Hatay’a ve cezaevlerindeki FETÖ’cülere dikkat!

Cezaevlerimizdeki dikkatimizi daha ciddî boyutlara yükseltmemiz gerekmektedir. FETÖ’cü mahkûmlar, cezaevlerinde neredeyse aşırıya kaçan bir rahatlık psikolojisine erişmişlerdir. Bu psikolojinin altyapısının nasıl hazırlandığı önemlidir. Özellikle tutuklu olan FETÖ’cü imamların yansıttığı rahatlık fazlasıyla dikkat çekicidir.

SÖZÜ çok uzatmadan söylemeli ki; Gezi, Rus uçağının düşürülmesi, 15 Temmuz ve 27 Şubat’taki İdlib saldırısının ardındaki aktörlerin tamamı aynıdır!

Rusya’nın içindeki Atlantikçilerle Amerikan Atlantikçileri ve Küreselcilerin ortak operasyonudur.

5 Mart’taki anlaşma, Putin ile Erdoğan arasında olmuştur!

Çünkü başta zikrettiğimiz operasyonlardaki hedefler, bu iki şahsın doğrudan varlığıdır.

5 Mart’ta gerçekleşen anlaşma ile iki isim de artık tek başına birer hedeftir.

Kaldı ki, bu sürecin öncelikli hedefi Putin olacaktır.

Yapılan anlaşmaya rağmen, Küreselciler ve Atlantikçiler ve de FETÖ-Gladyo gibi bunların tüm diğer uzantıları, Türkiye’de kaosa yönelik bir iç çatışma için bütün şartları zorlayacaklardır.

Dolayısıyla YPG/PYD’nin, FETÖ’nün unsurlarının harekete geçeceğini değerlendirmiştim.

Nitekim Afrin’de YPG unsuru “Özgürlük Güçleri” adlı bir grubun üstlendiği ve hamdolsun kayıp vermediğimiz saldırının yanı sıra, aynı gün yurtiçinde gerçekleştirilen operasyonlarla DAEŞ’li ve PKK’lı teröristlerin saldırı hazırlığındayken yakalanmalarına dair haberler bu bakımdan önemlidir.

FETÖ dâhil bütün paralel örgütlerin, 5 Mart sonrasında yeni saldırılar deneyeceklerini düşünmek zor olmamalıdır.

Bu süreçte fazlasıyla sessiz kaldıklarını ve içerisi ile dışarıda eş zamanlı olarak ateşlenecek bir kaos plânını devreye sokmak istediklerini biliyoruz.

Bu anlamda FETÖ’nün âdeta dilsiz olmuş silahlı unsurları da dikkate alınmalıdır.

Bugüne dünden bakmak için Karlov ve Altuğ Verdi suikastları, FETÖ’nün silahlı unsurlarına ve kimler olabileceğine yönelik açık örneklerdir.

PYD/PKK ve FETÖ unsurları hareketlidir.

***

15 Temmuz’dan sonra yapılan detaylı soruşturmalara göre, Suriye’den Türkiye’ye sızma ve sızdırma faaliyetleri derinleştirilerek çeşitli alanlara yayılmış durumda.

Ancak Devletimiz her alanı ve sızmaları organize edenleri belirlemiş hâlde gerekli operasyonları yaparak tedbirlerini alıyor.

Ayrıca sığınmacıların içinde bir kısım DAEŞ ve YPG unsurlarının ülkemize sızdıkları da konuşulanlar arasında…

Bunların amaçları belli: İçeride kaos amaçlı saldırılar tertiplemek ve olası toplumsal hareketlilikler sağlayarak bu hareketleri yönlendirmek…

Bundan bir ay önce, sığınmacıların içinde Türkiye’ye sızan Suriye istihbarat ve ordu mensuplarının, yakın tarihte Hatay’da yoğunlaştıkları, gruplaştıkları ve bu şehrimize doğru yöneldikleri ile ilgili bilgiler geliyor.

Tam da bu bilgilerin üzerine, İdlib’deki alçak saldırı ve bu saldırı ile patlak veren kriz koptu ki Rusya’dan Hatay konusuna yönelik bir çıkış gelmiştir. Burada dikkat edilmelidir ki, Rusya’dan yapılan her açıklama veya bu ülkeden çıkan her hamle, Putin’in içinde bulunduğu bir hamle veya açıklama değildir.

Yine ne enteresandır ki, İdlib saldırısıyla Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenlere açılan kapılarda, 12 FETÖ’cü, Yunanistan’a geçmek üzereyken yakalanmıştır. Demek ki bundan daha fazlası göçmen grupların aralarına karışmıştır.

***

Burada FETÖ’cü mahkûmlara ilişkin olarak yeri gelmişken bir not daha ilâve edelim…

Cezaevlerimizdeki dikkatimizi daha ciddî boyutlara yükseltmemiz gerekmektedir.

FETÖ’cü mahkûmlar, cezaevlerinde neredeyse aşırıya kaçan bir rahatlık psikolojisine erişmişlerdir. Bu psikolojinin altyapısının nasıl hazırlandığı önemlidir.

Özellikle tutuklu olan FETÖ’cü imamların yansıttığı rahatlık fazlasıyla dikkat çekicidir.

“Mağdur” sıfatıyla içeri girenlerle daha önce iletişime geçen tutuklu FETÖ’cüler, artık bu iletişimi sürdürmemektedirler.

Bunun yanında, çok ama çok yakın bir zamanda, bir hafta ilâ on gün içinde kurtulacaklarına dair beyanlarının ardındaki plâna dikkat edilmeli!