra bu şehirden ayrılarak memleketine gitmek üzere deniz yoluyla İstanbul’a gelir (1884). Ardından da Odesa üzerinden köyü olan Tara’ya varır. O yıl Tara’nın ileri gelenlerinden birinin kızı olan Ayân Hanım’la evlenir. Bu evliliğinden üç çocuğu dünyaya gelecektir.

Abdurreşid İbrahim, Tara’da altı ay kadar kalır, kardeşini ve akrabalarından beş çocuğu alarak eğitim görmeleri için İstanbul üzerinden Medîne’ye götürür. Dönüşte tekrar İstanbul’a uğrayarak Tara’ya varır (1885). Memleketindeki medreseleri ıslaha çalışırken, bir yandan da yeni anlayışa göre (Usûl-i Cedîd) eğitim veren okul açarak eğitime başlar. Tara’da bir süre öğretmenlik yapar. 1890 yılında yine yanına on öğrenci alarak bu sefer İstanbul’a gelir. Bu çocukları Dâru’ş-Şafaka ve Dâru’t-Tedris okullarına yerleştirir.

Bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra Tara’ya dönerek eğitim ve öğretime kaldığı yerden devam eder. Daha sonra İstanbul’a öğrenci getirmeye devam edecektir.[iv]


Mücadele hayatı

Rusların Müslüman Türkleri kiliselerde vaftiz ederek zorla Hıristiyanlaştırdığını gören Abdurreşid İbrahim, “Livâü’l-Hamd” adıyla yazdığı bir risâleyi İstanbul’da bastırır ve gizlice Rusya’ya götürerek dağıtır. Din değiştirme baskısı gören Müslümanları Türkiye’ye hicret etmeye çağırır, hattâ teşvik eder. Ardından İstanbul’a dönerek “Çolpan Yıldızı” adında bir risâle daha yazar. 

Abdürreşid İbrahim’in, Rus Çarlığı’nın Türklere yaptığı baskı ve zulmü protesto etmek maksadıyla kaleme aldığı bu belge, ilk siyâsî belge kabul edilir.

Abdurreşid İbrahim, Rusya’daki Türkler arasında Millî Mücadele hareketini başlatanların en önünde gelir. Aynı zamanda Abdurreşid, Rusya’daki Türkler arasında yenileşme hareketini başlatanlar arasındadır.

1897 Nisan’ında İstanbul’dan başlayarak üç yıl süren bir seyahate çıkar. Mısır, Hicaz, Filistin, İtalya, Avusturya, Fransa, Bulgaristan, Sırbistan ve Batı Rusya üzerinden Doğu Türkistan’a, oradan da Sibirya üzerinden köyü Tara’ya döner (1900). Köyünde biraz kaldıktan sonra Japonya’ya gider.

Abdurreşid, Japonya’da bulunduğu sırada bir mektup yazarak bu ülkede İslâmiyet’in yayılması için İkinci Abdülhamid’den yardım talebinde bulunur. Sonra Japonya’dan Petersburg’a döner ve “Mir’at” adlı bir dergi çıkarır. Türkiye Türkçesi ve Tatar Türkçesi ile neşredilen bu dergi, İslâm birliğini ve Rusya’da yaşayan Müslümanların haklarını savunur.

Abdürreşid, 1904’ün baharında İstanbul’a gelir. Ancak onu bir sürpriz beklemektedir. Daha önce Japonya’da ve İstanbul’da Rusların aleyhine yapmış olduğu faaliyetlerden rahatsız olan Rus Hükûmeti, elçilik aracılığı ile Osmanlı Hükûmeti’nden Abdurreşid’in tutuklanmasını ister. Bunun üzerine Abdurreşid tutuklanır ve Rus görevlilerine teslim edilir. Odesa’ya götürülerek hapsedilir. Fakat Rusya’daki Müslümanların Rus Hükûmeti’ne baskısı sonucu iki hafta sonra serbest bırakılır.

