Hayâl edin, yıl 2071

2023, daha çok ekonomik hedefler olarak lânse edilmiş durumda. Hâlbuki ekonominin siyâsî ve askerî güçle birleşmezse kalıcı bir güç olamayacağını çok iyi biliyoruz. O hâlde odaklanmamız gereken hedef, 2053 ve hattâ 2071 olmalı!

KOYDUĞUMUZ hedefler kadar güçlü, kurduğumuz hayâller kadar başarılı olabiliriz.

Erdoğan’la koyduğumuz ilk hedef, bağımsız hareket kabiliyetine sahip olabilmekti. 18 yılın sonunda önemli ölçüde ulaştık bu hedefe. Artık, Türkiye’nin menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapıyoruz. Kimsenin dayatmasına boyun eğmiyoruz. İç siyasette kendi kararlarımızı alıp uyguluyoruz. Dış siyasette kendi doğrularımızı empoze etmek için var gücümüzle savaşıyoruz. Ekonomi, güvenlik ve enerji politikalarımızdaki dış bağımlılıklarımızda yeni alternatifler üreterek, kölesi olduğumuz pazarlarda pazarlık hakkı kazanıyoruz.

80 sene Amerika ve Almanya’nın sözünden dışarı çıkamamış, yönetim şeklinden diline, medenî kanunundan tarım politikalarına kadar önümüze konulan plânı aşamamış bir ülke olarak yukarıda yazdıklarım çok büyük gelişmelerdi. “One minute!” ile başlayan kafa tutma mekanizması, “Dünya 5’ten büyüktür!” ile ivme kazanıp Orta Doğu politikalarındaki oyun kurucu pozisyonumuz da Libya hamlesi ile Akdeniz’de perçinlendi.

Eskiden olsa, “S-400 alırsan…” diye başlayan cümlelerden tırsacak olan Türkiye, artık “Benim işime karışma!” diyecek kapasiteye ulaştı.

Bugüne gelene kadar çok bâdire atlattık millet olarak. Aslında henüz bitmiş de sayılmaz güçlenmemizden korkanların ayak oyunları. İşte 15 Temmuz, böyle bir oyunun parçasıydı şüphesiz!

Türkiye’nin potansiyel gücünden endişe edenlerin 40-50 yıl önce üretip koynumuza soktukları yılan 17/25 Aralık 2013’te zehrini akıtmaya başlamış, 2 buçuk yıl sonunda da öldürücü hamleyi yapıp ülkemizi ele geçirme çabasına girişmişti. Bu hamle onların sonu olmadı maalesef; zira buzdağının görünen parçasıydı darbe girişiminde bulunan piyonlar. Dolayısıyla Türkiye’yi güçsüz kılmak adına yapılacak hamlelerin de sonu olmayacaktı 15 Temmuz…

Evet, çok güçlü çıktık o geceden. Cümle âleme gösterdik bundan sonra darbelerle önümüzün kesilemeyeceğini. Bankamatikçilerin haysiyetsizliğini bastırdı abdestini alıp şehâdete koşanların yüreğindeki millet sevgisi.

Son bir haftadır o kadar çok yazıldı ve hatırlatıldı ki o gecenin kahramanları, bana bir şey kalmadı yazacak. Zaten benim asıl konum da bu değil…

Kâğıt üzerinde değil, gerçek bağımsızlık yolunda o kadar büyük yol kat etmiştik ki ilk 10 yıllık AK Parti döneminde, üst aklın bize “Dur!” demesi kaçınılmazdı. Ancak bizim yakın zamanlı asıl hedefimiz, 2023 vizyonuydu. Bunu yakalamak için önümüzde üç yıl kaldı.

Başarabilir miyiz? Evet, başarabiliriz!

Gezi zekâlıları Taksim’e gömen, 17/25 Aralık’ı az hasarla atlatan, 15 Temmuz gecesini düşmana zehir eden, yönetim sistemini değiştirerek karar mekanizmasını pratikleştiren, bu süreçteki bütün ekonomik kıskaçlardan kurtulmayı beceren Türkiye’nin, dünyanın en büyük ekonomileri arasına girmesi çok da zor değil artık.

Pandemi süreci, dış siyâsî ve ekonomik baskılar konusunda biraz nefes almamızı sağladığı için bir fırsat olarak görülebilir. Dünyanın küçülmesi, Türkiye’nin büyümesini hızlandırabilir.

Dünyanın en önemli enerji kavşağı olması dışında, yeni ve kendine ait enerji kaynaklarına sahip olma yolunda daha verimli adımlar atabilir Türkiye. Ve 2023 hedefi, üç eksik beş fazla ile yakalanabilir.

Ancak 2023, daha çok ekonomik hedefler olarak lânse edilmiş durumda. Hâlbuki ekonominin siyâsî ve askerî güçle birleşmezse kalıcı bir güç olamayacağını çok iyi biliyoruz. O hâlde odaklanmamız gereken hedef, 2053 ve hattâ 2071 olmalı!

50 yıl, devletlerin gelecek plânları için çok uzun bir süre değil. Birçok vatandaşımız için afakî görülmesinin sebebi ise daha önce bu vizyona sahip liderlerle karşılaşmamış olmamızdandır. Oysa “Kızılelma”, Türk tarihinin olmazsa olmazıdır. Erdoğan’dan önceki 80 senede “Kızılelma”sı olmayanlar tarafından yönetilmiş Cumhuriyet neslinin, böylesi idealleri fantastik görmesi de yadırganamaz. Öyleyse yapmamız gereken, öncelikle vatandaşı bu hedeflere ikna etmek olmalıdır.

İşte 15 Temmuz; 2023’e, 2053’e ve 2071’e ikna olmuş vatanseverlerin zaferi olarak düşünüldüğünde, daha büyük bir anlama bürünür!

Öyleyse hayâl edin!

Yıl, “2071”…

Türkiye, savunma sanayiinde 50 yıl önce yakaladığı ivmeyi iyi değerlendirmiş ve şu anda dünyanın en büyük savunma sanayii ihracatçısı...

Türkiye, kurucusu olduğu Türk Birliği ve Akdeniz’de işlettiği rezervler ile dünya petrol ve doğalgaz piyasasının yarıya yakınını kontrol ediyor... Su ve güneş kaynaklı enerji kullanımında dünya sıralamasındaki liderliğini koruyor...

Türkiye, 50 yıl önce başladığı otomobil üretiminde, gelişen teknolojiye uyumlu projeleriyle dünya devi markalara karşı rekabetini sürdürüyor...

Türkiye, tarımsal üretim ve hayvancılıktaki verimliliğini arttırarak gıda konusunda kendi kendine yetebilen 10 ülke arasındaki yerini koruyor…

Türkiye, ABD ile Çin arasında onlarca yıldır süren husûmeti bitirmek için aracı olmayı kabul etmiş hâlde… Bu arada, Rusya’nın Türk cumhuriyetleri üzerindeki nüfûzu Türkiye’nin eline geçmiş... Türkiye’nin Orta Doğu’da kurduğu ekonomik birlik, ortak siyâsî kararlar alarak dünya üzerindeki en güçlü bölge olma özelliğine kavuşmuş...

Türkiye, Amerika kıtasındaki mülteci sorununa el atarak, ABD’nin insanî yardım talebini karşılıyor...

Unutmayın, en çok hayâlleriniz kadar büyüyebilirsiniz!