SOSYAL medya, tüm yaşamı
kuşatmış durumda. Hayata o kadar entegre olmuş ki, sosyal medya olmadan bir gün
geçirmek, âdeta imkânsız hâle geldi. Bu durum özellikle gençler arasında çok
daha öne çıkıyor.
Fakat
doğru kullanılmadığında, özellikle gençler ve çocuklar arasında davranış ve
kişilik sorunlarına yol açabiliyor. 15 yaş üstü çocuklar ve 30 yaş altı gençler,
sosyal medyada çok fazla zaman harcıyorlar. Hâliyle kendilerinden beklenen bazı
görev, sorumluluk ve davranışları sergilemekte yeterli performans ve beceriyi
gösteremiyorlar.
Sürekli
iletişimde kalma arzusu, gençlerin sürekli çevrimiçi hayat yaşamalarına neden
oluyor. Hattâ birçoğu çevrimdışı hayatlarını çevrimiçine dönüştürmeyi
yeğliyorlar. Bunun için sürekli birden çok sosyal medya aracını aynı anda
kullanmayı deniyorlar. Hattâ günün tamamında, uyku hâlinde bile sosyal medya
hesapları açık kalıyor.
Yani
sosyal medya hesapları hemen hemen hiç kapanmıyor.
Gençler,
ödevlerini sosyal medya üzerinden yapıyor, sosyal medya üzerinden eğlence
partileri düzenliyorlar. Bu durumu “e-parti” olarak adlandırırsak yanlış bir
kavramsallaştırma yapmış olmayız.
Hâl
böyle olunca, sosyal medyanın yoğun etkisi, çevrimdışı hayatın bile çevrimiçi
hayata göre kurgulanması sonucunu doğuruyor. Her ne kadar gençler sosyal
medyada çok sayıda insanla etkileşime girseler de, çevrimdışı hayatta
anti-sosyal bir kimliğe bürünüyorlar. Daha doğrusu, anti-sosyal kişilik geliştiriyorlar.
Gerçek yaşamdan kopan gençlik, benmerkezci oluyor.
Sosyal
medya hâfıza üzerinde de ciddî etkilere sahip. Artık birçok insan sosyal medya
araçlarından ve internetten bilgiye rahatça ulaşabildiklerinden, bilgiyi
zihinlerinde depolamayı gereksiz görüyorlar. Hattâ en yakınlarının telefon
numaralarını dahi zihinlerine kaydetmiyorlar. Bu da hâfızayı hem
çoraklaştırıyor, hem de köreltiyor.
Hâfıza
çoraklaşıyor ama ne düşündüğümüz, neyi hayâl ettiğimiz gibi iç dünyamıza ait
birçok bilgi, aynı anda birçok farklı sosyal medya aracılığıyla göz önüne
seriliyor.
Sosyal
medyanın beyne olan etkileri üzerine çalışma yapan uzmanlar, madde
bağımlılıkları ile sosyal medyada sürekli zaman geçiren bireylerin beyinlerinde
aynı bölgelerin etkilendiğini söylüyorlar. Uzmanlar, özellikle duygusal
işlemlendirme, dikkat ve karar verme bölgelerindeki etkilerin çok fazla
benzerlik içerdiğini dile getiriyorlar. Yani “sosyal medya bağımlılığı” diye bir
olgu mevcût ve madde bağımlıları ile benzer etkiler, sosyal medya bağımlılarında
da görünüyor. Bu durum henüz yeterince ciddiye alınmasa da, ileride belki de
sosyal medya bağımlılığı için geliştirilecek tedavi yöntemlerinde madde
bağımlılarına uygulanan birçok yöntem uygulanacak.
Sosyal
medya çok az bir çabayla çok hızlı bir etkileşime imkân tanıdığından, beyin
aynı hızla kendini tekrar tekrar kuruyor ve etkileşim sırasında harekete geçen
duygulara insanı daha da yatkınlaştırıyor. Sosyal medyadaki her etkileşimden
sonra yatkınlaşılan güdüyü, insan tekrar tekrar yaşamak istiyor. Tıpkı
uyuşturucu madde bağımlılarının maddeyi aldığında yaşadığı güdülenme ve heyecanı
yeniden yaşamak için tekrar tekrar maddeye yönelmesi gibi…
Bu
kısır döngü, kullanım yoğunluğuna göre o kadar çok artıyor ki insan belli bir
zaman sonra sosyal medya dışında yapılan aktiviteyi âdeta bir parazit gibi
görmeye başlıyor. O nedenle insanlar, uyurken bile telefonlarını
ulaşabilecekleri en yakın noktaya koyuyorlar.
Bazı
uzmanlar, bazı sosyal medya bağımlılarının vücûttaki en küçük kaşıntıyı bile telefon
titremesi şeklinde algıladığını söylüyorlar. Ne kadar ilginç, değil mi? Bu
durum, sosyal medyanın insanın sinir sistemini bile etkilediğinin en büyük
kanıtı!
İnsan
kendinden bahsedilmesinden hoşlanır. Fakat ilginçtir ki, araştırmalarda yüz yüze
iken insanların kendilerinden bahsedilmesinden duyduğu duygu yoğunluğu ile
sosyal medyada kendinden bahsedildiğinde duyduğu duygusal yoğunluk arasında
sosyal medya lehine 2 kat fark var. Yani insanlar sosyal medya üzerinden
kendilerinden bahsedildiğinde çok daha fazla duygu yoğunluğu yaşıyorlar. Beğeni
ve etkileşim alma çılgınlığının altında yatan neden tam da bu!
Ama sosyal medya kullanıcılarının bu gerçeklerden haberleri bile yok.