Abdurreşid İbrahim, 1904’ün sonlarına doğru Petersburg’a yerleşerek burada bir matbaa kurar ve “Ülfet” adında bir dergi çıkarmaya başlar. Türkiye Türkçesi ile Petersburg’da yayımlanan bu dergi Rusya’daki Müslümanlar arasında aşırı ilgi uyandırdığından, Rus polisi tarafından “zararlı basın” olarak görülür ve 85’inci sayıdan sonra kapatılır.

Abdürreşid İbrahim, Rusya’daki Müslümanlara siyâsî haklar tanınması ve Türklerin bir ittifak kurmaları için yoğun bir çaba içine girer ve bu amaçla bir toplantı düzenlemek ister. Fakat Rus Hükûmeti buna izin vermez. Bunun üzerine toplantıyı, Oka nehri üzerinde bir gemide yapar. Bu faaliyetlerden sonra Rus baskısı artmaya başlar ve birçok aydın hapsedilir ya da sürgüne gönderilir. Bunun üzerine Rusya’dan ayrılmak zorunda kalan Abdürreşid İbrahim, ikinci seyahatine çıkar.

Abdurreşid İbrahim, 1907’nin sonlarında Batı Türkistan, Buhara, Semerkant, Yedisu ve civarını içine alan bir yıllık geziden sonra tekrar Tara’ya giderek ailesini alır ve Kazan’a getirir. 1908 Eylül’ünde buradan Sibirya, Moğolistan, Mançurya, Japonya, Kore, Çin, Singapur, Hindistan, Hicaz ve Orta Doğu üzerinden İstanbul’da son bulan seyahatini tamamlar (1910). Hindistan’ı baştanbaşa dolaşır. Bu seyahatle ilgili gördüklerini ve yaşadıklarını, daha sonra “Âlem-i İslâm” adlı kitabında yayımlayacaktır. Gezip gördüğü ülkelerdeki Müslümanların durumunu, Avrupalı devletlerin Asyalı Müslümanlara yaptığı mezalimleri anlatır.

İstanbul’a geldikten sonra Osmanlı vatandaşlığına geçmek için müracaat eder ve 1912’de Osmanlı vatandaşlığına kabul edilir. Bu süreçte Abdurreşid İbrahim ile Mehmet Âkif Ersoy arasında derin bir dostluk oluşur.

Türkiye’de vatandaşlık sonrası serüveni

Abdurreşid İbrahim, âdeta kabuğuna sığmayan bir adamdır. 1911’de İtalyanların Trablusgarp’ı işgal etmesi üzerine, 54 yaşında olmasına rağmen üç arkadaş (Abdurreşid İbrahim, Osman Cudi, Prof. Dr. Ayhan Songar’ın babası Nazmi Bey) Trablusgarp’a gider ve bir ay süren yolculuktan sonra zor şartlarda cepheye ulaşırlar. Derne, Bingazi, Tobruk ve Trablusgarp cephelerinde bulunurlar. Zaman zaman fiilî çatışmalara girerler. Savaş bölgesinde beş ay kadar kaldıktan sonra İstanbul’a dönerler.

Rusların Kuzey Anadolu’yu işgal etmesi üzerine Abdurreşid, bölgeye giderek cephe gerisinde askerlere moral vermeye çalışır (1914). Edirne’nin Bulgarların eline geçmesi üzerine, çıkarmakta olduğu “İslâm Dünyası” adlı dergide dünya Müslümanlarının birleşerek Osmanlı Devleti’ne yardım etmeleri çağrısında bulunur. Bu çağrı üzerine Tokyo’da çıkan bazı gazeteler, Edirne’nin işgalini siyah çerçeveler içinde halka duyurur.

