GEZİ Kalkışması
günleriydi…
Keyifler
gıcır, arzular şelâleydi…
Tarafları
itidâlli davranmaya çağırıyordu ABD yetkilileri…
Yaşanan
gelişmelerden çok da endişelilerdi, canlarım benim!
Can’lı
yayın aygıtları ile matine-suare Gezi’den bildiriyorlardı gelişmeleri. Hattâ
canlı yayın araçları, eylemcilerden önce yerleşmişlerdi Gezi Parkı’na…
Aç
parantez: O Can’lı aygıtlardan birisi de kuyruğunu kıstırıp Alamanyalara
kaçmıştı ve deri koltuk üstünde ABD bayrağı desenli battaniye ile romantik
pozlar vermişti. Kapa parantez.
Buldukları
her fırsatta da ayar vermeye çalışıyorlardı Türk yetkililerine. Demokratik
haklarını kullanan göstericilere nazik davranalımmış…
“Barışçıl”
gösterilerde bulunan esprili çocukları üzmeyelimmiş…
Oysa
o “barışçıl” eylemlerde yüzlerce dükkân, mağaza, banka şubesi yakılmış, yıkılmış,
yağmalanmış; otobüs ve ambulanstan polis aracına kadar kamuya ait yüzlerce
taşıt kullanılamaz hâle getirilmişti.
Borsa
yüzde 40 düşmüş, yüzde 4’lere kadar gerileyen faizse yeniden iki hâneli
değerlere yükselmişti. Hâlâ tek hâneye düşmüş değil.
O
günlerde İbrahim Kalın, CNN’in canlı yayınına katılmış, Amanpour’un ayarsız
sorularına gereken cevapları vermişti. Hattâ ona kontra bir soru yöneltmiş, “Göstericiler Beyaz Saray’a saldırsalar siz
ne yapardınız?” demişti de Amanpour, yayını nasıl keseceğini şaşırmıştı.
Allah
mı söyletmişti ne?
Keser
ve sapın dönen nesneler olduğunu söylüyor atasözlerimiz. Binlerce ABD’li
gösterici, senato binasında kostümlü balo düzenlediler; hem de senatörler
toplantı hâlindeyken…
Ellerinde
molotof kokteyller, sapanlar, havai fişekler, kaldırım taşları filan da yoktu
üstelik.
İbrahim
Kalın’ın ABD’li sunucuya sorduğu sorunun cevabını almış olduk böylece!
Resmî
rakamlara göre dört gösterici, polis tarafından öldürüldü ve ülkede sıkıyönetim
ilân edildi. Hâlen sokağa çıkma yasakları yürürlükte. Ulusal Muhafızlar
caddelerde kol geziyor.
Mağazalar,
alışveriş merkezleri epeydir vitrinlerini tahtalarla kapatmışlardı zaten.
Amerikan
rüyası kâbusa mı dönüyor ne?
Velhasıl,
çok kötü pis fena endişeliyiz, öyle böyle değil!
Tarafları
sükûnete davet ediyor bakanlarımız, Hükûmet sözcülerimiz. Demokrasinin yeniden
tesis edilmesini ümit ediyoruz ABD’de.
Ayrıyeten,
ABD’de yaşayan Türk vatandaşlarını da kalabalık yerlerde dolaşmamaları konusunda
uyarıyoruz. Allah muhafaza!
ABD
hakkındaki bu iyi temennilerimiz -nedense- Can Ataklı’yı pek sinirlendirmiş.
Niçin “taraflar” diyormuşuz canım? Sadece tek bir taraf varmış, o da senato
binasına saldıran çapulcularmış.
Demokratik
düzenin yeniden sağlanmasını dilememiz de neyin nesiymiş… ABD’de demokrasi,
İsviçre saati gibi tıkır tıkır işliyormuş.
Amerika’ya
hukuk ve demokrasi dersi vermeye çalışıyormuşuz, ne hâddimizeymiş canım?
Kargalar bile gülmezmiş buna…
Gelişmeleri
neden endişeyle takip ediyormuşuz ki? Neden, bize ne?
Bu
ne hiddet Ataklı? Yahu Beyaz Saray sözcüsü oldunuz da haberimiz mi yok?
Bu
ülke gerçekten çok eğlenceli bir yer, kıymetini bilelim; lâkin biz yine de ABD
için endişelenmeye devam edelim lütfen!
Malûm,
Senato binasındaki kostümlü partiyi düzenleyen ekip Trump taraftarları ve
yapılan eylemler de Biden’e yönelik.
Durum
bu minvâlde olunca, Biden’in Türkiye’deki dostları -kim olduklarını
biliyorsunuz- hep bir ağızdan Trump’a ve ABD vatandaşlarına sesleniyorlar
sosyal medya üzerinden.
Türkiye’de
yüzde 50 oy ile seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı tanımayan, ısrarla, inatla ve tükürükler
saçarak Erdoğan’a “diktatör” demeye devam eden, hattâ ve hattâ, “Demokrasi sandıktan ibaret değildir”
diye çemkiren, Gezi Kalkışmasını ve 17-25 Aralık hukuk darbesi girişimini
bizzat destekleyen, 15 Temmuz’u “tiyatro” ya da “kontrollü darbe” olarak
tesmiye eden ve bulduğu her fırsatta gündeme darbe kılçığı atan güruh için umut
verici bir gelişme bu!
Çok
güzel hareketler bunlar! Gidiş yoluna da puan vermek gerek.
Tabiî,
gönül bu demokratik tavırları sadece ABD için değil, “yalnız ve güzel ülkemiz”
için göstermelerini beklemek ister ama… Olmuyor işte!
Hayâller
antrkot, hayatlar kapuska!
Kalınız sağlıcakla efendim.