Yine bu yıllarda İstanbul’da kurulan Rusya Müslüman Türklerini Himaye Cemiyeti üyesi olarak çalışır. Cemiyet üyeleriyle birlikte Budapeşte, Viyana, Zürih, Berlin ve Sofya’yı ziyaret ederek Rusya’da yaşayan Türk topluluklarının dertlerini ve uğradıkları baskıları dile getirir. Bu sırada Teşkîlât-ı Mahsûsa’da görevli olarak Almanya’ya gider. Bilhassa Rusların safında savaşa girip Almanlara esir düşen Müslümanlarla konuşarak onlardan Halîfelik saflarında savaşacak bir birlik kurar. “Asya Taburu” adıyla oluşturduğu bu birliği 1916’da İstanbul’a getirip Irak Cephesi’nde İngilizlere karşı savaşa sokar. Bu arada Kazan’da bulunan ailesini Berlin’e götürür.

1918’de Teşkîlât-ı Mahsûsa tarafından İsviçre’de Rusya Müslümanlarıyla ilgili bir büro açmak üzere görevlendirilir. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İstanbul’a döner. Daha sonra ailesini Berlin’den İstanbul’a getirir. Moskova’da bulunan Türk liderler ve Bolşeviklerle iletişime geçerek Rusya Müslümanlarına bu zor günlerde yardımcı olmaya çalışır. Bolşeviklerin baskısı üzerine 1923’te Moskova’dan ayrılmak zorunda kalan Abdurraşid İbrahim, ailesini İstanbul’dan alarak Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Böğrüdelik köyüne yerleştir. Burada 1925-1933 yılları arasında bir nevi sürgün hayatı yaşar.

 

Japonya’da tebliğe devam ederken Türkiye’de vatandaşlıktan çıkarılan dâvâ adamı

Ancak bu arada İstanbul, Mısır ve Hicaz gibi yerlere seyahatlerde bulunsa da aklı fikri Japonya’dadır. Çünkü Japonlar İslâm’ı kabul ederlerse, dünyada önemli bir açılım gerçekleşeceğine inanmaktadır. 1933’te tekrar Japonya’ya gitmek üzere İstanbul’dan yola çıkar. Mısırdan Hicaz’a, oradan Çin’e, oradan da Japonya’nın Kobe şehrine ulaşır ve sonunda Tokyo’ya varır (1933). Arsası çok önceden (1909) alınan fakat bir türlü inşâsına başlanamayan caminin temelini attırır ve dört yılda camiyi tamamlarlar. 1937’de caminin açılışı yapılır.

Abdurreşid İbrahim, bir yandan Tokyo’daki Müslüman Tatar çocuklarına din ve tarih dersleri verir, bir yandan da haftanın belli günlerinde konferanslar. Aynı zamanda Tokyo Camisi’nde de imamlık yapar. Ancak Abdurreşid İbrahim, Japonya’da bu işlerle uğraşırken Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise Hükûmet aleyhine çalıştığı gerekçesiyle 7/8/1935 tarihli Kararname ile onu vatandaşlıktan çıkarır.[v]

Abdurreşid İbrahim sayesinde birçok Japon, İslâm’ı seçer. Yine onun sayesinde İslâm dini, Japonya Parlamentosu’nda resmen tanınır (1939). Ayrıca Japonya, ders kitaplarındaki İslâm’la ilgili yanlış bilgileri düzeltme yoluna gider.

Abdurreşid İbrahim, 17 Ağustos 1944’te, 87 yaşında, Tokyo’da vefât etti.[vi] Ölümü Japon Radyosu ile ilân edildi ve cenazeye katılmak isteyenlerin gelebilmeleri için naaşı üç gün beklendikten sonra büyük bir törenle Tokyo’da defnedildi. 


Eserleri

İslâm beldelerini gezerken bir taraftan da birçok eser kaleme alır Abdurreşid İbrahim. Bunların bir kısmı kitap ve risâle hâlinde yayımlanır, bir kısmı da gazete ve dergilerde neşredilir.

Abdürreşid İbrahim; Türkçe, Arapça, Farsça, Rusça ve Japonca bilen, kırk yaşından sonra Fransızca ve Lâtince de öğrenen bir bilgedir.[vii]

Kaleme aldığı eserlerin bazıları şunlardır:

“Tilmîẕ”, Petersburg’da Arapça olarak yayımına başlamış, bir yıl sonra kapatılmıştır. “Necât”, Petersburg’da yayıma başlar, ilk sayısından sonra kapatılır. “Şirke”, Kazak münevverlerinin yardımlarıyla Petersburg’da yayıma başlar, fakat “Pan-İslâmist fikirleri savunuyor” gerekçesiyle kapatılır. “Teârüf-i Müslimîn”; dinî, siyâsî, tarihî ve felsefî haftalık bir dergidir ve İstanbul’da Ahmed Taceddin’le birlikte 32 sayı çıkarılabilir. “Cihâd-ı İslâm”, Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara esir düşen Müslüman askerlere yönelik Berlin’de çıkarılan Türkçe bir gazetedir.

“Vicdan Muhakemesi ve İnsaf Terazisi”, Hıristiyan misyonerlerinden Dorunkin’in Tatarlar arasında Hıristiyanlığı yaymak maksadıyla yazdığı “Açık Mektup” adlı risâleye reddiye olarak Tatar Türkçesiyle kaleme alınmıştır. “Ed-Dînü’l-Fıtrî”, İslâm dininin insanın yaratılışına en uygun din olduğunu anlatmak maksadıyla kaleme alınmıştır. “Tercüme-i Hâlim yâ ki Başıma Gelenler”, çocukluğunu, tahsilini ve memleketi olan Tara’ya dönüşüne kadar olan yirmi sekiz yıllık hayatını anlatır. “Âlem-i İslâm ve Japonya’da İntişâr-ı İslâmiyyet”, yaptığı seyahatinin hâtıralarını ihtivâ eder.[viii]

 

------------------

Kaynakça

http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt9/sayi45_pdf/5egitim/altunbay_muzeyyen.pdf (Erişim, 27.10.2019).

İsmail Türkoğlu, Sibiryalı Meşhur Seyyah Abdurreşid İbrahim, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1997.

Abdurreşid İbrahim, Alem-i İslâm ve Japonya’da İslâm’ın Yayılması, (haz. Ertuğrul Özalp), İşaret Yayınları, 2003, İstanbul.

Mustafa Uzun, “Abdurreşid İbrahim”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C 1, s. 295-297, 1988, İstanbul.

Caner Arabacı, “Abdürreşid İbrahim’in Türkiye Vatandaşlığı Serüveni ve Konya Hayatı” (Hazırlayanlar, M. Ali Uz-Serdar Ceylan) www.merhabahaber.com (Erişim, 24.11.2019)



[ii] İsmail Türkoğlu, Sibiryalı Meşhur Seyyah Abdurreşid İbrahim, s. vııı

[iii] Abdurreşid İbrahim, Âlem-i İslâm ve Japonya’da İslâm’ın Yayılması, (haz. Ertuğrul Özalp), s. 21. İşaret Yayınları, 2003, İstanbul.

[v] Caner Arabacı, “Abdürreşid İbrahim’in Türkiye Vatandaşlığı Serüveni ve Konya Hayatıs.302.

[vi] Abdurreşid İbrahim, Âlem-i İslâm ve Japonya’da İslâm’ın Yayılması, (haz. Ertuğrul Özalp), s. 29-32; Mustafa Uzun, “Abdurreşid İbrahim”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C 1, s. 295-297, İstanbul, 1988;  

[vii] Abdurreşid İbrahim, Âlem-i İslâm ve Japonya’da İslâm’ın Yayılması, (haz. Ertuğrul Özalp), s. 27.

[viii] Mustafa Uzun, “Abdurreşid İbrahim”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C 1, s.